Ya zulüm vardır, haksız yere kuvvet/şiddet sergilemek vardır ya da meşru şartlarda ve hak edene adaletle/kuvvetle ceza kesmek vardır. Harpler bile zaten hak edenlere adaletle ceza kesmek için yapılır. Çok yüksek sayıda insan, insanlıktan çıktıklarında, kendi yakın etrafları/akrabaları/komşuları başta olmak üzere, komşu topluluklar/devletler ve dünya insanlığı için çok zararlı mahluklara/şeytanlara dönüştüklerinde, onların yok edilmeleri, topluca öldürülmeleri hukukun, vicdanın, insanlığın gereği olur. Çünkü insan doğan herkes insan kalmaz. Adli tıpçıların söyledikleri gibi, her insanın içinde bir canavar uyur ve tarih boyunca içindeki canavara uyanların sayısı, uymayanların sayısından çok çok fazladır.
Bebekleri, çocukları, kadınları, ihtiyarları, masum sivilleri hatta hayvanlarla bitkileri söz konusu insan şeytanları güruhundan koruyacak, kurtaracak taraflar/ordular da bulunmazsa, dünya işte zamanımızda olduğu gibi her yerin şeytanlık, kötülük, göz yaşı, zulüm, işkence, tecavüz, intihar, hastalık, hırsızlık, arsızlık dolduğu bir dünyaya dönüşür. Savaşlar insanlık için en büyük rahmetlerden biridir. Gerçekten, dürüstçe tekamül etmiş, kendini yetiştirmiş, dünya hayatını anlamış, insanı tanımış olan hiç kimse, savaşlara karşı olamaz. Savaşlara karşı olanlar ve karşı durdukları halde savaşlar olursa da şeytanlaşmış tarafların az zararla çıkmalarını isteyenler hep satanistler… Çünkü Şeytan/İblis onları bu şekilde bir mücadele vermeye yönlendiriyor. İblis ve çetesi, insanları şeytanlaştırmak için çok çaba sarf ediyorlar, çok teknikler uyguluyorlar ve kendileri gibi şeytanlaştırdıkları insan topluluklarının başlarına bir şey gelmemesi için de türlü oyunlar kuruyorlar. Türlü aldatıcılıklar sergiliyorlar, sergiletiyorlar. Şu dünyada her kim savaş karşıtlığı yapıyor ve “orantısız güç” diye uydurma kriterler savunuyorsa, aldatılmış ve beyni yıkanmış bir zavallı mı yoksa şuurlu şekilde iblis’e, Ankebut Ağına çalışan bir insanlık düşmanı satanist mi olduğu soruşturulmalıdır.
Biz insan kalmışlar, bu türlü oyunların farkında olmalıyız ve insan şeytanlarının topluca ve en kısa sürede ve en az zararla yok edilmeleri hedefine kilitlenmeliyiz. Bu nedenle “orantısız güç” denilen saçmalığa da kanmamalıyız. Gece gündüz mücadele edenler, sebeplere uyanlar, birlik olanlar, düşmanlara karşı teknoloji geliştirenler, talim yapanlar, lüks yaşamak yerine iktisat yaparak hazırlananlar, harp sahasında da yıkıp yakıp geçen taraf olurlar. Bundan daha isabetli bir hukuk/adalet anlayışı olabilir mi? Çalışan, mücadele eden tarafın kazanması, çalışmasının karşılığını harp sahasında görmesi adaletin gereğidir.
Her biri canavarlaşmış ve her an maddi ve manevi sahalarda sınırsız zararlar verebilecek olan, bir daha insana dönüşmeleri ihtimali de kalmamış olan yığınların karşısında, onları aciz bırakacak ve topluca yok edecek teknoloji, imkan/araç, birlik, güç bulunmuş da bunu bir an evvel kullanmak yerine, bir de bunun kullanılmasına mani mi olunacak? Mani olunurken bir de insanlıktan, vicdandan, haktan, hukuktan, adaletten, iyilikten, çağdaşlıktan, tekamülden, medeni bir insan olmaktan mı bahsedilecek? Bu, tam bir şeytanlık… Bu kadarını ancak İblis ve şuurlu şekilde İblis’e tabi olmuş kişiler yapabilirler.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
..