Etiket arşivi: Katar

Hukuksuz, gayrimeşru bir seçime izin vermeyeceğim


Tekrar ediyorum:

İngiltere, ABD, İsrail, Çin, Rusya, Fransa, Almanya, BAE, Suudi Amerika, Katar ve bilinen diğerleri çıldırsalar da çatlasalar da patlasalar da çöküp batacak olsalar da Türkiye’de hükümsüz, geçersiz, kanunsuz, gayr-i meşru ve “oldu bitti” bir seçim yapılmasına asla izin vermeyeceğim. Üçüncü dünya savaşı açıkça, somut şekilde çıkacak olsa bile izin vermeyeceğim.

Maddi ve manevi zararlar etmek isteyenler ve oyunun sonunda o sözde siyasi liderlerle birlikte idam edilmek isteyenler, evcilik oyunundan bile daha seviyesiz ve basit hale gelmiş şu orta oyununa dahil olabilirler.

Tayyip’ten Bohçalıya…
Soysuz’dan Fuat’a…
Meral’den Kemal’e…
Ahmet’ten Ali’ye ve diğerlerine…
Hepsinin vatana ihanetlerinin, kara para işlerinin, malum ülkelere çalıştıklarının somut delilleri herkesin elinde…

Tayyip’in anayasaya göre aday bile olamayacağı da tartışmasız şekilde gözler önünde. Afet bölgesindeki milyonlarca kişinin bir seçime dahil olamayacakları da gözler önünde. TBMM’de en az altı yüz vatan haini bulunmakta olduğu da ispatları ile gözler önünde.

Türkiye, bu sözde seçimlere izin vermeyeceği, şu danışıklı dövüşün taraflarına, şu Kraliyet köpeklerine meydan vermeyeceği için son saldırılara maruz kaldı ve yenilerini göğüslemeye bile çoktan hazırız, bu da herkesin gözleri önünde.

Canıyla, kanıyla, etrafıyla riske girerek bu ülkeye ihanet etmek isteyenler için işte saha… Oynasınlar sözde seçim oyununu, bakalım o kadar ucuz mu…

Firavun hayatta olsaydı, bunlar kadar gaddar, bunlar kadar şeytan olamazdı. İki milyona yakın ölü var, on şehir ya tamamen ya da yarıya yakın seviyede enkaza dönmüş. Yükü hala yardımsever vatandaşlar taşımaya çalışıyor ve devlet ortada yok. Barınak yok, doktor yok, ilaç yok, para yok, erzak yok, ordu yok, hastahaneler yok, kamuya ait araçlar yok. uçaklar yok, stoklar yok. Bu kadar aleni şekilde devlete ve millete kastediyorlar ve de tutmuşlar bu kanın, bu saldırının, bu vahşetin üzerinde oldu bitti seçim deneyeceklermiş.

Haydi meydan, gelsin İngiltere, ABD, İsrail, NATO “Bu seçim yapılacak. Susun, kesin sesinizi” desin. Bir tek o kaldı zaten. Desinler de alsınlar karşılıklarını…

Önce o Kayseri belediye başkanı hemen görevden alınsın da yargılansın. Soruşturma derinleştirilip Soysuz’a, Tayyip’e, Meral’e, Kemal’e, hepsine uzansın.

Nedir o sözde belediye başkanının pervasızlığı? Kanına, iliğine kadar sömürüyor o gizli hristiyan, o insan şeytanı herif o afet bölgesini…

Hani devlet, hani adalet, hani emniyet? Bu ülkede can, mal, ırz emniyeti bile kalmadı. Kamu görevlileri milletin canının, malının, ırzının, evladının, kızının, organlarının peşinde… Seçim sandıklarının mı emniyeti kalmış bu şartlardaki bir ülkede?

Bu sorunları sözde seçim mi çözecekmiş?

Sosyal medyada bilinen kişiler/hesaplar bile şu süreçteki paylaşımları ile kendi idam fermanlarını kendileri dolduruyorlar, yazıyorlar. Herkes de her şeyin farkında… O halde oynayalım şu oyunu, sonunu da görelim. Bakalım kim ne yapabiliyor. Kimler idamlardan kurtulabiliyor.

Hangi ülke, hangi ordu gelip onları idam sehpalarından alabiliyor.

Şu anda devlet gücüyle on şehir ölüme, açlığa,bulaşıcı hastalığa, susuzluğa iteleniyor. Hala ve bunca ifşa oluşa rağmen bu yapılıyor. Buna susmak bile idamlık suçken, bunu yapanların, anayasaya/hukuka, vicdana aykırı sözde seçim oyunlarına piyon olmak nedir?

Leş gibi oldu memleket. İnsan suretli şeytanlarla dolu şurası, burası… Yakındır, çok yakındır bunca zulme, bunca katliama, bunca ihanete bile ortak olanların topluca asılması.

Biz de başlıyoruz, biz de…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İşte Deccaliyet sistemi böyle bir sistem…


Kızılay, Kızılhaç ve benzeri teşkilatlara bağışlanan kanların bir kısmı düzenli olarak yer altı şehirlerine yani uzaylı türlere gidiyor.

Daha önce de anlatmıştım, dünyamızda yer altı şehirlerinde gizlice yaşayan uzaylı türlerin arasında bazıları yamyam. İnsan eti de yiyorlar, kanı da içiyorlar. Hatta çupakabra hadiseleri de bununla bağlantılı… Bir hayvanı, sanki anatomisini en ince detaylarına kadar biliyormuş gibi davranarak öldüren, bir ya da birkaç delik açarak kanını en hızlı şekilde çeken şeyler biyonik robotlar ve topladıkları kanlar da yer altı şehirlerinde değerlendiriliyor

Yer yüzünden yer altına giden kanların bir kısmı ise satanist ayinlerinde düzenli olarak kullanılıyor.

Bir kısmı ise tıp sahasında kullanılıyor. Bu da kendi arasında farklılıklar gösteriyor. Bazı kanlarla ilaç yapılırken, bazılarıyla kök hücreler elde ediliyor.

Dünya insanlarının kanlarından elde edilen kök hücreler ile biyonik robotlar da yapılıyor. Kök hücreler sayesinde, biyonik robotların etten, kastan, kemikten olan kısımları suni yollarla üretiliyor.

Suni ortamlarda gerçek yapıda insan organlarının oluşması da sağlanıyor. Lakin bu, masraflı ve yorucu görülüyor. Bu nedenle, çoğunlukla yer yüzünden dünya insanlarını kaçırarak hem kanından, hem organlarından istifade etmeyi tercih ediyorlar. Hatta saçlarına, tırnaklarına kadar, her şeyinden istifade ediyorlar. Dünya insanlarına bir böcek kadar bile kıymet vermiyorlar, acımıyorlar

Bir şekilde kaçırılan ve ele geçirilen dünya insanlarının organlarını çıkartıp biyonik robotların içinde de kullanıyorlar.

Biyonik robotların, gerçek insan vücuduna çok yakın özellikleri olması gerekiyor. Mesela robotun dış yüzeyindeki gerçek insan derisi, tıpkı biz gerçek insanlarda olduğu gibi sorunsuzca beslenebilmeli, yenilenebilmeli.

Bunun için de o biyonik robotun iç sisteminde sürekli gerçek insan kanı olmalı ve dolaşmalı. Bu da biyonik robotun içinde böbrek olmasını zorunlu kılıyor ama içlerinde bulunan böbreğe rağmen bile biyonik robotlar gerçek insan kadar profesyonel seviyede işlemiyorlar, çalışmıyorlar.

Bu nedenle de sık sık onlara müdahale/bakım yapıyorlar da kanlarını değiştiriyorlar. Bu kadar yüksek sayıda biyonik robotun kanlarını düzenli olarak değiştirmek bile, toplamda yüksek miktarda kan stoğuna sahip olmalarını gerektiriyor.

Dünyamızda en az 20 bin senedir biyonik robotlar kullanılıyor ve bu sarsıcı gerçek en az yedi bin senedir biz dünya insanlarından gizleniyor. Süleyman peygamber zamanında dünya insanları arasında bilim ve teknoloji seviyesi kasıtlı olarak geriye çekildi, dünyanın ve insanlığın devasa sorunlardan korunması hedeflendi. Lakin yer altında gizlice yaşayan uzaylı türler bu akıma uymadılar. Bilim ve teknoloji seviyelerini korudular. Zamanla, nesiller geçtikçe, geçmişte neler yaşandığını dünya insanları unutmuş ve bilemez oldu. Uzaylı türler ise biyonik robotlarla dünya insanlığının her dengesine sinsice ve gizlice müdahale etmeye devam ettiler.

İşte arada geçen bu binlerce sene boyunca hep vampir hikayeleri duyuldu ve onlar gerçekti. Uzaylı türler, binlerce sene boyunca, ihtiyaç duydukları kanları toplamak için, insan görünüşlü biyonik robotlar da kullandılar. Vampirler de biyonik robotlardı. Biyonik robot oldukları için kolayca öldürülemezlerdi, daha doğrusu bozulamazlardı da kalp hizası başta olmak üzere belli yerlerine tahta kazıklar çakınca bozulurlardı.

Günümüzde adrenochrome ya da gençlik iksiri denilen şey de konumuzla alakalı. Bu tekniği kendine uygulayanların tamamına yakını aslında biyonik robot. Aslında gençleşmek ya da genç kalmak için değil de faaliyetine/çalışmasına devam edebilmek için o biyonik robotlar bu gibi şeylere ihtiyaç duyuyorlar.

Çoktandır biz dünya insanları da suni ortamlarda/şartlarda, gerçek dokulu insan organları, insan kemiği, insan saçı, insan tırnağı, insan kıkırdağı, insan kanı üretebiliyoruz. Çoktandır yapay zeka teknolojisine de sahibiz. Hatta son yıllarda imal ettiğimiz robotlar hala hepimizi şaşırtıyor ve çok insansı davranabiliyorlar. O uzaylı türler ise bizden on bin yıl daha ileri bilim ve teknoloji seviyesine sahipler. Buna rağmen bile, bilim ve teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, tamamen gerçekçi ve tamamen sorunsuz insan organları, insan dokuları üretemiyorlar. İnsan vücudu kusursuz yaratılmış ve bilim ve teknoloji ile tamamen taklit edilemiyor. Biyonik robotları kullanmak için hala dünya genelinde insan kaçırmak, organ kaçırmak, kan kaçırmak zorundalar. Zaten biyonik robotlarla pek çok ülkenin hükumetlerine, ordularına, istihbarat teşkilatlarına, yardım kuruluşlarına, önde gelen hastahaneler zincirlerine, basın ve medyasına sızdıkları için, bunları en tepeden idare eden kişiler oldukları için, dünyada milletler arası sistemi bile bu ihtiyaçlarına göre şekillendirdiler ve milletler arası seviyede insan, organ, kan kaçakçılığı yapmaktalar.

Bu sarsıcı gerçeklerden habersiz olan insanlar, sistemleri sorguladıkça art niyet olduğunu anlıyorlar, yalan açıklamalar yapıldığını anlıyorlar, verilerin gerçekçi olmadığını anlıyorlar ama konuları birbirine tam bağlayamıyorlardı. Şimdiden sonra bağlayacaklar.

Yer altı şehirlerinde gizlice yaşayan uzaylı türlerin çoğu, bizim teknoloji seviyemizi çok ilkel buluyorlar. Zaten ilerlememize de binlerce senedir onlar mani oluyorlar.

Şu andaki bilim ve teknoloji seviyemizle yaptığımız ameliyatları da çok ilkel buluyorlar.

Çünkü onlar bir kişiyi öldürmeden ve gayet kısa süre içinde boyunu uzatıp kısaltabiliyorlar. Atomlarıyla oynayarak vücudun hacmini değiştirebiliyorlar. İnsanı öldürmeden kemiklerini eğip büküp yeniden şekillendirebiliyorlar. Yüzünü büyük oranda değiştirebiliyorlar. Kopmuş, kesilmiş bir uzvunu yeniden ve sorunsuz şekilde çıkartabiliyorlar. Bu teknikleri, biyonik robotların içinde uzaylı insanlar yerleştirirken de kullanıyorlar.

Tam manasıyla biyonik robot diyemeyeceğiz bir takım maskeler, kıyafetler kullanıyorlar. Bunları giyince de biz dünya insanlarından ayırt edilemez hale geliyorlar. Bu maskeleri ve kıyafetleri kullanarak da aramızda çok yüksek sayıda uzaylı insan dolaşıyor.

Dünya insanlarının kadınlarını da erkeklerini de kaçırıyorlar. Kaçırılan kadınların hamile kalmasını ve çocuk doğurmasını sağlıyorlar. Bütün bu süreç boyunca isterlerse o kadını uyku halinde tutuyorlar.

Doğan çocuğun bütün verilerini alıyorlar, sonra onu da keyiflerince öldürüp kanını, organlarını kullanıyorlar.

Bu çocukların aslında fiziki özelliklerini ve DNA kodlarını elde etmek için doğmalarını sağlıyorlar. Bebeğin özelliklerini, kodlarını kullanarak ayrıca biyonik robot yapıyorlar. O gerçek dünya insanı bebeğin DNA kodlarıyla, bizim aramızda dolaşsa hiç fark edemeyeceğimiz görünüşte ve özelliklerde yetişkin biyonik robot yapıyorlar.

Böyle çok çok yüksek sayıda biyonik robot ürettiler ve bunlardan görünüşü çok iyi, kodları çok düzgün, işleyişi çok düzgün ve bütün yönlerden bakılınca çok verimli olanları, sonraki asırlarda bir daha üreterek kullanıyorlar. Çünkü elllerinde zaten ihtiyaç duydukları bütün veriler var. Ve daha önce o sureti tanıyan dünyalı insanlar hep vefat etmiş oluyorlar. Lakin bu bilim ve teknoloji çağında bunu yapmakta çok zorlanıyorlar. Çünkü artık bizim de yüz küsur yıl öncesine dair elimizde fotoğraflar, videolar var.

Son zamanlarda suni afet saldırılarını artırmalarının ve son Maraş merkezli suni depremlerden sonra devletimizin gücünü kullanmamıza mani olmak istemelerinin bir sebebi de bu…

Bir süredir tekrarla yazdığım gibi, uzaylı türlerin kolayca biyonik robotlar yapabildiği kadim tesislerinde bile büyük sorunlara sebep olduk. Hep metafizik sinyallere girdi oralar ve oralarda çalışan teknik kadrolar. Üstelik yer yüzünde, aramızda dolaştırdıkları biyonik robotları da topluca sinyale aldık ve zaman geçtikçe sinyal darbelerini artırdık. “Yakında aramızda biyonik robotlarla dolaşamayacaklar. Devletlerin, kurumların idaresini ele geçiremeyecekler. Her dengemize müdahale edemeyecekler” mealinde cümleler de yazdım.

İşte bu kötüye gidiş onları çok büyük sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Şimdilerde, eskisinden daha fazla insan, organ, kan kaçırmak zorundalar. Biyonik robotlar sistemini faaliyette tutmak zorundalar.

Bu da bir yerlerde savaş çıkartmakla, otorite boşlukları oluşturmakla, milyonlarca kişinin sahipsiz şekilde mülteci olmasıyla, suni afetlerde toplu ölümler ve otorite boşlukları oluşmasıyla mümkün olabilir.

Tayyip, Fuat, Hulusi, Soysuz suretindeki biyonik robotların, son süreçteki kararlarının arka planında işte bu sarsıcı gerçekler de var. Afet bölgesinden sadece maddi değere sahip şeyleri değil, canlı insanları ve çıkartılmış organları da kaçırmak zorundalar.

Hatta cesetleri bile kullanıyorlar. Kısa süre içinde kaçırılmış ve korumaya alınmış cesetleri de yer altı ya da yer üstü mekanlarında işliyorlar, değerlendiriyorlar. Hiçbir işe yaramaz gördüklerini de çok çok ağır ve kısa sürede öldürücü tesiri olan ceset büyüleri yapmakta kullanıyorlar. Büyücülük, Yahudiler ve Masonlar/satanistler arasında ne kadar yaygınsa, yer altındakilerden İblis’e tabi olmuş uzaylı insan türleri arasında da o kadar yaygın.

İzmit Tüpraş, İzmir Tüpraş gibi rafinerileri, bu sistemde ana aktarma merkezlerinden birkaçı olarak da kullanıyorlar.

Buralara yanaşan ve görünürde petrol ya da petrol mamülleri taşıyan gemilerle aslında çok çok başka şeyler de taşıyorlar. Uyuşturucu, uyuşturucu imalatında kullanılan ham maddeler zaten hep taşınıyor ama her fırsatta insan, organ ve ceset kaçırmada da buraları kullanıyorlar.

Özel muhafaza şartları oluşturan paketler ya da kutular, içlerinde uyuşturucu, organ ya da insan uzuvları bulunur şekilde varillerin ya da doğrudan gemilerin depolarının içine atılıyorlar.

Bu gibi yerlerde çalışanların büyük çoğunluğunun gizli Ermeniler, gizli Yahudiler, gizli Rumlar, gizli Süryaniler, gizli Ezidiler olmalarına dikkat ediyorlar. Bunlardan mümkün olanların tamamını mason da yapıyorlar. Adıtürkçülüğü acayip bir hukuksuzlukla zaten dokunulmaz yapmışlardı ve fark edilmeye başladıklarında hemen Adıtürkçülük naraları ile ortamı gerip dikkatleri dağıtmaya oynuyorlar. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve bilinen benzerlerine üye olmaları sağlanıyor. Bu sözde dernekler de hep aslında mason locaları ve kara para teşkilatları. Buralar üzerinden de bu kadroları organize halde tutuyorlar.

Rafineri çevresinde ikamet etmelerini de sağlıyorlar. Böylelikle sistemi mümkün olduğunca “emniyetli” hale getiriyorlar. Yine de çalışanların büyük çoğunluğu sistemin tam olarak ne seviyede işler yaptığını ve nerelerle bağlantılı olduğunu bilmiyorlar.

Bu kişilerin maddi şartlarını da iyi tutuyorlar ve bu kişiler üzerinden bir de çevre diyarları hatta ülke genelini yönlendirmek, herkesi dinsiz, kuralsız, şeytanlaşmış, masonlaşmış kişiler yapmak istiyorlar.

Basına, medyaya, sosyal medyaya da mason teşkilatı üzerinden ayar çekerek, hep böyle kişilerin yayınlara çıkmasını, sosyal medyayı yönlendirmesini de sağlıyorlar. Her yönüyle organize ve her yönüyle vahşi, insanlık düşmanı bir teşkilat/sistem bu… Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde benzeri tarzlarda teşkilatlanmış vaziyetteler.

Mesela İzmir Aliağa Tüpraş tesisinin etrafı kripto kimlikli ve mason kişilerle dolu.

Yine o tesisin ve İzmit Tüpraş tesisinin, yerin altına doğru giden gizli bölümleri ve gizli depoları da var. Bunlar da kara para sisteminin işleyişi için yapılmış yerler.

Görünürde kendi halinde işleyen bir rafineri… Arka planda her türlü kara para işlerinde bir ana istasyon olarak kullanılan bir mekan… Daha arka planda gizli Ermeniler ve gizli Yahudilerle masonlar bu işin içindeler. Daha arka planda ise işin arkasında İsrail, İngiltere, ABD, Rusya, Çin, Katar, BAE, Suudi Amerika, İran, Almanya, Fransa ve bilinen o diğer ülkeler var. O ülkelerin hükumetleri, masonları var.

Daha arka planda ise bunların arasına sızmış biyonik robotlar ve yer altı şehirleri var. İşte böyle bir sistemi en tepede yöneten iki kişi var. Biri İblis, diğeri uzaylı bir insan olan asıl Deccal…

İşte Deccaliyet sistemi böyle bir sistem…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Şunlar necidir? Ne iş yaparlar?

O arkadaki gözlüklü kim, Tuncay Kantarcı mı? Gümrük işlerine mi bakıyor?

“O, Adem Taşmataracı’dır. Ukrayna’dan fuhuş için kadın getirir. Ayrıca uyuşturucu işinden organ işine kadar bulaşmadığı iş yoktur. Meral Akşener ile, Sedat Peker ile ve Soysuz ile de paslaşır. Adnan Oktarcılarla da arası sıkıdır. Çok geniş bağlantıları vardır.” dediler. “Siz çok dizi izlemişsiniz, karıştırıyorsunuz karakterleri birbirine… İsimleri de bağlantıları da karıştırmışsınız. O Tuncay Özmataracı’dır, yapmaz öyle işler” dedim.

Karmakarışık bir şey, çıkamadım işin içinden…

Yok neymiş, İskenderun limanında yanarak can veren Metin Abi ile bile bağlantısı varmış.

Şunlar necidir, ne iş yaparlar, kimlerdendir, bilenler düzgün bir şekilde yazsınlar da biz de öğrenelim. At izi it izine karışmış yine…

Değerli yolcularımız! Katar aktarmalı İngiltere’ye kaçışlar için, şey pardon uçuşlar için bütün hatlar şu an doludur. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.

Öyle gırgırdan görüp geçmeyin. Böyle yayınlar siyasi lidercikleri topuklattırır. Sert geri vitese taktırır. Pılı pırtıyı toplayıp kaçmalarına bile sebep olur. Hukuk sistemine yansısa bu “gırgır”lar, binlerce kişiyi tutuklu yargılatır. Parti iderlerinin bileklerine bile kelepçe taktırır. Hatta sözde siyasi partileri dağıtır, kısa sürede yok eder.

İnanmıyorsanız, mafya anası Meral Akşener’e sorun… Mafya anası Tansu Çiller’e sorun. Mafya babası Mehmet Ağar’a sorun. Sözde iyi partinin millet vekili olarak bilinen onlarca kara paracıya sorun. Bunların hepsi de size Türkiye’de siyasi partilerin gerçekte ne olduğunu ve siyasi liderlerin gerçekte ne iş yaptıklarını, neye ve kime çalıştıklarını anlatabilirler.

Az daha unutuyordum, o mafya babacığı Ümit Özdağ’a da sorabilirsiniz. O da çok çok iyi bilir bu işleri, çünkü oldu olası içindedir her türlü kara para ve ihanet işlerinin…

Böylelikle, bu gibi tiplerin dillerinden düşürmedikleri Adıtürkçülüğün, Kemalizmin, laikliğin, demokrasinin, cumhuriyetin ne demek olduğunu da en doğru şekilde öğrenmiş olursunuz.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Dikkati başka yöne çekmek istiyorlar

Amerika Birleşik Devletçikleri (ABD), sık sık yaptığı gibi son günlerde de “uzaylı” haberleri ile ABD ve dünya kamuoyunu yönlendirmek ve oyalamak istiyor. Dünyanın çok daha vahim gündemleri var ve artık bu basit numaralara kimse kanmamalı.

En büyük gündem maddesi de şu:

– Maraş merkezli suni deprem saldırılarını İsrail, ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Almanya, Fransa, Yunanistan, Japonya, Güney Kore, Hollanda, Belçika, İran, BAE, Katar, Suudi Amerika gibi ülkelerin başı çektiği bir ülkeler ittifakı mı yaptı?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Yabancı kurtarma ekipleri çekip gidecekler


Hala sahada olan yabancı sözde yardım ekiplerini de paketleyeceğiz. Burada durmayacaklar. Hareket sahalarını iyice daraltacağız. Derhal çekip gidecekler. Onları sahada tutmak isteyen Ankara yanlısı herkesi de ezeceğiz.

Hususiyle Katar’ın sinsi planlarına izin vermeyeceğiz. Meydan bırakmayacağız.

Gerçekten insani yardım malzemesi getiren ülkeler, Türkiye tarafına teslimatı yapıp hemen dönecekler. İnsani yardım malzemelerine sorunlar çıkartmayacağız ama bir kişi bile burada kalmayacak, durmayacak, gelen hemen dönecek. Şu ana kadar gelmiş olanlar da hemen dönecekler. Önümüzde yıllarca sürecek bir süreç var ve üç beş tane sözde kurtarma ekibinin bu sürece hiçbir faydası olamaz.

Hiçbir yerde sözde hastahane, sözde yardım koordinasyon merkezi ya da başka isim ve görüntüler altında tutunmalarına izin vermeyeceğiz. Sözde İslami ülkelerin ekiplerini en başta paketleyeceğiz. Azerbaycan ise hepsinin başında paketlenecek.

Paketleme diyorum, anlaşılıyordur. Omuz atacaksınız, gidecekler. Omuz attığınız halde durmak refleksi varsa, hiç beklemeyeceksiniz, kafa keseceksiniz. Onların hiçbiri yardım ekibi falan değil….

Katar, BAE, Suudlar üzerinden de bölgeyi sahiplenmek, şekillendirmek, projelendirmek isteyecekler. Bu nedenle daha şimdiden kendilerini olduğundan farklı göstermek isteyecekler. Sahayı kendilerine hep açık tutmak isteyecekler. Asla izin vermeyeceksiniz. Kendileri bölgede hiç olamayacaklar, onlar adına gönderilen yardım malzemeleri üzerinden ülke reklamı yapmalarına izin verilmeyecek. Yerli işbirlikçilerini de ezeceksiniz, sahada hareket ettirmeyeceksiniz.

O ülkeler, gönderdikleri üç beş kuruşluk yardım malzemelerini bile Türkiye’den çaldıklarıyla, kaçırdıklarıyla hazırladılar. Onlar Türk milletinin öz malı ve imkanları. Katar, BAE, Suudi Amerika diye ülkeler yok, muhatap da almayacaksınız. Onlar, İngiltere adına sahada kullanılan maşalar, devletçikler.

Birkaç sözde valinin leşlerinin yol üstünde bulunmasının vakti gelmiş gibi görünüyor…

Kim vurduya gitmelerinin vakti gelmiş gibi görünüyor…

Birkaç sözde hakim ve savcının da yol ortasında leşlerinin bulunma vakti gelmiş. Hiç uzatmayalım, bekletmeyelim o şahısları… Türk milleti adına birer kurşun hediye edelim. Belli ki vaziyetin ciddiyetini kavrayamamışlar, hem bir sarsılmış olurlar. Hem de başka anlamayanlar kaldıysa, onlar da sarsılmış olurlar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi