Etiket arşivi: Güneş

Biraz da istihbarat verileri paylaşayım


“Hukuk yoluna gitmek gibi bir aptallık yapan olursa, engel olun.”

“İçlerinden biri çıkıp da dava edecek diye çok korkuyorum.”

“Mfs artık hukuk işini hızlandırmak istiyor. Ondan herkese vuruyor.”

“Sus, sus… Hiç konuşma.”

“Kimi dava ediyorsun? Ben dava eder miyim ya, aptal mıyım o kadar?”

“Şakının biri dava etse de izlesek.”

“Ulan memlekette biz bu kadar çokmuşuz ha… Ben bile bu kadar sanmıyordum.”

“Mfs ile anlaşırsak yaşam koşullarımızı koruyabiliriz. Biraz tavizler de vermemiz gerekecek. “

“Yoookk biz ona gelemeyiz. Yookk yookk, söz konusu bile olamaz.”

“Ya ben yataktan kalkamıyorum artık. (Metafizik çatışmalarda aldığı darbeleri anlatıyor) Çok fena bir adam bu ya … Ben ayinlere ara vereceğim.”

“Adam nereden vuracağını iyi biliyor. Yıllardır oyundan düşmedi, nedir bu adamı hala tutan şey diye düşünüyorduk. Adam resmen istihbarattan çıktı. Söylenti değilmiş, duyduklarımız gerçekmiş. Artık kimseye güven kalmadı. Ah biz şu zamana kadar bu işin icabına niye bakmadık. Hep millete uyduk, bak şimdi başımıza gelene.
Onca yıl ne büyük laflar ettik. Ortaya Türk Müslüman olmadığımız çıktığında, bu insanlar bizi linç eder. Bittik rezil olduk, rezil.”

“Adam neler demiş, siz bu adamın normal biri olduğuna emin misiniz? Hiç de dediğiniz gibi gözükmüyor. Bu adamın arkasında adını koyamadığımız kuvvetler var. Öyle bildiğimiz gibi değil. Biz geri çekiliyoruz. Siz de canınızı seviyorsanız bu adamın radarına girmemeye bakın. Bize de bir daha selam vermeyin.”

“Bu olaylar çok fazla. Bu ifşalar çok fazla. Bunları kapatmak için çok büyük hadiseler lazım. Taksim benzeri bir bombalı saldırı bile bunları kapatmaya yetmez. Enaz 15-20 gün gündemi meşgul eden bir şeyler olmalı”

“Ben ne emeklerle buraya kadar getirdim bu işleri. Şu adamı şikayet ettiğim herkes beni yanından kovaladı. Madem bu kadar tehlikeli, siz beni niye bu sahaya çıkarıyorsunuz? Ben çarpılarak ölmek falan istemiyorum abi, benim yaşayacak senelerim var. Bu adam milletin geceleri boğazına çöküyormuş, neler neler anlatıyorlar. Ben istemiyorum alın beni, çıkarın beni gideyim ben. Hiç iyi değilim, kendimi kötü hissediyorum.”

“Kimse kalmadı artık. Herkes kafayı yedi. Bu adamları programa çıkartmak da programda tutmak da bir dert oldu.”

“Yeter yahu ne doymak bilmez adamlar bunlar. Kitap yazdık, kaç senedir mücadele de veriyoruz. Ayinlerine de katıldık. Benim sağlığım artık Yahudilere çalışmayı kaldıramayacak. Zaten yaşlandık. Geri çekilelim.”

“Kraliçenin ölüm ilanından beri bizi daha güçsüz görüyorlar. Çok rezil olduk. Kaynaklarımız, paramız tükeniyor. Borçlarımız arttı. Sürekli kripto paralardan ve Çin’den para çalıyoruz. Eğer Çin onlardan para çaldığımızı fark ederse anında bize ters hamleler yapar.

ABD’ye, Hindistan’a gitmesi gereken parayı da biz alıyoruz. Bunu fark etmemeleri için her şeyi yapın.”

“Cern için yapacak bir şey kalmadı. Burada olanlar açığa çıkmadan patlatalım.”

Barack Obama, ABD’deki bankaların için boşaltmak için görüşmeler yapıyor.

İngiltere Kraliyet ailesi, çok değerli mücevherleri ve tarihi eserleri açık artırmalarda satarak nakit sıkıntısını çözmeye çabalıyor.

Rishi Sunak, Hindistan’daki biyonik robot zenginleri etrafında toplayarak nakit havuzu oluşturmaya çabalıyor.

Belarus’un Rusya ile müttefik olması/kalması onlar için tarihi bir kırılma noktası olacak. Rusya ile birlikte yok olmayı tercih etmiş olacaklar.

İblis’in sağlığı da keyfi de hiç iyi değil. Çok çarpılıyor ve dünyada hiçbir şey istediği gibi gitmiyor. Tabiri caizse, ayaklarından tavana asılmış gibi bir hali var.

Bir uzaylı lider olan Deccal da bir yanıyla İblis’in evladı. Deccal’ın ademoğullarından olacağına yani insan olacağına dair rivayetlerde bu mana var. Evet ademoğlu ama başka bir insan türünün Ademinin oğlu.

Cinler dünya insanlarıyla ya da uzaylı insanlarla cinsi müsabete girebilirler ve çocukları olabilir. Bu hususta büyük İslam alimlerinin muteber eserlerine bakılabilir.

Putin suretindeki biyonik robot, çok büyük sorunlar yaşamaya, yaşatmaya devam ediyor. Her an bir büyük arızayı insanlar arasında yaşar diye çok korkuyorlar. Bu robotun zaruret olmadıkça ortada görünmemesini istiyorlar.

Charles’ın üst ekibi, Putin şeklindeki biyonik robotun oyundan alınmasını mantıklı buluyor ve istiyor.

Gizli Ermenilerin ifşa edildiği yayınlarıma çok sevinen başka kripto taraflar var. “Artık onlara para ödemeyeceğiz” diye sevinenleri de var.

Gizli Ermenileri ifşa eden yayınlarım, FOX TV isimli ihanet mecrası içinde de hareketliliğe sebep oldu. Endişeliler hatta panik halindeler…

Özdilek, Karaca, Bülent Börek gibi şirketler/markalar da hep gizli Ermenilerin ve bunların hepsinde kara para işleri de dönüyor.

Birkaç mason konuşurken biri

“Mfs’yi hapistekyken öldürmeliydik. Yanına bir sürü adam koyduk. Hiçbiri beceremedi. Bütün çabalar boşa bitti. Bu adamı gerçekten koruyan ilahi bir güç olduğunu o zamanlar anlamalıydık. Her şey için geç kaldık.”

“Lanet olsun bu adama da bunu yetiştirene de” diye lanetler savurarak konuştu Karadenizli bir vatan haini Ermeni…

Rusya’nın Çin ile gerçek bir ittifakı hala yok. Olacak gibi de durmuyor. Aksi yöndeki resmi yetkili açıklamaları bile üfürme…

Ermenistan’a silah, mühimmat, para yardımı yapanlar Türk tokadı yiyecekler.

Beşşar Esed’in Suriye’de çok büyük paralar kazanma ihtimali beni rahatsız etmiyor. BOP tamamen bitsin de Esed çok büyük paralar kazansın. Çok güzel…

Esed, kazanacağı paralarla Suriye’nin tamamında hayatı normale döndürmesi için gereken yatırımları yapacaktır. İşsizlik sorununu Suriye genelinde ortadan kaldıracaklar. Bu da Türkiye ve bölge için çok hayırlı bir gelişme. Bundan ötürü dertlenecekse ABD, İsrail, Rusya, İngiltere ve benzerleri dertlensinler.

“Savaş çıkacaksa da çıksın. Geri durdukça kaybediyoruz. Ezildikçe eziliyoruz. Şu adamın gölgesi kadar korku veremiyoruz artık millete.” diye diye küfürlerle karışık şekilde konuşan etkili ve yetkili kişiler var Türkiye’de…

Çin’de Şi suretindeki biyonik robotlar da çok büyük zorluklara tahammül edilerek sahada tutuluyorlar. Sistem bu yükü uzun süre daha taşıyamaz.

Elon Musk şeklindeki biyonik robotlar da sürekli sinyale giriyorlar ve Elon Musk’ı oyunda tutmak için de büyük zorluklara tahammül ediliyor. Elon Musk üzerinde/sahipliğinde gösterilen şirketler ve buralarda faaliyette olan insan şeytanları hep sinyallere giriyorlar. Araçlar, makineler, binalar hep sinyale giriyorlar.

Rahatça imalat yapamaz hallerdeler.

Devlet Bohçalı suretindeki biyonik robot da kötü vaziyette. Bir de her yerden baskılar, sığınmalar, talepler de üst üste geliyor. Ne yapacağını şaşırmış, çaresiz bir halde oyalıyor tarafları…

Suriye’ye yapılan/yapılacak yatırımlar, projeler, fabrikalar… Şayet temiz işlerse sinyale girmiyorlar ve girmeyecekler.

Ekrem İmamoğlu suretindeki biyonik robotun bağlı olduğu uzaylı grup, Ekrem suretindeki biyonik robotu oyundan çekmek istiyorlar ama kararsızlar. Ne yapacaklarını şu anda kendileri de bilmiyorlar.

İngilizlerin ve daha arka planda İblis’in piyonu olan Hindistan’da çok yüksek sayıda insanın ölmesi için gereken enerji/duhan birikmeye devam ediyor. Bu böyle giderse, yakında Hindistan’da toplu ölümler yaşanacaktır.

Yeni yeni sendromlar ve virüsler uydurarak hatta bazı bölgelere kasten virüsler de yayarak, yaşanacak toplu ölümlerin gerçek yüzünü gizlemeyi deneyebilirler.

Yaşanacak toplu ölümler, Hindistan halkı arasından iyi insan olanlar için çok hayırlı olacak. Çünkü toplu ölümlerle insan şeytanları oyundan düşecekler.

Japonya’da da duhan birikiyor, artıyor, şiddetleniyor. Japonya, yaşamak için de tahsil yapmak için de gezmek için de iş/yatırım yapmak için de artık en riskli ülkeler listesinin üst sıralarında olan bir ülke…

Aynı şeyler, Londra merkezli sistemin satanistleştirdiği Güney Kore için de geçerli.

Papa suretindeki biyonik robot da son zamanlarda üst üste vahim arızalar yaşıyor, büyük sorunlar yaşatıyor. Böyle giderse onu da sahadan/oyundan almak zorundalar. Ayrıca Vatikan denilen sembolik devlet üzerinden yapılan insanlık dışı kara para işleri de çok kötü vaziyette… Çoktan battılar. Sermayeden yiyorlar.

Güldür Güldür ekibi de sıkıntı içinde. Onlar da gizli Ermeniler ve onlar da ifşa oldular. Oysa daha dün denilecek vakte kadar Akademi Dergisinden beslene beslene, ses getiren işler yapıyorlar, iyi gidiyorlardı.

Güneş’in yapısı billur gibi mi? Kendi bünyesinde ve merkezinde ısı var mı? Sadece bir yansıtıcı mı? Güneşin içinde yaşayanlar var mı?

Yaşananlar gizli Yahudiler ve gizli Ermeniler arasında da büyük kırılmalara sebep oluyor.

Yaşananlar gizli Yahudiler ve gizli Ermeniler arasında da büyük kırılmalara sebep oluyor.

Cem Yılmaz suretinde imal edilen biyonik robotu yakında sahadan çekmeyi konuşuyorlar.

Türkiye’deki sanatçıların suretindeki biyonik robotlar çok ağır çarpılıyorlar. Çoğunun içindeki uzaylı insanlar değiştirildiler.

Hande Yener çok ileri seviyede bir büyücü ve kan içen bir satanist.

Ayinlere katılıp da para alamayanların öfkeleri büyüyor.

Akademi Dergisinden beslenerek yayınlar yapan gizli Ermeniler ortada kalıyorlar.

Sistemin üst isimleri arasında, gizli Ermeniler olan Kılıçdaroğlu ve Akşener’in geri çekilmesi gerektiğini konuşanlar da var.

Türkiye’de seçimlerin olmayacağını sık konuşuyorlar ve artık bunu kabulleniyorlar. Hala seçimlerin yapılabileceğini değerlendirenler bile Tayyip’in aday olamayacağını konuşuyorlar.

___________________________________________

Güncelleme: 22 Aralık 2022

“Sen, ulan sen kimsin ki boğazlara ayar veriyorsun. Otelmiş, köprüymüş, buraların tapusu bizde…

Ne hallere geldik, ne durumlara düştük. Şu Tayyip’le masaya oturduğumuz günlere lanet olsun. Rahmetli mezarından dirilse topunu *** bunların.

Kim ne yapacakmış, kimin ne planı varmış, kim kime yatırım yapıyormuş. Hepsini bana öğrenin, getirin” diyen gizli Ermeni vatan haini!

Tanışalım, ben Mfs… Mekanın sahibiyim. On bin yıldan fazla süredir buraların sahibi olanların soyundan gelmekteyim. Asıl sen kimsin, necisin?

Rusya’nın ve Çin’in açıkça çökmelerine, batmalarına izin vermedikleri her gün, ABD iyice dibe vurmaya devam ediyor.

Zelensky devlet lideri gibi değil de emirler alan memur gibi davranıyor. Davranış/beden dili bile tamamen buna göre….

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Güneşin kendisinde ısı ve ışık yoktur. Güneş billur gibidir…

Güneşte ısı ve ışık oluşmasını sağlayan enerji, kendinden değildir. Harici bir enerjidir. 

Şerit led diyotların ışıması

Güneşler aslında, tabii/doğal hallerinde ısı ve ışık yaymayan, billur gibi ve şeffaf bir yapıdadırlar… Aynı bu sağ tarafta gördüğünüz LED diyotlar gibi… Durduk yerde, kendi doğalarından ısı ve ışık yaymazlar, yayamazlar. 

İkisi de hariçten bir enerji çeşidi kendilerine ulaştığında derhal ısı ve ışık yaymaya başlarlar. 

Dünyamız ışığını güneşten alır güneş de ışığını, daha doğru ifade ile ısı ve ışık yaymak için gereken enerjiyi, yedi kat gökten daha yukarıda olan Arş-ı Ala’dan alır ve güneşte nükleer patlamalara eş patlamalar olduğu, bunun da ısı ve ışık yaymasını sağladığı iddiası, sadece isabetsiz bir teoridir. İspat da edilememiştir. 

Geçmişe nazaran bu günümüzde, bu gibi gerçekleri kavramamız daha kolaydır. Zira kablosuz enerji nakli ile çalışan aletler artık günlük kullanıma sunulmuştur. Yine gözümüzün görmediği, duyu organlarımızın his edemediği şekilde kablosuz olarak veri ve enerji nakleden modemler, çeşitli cihazlar, teknolojiler uzun zamandır kullanılmaktadır. Günümüzde gözümüzün görmediği lazer ışıkları ile çok uzak yerlere çok büyük enerjiler ve veriler de nakil edilebilmektedir.
Büyük İslam alimlerinin, güneş sistemlerine dair asırlardır bildiği bu gerçeği bilim hala tam anlamı ile çözememiştir. Dünyamızın ve üzerinde hayat bulunan bütün dünyaların, kıyamet öncesi son mürşid-i kamili olan Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri, 20. yüzyılın başlarında bir Alman bilim adamının, güneşlere dair bu sırrı çözdüğünü, lakin bilim çevrelerince bu bilim adamının açıklamalarının kabul görmediğini dile getirmiştir. Günümüzde tartışılmaz bilimsel gerçeklermiş gibi kabul edilen pek çok şey, isabetsiz teorilerden başka bir şey değildir.

Bilim, güneşin ısı ve ışık yaymasına sebep olan ve güneşin kendisinde oluşmayan harici enerji kaynağını çözmek isterken, şimdilerde biraz sırları çözülmüş olan insan vücudundaki çakraların (gerçek mutasavvıfların tabiri ile letaifin yani ruhun organlarının) sırlarını daha fazla çözecek ve neticede, gerçek tasavvuf ehlinin yaptığı rabıta denilen şeyin esrarını da biraz olsun çözebilecek gibi…

Yogalar ile ya da benzeri şeyler ile içlerindeki boşluğu doldurmaya çalışanların, enerjisinde eksiklik olduğunun farkında olanların ama gerçekte aradığını bulamayanların, o eksikliği ne ile dolduracağını bilemeyenlerin asıl aradıklarının rabıta olduğu meydana çıkacak. Dünyanın/dünyaların güneşe rabıta yaptığı, güneşin/güneşlerin arş-ı alaya rabıta yaptığı meydana çıkacak. Ötesi de var tabii ki, arş-ı âlâ da Allah-ü tealaya rabıta yapıyor. 

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi


(Yedi kat semanın üzerinde beş kat daha sema/gök vardır. Arş-ı ala, yedi kat semanın üzerindeki Alem-i Kürs’ün bir kat daha üzeridir. Sema katlarının gerçekliği ayet ile sabittir. Bu hususta bakınız: Sema katları…)

Son Mürşid-i Kamil olan Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.), yukarıda izah etmeye çalıştığım bu gerçekleri, günümüzden 60-70 yıl önce dile getirmiştir.

Bu hususta, kayıtlara da geçen sözleri şu şekildedir: 

“Güneşte (kendinden bir) sıcaklık ve ziya (ışık) yoktur. O billura benzer bir varlık olduğu için, arşı-alâdan dağılan nuru, alem-i ecsada(cesedler alemine, maddi aleme) aksettirir.

Nitekim Almanya’nın en büyük bir fen alimi, güneşin sudan ibaret olduğunu söylemiştir. Henüz hakikati bulamadılar fakat bulacaklar!..

Kalbin de iki yüzü vardır.
Biri alem-i ervaha (ruhlar alemine) diğeri alem-i cesede bakar.
Kalb, ruhtan aldığı feyzi bütün vücuda dağılan mecraları vasıtasıyla cesede bahşeder. Bu mecralardan biri kalbin feyzinden bir an münkati olsa (kesilse), beden saatinde helak olur.
İşte maneviyatımızı temin eden kalbin de arş-ı alaya nisbeti vardır. Cennet ve Cehennem dahil arş-ı azama, daire-i arş veya avalim-i arş denir.”


Süleyman Hilmi Tunahan (kuddise sirruhu) | www.SuleymancilarCemaati.com

Milyarlarca yıldır hala ışığı dünyamıza ulaşmamış yıldızlar var

Yumurtanın beyazı, sarısını kuşatıp etrafında bir daire oluşturduğu gibi, birinci kat sema da , dünya ile diğer gezegenleri ihata ederek kuşatmıştır. Bu dünya birinci kat semanın yanında bir yüzüğün Arabistan yarımadasında işgal ettiği yer kadar mekan tutar. Semadaki her üst kısımda bulunan tabaka da; genişlik ve azamet bakımından altta bulunan tabakaya göre o oranda azim ve büyüktür.
(Yani birinci kat sema, ikinci kat semaya kıyasla Arabistan yarımadasındaki bir yüzük kadardır, ikinci kat sema, üçüncü kat semaya kıyasla Arabistan yarımadasındaki bir yüzük kadardır, Yedi kat semanın biribirlerine oranları hep bu şekildedir.)

Dünyaya en uzak yıldız ne kadar mesafede ise, oradan birinci kat semaya da o kadar mesafe vardır. Gezegenler arasındaki mesafe ışık hızı ile ölçülür. Işık saniyede “üçyüzbin kilometrelik” muazzam bir mesafe kat eder. Yeryüzüne iki saniyede akisettiğine göre, dünyaya en yakın yıldızın “altıyüzbin kilometre” ötede olduğu anlaşılıyor. Alem-i kebir içinde daha binlerce, milyonlarca ve milyarlarca sene ışığı henüz dünyamıza ulaşmayan bir çok yıldızlar vardır.

Süleyman Hilmi Tunahan (Kuddise Sirruh)

..