Etiket arşivi: Kara para

Kayseri Şeytan’ın bölge temsilciliği gibi…


Sabahtan beri yazacaktım, yazmadım. Konu hakkında raporlar aldığım, değerlendirmeler aldığım, üzerinde dolaştığım için Kayseri’den, oradaki organize sanayi bölgesinden bahsettim.

Üzerine de şu depremler yaşandı.

Kayseri yıkılmazsa, o sanayi bölgesi de çöküp yanmazsa, biz çok şaşıracağız. Şu son depremleri de bekliyorduk, devamını ve daha şiddetlilerini de bekliyoruz.

Kayseri Şeytan’ın bölge temsilciliği gibi… O insan denemez ve gizli Hristiyan belediye başkanları da dahil olmak üzere, mülki amirler, eşraftan bilinenler, iş adamları olarak bilinenler, sözde siyasi partilerin teşkilatları, hep afet bölgesini sömürmenin peşindeler. Çünkü hiçbiri Türk de müslüman da değiller. Kripto kimlikliler ve masonlar…

Afet bölgesinde, o zor şartlarda insanlar hala işe yarar seviyede yardıma, desteğe ulaşamamışken, Kayseri o yardımları organize ederek dağıtma iddiasıyla ya da bölgenin yaralarını çeşitli şekillerde sarma iddiasıyla en şeytani işleri yapıyor. Kayseri halkı da buna tepkisiz ve ölüm sessizliği halinde…

Kayseri, insan ve organ çalıyor/kaçırıyor. Kayseri, yardım malzemelerini de çalıyor. Kayseri, aslında kendi dibini oyuyor. Çünkü Allah var, adaleti var. Kahreder ve edecek.

Artık kimseye uzun mühletler verilmeyecek.

Kayseri’deki son depremler de suni usullerle tetiklenmiş depremler ama bu defa Ankebut Ağı tetiklemedi. O malum ülkeler tetiklemediler. Onlar, Kayseri’ye ve en çok da oradaki organize sanayi bölgesine zarar vermek istemezler.

Kayseri son süreçte yanmayı da yıkılmayı da hak etti, ediyor.

Kayseri’nin çevirdiği lanetli işlerde dönen kara ve kanlı para, çok sayıda Türk/İslam düşmanı ülkeye gidiyor. Asıl onları besliyor.

Kayseri’de Erciyes dağının içinde de uzaylı tesisi var. Kayseri’ye başka ülkelerden gelip giden yetkili ve etkili kişilerin çoğu da biyonik robot. Orası, Ankebut Ağı için mühim olan merkezlerden biri…

Bu gidişle o Erciyes dağı bile yerinde duramaz, Kayseri de yerinde duramaz. Kayseri halkı arasından gizli Ermeni, gizli Yahudi, mason, kara paracı, şucu, bucu olmayanlar, temiz insanlar, hemen titreyip kendilerine gelmeliler ve bu kötü gidişi değiştirmeliler.

Kayseri’nin altı da tünellerle dolu. Çok sayıda evden ve dükkandan da o tünellere gizli geçişler var.

Kayseri’deki bazı tüneller, şu videodakinden farksız haldeler.

Kayseri’de eskiden beri hep satanist ayinler yapıldı, yapılıyor. Eskiden beri hep insan kaçakçılığı yapıldı, yapılıyor. Son zamanlarda ise organ kaçakçılığı durmaksızın yapılıyor.

Yaptığı işle, görünür geliri/kazancı ile, elindeki parası/serveti ve kapısının önündeki arabası arasında uçurum kadar fark olan çok Kayserili var. Her türlü kaçakçılık, fuhuş, ihanet, dolandırıcılık işleri yoğun şekilde yapılıyor Kayseri’de…

İnanmıyorsanız Abdullah Gül’e sorun. Onunla beraber çalışan Altılı çeteye sorun. Hepsi de bu tür işlerin başında gelen kişiler…

Akbank’a neden “Adana’daki Kayserililer Bankası” diyenler var?

Adana ile Kayseri arasında ve Akbank arasında nasıl bağlantılar var?

Depremlerin merkez üsleri…

Kayseri’de bağ evi, köy evi olanlar varsa, oralara gitsinler.

Kripto kimlikli insan şeytanlarından ayrışsınlar, uzaklaşsınlar. En çok da kara/kanlı para bölgeleriyle organize sanayi bölgesi çevresinden uzak dursunlar.

O Kayseri’ye Allah’ın sillesi yakında iner ve çok da güzel/hayırlı olur. Çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere, çok insan kurtulur.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İnsanlık dışı işler yapılıyor


Ayinlere çoktan başladılar. Zavallı insanları kesiyorlar. İblis’e kurban ediyorlar. Genç kızlara tecavüz ederek öldürüyorlar. Bebekleri kurban ediyorlar. Ağızlarını parçalıyorlar. Ateşe atıyorlar. Cesetlere dikişler atıyorlar. Çiviler çakıyorlar. Asit döküyorlar. Saymakla bitmezler şeytanlıklar yapıyorlar.

Sadece Fener Rum Patrikhanesinde değil, dünyanın dört bir yanında eş zamanlı olarak yapıyorlar.

Metafizikçi tanıdıklarınız varsa, danışın, anlatırlar.

Biz de karşılık veriyoruz. Sebep olmak istedikleri kötülüklere mani oluyoruz.

Şu anda Ayasofya’nın altındaki dehlizlerde de insan kesilen ayinler yapıyorlar.

Hindistan, Japonya, Çin, Kore, Filipinler, Afrika ülkeleri, Rusya, İngiltere, Almanya, ABD diye saysak, her yerde şu anda ayinler var.

Herkes ayın yedisini bekliyor ama sıkıntı ayın beşinden itibaren başlıyor. Belki de büyük sıkıntılar da bu gün ya da altısında olabilir.

Vatikan’da da şu anda ayinler var. Küçük çocuklara tecavüz ediyorlar. Hususi olarak erkek çocukları seçiyorlar.

İsrail de yine fitne başı…
Henüz ölmemiş kurbanların derilerini yüzüyorlar.
Ayinde insan kanı içiyorlar. İnsan organlarını çiğ yiyorlar.

Bütün bu eş zamanlı ve organize ayinlerde en öncelikli hedef benim ölmem ama ölmeyeceğimi biliyorlar. Hiç değilse acı çekmemi umuyorlar. Bir öncelikli hedefleri de siyasi sahada aleyhlerine devam eden her şeyin lehlerine dönmesi…

Gerçek sahada bir hiçler ve metafizikle dengeleri değiştirebilmek istiyorlar. İzin vermiyoruz… Çok geniş bir niyetle, mfs’nin niyetiyle, çok yüksek sayıda kişiye koruma sağlıyoruz. Korunanların da çoğu bunu bilmiyorlar.

Hakkari, Van ve çevre illerde terör saldırları hatta bombalı terör saldırıları yapmayı planladılar.

İstanbul’da kalabalık alış veriş merkezlerinde terör saldırıları yapmayı planladılar.

Ege bölgesinde çok geniş kitlelerin eş zamanlı olarak içme sularından zehirlenmesini ve hastahanelere dolmasını planladılar.

Konya’da olduğu gibi, Antalya’da da obruklar oluşmasını planladılar.

Türkiye’nin her yerinde bir kaos, bir otorite boşluğu oluşmasını planladılar. Bu çerçevede, Türkiye’nin farklı farklı yerlerinde büyük yangın afetleri de planladılar.

Türkiye’nin aciz ve kendini koruyamaz bir görüntüde olmasını istiyorlar. Bunu yapamadıkça, planlar üzerine planlar kuruyorlar.

Planları ve hazırlıkları arasında, uçak gemilerinin arızalanıp da dünyanın gözleri önünde geri dönmesi, hiç yoktu. Yaşan şu onlarca şey hiç yoktu. Planları bozuldukça daha da hırçınlaşıyorlar.

Karadeniz bölgesi için çok çok ileri seviyede fırtınalar, seller, hortumlar, heyelanlar planladılar.

ABD maşasını kullanarak İran’a müdahaleler yapmayı planladılar.

Seyreltilmiş nüve/nükleer bombaları kullanmayı planladılar.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında şu anda yaşanan küçük çaplı askeri çatışmalar bile, kara para gelirleri elde etmek için yapılıyor.

İblis ile Deccal’ın ortak sistemi, kara paradan besleniyor. Kara para ile ayakta durabiliyor.

Bunu baştan beri bilerek, kara para yollarını sürekli kesmiş olmam da Türkiye’nin bu kadar büyük saldırılara uğramasına sebep oldu, oluyor. Kara para kesildikçe onlar daha da vahşileşiyorlar.

Son yıllarda pek çok defa, Suriye’ye gönderilmiş olan askerlerimiz üzerinde, yeni geliştirdikleri silahları acımasızca test ettiler. Şu ana kadar Suriye’de çok fazla sayıda askerimiz can verdi ve gizleniyor. Suriye’de, Libya’da, Somali’de olanlardan bu milletin hala haberi yok. Çok vahşice şeyler oldu ve oluyor. Çok vatan evladını harcadılar ve harcıyorlar.

Şu anlarda da dünyanın siyasi, askeri, mali dengeleri iyice karıştığı gibi, dünyanın üzerine oyun kurduğu Suriye’de de dengeler çok karıştı. Bu nedenle de Suriye’de asker kayıpları yaşıyoruz ve yaşayacağız. Türkiye’nin askerleri, Suriye’de sırf BOP için yani Büyük İsrail Projesi için tutuluyor.

İnsan, organ, değerli eşya, uyuşturucu, silah kaçırmak için, kara para işlerine alet edilmek için tutuluyor.

Esed karakteri iyice ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin emrine girdi. İyice savruluyor ve bu da Türkiye için daha fazla güvenlik sorunu demek.

Türkiye’nin milli güvenliği, Esed karakterinin bir an evvel yok olmasını gerektiriyor.

Dünya genelinde organize şekilde satanist ayinleri yaparak güya beni durduracaklardı, bu günkü yayınlar nasıl, iyi mi?

Hala öleceğime ya da bir şekilde durdurulacağıma inananlar kaldı mı?

Dünya genelinde bankaların krizi daha da derinleşiyor ama bunu da gizliyorlar.

Türkiye’de temiz su kaynaklarının dibe vurduğunu ya da tamamen kuruduğunu nihayet yazıyorlar. Geçen sene ve önceki sene açıkladıkları veriler, tamamen sahteydi. O barajlar, iddia edildiği gibi dolmamışlardı. Şu anda da bu kadar sarsıcı şekilde kurumadılar. “Geliyorum” diye naralar atarak geldi bu sorun ama seksen milyon insanı yine adice kandırdılar ve bu millete organize şekilde düşman oldukları için, bu tehlikeye karşı da hiçbir tedbir almadılar. 15-20 gün içinde güya koca barajlar dolmuştu. O sözde basın ve medya kuruluşları ile çalışanları da bu insanlık suçuna ortaklar. Onlar da yalan olduğunu bilerek haberler yapıyorlardı, yapıyorlar.

Sözde muhalif vekillerin üçü beşi bile bu adice ihaneti, topluca canlara kast edilmesini engelleyebilirlerdi. Umurlarında bile olmadı ve iktidarla zaten aynı partiler, aynı yerlerden emirler alıyorlar, danışıklı dövüşüyorlar ve sadece tabelaları farklı. Her türlü kara para işlerinden beraber besleniyorlar.

Hepsinin de milletin ayakları altında kalması gerekiyor yoksa millet işgalcilerin ayakları altında kalacak. Yoksa millet açlıktan, susuzluktan ve hastalıklardan da kırılacak.

Bütün valilikler, bütün belediyeler alarm haline getirilseydi…

İçişleri bakanlığında merkezi bir yuvarlak masa kurulsaydı…

Türkiye’nin sivil imkanları bu şekilde seferber edilseydi…

Valiliklere ve belediyelere bağlı ekiplerle araçlar afet bölgesine acilen gönderilseydi…

Ordumuza da çok gerek kalmadan, ilk andan itibaren kurtarma ve yaraları sarma, ihtiyaçları karşılama hamlesi mükemmel şekilde başlatılabilirdi. Gerekiyorsa, gerekli kısımlarda ordumuz da vazife alabilirdi.

Pek çok büyük şehirde sadece acil vakalara bakacak tıp personelleri bırakılır, diğerleri eldeki teknik imkanlarla birlikte afet bölgesine acilen nakledilebilirdi. Sadece on saat içinde bile afet bölgesi sahra hastahaneleriyle, doktorlarla, hemşirelerle dolabilirdi.

Devamında her şey çok başka şekilde gelişirdi, yaşanırdı.

Umurlarında bile olmadı.

O saldırgan ülkelerin sözde yardım ve sağlık ekiplerinin afet bölgesine gelebilmesi ve tutunabilmesi için adeta çırpındılar. Biz sahada karşılıklar verip mani olmak istedikçe, o hain idareciler daha çok çırpındılar. Sinsice yollar aradılar.

Şimdi ise… Masum gençler, afet bölgesinden “Suyumuz yok” diyerek paylaşımlar yapıyorlar. Tavırlarından beli ki acilen su ulaştıracak vatandaşlar arıyorlar, devlet değil…

Lanet olasıca Suçişleri bakanı, o uyuşturucu ve organ baronu Solomon Soysuz çıkmış, herkesi toptan tehdit ediyor. “Provokasyondur, dezenformasyondur, ilgili hesaplar takip altındadır, gereken adli işlemler derhal yapılacaktır” mealinde konuşuyor, yazıyor. Şürekası da hemen peşi sıra hamleler yapıyor.

Bu kadar da kahpelik olur mu? Böylesini düşman işgal valisi bile yapabilir mi? Bu kadarına cesaret edebilir mi?

Onca gerçek basın mensubu da bölgeden görüntüler, röportajlar aktardı. Herkes aynı sorunları anlattı, anlatıyor. Bu millet topluca histeri mi yaşıyor, tarihte görülmemiş seviyede bir psikiyatrik salgın mı var yoksa bakanlar, yetkiililer, tarihte görülmemiş seviyede hadlerini mi aşıyorlar?

Bu millet bu tiplere tahammül etmek zorunda mı?
Polisler, jandarmalar, savcılar, hakimler, neden milletin aleyhine tavırlar içindeler? Ek ücretler mi alıyorlar Tayyip’ten ve çetesinden? Valilere, kaymakamlara, adli yetkilere, emniyet müdürlerine bu süreçte ek ödemeler mi yapılıyor?

Emniyet müdürü olabilmiş şeytanın teki, yardım malzemelerini çalmış da suç üstü olmuş. Dürüst polisler işlerini yapmışlar, somut delilleri de toplamışlar, savcı da ilk anda gereğini yapıp evde arama izni vermiş. Arama neticesinde de çalınmış yardım eşyası bulunmuş, o hırsızı neden serbest bırakırlar?

Ne oldu bu devlete, ne oldu bu sisteme? Kime çalışıyor bu sistem? Sistemi kimler organize şekilde ele geçirdiler?

Artık o Soysuz’un ve benzerlerinin emirlerine itaat eden emniyet amirlerinin bile, yargıyı siyasete hatta ihanete hatta yağmaya alet eden savcıların ve hakimlerin bile kafalarını kopartmanın vakti değil mi? Daha neyi görmemiz, yaşamamız gerekiyor?

On milyonlarca kişi ölünce mi aklımızı başımıza alarak bunu yapacağız? Bu, hukuksuz bir düşünce, karar ve eylem değil. Aksine, hukukun gereğidir. Devleti, milleti, vatanı ve can, mal, ırzı korumanın gereğidir.

7 Mart 2023 dolunayının enerjisi, sonrasındaki birkaç haftayı da yoğun şekilde etkiliyor. Bu ayın tamamı riskli…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Şunlar necidir? Ne iş yaparlar?

O arkadaki gözlüklü kim, Tuncay Kantarcı mı? Gümrük işlerine mi bakıyor?

“O, Adem Taşmataracı’dır. Ukrayna’dan fuhuş için kadın getirir. Ayrıca uyuşturucu işinden organ işine kadar bulaşmadığı iş yoktur. Meral Akşener ile, Sedat Peker ile ve Soysuz ile de paslaşır. Adnan Oktarcılarla da arası sıkıdır. Çok geniş bağlantıları vardır.” dediler. “Siz çok dizi izlemişsiniz, karıştırıyorsunuz karakterleri birbirine… İsimleri de bağlantıları da karıştırmışsınız. O Tuncay Özmataracı’dır, yapmaz öyle işler” dedim.

Karmakarışık bir şey, çıkamadım işin içinden…

Yok neymiş, İskenderun limanında yanarak can veren Metin Abi ile bile bağlantısı varmış.

Şunlar necidir, ne iş yaparlar, kimlerdendir, bilenler düzgün bir şekilde yazsınlar da biz de öğrenelim. At izi it izine karışmış yine…

Değerli yolcularımız! Katar aktarmalı İngiltere’ye kaçışlar için, şey pardon uçuşlar için bütün hatlar şu an doludur. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.

Öyle gırgırdan görüp geçmeyin. Böyle yayınlar siyasi lidercikleri topuklattırır. Sert geri vitese taktırır. Pılı pırtıyı toplayıp kaçmalarına bile sebep olur. Hukuk sistemine yansısa bu “gırgır”lar, binlerce kişiyi tutuklu yargılatır. Parti iderlerinin bileklerine bile kelepçe taktırır. Hatta sözde siyasi partileri dağıtır, kısa sürede yok eder.

İnanmıyorsanız, mafya anası Meral Akşener’e sorun… Mafya anası Tansu Çiller’e sorun. Mafya babası Mehmet Ağar’a sorun. Sözde iyi partinin millet vekili olarak bilinen onlarca kara paracıya sorun. Bunların hepsi de size Türkiye’de siyasi partilerin gerçekte ne olduğunu ve siyasi liderlerin gerçekte ne iş yaptıklarını, neye ve kime çalıştıklarını anlatabilirler.

Az daha unutuyordum, o mafya babacığı Ümit Özdağ’a da sorabilirsiniz. O da çok çok iyi bilir bu işleri, çünkü oldu olası içindedir her türlü kara para ve ihanet işlerinin…

Böylelikle, bu gibi tiplerin dillerinden düşürmedikleri Adıtürkçülüğün, Kemalizmin, laikliğin, demokrasinin, cumhuriyetin ne demek olduğunu da en doğru şekilde öğrenmiş olursunuz.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Görüyorum, çok net görüyorum…

Türkiye’deki bütün yabancı diplomatlara ve askerlere sıkıldığını görüyorum. NATO ve ABD üslerine bile Türk askerlerinin ve milletinin girdiğini görüyorum. Karşılarına çıkan herkese sıktıklarını görüyorum. Yardım ekibi ve doktor bilinenlere bile sıkıyorlar. Sahra hastahanelerini parçalıyorlar, ayaklar altına alıyorlar.

Görüyorum, Biden’ın ne açıklama yapacağını bilemediğini, krizlere girdiğini görüyorum. Trump’ın bile onu o koltukta daha fazla tutamadığını görüyorum.

Yaşananları Tayyip’in aklının bile almadığını, şaşkın ördek gibi ortada kaldığını ve sonra onun da vurulduğunu görüyorum.

Dur, hatta Kemal Kılıçdaroğlu’na bile sıkıldığını görüyorum. Diğer muhalifler de vuruluyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Alaaddinnnn!


Sal seninkileri sahaya, oynayacağız…

İstersen ara Bohçalı’yı ve de MİT’i, takviye de göndersinler. Bizce sorun değil, sakın kaçmayın, kaçacaksanız etek giyin.

Onlarca ülke karıştıramadı bu ülkeyi, biz karıştıralım. Hepinizi ayaklarımızın altında bir böcek misali ezeceğiz.

Konsolosluklara, elçiliklere eteklerinizle sığınmayın sakın, kanun yok zaten ülkede, oraları da basacağız. Oraların da bizim için dokunulmazlığı yok.

Neresi yıkılırsa yıkılsın, kaç kere yıkılırsa yıkılsın, neresi patlarsa patlasın, hiç takılmayacaksınız. Önceliğiniz hainlerin oyundan düşürülmesi olacak.

Yardım görüntüsü altında kara para işleri yapılmasına da izin vermeyeceksiniz.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi