Etiket arşivi: İngiltere Kraliyet Ailesi

Savrulma başlıyor

Takabilen, emniyet kemerlerini üst üste taksın. TL bir anda çok büyük değer kaybedecek. Olması gereken seviyeye inecek. Bu güne kadar suni müdahalelerle, yalan-dolan açıklamalarla, kara paralarla ve karşılıksız basılan paralarla buna izin vermediler. En başından beri tekrarla söylediğim gibi, bu yaptıkları bu millete iyilik yapmak olmadı. Şimdi kriz, daha da vahim seviyede patlayacak.

“TL değer kaybederse, TL düşük değerde tutulursa imalat ve ihracat artar” diyenlere kulağınızı tıkayın. Bu kriz, Nuh tufanı kadar sert ve hızlı gelecek.

Kriz herkesi vuracak ama bilinsin ki imalatçıların tedarik sistemi de bozulacak. İmalatçılar da bir anda sermayesiz, parasız kalacaklar. Sadece hizmet sektörlerinde değil, imalat sektörlerinde de toplu toplu işten çıkartmalar olacak. Yıllar önce “Türkiye yönetilemiyor, savruluyor” dediğimde, neleri kast ettiğim böylece, açıkça ve peş peşe görülecek.

Yıllardır “Dövizle borçlanmayın. Uzun vadeli mal almayın ve satmayın. Sermayenizden büyük işlere/borçlanmalara girmeyin” demiştim. Son süreçte ise “Bankalarda paranızı ya da değerli madenlerinizi tutmayın. Gerekiyorsa işletmelerinizi kapatın, sermayenizi altına çevirerek muhafazaya alın” dedim durdum. Nasihatlarımı, yönlendirmelerimi dikkate almayanlar feci hallere düşecekler. Çok feci hallere… Hatta belki de bu gün bile o hale düşebilirler.

Sık tekrarla “Dolara da güvenmeyin” demiştim. Aynını söylüyorum. Türkiye’deki bu kriz ABD’de çok daha şiddetli şekilde patlak verecek. Avrupa’da da öyle olacak. Rusya’da da öyle olacak. Çin zaten savruluyor, kıvranıyor, bin beter hale gelecek.

Putin’e de bakmayın. Ne oyun kurduysa bozdum, kurdukça bozmaya da devam ediyorum. Bundan sonra o kara ve kanlı paralarını Türkiye’ye gönderse bile hiçbir işe yaramaz. Çünkü gönderdiği her kuruş, karanlığa kurşun sıkmak gibi olacak. Burada dengeleri eline alamayacağını, gönderdiklerinin karşılığını alamayacağını Putin de anladı, çetesi de anladı. Ayrıca onlarda da para bitti.

Suudilerin 3.3 trilyonluk yatırım palavraları da sert kayaya çarptı. Ankebut Ağına bağlı ülkeler ve liderler olarak, İstanbul’un estirdiği rüzgarların peşinden oyunlar kurmak istediler. Ellerine ayaklarına dolaştı.

İndirimler yaptılar, bazı kalemlerde zamlar yapmayacaklarını açıkladılar…

Yetmedi de emekliye çalışana vaatler savurdular. Üstüne konut kredisi dediler. Bunlarda da hep hile yaptılar, çok yüksek maaş zamları yapmışlar gibi gösterdiler ama gerçek öyle değil ve insanları yine kandırdılar. Kandırmış olsalar bile, böyle yaparken türlü yüklerin altına da girmekten kaçınamadılar. İşte bu da vahim seviyede bir hataydı onlar için…

Namussuz, ahlaksız, karaktersiz, yalancı, dolandırıcı, vurguncu, satanist olmanın sonu ne imiş, iktidarıyla ve muhalefetiyle şu sözde siyasi partiler ve liderler üzerinden herkes görecek.

O Charles bile şu yazımı okuduğunda “Adam haklı, elimizde para da değerli maden de kalmadı. Zaten siyasi ve ticari itibarımız da kalmadı. Ordumuz, donanmamız da kalmadı. Kalan kısmını besleyebilecek paramız da kalmadı. Bir yerlere askeri müdahale yapalım, kan dökelim para kazanalım desek, onu bile yapabilecek imkanlara sahip değiliz. Kapatın gidelim.” diyecek. Başka bir şey dese, kendini kandırmış olur.

Açıkça yazıyorum ki İngiltere, Fransa ve Almanya’nın krizleri de çok büyük krizler olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Biraz da istihbarat verileri paylaşayım


“Hukuk yoluna gitmek gibi bir aptallık yapan olursa, engel olun.”

“İçlerinden biri çıkıp da dava edecek diye çok korkuyorum.”

“Mfs artık hukuk işini hızlandırmak istiyor. Ondan herkese vuruyor.”

“Sus, sus… Hiç konuşma.”

“Kimi dava ediyorsun? Ben dava eder miyim ya, aptal mıyım o kadar?”

“Şakının biri dava etse de izlesek.”

“Ulan memlekette biz bu kadar çokmuşuz ha… Ben bile bu kadar sanmıyordum.”

“Mfs ile anlaşırsak yaşam koşullarımızı koruyabiliriz. Biraz tavizler de vermemiz gerekecek. “

“Yoookk biz ona gelemeyiz. Yookk yookk, söz konusu bile olamaz.”

“Ya ben yataktan kalkamıyorum artık. (Metafizik çatışmalarda aldığı darbeleri anlatıyor) Çok fena bir adam bu ya … Ben ayinlere ara vereceğim.”

“Adam nereden vuracağını iyi biliyor. Yıllardır oyundan düşmedi, nedir bu adamı hala tutan şey diye düşünüyorduk. Adam resmen istihbarattan çıktı. Söylenti değilmiş, duyduklarımız gerçekmiş. Artık kimseye güven kalmadı. Ah biz şu zamana kadar bu işin icabına niye bakmadık. Hep millete uyduk, bak şimdi başımıza gelene.
Onca yıl ne büyük laflar ettik. Ortaya Türk Müslüman olmadığımız çıktığında, bu insanlar bizi linç eder. Bittik rezil olduk, rezil.”

“Adam neler demiş, siz bu adamın normal biri olduğuna emin misiniz? Hiç de dediğiniz gibi gözükmüyor. Bu adamın arkasında adını koyamadığımız kuvvetler var. Öyle bildiğimiz gibi değil. Biz geri çekiliyoruz. Siz de canınızı seviyorsanız bu adamın radarına girmemeye bakın. Bize de bir daha selam vermeyin.”

“Bu olaylar çok fazla. Bu ifşalar çok fazla. Bunları kapatmak için çok büyük hadiseler lazım. Taksim benzeri bir bombalı saldırı bile bunları kapatmaya yetmez. Enaz 15-20 gün gündemi meşgul eden bir şeyler olmalı”

“Ben ne emeklerle buraya kadar getirdim bu işleri. Şu adamı şikayet ettiğim herkes beni yanından kovaladı. Madem bu kadar tehlikeli, siz beni niye bu sahaya çıkarıyorsunuz? Ben çarpılarak ölmek falan istemiyorum abi, benim yaşayacak senelerim var. Bu adam milletin geceleri boğazına çöküyormuş, neler neler anlatıyorlar. Ben istemiyorum alın beni, çıkarın beni gideyim ben. Hiç iyi değilim, kendimi kötü hissediyorum.”

“Kimse kalmadı artık. Herkes kafayı yedi. Bu adamları programa çıkartmak da programda tutmak da bir dert oldu.”

“Yeter yahu ne doymak bilmez adamlar bunlar. Kitap yazdık, kaç senedir mücadele de veriyoruz. Ayinlerine de katıldık. Benim sağlığım artık Yahudilere çalışmayı kaldıramayacak. Zaten yaşlandık. Geri çekilelim.”

“Kraliçenin ölüm ilanından beri bizi daha güçsüz görüyorlar. Çok rezil olduk. Kaynaklarımız, paramız tükeniyor. Borçlarımız arttı. Sürekli kripto paralardan ve Çin’den para çalıyoruz. Eğer Çin onlardan para çaldığımızı fark ederse anında bize ters hamleler yapar.

ABD’ye, Hindistan’a gitmesi gereken parayı da biz alıyoruz. Bunu fark etmemeleri için her şeyi yapın.”

“Cern için yapacak bir şey kalmadı. Burada olanlar açığa çıkmadan patlatalım.”

Barack Obama, ABD’deki bankaların için boşaltmak için görüşmeler yapıyor.

İngiltere Kraliyet ailesi, çok değerli mücevherleri ve tarihi eserleri açık artırmalarda satarak nakit sıkıntısını çözmeye çabalıyor.

Rishi Sunak, Hindistan’daki biyonik robot zenginleri etrafında toplayarak nakit havuzu oluşturmaya çabalıyor.

Belarus’un Rusya ile müttefik olması/kalması onlar için tarihi bir kırılma noktası olacak. Rusya ile birlikte yok olmayı tercih etmiş olacaklar.

İblis’in sağlığı da keyfi de hiç iyi değil. Çok çarpılıyor ve dünyada hiçbir şey istediği gibi gitmiyor. Tabiri caizse, ayaklarından tavana asılmış gibi bir hali var.

Bir uzaylı lider olan Deccal da bir yanıyla İblis’in evladı. Deccal’ın ademoğullarından olacağına yani insan olacağına dair rivayetlerde bu mana var. Evet ademoğlu ama başka bir insan türünün Ademinin oğlu.

Cinler dünya insanlarıyla ya da uzaylı insanlarla cinsi müsabete girebilirler ve çocukları olabilir. Bu hususta büyük İslam alimlerinin muteber eserlerine bakılabilir.

Putin suretindeki biyonik robot, çok büyük sorunlar yaşamaya, yaşatmaya devam ediyor. Her an bir büyük arızayı insanlar arasında yaşar diye çok korkuyorlar. Bu robotun zaruret olmadıkça ortada görünmemesini istiyorlar.

Charles’ın üst ekibi, Putin şeklindeki biyonik robotun oyundan alınmasını mantıklı buluyor ve istiyor.

Gizli Ermenilerin ifşa edildiği yayınlarıma çok sevinen başka kripto taraflar var. “Artık onlara para ödemeyeceğiz” diye sevinenleri de var.

Gizli Ermenileri ifşa eden yayınlarım, FOX TV isimli ihanet mecrası içinde de hareketliliğe sebep oldu. Endişeliler hatta panik halindeler…

Özdilek, Karaca, Bülent Börek gibi şirketler/markalar da hep gizli Ermenilerin ve bunların hepsinde kara para işleri de dönüyor.

Birkaç mason konuşurken biri

“Mfs’yi hapistekyken öldürmeliydik. Yanına bir sürü adam koyduk. Hiçbiri beceremedi. Bütün çabalar boşa bitti. Bu adamı gerçekten koruyan ilahi bir güç olduğunu o zamanlar anlamalıydık. Her şey için geç kaldık.”

“Lanet olsun bu adama da bunu yetiştirene de” diye lanetler savurarak konuştu Karadenizli bir vatan haini Ermeni…

Rusya’nın Çin ile gerçek bir ittifakı hala yok. Olacak gibi de durmuyor. Aksi yöndeki resmi yetkili açıklamaları bile üfürme…

Ermenistan’a silah, mühimmat, para yardımı yapanlar Türk tokadı yiyecekler.

Beşşar Esed’in Suriye’de çok büyük paralar kazanma ihtimali beni rahatsız etmiyor. BOP tamamen bitsin de Esed çok büyük paralar kazansın. Çok güzel…

Esed, kazanacağı paralarla Suriye’nin tamamında hayatı normale döndürmesi için gereken yatırımları yapacaktır. İşsizlik sorununu Suriye genelinde ortadan kaldıracaklar. Bu da Türkiye ve bölge için çok hayırlı bir gelişme. Bundan ötürü dertlenecekse ABD, İsrail, Rusya, İngiltere ve benzerleri dertlensinler.

“Savaş çıkacaksa da çıksın. Geri durdukça kaybediyoruz. Ezildikçe eziliyoruz. Şu adamın gölgesi kadar korku veremiyoruz artık millete.” diye diye küfürlerle karışık şekilde konuşan etkili ve yetkili kişiler var Türkiye’de…

Çin’de Şi suretindeki biyonik robotlar da çok büyük zorluklara tahammül edilerek sahada tutuluyorlar. Sistem bu yükü uzun süre daha taşıyamaz.

Elon Musk şeklindeki biyonik robotlar da sürekli sinyale giriyorlar ve Elon Musk’ı oyunda tutmak için de büyük zorluklara tahammül ediliyor. Elon Musk üzerinde/sahipliğinde gösterilen şirketler ve buralarda faaliyette olan insan şeytanları hep sinyallere giriyorlar. Araçlar, makineler, binalar hep sinyale giriyorlar.

Rahatça imalat yapamaz hallerdeler.

Devlet Bohçalı suretindeki biyonik robot da kötü vaziyette. Bir de her yerden baskılar, sığınmalar, talepler de üst üste geliyor. Ne yapacağını şaşırmış, çaresiz bir halde oyalıyor tarafları…

Suriye’ye yapılan/yapılacak yatırımlar, projeler, fabrikalar… Şayet temiz işlerse sinyale girmiyorlar ve girmeyecekler.

Ekrem İmamoğlu suretindeki biyonik robotun bağlı olduğu uzaylı grup, Ekrem suretindeki biyonik robotu oyundan çekmek istiyorlar ama kararsızlar. Ne yapacaklarını şu anda kendileri de bilmiyorlar.

İngilizlerin ve daha arka planda İblis’in piyonu olan Hindistan’da çok yüksek sayıda insanın ölmesi için gereken enerji/duhan birikmeye devam ediyor. Bu böyle giderse, yakında Hindistan’da toplu ölümler yaşanacaktır.

Yeni yeni sendromlar ve virüsler uydurarak hatta bazı bölgelere kasten virüsler de yayarak, yaşanacak toplu ölümlerin gerçek yüzünü gizlemeyi deneyebilirler.

Yaşanacak toplu ölümler, Hindistan halkı arasından iyi insan olanlar için çok hayırlı olacak. Çünkü toplu ölümlerle insan şeytanları oyundan düşecekler.

Japonya’da da duhan birikiyor, artıyor, şiddetleniyor. Japonya, yaşamak için de tahsil yapmak için de gezmek için de iş/yatırım yapmak için de artık en riskli ülkeler listesinin üst sıralarında olan bir ülke…

Aynı şeyler, Londra merkezli sistemin satanistleştirdiği Güney Kore için de geçerli.

Papa suretindeki biyonik robot da son zamanlarda üst üste vahim arızalar yaşıyor, büyük sorunlar yaşatıyor. Böyle giderse onu da sahadan/oyundan almak zorundalar. Ayrıca Vatikan denilen sembolik devlet üzerinden yapılan insanlık dışı kara para işleri de çok kötü vaziyette… Çoktan battılar. Sermayeden yiyorlar.

Güldür Güldür ekibi de sıkıntı içinde. Onlar da gizli Ermeniler ve onlar da ifşa oldular. Oysa daha dün denilecek vakte kadar Akademi Dergisinden beslene beslene, ses getiren işler yapıyorlar, iyi gidiyorlardı.

Güneş’in yapısı billur gibi mi? Kendi bünyesinde ve merkezinde ısı var mı? Sadece bir yansıtıcı mı? Güneşin içinde yaşayanlar var mı?

Yaşananlar gizli Yahudiler ve gizli Ermeniler arasında da büyük kırılmalara sebep oluyor.

Yaşananlar gizli Yahudiler ve gizli Ermeniler arasında da büyük kırılmalara sebep oluyor.

Cem Yılmaz suretinde imal edilen biyonik robotu yakında sahadan çekmeyi konuşuyorlar.

Türkiye’deki sanatçıların suretindeki biyonik robotlar çok ağır çarpılıyorlar. Çoğunun içindeki uzaylı insanlar değiştirildiler.

Hande Yener çok ileri seviyede bir büyücü ve kan içen bir satanist.

Ayinlere katılıp da para alamayanların öfkeleri büyüyor.

Akademi Dergisinden beslenerek yayınlar yapan gizli Ermeniler ortada kalıyorlar.

Sistemin üst isimleri arasında, gizli Ermeniler olan Kılıçdaroğlu ve Akşener’in geri çekilmesi gerektiğini konuşanlar da var.

Türkiye’de seçimlerin olmayacağını sık konuşuyorlar ve artık bunu kabulleniyorlar. Hala seçimlerin yapılabileceğini değerlendirenler bile Tayyip’in aday olamayacağını konuşuyorlar.

___________________________________________

Güncelleme: 22 Aralık 2022

“Sen, ulan sen kimsin ki boğazlara ayar veriyorsun. Otelmiş, köprüymüş, buraların tapusu bizde…

Ne hallere geldik, ne durumlara düştük. Şu Tayyip’le masaya oturduğumuz günlere lanet olsun. Rahmetli mezarından dirilse topunu *** bunların.

Kim ne yapacakmış, kimin ne planı varmış, kim kime yatırım yapıyormuş. Hepsini bana öğrenin, getirin” diyen gizli Ermeni vatan haini!

Tanışalım, ben Mfs… Mekanın sahibiyim. On bin yıldan fazla süredir buraların sahibi olanların soyundan gelmekteyim. Asıl sen kimsin, necisin?

Rusya’nın ve Çin’in açıkça çökmelerine, batmalarına izin vermedikleri her gün, ABD iyice dibe vurmaya devam ediyor.

Zelensky devlet lideri gibi değil de emirler alan memur gibi davranıyor. Davranış/beden dili bile tamamen buna göre….

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Her şey yeni başlıyor


Taksim’deki son terör saldırısının hemen ardından peşin peşin ve çok aceleyle “bombacı” ilan edilen kadın zanlının, söz konusu saldırıda bilinçli bir “bombacı” olarak yer aldığına da Suriyeli olduğuna da dört ay önce Türkiye’ye geldiğine de kimse inanmıyor. Birkaç gündür bu konuda basında, medyada ve sosyal medyada gayet seviyeli ve hukuka uygun şekilde sorgulayıcı yayınlar yapılıyor. Bu halleriyle bu yayınlar hukuka tamamen uygun ve hiçbir gerekçe ile bu yayınların yapılmasına mani olunamaz, kısıtlama/sınırlandırma dahi getirilemez.

Bu güne kadar defalarca görevi başında yalan beyanda bulunan ve yalanları her seferinde açıkça meydana çıkan, buna rağmen yıllardır hala Suç İşleri Bakanlığı makamında tutulan, ne kadar kara paracı varsa hepsiyle yan yana fotoğrafları bulunan Solomon Soysuz, bu defa da yalanlar söyleyen bir bakan olarak ortada kaldı. Oysa yıllar önce bana inat “İran’la ortak terör operasyonu yaptık” yalanını bir Suç İşleri Bakanı olarak söyledikten hemen sonrasında İran’ın “Hayır, yapmadık” diye resmen açıklama yapmış olması bile, Solomon’un orada bir gün daha tutulmamasını gerektiriyordu.

Son Taksim saldırısında Solomon Soysuz’un Rusya tarafıyla organize şekilde saldırının içinde bulunup bulunmadığının derhal ve ciddiyetle ve hiçbir hukuk dışı sınırlandırmaya izin verilmeden soruşturulması gerekiyor. Zira bu konu hakkaniyetle ve vicdanla soruşturuldukça Türkiye içindeki baş zanlılardan birinin Solomon Soysuz olduğu görülüyor. Zanlı kadının Somali’deki Türk askeri üssü ile ne alakasının bulunduğu da soruşturulmalı ve yayın kuruluşları ile sosyal medyada da tartışılmalı. Londra’nın emriyle dünyanın farklı yerlerinde askeri üsler tesis eden AKPKK’nin, söz konusu askeri üsler üzerinden aslında neler çevirdiği de artık gür sesle tartışılmalı.

Son Taksim saldırısında MI6’nın eli var mı yok mu, kendi casuslarından hariç olarak birilerini taşeron olarak da kullandı mı, soruşturulmalı. Bomba, planlanandan önce, planlandan başka yerde ve planlanandan daha düşük güçte patladı mı, yorumlanamayan sorunlar yaşadılar mı, soruşturulmalı. Kadın zanlının hür iradesi ile bombacılık yapmak istemeyen biri olması da saldırının nispeten çok daha az zararla atlatılmasını sağladı mı, soruşturulmalı. Kadın zanlının 40 dakikadan fazla süre orada oturması, neler döndüğünü anlamaya çalışma çabası mıydı, soruşturulmalı. Bu kısımda sorunlar yaşamasalardı, farklı farklı yerlerde birkaç şiddetli bomba daha patlatacaklar mıydı, soruşturulmalı. O anlarda etrafta operasyonu uzaktan yöneten İngiliz ve İsrail casusları da var mıydı, soruşturulmalı. Olay yerindeki görüntüleri hatta kadın zanlı ile yan yana kadraja girdikleri görüntüleri basına da yansıyan İsrailli iki kadının casus çıkması neden gereğine göre tartışılmıyor ve soruşturulmuyor, bu da soruşturulmalı. Arap basınında bu iki İsrailli kadın askerin aynı zamanda casus oldukları ifşa edilmeseydi, MİT ve Türkiye’deki diğer yetkili kurumlar/makamlar bunu hiç mesele etmeyecek miydi. Şimdi basına bile yansıyıp tartışıldığı halde neden konunun üzerine gidilmiyor, tartışılmalı.

MİT’in Ermeni kanadının son Taksim terör saldırısının içinde olup olmadığı da tartışılmalı. Gürcistan gizli servisinin bir dinleme sırasında bu saldırının istihbaratını aldığı, zaman kaybetmeden MİT’i bilgilendirdiği, MİT’in ise ilgileneceğini söyleyerek karşılık verdiği ama hiçbir önleyici müdahale yapmadığı, aksine terör saldırısının içinde yer aldığı iddiası araştırılmalı. Gürcülerin bu saldırının istihbaratını, saldırı öncesinde Gürcü mafyalarından elde ettiği iddiası da itibar edilir kaynaklardan yükseldi, bu da hiç zaman kaybedilmeden soruşturulmalı. CIA’nın bu saldırıya teknik ve lojistik destek verip vermediği de soruşturulmalı. Bunlar soruşturuldukça, tartışıldıkça aynı milletler arası suç, terör ve ihanet teşkilatının yeni yeni terör saldırılarını Türkiye’de ve başka ülkelerde yaptırma ihtimali yüksek mi, tartışılmalı ve soruşturulmalı.

Saldırının yapılmasındaki öncelikli hedefin Suriye meselesinde kamuoyu yönlendirmesi yapmak olmadığı, İstanbul’un resti sayesinde Suriye’ye bir türlü yapılamayan askeri operasyonun yeniden gündeme gelmesi olmadığı, bunun daha düşük öncelikli bir hedef olduğu anlaşıldı, netleşti. Saldırının hemen sonrasından başlamak üzere, görev başındaki vatan haini ve terörist bakanların ve ilgili yetkililerin açıklamalarla hedef saptırdığı şimdiden anlaşıldı, netleşti. Adli ve idari yetkililer arasında hatta kolluk kuvvetleri arasında kripto kimlikli ve Londra sistemine bağlı kişilerin de organize şekilde suçlar işlemeye, suçluları kollamaya, milletimizi kandırmaya, görevlerini kötüye kullanmaya devam ettikleri şimdiden anlaşıldı, netleşti.

Yukarıdaki hususların haricinde, terör saldırısına dair şahitlerin ifadeleriyle meydana çıkmış hatta bir kısmı bazı haber mecralarında sıcağı sıcağına yayınlanmış olan sarsıcı gerçeklerin hatta vurularak öldürülen başka teröristlerin bile gizlenmek istendiği, bir anda hükumetin ve MİT’in terörist yanları meydana çıkacak diye internetin panik haliyle yavaşlatıldığı da şimdiden netleşti.

Lakin Boğaziçi baronlarının son günlerde keyiflerinin bozulmuş olması, aşırı rahatsız olması bu saldırı ile bağlantılı mı, bu saldırının arkasında Boğaziçi baronları da var mı, soruşturulmalı. İstanbul boğazının iki yanının da Türkiye düşmanlarınca merkez üs haline getirilmiş olmasının, oranın tıraşlanarak yok edileceğinin açıklanmasının, şimdiden büyük bir baskı altında kalmalarının ve basına yansımayan kısmında öfkeden deliye dönmüş olmalarının bu saldırı ile alakası var mı, soruşturulmalı. Boğaz içindeki kara paracı, vatan haini, satanist, ayinci, Türk ve İslam düşmanı çevrenin bağlı bulunduğu Londra’nın MI6’yı da kullanarak bu saldırıyla bir mesaj vermek isteyip istemediği soruşturulmalı.

Londra’nın İstanbul’a “Belli sınırlarda duracak, oraları aşmayacaksın” mesajı vermeyi deneyip eline yüzüne bulaştırıp bulaştırmadığı, soruşturulmalı. Saldırının arkasında İngiliz piyonu İran idarecilerinin ve İran’ın kurumlarının bulunup bulunmadığı, İstanbul’un siyasetinin karşısında tamamen çökmek üzere olan kara paracı ve vahşi İran idaresinin de İstanbul’a mesaj vermeye kalkışanlardan olup olmadığı, soruşturulmalı.

Daha dikkat çekilecek çok hususlar var ama şimdilik bu kadarını yazacağım. İlerleyen safhalarda “Bu terör saldırısında Ekrem İmamoğlu’ndan daha çok mafya anası Meral Akşener’in mi payı var?” diye de tartışacağız ve soruşturmalar talep edeceğiz. Çok ama çok şaşırtıcı gerçeklerle yüzleşecek ve bol bol bunları tartışacağız. Baştan söylediğim gibi, bu terör saldırısı bir milat olacak ve Türkiye içindeki etkili ve yetkili kişilerin teröristliğini meydana sereceği gibi zincirleme reaksiyon misali terörün yurt dışı bağlantılarını da gözler önüne serecek. Onlarca ülkede temiz eller operasyonlarına sebep olacak ve dünyadaki bütün kötülüklerin merkezlerinin İngiltere, ABD ve İsrail olduğu somut şekilde gözler önüne çıkacak.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Eskiden beri böyle bu işler…


Gizli Ermeni ve gizli Yahudi karışık soydan gelen Meral Akşener’i, yine Sabetaycı Yahudi bir mafya anası olan ‘Tansu Ana’ yükseltmişti…

Bir yandan kara para sistemi içinde yükseltirken, aynı anlarda devletimizin kurumları içinde de yükseltmişti. Elifi görse mertek zan edecek kadar vasıfsız, eğitimsiz, tecrübesiz bir kişi olan Tansu Ana, malum milletler arası kara para sisteminin (Ankebut Ağının) sayesinde koca Türkiye’nin boşbakanı yapılmışken, onun sayesinde de devlet gücüyle devasa kara para işleri yapılıyorken, onunla aynı evsafta olan Meral Ana da İçişleri Bakanı yapılabilmişti. Sonraki süreçte, yine kara paracı bir gizli Yahudi olan Solomon Soysuz da aynı kişiler/odaklar tarafından Suçişleri Bakanı yapıldı. Yok bunların aslında ayrı gayrıları… Televizyonlarda, sosyal ağlarda atışmaları bile danışıklı…

Sadece şu anlarda değil, geçmişte de devletimizi mafya “bütün kurum ve kuruluşlarıyla” ele geçirmişti. O zaman da şu zamanda olduğu gibi mahkemelerin/davaların kararlarını hakimler değil, bu gibi kara paracı mafya babaları ve mafya anaları belirliyordu. İnanmayanlar aynı ihanet ve kara para işleriyle meşgul olan, aynı evsafta olan ama hususiyle son 25 yıldır Türkiye’nin siyasetine arka plandan yön veren Devlet Bohçalı’ya sorabilirler. Kaç mahkamede, kaç davada, kaç kişi hakkındaki kararı kendisinin verdiğini, daha doğrusu kendisini oralara getiren kara paracı ve satanist sistemin verdiğini kendi bile sayamamıştır. Net sayıyı bilemiyordur.

Şimdi memleket zıvanadan iyice çıkmışken… 90’lardan bile beter hale gelinmişken… Aynı temelden gelen, gerçek ırklarını, dinlerini, kimliklerini, maksatlarını gizleyen… Aynı odaklarca bulundukları yerlere getirilen… Son 20 yıl içinde de beraberce ihanet, terör, kara para, namussuzlaştırma, soygun, vurgun, peşkeş, cinayet, katliam dair her suçu beraber işleyen kişiler, bir daha seçime gideceklermiş. Yok öyle yağma, hepsi beraberce ipe gidecekler. Türkiye’de bir daha seçim olmayacak. Demokrasi, cumhuriyet, laiklik, kemalizm gibi dayatma/zorlama sözde değerler, hep devletimizin bu gibi insan şeytanlarının elinde oyuncak olması için Londra merkezli sistem tarafından dayatıldı.

Şu işe bakın ki kendilerinin yazıp yürürlüğe koyduğu ihanet Anayasası bile “Bir kişi üçüncü kere cumhurbaşkanı olamaz” diyor… Sözde bunca muhalefet lideri var, biri de çıkıp “Hey, burası hukuk devleti değil mi? Sistemi tanımadığını mı ilan ediyorsun? Anayasayı bile tanımıyor ve isyan mı ediyorsun?” demiyor. Bunlar kadar adi bir kara paracı pislik olan Tayyip çıkıp son zamanlarda bile kameralar karşısında aday olduğunu açıkça ilan eder tarzda cümleler kurabiliyor. Yok mu bu ülkenin ilgili makamları, mahkemeleri? Onlar neyi, kimi bekliyor? Onları hangi güç unsuru susturuyor?

Sıktı artık üç beş tane gölgesinden korkan kara paracı piyon üzerinden oynanan demokrasi ve cumhuriyet tiyatrosu…

Ben bur rejimi tanımıyorum ve yıkıyorum. Babalar gibi yıkacağım ve ‘Ana’lar da altında kalacaklar.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Baştan söyleyeyim


– NATO/İsrail/Zelenski tarafı, Ukrayna’da çok acımasızca sivil katliamları yaptırabilir ve suç Rusya’nın üzerine atılabilir.

– İngiltere kısa süre sonra daha da kötü olacak. İngiltere artık sadece büyük sermaye sahipleri için değil, orta büyüklükteki iş adamları için de son seviyede tehlikeli olacak. Kısa süre sonra İngiltere’de çok büyük halk hareketleri/gösterileri olacak. İhtimaller muhtelif ama halk hareketlerinin sonunda krallık diye bir şey kalmayabilir. Kraliyet ailesinin bütün fertleri yok edilebilir. Hatta Britanya (Birleşik Krallık) dağılıp parçalanabilir. Bu süreç içinde İngiliz Milletler Topluluğu da tarihin karanlık sayfaları arasında yerini alabilir. Eş zamanlı olarak, İngiltere/Londra merkezli dünya düzeni tarafından hep ezilmiş, hep sömürülmüş, hep katledilmiş dünya milletleri peş peşe gerçekten hürriyetlerine kavuşabilirler. Birleşik Krallık’ın ilan edilmemiş sömürgelerinden ve piyonlarından/maşalarından biri olan Amerika Birleşik Devletçikleri de paramparça olabilir. Bütün bu süreç dünya genelinde çok kanlı, çok acılı olabilir ama sonu her ihtimalde de insanlık için çok hayırlı olur.

– Birleşik Krallığı donanmasız bırakacağım. ABD ve Yunanistan başta olmak üzere, Birleşik Krallık’ın sömürgesi ve maşası olan muhtelif ülkelere ait olan deniz unsurlarından… Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz’de bulunanları bu günden itibaren imha ettireceğim. NATO kapsamında limanlarımızda çevremizdeki denizlerde bulunan (Milletler arası sularda bulunanlar dahil) bütün deniz unsurlarını imha ettireceğim. Deniz unsurları derken denizaltıları, uçak gemilerini, onların üzerindeki uçakları ve helikopterleri, diğer savaş gemilerini, mayın döşeme ya da temizleme gemilerine kadar bütün gemileri ve bütün bu deniz altı ya da deniz üstü araçlardaki bütün personelleri kastediyorum. Çok yüksek sayıda can kaybı yaşanmasından hiç çekinmeyeceğim, aksine bunu hedefleyeceğim. Türkiye sınırları dahilindeki ABD ve NATO üslerinde canlı hiç kimseyi bırakmayacağım. TSK üniformasıyla oralarla organize şekilde kripto kimlikli hainleri de hızla temizletmeye başlıyorum. Bütün ikazlarıma rağmen karşıma dikilmeye çalışanların feci akıbetlerini bütün dünyaya izleteceğim. Bu sırada türlü haberleşme cihazları ve sistemleri, uydulara kadar hedef alınacak. Nükleer yakıt kullanan uçak gemilerini ve denizaltıları en önden imha ettireceğim. Batı dünyasının sömürmesinden, hırsızlığından, yalancılığından, ahlaksızlığından, cinsi ve dini sapıklığından, katliamlarından, kibrinden, satanistliğinden, insan kaçakçılığından, insan katlettiği ayinlerinden, her türlü şeytanlığından iyice sıkıldım artık. Böyle bir Türkiye var olacağına yansın, yıkılsın. Yanıp yıkılmayacaksa, o halde Şeytani bütün tarafları yaksın, yıksın. Bir tufan hemen şimdi kopsun, Londra ve maşaları savrulsunlar, İstanbul yerinde muhkem duruyor, duracak. Vakit iyice yaklaştı…

– Londra’nın emrine amade kalmaya devam eden bütün ülkelerin bütün elektrik santrallerini, bütün askeri ve idari binalarını/tesislerini, buralardaki (sivil ve masum olmayan) bütün insanları imha ettireceğim. Bu orduların uçakları uçamayacak. Uydu haberleşme sistemlerinden en kenar köşedeki bilgisayara her şeyleri bozulacak.

– Dünyanın her yerinde insan ve organ kaçakçılığında kullanılan her türlü bina, araç, cihaz ve ekipleri imha ettireceğim.

– Katar Emiri Şeyh Temim Bin Hamed Al Sani diye bilinen Londra maşası kişi yine Türkiye’ye gelirse… Bu defa Türkiye’de çok çok büyük hadiseler yaşanabilir. Hem o sadist katil maşaya hem de ona maşalık eden etrafındaki sözde Katarlı yetkililere hem de bunları bütün tepkilere rağmen sayan, takan ve ülkemize getiren sözde Türk yetkililerine sıkılabilir. Türkiye’nin kurumları hatta sarayları bile basılabilir. Bunlar topluca milletin ve milletinin yanında duran ordumun ayakları altında ezilebilir. Türkiye bir anda İran’a dönebilir. Yaşanacak hadiseleri bütün dünya canlı yayınlarla verebilir. Bu sırada, aynı sistemin başka parçaları/kısımları olan batılı devletlerin Türkiye’deki sözde elçilikleri ve konsoloslukları da basılabilir. Hatta batılı ülkelerin Türkiye’deki resmi ya da özel bütün faaliyetleri bir anda sekteye uğrayabilir. Bu hususta da son seviyede ciddiyim ve baştan ikaz etmiş oluyorum.

İçimde zor zapt ettiğim bir Katar’ı ayaklar altında ezme isteği zaten hep var. O küçük ve kan emici böceği, dünyanın üzerinden alıp imha etmenin vakti çok yaklaşmış görünüyor.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi