Son bir iki hafta içinde, dünya genelinde, Ankebut Ağına bağlı devletlerin ve şirketlerin gemilerinden seksenden fazlasının oyun dışı kaldığı konuşuluyor.
Söz konusu gemilerin bazılarının akıbeti bilinemiyor. Bulunamıyorlar, haber alınamıyor ve personelleri de bulunamıyor.
Gemiler haricinde, oyun dışı kalmış çok sayıda denizaltı da konuşuluyor. Bu bir iki hafta içinde, söz konusu gemilerden sadece bir ikisi hakkında basında ve medyada haberler çıktı. Hatta onların haberleri de her yerde verilmedi, mümkün olduğu kadar kısıtlandı.
İstanbul, bunun böyle olacağını da baştan söylemişti. Kara para işlerine kullanılan şirketler, bankalar, paralar, patronlar, yöneticiler, kamyonlar, TIR’lar, cihazlar, araçlar, binalar, gemiler, limanlar, havalimanları, denizaltılar, uçaklar ve insanlar… Bunların hiçbiri, bundan sonra sağlam kalamıyorlar, kalmayacaklar. Yeryüzünde dünya insanlarını hatta el kadar çocukları ve bebekleri bile fuhuş mafyalarına satanlar, ayincilere satanlar, vahşice parçalatanlar, organları için parçalatanlar, dünya insanı da uzaylı insan da olsalar hatta cin taifesinden de olsalar helak olacaklar. Yerin altındaki uzaylı şehirlerinde topluca parça parça olacaklar, topluca cayır cayır yanacaklar.
Bütün bu kara ve kanlı para çarkının arkasındaki asıl unsur olan uzaylı taraflar, biyonik robotlar, UFO’lar, yeraltı gizli şehirleri de sağlam kalamıyorlar, kalamayacaklar.
Duhan, bu dünyayı temizliyor, temizleyecek. Buna mani olmaya ne İblis’in gücü ve teşkilatı ne de Deccal’ın gücü ve teşkilatı yeter.
Milyonlarca insanın hayatını kaybedeceği, bölgenin feci bir görüntüye bürüneceği, felaketin ilk anından sonrasındaki süreçte de çok yüksek sayıda insanın ölmeye devam edeceği, bölge ve Türkiye ekonomisinin şu kritik zamanda daha da zor şartalara düşeceği, Türkiye’nin kendi içindeki dertlerle boğuşacağı şartların oluşturulmak istendiği, milletler arası siyasetteki son ve başarılı duruşundan/hamlelerinden geri çekilmesinin hedeflendiği açıkça gözler önündeyken…
Sistemim, sahada dönen çok şeyleri öğrenmiş ve biz bu sarsıcı saldırının gerçekleşme ihtimalini çok yüksek görüyorken…
Bu çok şeyi bilip susmak, içimi daraltıyor. Başımı alıp buralardan giderim, hiç bir güç unsuru yolumu kesemez ama başka bir mekana geçsem ve buraları hiç dert etmesem, tarzıma uymuyor. Bu kadar yüksek sayıda sivil insanı hiçe sayamam. Böyle yapmak aklımdan bile geçmiyor. Giderim ama gereğini önden yaparak giderim. Bu şehri de bu ülkeyi de ayağa kaldırır, buralardan öyle giderim. Ayağa kaldırmışken de neler yapacağımı, hangi şer merkezlerini devireceğimi ve temizleceğimi çok iyi bilirim.
Hayatım boyunca insanlık için mücadele ettim, kendimi hep bu gayenin arkasında tuttum, çok zulümler, çok sıkıntılar çektim ve yine de dini ve ahlaki kaidelerimden tavizler vermedim. Şimdi de vermem.
Hiçbir zaman minderden de kaçmadım. Kaçak güreşmedim. Bu güne kadar şu suni felaket saldırıları konularına çok dikkat çektim, geniş kitleleri ikaz ettim ama tehlikenin büyüklüğü ve bütünü hala anlaşılamadı, görülemedi.
Şartlar beni, almak istemediğim kararları almaya ve bildiklerimi detaylarına kadar anlatmaya, somut deliller paylaşmaya, sahaya bu güne kadar vermediğim talimatları vermeye zorluyor. O kararları alırsam ve o talimatları verirsem ve o delilleri paylaşırsam, sadece buralar değil, sadece Türkiye de değil, bütün dünya karışıyor.
Türkiye’nin, milletimin, sistemimin hasımları hep farkındalar ki şu şartlarda bile ikaz ediyorum. İkaz etmeden, gerekeni yapmıyorum. Kimse kendini çılgın, beni de kararda zayıf zan etmesin. Karşımda çılgınlık sergilenecekse, ben önden hamle de yaparım, çılgından da çılgın olurum. Yanacaksa bu dünya, yakan ben olurum.
Yıllardır Akademi Dergisinde anlattığımız sarsıcı gerçekler, dünya insanlarının ufuklarını açtı ve açmaya da devam ediyor…
Anlattığımız sarsıcı gerçekler, son yıllarda, dünya genelinde bilinen ve toplamda çok yüksek sayıyı bulan filmlerde, belgesellerde, kitaplarda, çizgi filmlerde, web sitelerinde, sosyal medya hesaplarında, gazetelerde/makalelerde, TV programlarında konu olup insanlığı sarsıyor. Sebep olduğumuz bu dip dalgası, her sene daha da açıkça görülebilir oluyor. Böylelikle yalanların ve kandırmaların yerini gerçekler alıyor.
Ayrıca, bunlar itibarlı bilim adamlarınca da konu ediliyor, araştırılıyor. Gizli servisler tarafından konuşuluyor, araştırılıyor.
Ve böylelikle büyük oyun hızla bozuluyor. Çok yakında, milyonlarca senedir dünyamızdaki canlılar üzerinde genetik oynamalar yapıldığı ve insana çok benzeyen maymun türlerinin bile insan genleri eklenerek türetildiği… Dünyanın bazı bölgelerinin kasıtlı olarak kurak hale getirilerek o halde tutulduğu…. Kutup bölgelerinin art niyetle buzul hale getirilip o halde tutulduğu… Küresel ısınmanın bir yalan olduğu… Ye’cüc ve Me’cüc’ün yeşiller ve griler olduğu… Binlerce senedir biyonik robotlarla dünya insanlarının yerlerine geçilebildiği ve daha yüzlerce sarsıcı hakikat de her yerde rahatça anlatılır, konuşulur olacak. Şu ana kadar anlattığımız ama konu edilmemiş şeyler de genel kabul görecekler.
Çok yakında ne mason tarikatı, ne satanist sadistler, ne Ankebut Ağı kalacak. Yeşiller, griler ve dünyamıza düşman diğer türler de iyice güç kaybetmiş olacaklar. Cinler alemi de zaten feci halde… Söz konusu hakikatlerin önünü kesen ve dünya insanlığını maddi ve manevi felaketlere kasten sürükleyen teşkilatlar, ya yok olacaklar ya da artık bunu yapamaz olacaklar.
Cüce insanların yaşadığı Makhunik
Konu buraya gelmişken, birkaç satırla, dar vakitte izah etmek istediğim ve araştırmacılara bir anda büyük mesafe aldırmak istediğim bir husus daha var…
İrandaki Makhunik köyünün sırrını çözmek için dahi, uzaylıların binlerce yıldır dünyamızda olduklarını ve binbir türlü şeye müdahil olduklarını kabul etmek zorundayız. Başka bir şekilde, yaşanan ve çok şaşırtıcı olan binlerce şeyi izah etmek mümkün olmuyor, olmayacak.
Bu köy ve bu bölge, griler (gri uzaylılar) tarafından kasten kurak hale getirildi. Burada binlerce senedir yaşayan dünya insanları son derece normal fiziki şartlara sahip insanlardı. Bölgenin kuraklaştırılması için sürekli olarak gönderilen elektromanyetik enerjiler/dalgalar, bölgedeki insanların ve hayvanların vücutlarında birçok rahatsızlığa sebep oldular. Hepsi de aşırı radyasyona maruz kalmış oldular. Her gelen nesil, bir öncekinden daha sağlıksız oldu ve bu, uzun bir süre devam etti. Bitki örtüsü kurudu, toprak kurudu, topraktaki faydalı mikroorganizmalar yok oldu, su kaynakları kurutuldu, hayvanlar azaldı ve derken çok feci şartlar oluştu.
O bölge, o bölgenin altına denk gelen devasa yeraltı şehrinde gizlice yaşayan uzaylılar tarafından kasıtlı şekilde kurak hale getirilince, gönderilen sinyallerin yoğunluğu ve şiddeti de o andan sonra düşürüldü. Bu da nesiller nesiller sonra bu insanların tekrar normal boyda, kiloda olmalarına sebep oldu. Şu anda bölgedeki insanlar normal boylarda ve sağlıklı haldeler. Oralarda yeterli teknik imkanlarla ve dürüst şekilde radyasyon taramaları yapılsa, mezarlar ve insan bedenlerinden kalıntılar üzerine yoğunlaşılsa bile neler neler çözülebilir. Yeşiller ve griler, günümüzde de dünyanın muhtelif ülkelerine ve milletlerine bu türlü teknolojik saldırılar yapıyorlar. Kuraklaştırıyorlar, ekinleri hasata yakın zamanda yakıyorlar, toprağı ziraat yapılamaz hale getiriyorlar, temiz su kaynaklarını kurutuyorlar, arıları yok ediyorlar, kuşlara müdahele ediyorlar, bitki örtüsünü darbeliyorlar, insanları topluca hasta edebiliyorlar ve bunlar uzaktan gönderilen sinyaller/enerjiler ile yapıldığı için de iz bırakmamış oluyorlar.
Elbette kuraklık nedeniyle sağlıklı beslenememiş olmaları da Makhunik halkının sağlık sorunları yaşamasına sebep oldu. Lakin asıl sorun bu değildi. Ayrıca bölgedeki insanlar, tenhada kalmış insanlar oldukları için, uzaylı türler bunlar üzerinde sık sık denemeler yaptılar. Bunları topluca kobaylar gibi kullandılar. Zihin kontrollerine aldılar, çeşitli aşılar ya da ilaçlar denediler. Bazılarını delirtinceye ve birbirlerine vahşice saldırır hale getirinceye kadar acımasızca kullandılar. İstediklerini yapabilselerdi, o teknikleri bütün dünya insanlığına yayarak, dünya insanlığını kendilerine köle yapacaklardı.
Çupakabra denilenlerin bazı türleri de dahil olmak üzere, Amerika kıtasında asırlardır görülmüş ve halen ara ara görülen vahşi ve tuhaf canlılar, uzaylılar tarafından yapılmış robotlar… (Çupakabra denilen canlılar arasında robot olmayanları da var.)
Hayvan suretlerinde imal edilmiş olan bu robotlar, muhtelif maksatlarla kullanılıyorlar ama dünyamızın hayvanlarını, bir cerrah bilgisi ve tecrübesiyle hem de çok çok kısa sürede parçalarken ya da hiç parçalamadan vücutlarının tam yerinde açtıkları bir tek delikle bütün kanlarını çekerken, bir insanın sergileyebileceği bilginin, dikkatin, marifetin, hızın, gücün çok ötesini sergiliyorlar.
Çünkü bunlar, bizden on binlerce sene ileri bilim ve teknoloji ile imal edilmiş mükemmel teknik özelliklerde olan robotlar… Hayvan bedenlerinden en profesyonel şekilde çalınan kanlar ise yeraltı şehirlerinde muhtelif maksatlarla kullanılıyor. İçiliyor, sürülüyor, tıp sahasında kullanılıyor ya da ayinlerde kullanılıyor. Yeraltı şehirlerinde düzenli olarak yapılan satanist ayinlerinde de kullanılıyor. Dünyamızda gizlice yaşayan uzaylı insan türleri arasında da satanizm çok yaygın. Bu uzaylı insan türleri, yeryüzüne çıkmanın riskine her zaman girmiyorlar da kan ya da başka bir şey lazım olduğunda hayvan suretinde ya da yarı hayvan yarı insan suretinde imal edilmiş robotlarını ya da biyonik robotlarını kullanıyorlar.
Skinwalker çiftliğinde görülen, kafasına birkaç kurşun isabet ettiği halde hiç kanaması olmayan ve sonra hiçbir şey olmamış gibi bir buçuk kilometre kaçan, bir buçuk km sonra izleri aniden kesilen ve kurt olduğu zan edilen şeyin de bu gibi robotlardan biri olduğunu değerlendiriyorum. Oralarda bir yerde yer altına geçiş kapısı olmalı ve oradan aşağıya geçmiş olmalı. Kurt adam efsanesi de bu nedenle yayıldı. Çünkü bunlar, o anda vücutlarının hangi pozisyonda olduğuna göre insanlar tarafından çok farklı farklı algılanabiliyorlar. İnsansı duruşları, halleri de var ama kurt gibi kafaları ve davranışları da var. Kurt/insan melezi bir canlı imiş gibi görünen bir fiziki şekilleri var.
İşte bölgede asırlardır tartışılan ve korkulan ama bir türlü hakikati bulunamayan şey bu; yüksek teknolojili, dünya insanlığının düşmanı, gizlenerek yaşayan ve çoğunlukla satanist olan uzaylılar…
Marmara denizinde ve Ege denizinde, suyun altında, toprak zeminde, müsilaja sebep olması için konulmuş araçlar var. Bunlar uzaylılar tarafından çok çok ileri teknoloji ile üretilmiş ve oralara konulmuş araçlar olsalar da bizim dünyamızın teknolojisi ile de bu denizleri taramak, bu araçları bulmak ve imha etmek mümkün.
Ayrıca şu lazer silahlarını artık temin edip en iyi şekilde kullanmaya başlamalıyız. Yoksa yazık olacak Türkiye’ye…