Etiket arşivi: Hz.Mehdi

Tin suresi ahir zamanı anlatıyor


Tin suresi şu yaşanmakta olan sürece, devamında yaşanacaklara, çok sarsıcı hadiselere temas edilmiş bir kısa sure…

Bu güne kadar tam olarak anlaşılamamış ve tefsir edilememiş surelerden biri…

Tin suresi de hz. Mehdi ile ve büyük mücadelelerle alakalı bir sure…

Tin suresinden ahir zamana, ‘duhan’a, metafiziğe, hz Mehdi’ye ve ona tabi olanlara, Deccal’a ve ona tabi olanlara, dabbetül arza, büyü felaketlere, toplu ölümlere, gezegenimize, uzaya, gök adaya, İstanbul’a, Tur-i Sina’ya bağlantılar var.

Kısa bir sure ama çok derin bir manası var.

İlk ayetinde de aslında İncir’in ve Zeytin’in üzerine yemin edilmiyor.

Tin ile zeytun

Bir manada atom ile çekirdeğidir.
Diğer manada dünya ile çekirdeğidir.
Diğer manada insan vücudu ile kalbidir.
Genel manada bir şeyin kendisi ile onu oluşturan ya da hayatta/faaliyette tutan özüdür, merkezidir.

Beraet gecesi de sadece günahların af olduğu bir gece değildir. Canlı ve cansız pek çok şey arasındaki bağların kesildiği bir gecedir. Allah’ın bu gecede meleklerine bildirdiği o kararları, melekler ve insanlar ve cansız şeyler vesile edilerek, Vakti geldikçe gerçekleşir/yaşanır.

Tin suresinin ikinci ayetinde hz. Allah Tur-i Sina’nın üzerine yemin etti. Üçüncü ayetindeki bahsedilen “Emniyetli belde” ise İstanbul… Hz. Allah, İstanbul’un üzerine de yemin etti.

Allah’ın, bir şeyin üzerine yemin etmesi, o şeyin Allah nazarında kıymetini gözler önüne serer.

İstanbul da Allah’ın nazarında çok kıymetli ve vesileler ile bu şehri korudu, koruyor. O vesilelerden biri ve belki de en önde geleni ise Sina dağı yani Tur-i Sina diye bildiğimiz hususi uzay aracı ve içindeki emanetler…

Bu şehre zarar vermek isteyenler, Tur-i Sina önlerinden çekilmeden istedikleri seviyede zararlar veremezler.

O Tur-i Sina, hz. Mehdi’yi, hz. İsa’yı bekliyor. Onlarla kavuştuğu ana kadar, bu emniyetli beldeyi, bu İstanbul’u koruyor.

⁉️

O halde 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde asıl hedef olan İstanbul’u koruyan şey, Tur-i Sina mıydı?

O depremin İstanbul’u da şiddetli şekilde yıkmadığına herkes şaşırmıştı zaten… Gölcük tarafından gelen şok şiddetli deprem dalgası sanki İstanbul’da aniden frenlenmiş, ona set olunmuş gibi, fizik kurallarına aykırı bir manzara vardı. O günlerde, her şeyden habersiz şekilde depremin bu yönünü soran, sorgulayan çok insana denk gelmiştim ben.

O halde, Tur-i Sina bir sebeple ve bir şekilde devre dışı kalmadan, koruma özelliğini durdurmadan, İstanbul’a elektromanyetik tekniklerle şiddetli suni deprem saldırıları yapılamıyor mu? En şiddetlisi yapılmak istense bile küçük sarsıntılarla mı atlatılıyor? Bu nedenle mi Tin suresinde İstanbul’a “emin, emniyetli belde” denildi?

Hatta 1509 depremine ve İstanbul’da yaşanan ve bilinen diğer büyük depremlere Tur-i Sina mı vesile oldu?

Beklenen büyük İstanbu depremini de saldırgan ülkeler değil de Tur-i Sina mı yapacak?

Şimdi nasıl çıkılacak bunca sorunun içinden…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Asıl Küdus, İstanbul… Süleyman mabedi tarihi yarımadada…


Tur-i Sina yani Sina dağı yani bir kara parçası, bir dağ gibi görünen uzay aracı da İstanbul’da tarihi yarımadada…

Musa peygamber zamanında da çok ileri teknoloji olduğunu hatta Nuh peygamber zamanında çok ileri teknoloji olduğunu, üstelik uzaylılardan alınmadığını anlatmıştım. Dünya insanlarına kimse yetişmezdi o vakitler bilim ve teknolojide ama iş çığırından çıktı diye Süleyman peygamber zamanında kasten geriletildi bilim ve teknoloji…

Musa peygamberin çıktığı Tur-i Sina, o teknoloji seviyesinde yapıldı ve kimse o seviyeye hala ulaşamadı.

Havada asılı durur, dünyalı ya da uzaylı kimse ona zarar veremezdi.

Yine Hızır aleyhisselam da Musa peygamber zamanında hayattaydı, hala hayatta… Hz. Hızır, Musa peygamberden de daha yüksek ilim ve hikmete sahipti. İki denizin birleştiği yerde, İstanbul’da buluştular.

Hızır a.s. da Musa peygamberi yönlendirdi, bilgilendirdi.

Ona, dünyadaki sarsıcı gerçeklere dair bilmediği çok şeyi öğretti hatta gösterdi. Bunlardan biri de Tur-i Sina denilen, dağ gibi de görünen ama uzay aracı olan şeydi.

İstanbul o vakit de yani yaklaşık 9-11 bin sene önce de yerleşme yeriydi ve dünyanın merkez şehriydi.

Musa peygamberden sonra, bir Türk olan hz. Zülkarneyn, dünyanın her yerini fethetti de tek devlet yaptı. Başkentini de İstanbul yaptı.

Tur-i Sina dahil, maddi ve manevi değere sahip pek çok şeyin kontrolü Zülkarneyn’e bırakıldı o devirde… O da Hızır gibi, ilim ve hikmette peygamberlerin yüz binlercesinden bile ileri seviyede idi. Elinin altına verilen, kullanımına verilen şeylerin bazılarını daha da geliştirdi.

Sonra Davud peygamber, sonra Süleyman peygamber devirleri yaşandı. Zülkarneyn’den sonra dünya devletinin başına Süleyman peygamber geçti. Hem hükümdarlık hem peygamberlik yaptı. Hem insanlara hem de cinlere peygamberlik yaptı. Cinler, o günlerde çok mutlu ve huzurluydular. Sonra İblis, cinler alemini yine karanlığa, vahşete, cahilliğe sürükledi. O günden beri cinler aleminde adeta güneş doğmadı. Hz Mehdi sayesinde tekrar doğacak.

Süleyman peygamber de İstanbul’u başkent olarak tuttu ve dünyayı İstanbuldan idare etti.

Bu süreç içinde, peygamberler hep birbirlerine maddi ve manevi değeri olan şeyleri elden ele bıraktılar. Peygamberler, kendilerine verilen maddi kıymete sahip şeyleri zaten sahiplenmediler ve kendilerinin bilmediler.

Gelelim en sarsıcı olan ve dünya üzerindeki bazı toplulukları kahredecek kısmına…

Bir vakit geldi, Tur-i Sina, şu anda tarihi yarımada denilen yere kondu ve orada kendini sabitledi.

Zamanla da etrafı ve üzeri iyice topraklarla, kayalarla doldu. Hatta suni tekniklerle orada zemin doldurma çalışmaları da yapıldı.

Tur-i Sina orada kaldı ama Süleyman peygamberden sonra pek çok gayr-i müslim devlet lideri, Tur-i Sina’nın peşine düştü. Bahtunnasır ve Nemrud da düştü.

Öyle ki şu anda uzaylı türlere liderlik yapan asıl Deccal da onun peşinde..

Orası zaten tarihten beri dünyanın idare merkezi olduğu için, bir de orada Tur-i Sina olduğu için, Deccal da o bölgeyi kendine merkez üs yaptı. Görünürde İngiltere üzerinden dünyaya yön verirken, aslında İstanbul’dan dünyanın siyasi, askeri, mali, dini, tıbbi dengelerine yön verdi.

Defalarca Tur-i Sina’nın içine girmek, onun kontrolünü ele geçirmek de istediler ama bir türlü bunu başaramadılar. Hala daha da bunun peşindeler…

Çünkü Adem peygambere indirilen on sayfanın aslı onun içinde…

Çünkü Şit peygambere indirilen 50 sayfa, İdris peygambere indirilen 30 sayfa, İbrahim peygambere indirilen 10 sayfa da onun, Tur-i Sina’nın içinde…

224 bin peygamberden bir kısmından kalan bütün kutsal emanetler onun içinde…

Osmanlı sarayında toplanan ve kutsal emanetler denilen şeylerin hiçbiri gerçek değildi ve son süreçte o sahteler de kaçırıldı da yerlerine sahtenin de sahteleri konuldu.

Dikkat edilsin, sahte kutsal emanetler Topkapı Sarayında yani tarihi yarımadada sergilendi, sergileniyor.

Yani gerçekleri yerin altında, o aracın içinde hala duruyor ama sahteleri tam üzerinde sergilendi, sergileniyor.

Musa’nın asası da orada.

Süleyman’ın mührü de orada.

Daha başka başka kutsal emanetler de orada.

Tevrat’ın aslı da orada.

Zebur’un aslı da orada.

İncil’in aslı da orada.

Karun, Musa peygamber zamanında yaşamıştı. Maraş merkezli suni saldırılar yapılmadan bir süre önce, bu konuda sarsıcı yayınlar yapmıştım.

Karun’un hazinelerinin büyük kısmının Türkiye sınırları içinde, yer altında olduğunu da açıkça yazmıştım. Ondan sonra malum çevrelerin hiç şüphesi kalmadı ve orayı hedef aldılar, alıyorlar.

Karun, zamanındaki yüksek teknoloji sayesinde, hazinelerini “ele geçirilemez” şartlarda saklıyordu.

Kur’an-ı Kerim’de onun hazinelerini sakladığı binaya/yapıya/sisteme de temas var

Muazzam bir teknolojik koruma var o binada, araçta…
Binlerce sene geçti de kimse o korumayı kıramadı. Yer altı şehirlerinde yaşayan uzaylı türler de kıramadılar. Yeşiller, griler ve diğer türler aciz kaldılar. Asıl Deccal aciz kaldı. Suni depremlere sebep olan şu son şok darbeleri ile de o kalkanın kırılmasını umdular ama kırılmadı.

Ben, bunun böyle olacağını anlamalarını da sağlamıştım oysa… Onu sadece hz Mehdi’nin açabileceğini, zamanı gelince açacağını açıkça yazmıştım.

Dönelim İstanbul’a… Karun’un sisteminden çok daha ileri bir koruma sistemi var Tur-i Sina’nın…

Karun’un hazinelerine ulaşamayanlar, Tur-i Sina’ya hiç giremezler ve içindekileri ele geçiremezler.

Tur-i Sina’yı da sadece hz. Mehdi açacak. Hem de çok kolay şekilde açacak. Çünkü koruma sistemi, hz. Mehdi’yi tanımaya, teşhis etmeye programlanmış vaziyette…

Tur-i Sina’nın içinde de çok büyük hazineler var. Hz Mehdi o hazineleri de kontrolüne alacak ve insanlığın faydasına kullanacak.

Tur-i Sina’nın içinde de Karun’un binasının içinde olduğu gibi, çok yüksek bilim ve teknolojiye dair kitaplar, dijital arşivler var.

Gerçek dünya tarihine dair somut bulgular ve ayrıca bilgiler, veriler var

Anlatmıştım, bu gibi araçların yakıta, bakıma ihtiyacı yok. Uçuk seviyede teknoloji ile imal edilmiş araçlar bunlar. Dünyanın tabii manyetik alanının devam etmesi, bunlar için yeterli

Maraş merkezli afet bölgesinde dünyanın tabii manyetik alanı ve yer çekimi ile bu seviyede abartılı şekilde oynamalarının bir sebebi de bu olmalı. Oradaki aracı enerjisiz bırakmak… Etrafındaki koruma kalkanını kırmak…

Hz. Mehdi, Tur-i Sina’yı açınca, içine girince, onu kontrolüne de alacak.

Onu tekrar uçuracak. Karalarda istediği yere indirecek. İstediği zaman havada sabit kalmasını sağlayacak. Ne karadan havaya, ne havadan havaya, ne uzaydan havaya saldırılar… Bunların hiçbiri ona hiç zarar veremeyecek.

Burada Ye’cüc ve Me’cüc artıkları var. Zülkarneyn onları geçmişte yenmişti ve onların gezegeninin etrafına da manyetik kalkan çekmişti. Dünyanın etrafına da manyetik kalkan çekti (Van Allen radyasyon kuşağı). Buradaki artıkların zaten hiçbir şey yapabilmeleri mümkün değil Tur-i Sina’ya ve benzeri sistemlere…

Lakin yakında Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinden kendi gezegenerinde hapsolmuş olanlar, etraflarındaki kalkanı aşıp çıkacaklar

Dünyamıza gelecekler ve etrafımızdaki kalkanı da kıracak, bozacaklar.

Hadis-i şeriflerde bu kısımlar da anlatıldı ki hz İsa o vakit yeryüzüne tekrar inmiş olacak. Hz. Mehdi ile bir araya gelecek ama dünyanın idaresini ondan almayacak. Ruhani liderlik yapacak.

Tam o vakitte Ye’cüc ve Me’cüc gelip de acımasızca bütün dünya insanlığını yok etmek isteyecek. İşte o vakit sadece Tur-i Sina içindekiler kurtulacaklar.

Hz. İsa, hz. Mehdi ve onlara samimiyetle tabi olmuş bir avuç gerçek mü’min kurtulacak. Geriye kalan “sürü”yü imha edecekler saldırganlar… Hz. İsa ve hz Mehdi bu imhaya da mani olmayacaklar.

Böylelikle, hz Nuh devrinde yaşanan büyük helakın çok çok benzeri yaşanmış olacak hz Mehdi devrinde… Zaten hz. Mehdi devrinde, büyük peygamberlerin yaşadıkları çok büyük ve sarsıcı hadiselerin çok benzerleri hep yaşanacak.

Onlar imhayı tamamladıklarında sonra, hz İsa ile hz Mehdi de onları, saldırganları imha edecekler.

Bunun da tamamına yakın kısmını nefesleriyle yani manevi/metafizik kabiliyetleri ile yapacaklar.

Hz. İsa ile hz Mehdi bir araya gelerek metafizik müdahale yaptıklarında, gök adanın dönüş ve akış yönünü tersine çevirebilirler. Metafizikle yani manevi tasarrufla yapılabilenler, hiçbir teknoloji ile yapılamaz. Teknoloji, metafizik tasarrufun yanında çok sönük kalır.

Şimdi size bir soru:
Nuh peygamberin gemisi de Tur-i Sina mıydı? Onunla önce göğe yükselip sonra uzaya çıkıp, tufan bittikten sonra dünyaya geri mi döndüler?

Birkaç soru daha sorayım, iyice karışsın ortalık…

– Tabut-u Sekine ve Tur-i Sina, daha önceki Adem devirlerinden bizim devrimize kalmış olabilir mi?

– Adem babamız, Venüs’e Tur-i Sina ile gitmiş, gelmiş olabilir mi? Venüslü olan ikinci Havva’ya bu vesile ile ulaşmış olabilir mi?

– Hz Mehdi de hz Musa gibi, vakti gelince Tur-i Sina da uzlete çekilecek ve manevi tekamülünü tamamlayacak olabilir mi?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Sular yükselmeyecek, yerler çökecek…


Daha önce de yazdım. Hadis-i şerifte haber verilen çökmeler yaşanacak. Buna da duhan sebep olacak. Ayrıca Tabut-u Sekine ve Musa’nın asası ve mucizevi hususiyetleri olan başka şeyler de sebep olacak. Dabbetül arz da sebep olacak. O kişi yeri yerinden oynatacak. Yeri debelendirecek…

Devasa yeraltı şehirleri, sanki dün hiç yokmuş gibi yok olacak. Yeraltındaki çok geniş çaplı çökmeler nedeniyle, yeryüzünde de büyük alanlar birden çökecek. Yeryüzündeki pek çok şehir de sanki dün hiç yokmuş gibi çökecek, ortadan kaybolacak. İşte bu çökmeler dünyanın farklı yerlerinde yaşanırken, çöken bazı yerler deniz seviyesinin altına düşecekler de oraya deniz dolacak. Bir de bu nedenle ortadan kaybolacaklar.

Çok büyük helak hadiseleri olacak, çok büyük ve çok sayıda… Hz. Mehdi, çok büyük peygamberler zamanında yaşanmış ve hala dilden dile aktarılan o hadiselerin çok çok benzerlerini yaşamadan, yaşanmasına sebep olmadan vefat etmeyecek. Nuh tufanı misali hadiselerin yaşanmasına da vesile olacak.

Nereler çökecek ve yok olacak diye merak ediyorsanız, satanistliğin, masonluğun, büyücülüğün, ayinciliğin, LGBT’nin, insan ve organ kaçakçılığının, Allahsızlığın/ateisliğin, putperestliğin, namussuzluğun/zinanın nerelerde en yoğun olduğuna bakın. Dünyada hiç gerçek İslam ülkesi bulunmadığını, İslam ülkesi ve milleti görülen bazı yerlerin batılılardan bile beter hallerde olduğunu, göz önünde bulundurun. Asya’nın da çok perişan hallerde olduğunu göz önünde bulundurun. Her an her yer çökebilir.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Hz. İsa, çok büyük teknolojik imkanlara sahip


Benden duyduğunuzu herkese söylemeyin ama hz. İsa’nın elindeki teknolojik imkanlar hiç kimsenin elinde yok. İstediği zaman Kaf dağını da aşabiliyor. Ay’a ziyaretler de yapıyor. İstediği an dünyaya geri dönebilir ve buna hiç kimse mani olamaz.

Kuyruklu yıldızlar görüldüğünde çok büyük bir dini ya da siyasi lider meydana çıkarmış. Birkaç gün sonra görülecek olan o kuyruklu yıldızla birlikte acaba kim ya da kimler meydana çıkacaklar. Neden bu konunun üstüne gidilmedi? Hani videolar, hani yazılar?

Dahası da var, hz. İsa da Türk…
Avrupanın temel gen kodları da hep Türk…

Hz. İsa’nın yanında müslüman dünya insanları da var müslüman uzaylı insanlardan/ümmetlerden de var. Farklı farklı uzaylı insan türlerinden insanlar var etrafında…

Elindeki bu ezici güce rağmen dünyaya dönmemesi, dünyanın dengelerine müdahale etmemesi, dini kurallar gereği… Dünyadaki insanların imtihanlarını bozmamak için böyle davranıyor. Kendisine izin verilen vakit gelince, açıkça dönecek dünyaya… O vakit zaten hz. Mehdi dünya üzerinde çok büyük bir siyasi otorite tesis etmiş ve Ankebut Ağını perişan etmiş olacak. Hz. İsa, manevi/dini bir lider olarak dünyaya dönecek ve hz. Mehdi’nin yerine geçmeyecek. Siyasi liderlik yapmayacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Kahtani, Cehcah, Mansur aynı kişi mi?

Kahtani, Cehcah, Mansur… Aslında hepsi aynı kişi mi?

Ahir zamanda yaşayacak bu kişinin, farklı karakteristik hususiyetleri, farklı zamanlarda çekeceği farklı çileleri, farklı zamanlarda öne çıkmış davranışları/özellikleri nedeniyle… Yaklaşık 14 asır önce farklı hadislerde kendisinden farklı isimlerle mi bahsedildi?

Çok zor şartlar varken meydana çıkacağı ve mücadele edeceği için ona bazı hadislerde Kahtani mi dendi?

Düşmanları karşısında korkusuz olup restler çekeceği, naralar atacağı, cepheden cepheye çekinmeden ve hiç beklemeden gideceği/geçeceği, pek çok cephede aynı andar harp halinde olacağı için ona Cehcah mı dendi?

İlahi yardım göreceği, öldürülemeyeceği, durdurulamayacağı, mağlup edilemeyeceği, müslümanlara ve bütün mazlumlara yardım edeceği, zaferden zafere koşacağı için ona mansur mu dendi?

Hz. Allah daima kendisine yardım ettiği, koruduğu, zaferler kazandırdığı için, hz. Peygamberimizin bir adı da Mansur değil mi? Hadis-i şerifte Mehdi’nin adının peygamberimizin adı gibi olduğu bildirildi. Mansur ve Mansur…

Peygamberimizin (asm) bazı isimleri şunlardır:

1. Abdullah: Allah (cc)’ ın kulu.

2. Âbid: Kulluk eden, ibadet eden.

3. Âdil: Adaletli.

4. Ahmed: En çok övülmiş, sevilmiş.

5. Ahsen: En güzel.

6. Alî: Çok yüce.

7. Âlim: Bilgin, bilen.

8. Allâme: Çok bilen.

9. Âmil: İşleyici, iş ve aksiyon sahibi.

10. Aziz: Çok yüce, çok şerefli olan.

11. Beşir: Müjdeleyici.

12. Burhan: Sağlam delil.

13. Cebbâr: Kahredici, gâlip.

14. Cevâd: Cömert.

15. Ecved: En iyi, en cömert.

16. Ekrem: En şerefli.

17. Emin: Doğru ve güvenilir kimse.

18. Fadlullah: Allah-ü Teâlanın ihsânı, fazlına ulaşan.

19. Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran.

20. Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran.

21. Gâlip: Hâkim ve üstün olan.

22. Ganî: Zengin.

23. Habib: Sevgili, çok sevilen.

24. Hâdi: Doğru yola götüren.

25. Hâfız: Muhafaza edici.

26. Halîl: Dost.

27. Halîm: Yumuşak huylu.

28. Hâlis: Saf, temiz.

29. Hâmid: Hamd edici, övücü.

30. Hammâd: Çok hamdeden.

31. Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan.

32. Kamer: Ay.

33. Kayyim: Görüp, gözeten.

34. Kerîm: Çok cömert, çok şerefli.

35. Mâcid: Yüce ve şerefli.

36. Mahmûd: Övülen..

37. Mansûr: Zafere kavuşturulmuş.

38. Mâsum: Suçsuz, günahsız.

39. Medenî: Şehirli, bilgilive görgülü.

40. Mehdî: Hidayet eden, doğru yola erdiren.

41. Mekkî: Mekkeli.

42. Merhûm: Rahmetle bezenmiş.

43. Mes’ûd: Mutlu.

44. Metîn: Çok sağlam ve güçlü.

45. Muallim: Öğretici.

46. Muktedâ: Peşinden gidilen.

47. Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli.

48. Müctebâ: Seçilmiş.

49. Mükerrem: Şerefli, yüce.

50. Müktefî: İktifâ eden, yetinen.

51. Münîr: Nurlandıran, aydınlatan.

52. Mürsel: Elçilikle görevlendirilmiş.

53. Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş.

54. Muslih: Islah edeci, düzene koyucu.

55. Mustafa: Çok arınmış.

56. Müstakîm: Doğru yolda olan.

57. Mutî: Hakka itaat eden.

58. Mu’tî: Veren ihsân eden.

59. Muzaffer: Zafer kazanan, üstün olan.

60. Müşâvir: Kendisine danışılan.

61. Nakî: Çok temiz.

62. Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini.

63. Nâsih: Öğüt veren.

64. Nâtık: Konuşan, nutuk veren.

65. Nebî: Peygamber.

66. Neciyullah: Allah’ ın sırdaşı.

67. Necm(i): Yıldız.

68. Nesîb: Asil, temiz soydan gelen.

69. Nezîr: Uyarıcı, korkutucu.

70. Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk.

71. Nûr: Işık, aydınlık.

72. Râfi: Yükselten.

73. Râgıb: Rağbet eden, isteyen.

74. Rahîm: Mü’minleri çok seven.

75. Râzî: Kabul eden, hoşnut olan.

76. Resûl: Elçi.

77. Reşîd: akıllı, olgun, iyi yola götürücü.

78. Saîd: Mutlu.

79. Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan.

80. Sâdullah: Allah’ ın mübârek kulu.

81. Sâdık: Doğru olan, gerçekci.

82. Saffet: Arınmış, seçkin kişi.

83. Sâhib: Mâlik, arkadaş, sohbet edici.

84. Sâlih: İyi ve güzel huylu.

85. Selâm: Noksan ve ayıptan emin olan.

86. Seyfullah: Allah’ ın kılıcı.

87. Seyyid: Efendi.

88. Şâfi: Şefaat edici.

89. Şâkir: Şükredici.

90. Tâhâ: Kur’ân-ı Kerîm’ deki ismi.

91. Tâhir: Çok temiz.

92. Takî: Haramlardan kaçınan.

93. Tayyib: Helal, temiz, güzel, hoş.

94. Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri.

95. Vâiz: Nasihat eden.

96. Vâsıl: Kulu Rabb’ine ulaştıran.

97. Yâsîn: Kur’ân-ı Kerîm’ deki ismi, gerçek insan, insan-ı kâmil.

98. Zâhid: Mâsivadan yüz çeviren.

99. Zâkir: Allah’ı çok anan…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..