Musa aleyhisselam zamanındaki firavun çingeneydi. Firavun soyu aslında çingenelerden gelmiyordu. Firavunlar çingene kadınlarla evlendikçe çingenelik firavun soyuna karıştı ve sonra hakim oldu. Sonraki nesillerin firavunları kendilerini çingene kabul eder oldular. Çingeneler Mısır’da türediler ve Hindistan’dan dünyaya yayıldılar. Zaman zaman Mısır’dan Hindistan’a, Hindistan’dan Mısır’a göçüp yerleşen çingene toplulukları da oldu. Çingeneler, dünyalı insanlarla, uzaylı insanların cinsi münasebeti neticesinde dünyaya gelmiş, var olmuş insan türlerinden biri… Yani çingeneler dünyalı/uzaylı melezi bir tür… En baştan beri genetik uyumsuzluk oldu, bazı zamanlarda genetik mühendisliği ile müdahaleler yapıldı, kısmi düzeltmeler mümkün oldu ama genetik kod sorunları hep devam etti, ediyor.
Kaderi değiştirmeye kalktılar
Firavunlar önceden Kıpti idiler. Mısır’ın eski halkı olarak bilinen Kıptilere sonradan çingenelik de bulaştı ve aralarında çingene genleri yayıldı.
Musa aleyhisselam devrinin firavunu, bir gece sarsıcı bir rüya gördü. Kudüs’te çıkan bir ateş Mısır’a geliyor, Kıptileri yakıyor ama Israiloğulları’nı yakmıyordu. Bunu tabir ettirdi. İsrailoğulları arasından çıkacak bir peygamberin, firavunun saltanatını yıkacağını anladılar. Kaderi değiştirmeye kalktılar. O vakitler Kudüs de Firavun’un devletine bağlıydı, hakimiyeti altındaydı.
Zan edildiği gibi doğan bütün erkek çocuklarını öldürtmedi. O firavunun devrinde metafizik, büyücülük, sihirbazlık çok çok yaygındı ve mümkün olabilecek en ileri seviyelerdeydi. Bilim ve teknoloji, günümüzde olduğundan çok çok daha ilerideydi. Yaklaşık yirmi sene kadar, doğan bütün erkek çocukları incelendi. Nüfus sistemine kayıt edilen ya da edilmese de varlığı fark edilen her erkek bebek hem ileri teknolojiyle hem de metafizik tekniklerle kontrol edildi.
Firavunun metafizikçileri, Musa aleyhisselamın yaklaşık olarak fiziki görünüşünü, özelliklerini bile metafizik tekniklerle öngörmüşlerdi. Günümüzde robot resmi ya da üç boyutlu canlandırma denilen tekniklere benzer teknikler de kullanarak, yaklaşık bir çizim/görünüş elde etmişlerdi. Ellerindeki teknoloji, bir bebeğin birkaç fotoğrafını kullanarak, onun kaç yaşında nasıl görüneceğini canlandırıp çizebiliyordu. Bunun haricinde, her erkek bebeğin video görüntüleri ve fotoğrafları alınıyor, firavunun çok kabiliyetli metafizikçilerinden oluşan heyete gönderiliyordu. Heyet bunları inceliyor, görüntüdeki bebeklerin ileride büyük bir zat olup olmayacağını anlamaya/sezmeye çabalıyor ve buna göre kararlar veriyordu. Şüpheli görülen bebekler öldürülüyordu. Yirmi yıl boyunca, her erkek bebek öldürülmediği ve sadece bu tetkiklerden sonra şüpheli görülen bebekler öldürüldüğü halde, yine de çok yüksek sayıda erkek bebek öldürüldü.
En çok metafizik tekniklere itibar edilerek icra edilen bunca faaliyet, bunca cinayet, kaderi değiştirmedi. Musa aleyhisselam, kendisini koruyamayacak yaşlarda/şartlarda olduğu zamanlarda da Allah tarafından hep muhafaza edildi. Allah bu muhafazaya hep kullarını vesile etti.
Firavun, her şartta asıp kesebilen biri değildi
Firavunun keyfi yasaklarına, zulümlerine ve bebek cinayetlerine karşı duranlar da öldürülmeye başlandı. Firavun, bu yolla da çok sayıda masum kişiyi öldürttü.
İyice zulmünü artıran, iyice haddini aşarak şeytanlaşan Firavun’a haklı olarak isyan eden, itaat etmeyen gruplar hep hedef oldular. Firavun, öncelikli olarak da bunların önderlerini, söz sahibi olanlarını öldürttü. Bu sırada da astığım astık, kestiğim kestik tarzı davranmaktan geri durdu. Metafizik sinyallerle, çok ağır büyülerle bu insanları öldürttü. Bu saldırılara rağmen hayatta kalabilmiş istisna sayıdaki kişileri de sinsice zehirleterek ve çok ileri teknolojilerle saldırılar yaparak öldürttü. İnsanların beyinlerine çok uzaktan sinyal göndererek öldürebilen cihazları, araçları vardı. Bunlarla, insanları topluca öldürmek de mümkündü. Aslında firavun, bu safhaya gelmeden önce, bu toplulukların yaşadığı yerlerde suni tekniklerle afetler yaşanmasını da sağladı. Rüzgarlar, yağışlar, depremler, günümüzde olduğundan daha kolay ve isabetli şekilde kontrol edilebiliyor ve suni şartlarla sanki tabii gibi görünen afetlere sebep olunabiliyordu.
Musa aleyhisselam, peygamberlik vazifesi verildiğinde devrin çok ileri seviyedeki iletişim teknolojilerini de kullanıyordu. Günümüzdeki internet ağı benzeri haberleşme sistemi üzerinden, bütün herkesi aynı anda ikaz edebiliyordu. Hepsine aynı anda nasihatlar edebiliyordu. Peygamberlik vazifesi henüz verilmediği zamanlarda da yayınlar yapıyor ve kitleleri yönlendiriyordu. Bu nedenle de firavun tarafından sevilmiyordu ve yayınları mümkün olduğunca sansürleniyordu.
Musa aleyhisselamın öz annesi, onu bir sandığın içinde Nil nehrine bırakmadı. Sandık diye bilenen o şey, devrin gelişmiş teknolojisinde imal edilmiş, piyasada bol bol bulunan ve satılan, elektronik özellikleri de olan bir nevi bebek aracıydı. Onun içinde Nil nehrine bıraktı.
Hazret-i Musa’nın mucizelerinden ikisi…
Musa aleyhisselam, bir Kıptinin bir adamla kavga ettiğini gördü ve ayırmak isterken, göğsüne hafifçe dokunup ittiği halde o Kıpti şahıs öldü.
Zan edilenin aksine, o Kıpti kişi yere düşerek ölmedi. Ölüp de yere düştü. Çünkü, Kıptinin göğüs hizasında, metafizik çatışmalara/saldırılara karşı koruma maksadıyla taktığı/taşıdığı bir elektronik cihaz vardı. Musa aleyhisselam devri, çılgınca büyücülük ve metafizik saldırılar yapılan, sihirbazlığın da son noktasına ulaştığı, ayrıca elektronik cihazların yaydığı sinyallerle de çok sayıda insanın öldürüldüğü bir devirdi.
Daha önce yazmıştım. Musa aleyhisselamın çok ileri seviyede metafizik kabiliyetleri/güçleri vardı. Hiç temas etmeden, uzaktan uzağa bile insan ya da cin şeytanlarını çarpıp öldürebiliyordu. Uzaylı insan türlerinden olup da şeytanlaşan insanları da çarpıp öldürebiliyordu. Ayrıca, çok çok ileri teknoloji seviyesinde imal edilmiş olan araçlarla cihazları da metafizik sinyallerini göndererek çarpıp bozabiliyor, düşürebiliyor, patlatabiliyordu. Bu vakada, Musa aleyhisselamın eli, Kıptinin göğsündeki bu cihaza temas edince ya da çok yaklaşınca cihaz birden bozuldu, koruma kalktı, o Kıpti sinyale girdi ve daha ayakta iken öldü. Bütün bunlar birkaç saniye sürdü.
Bu vakada Musa aleyhisselamın onu öldürme kastı yoktu ama o Kıpti bir yandan resmi yetkileri olan, bir yandan da ileri seviyede metafizikçi ve büyücü olan, çok çok şerli bir insan şeytanıydı. Daha genç yaşta çok canlar yakmıştı. Müstahakını bulmuş oldu.
Hazret-i Musa, bu nedenle Firavunun şerrinden çekindi ve Medyen’e gitti. Çünkü çarpılarak ölen o Kıpti, firavunun mühim adamlarındadı. Yine daha önce yazmıştım. Musa aleyhisselamın elini koynuna sokup çıkarınca, elinin bembeyaz olup ışık yayması mucizesini… Işık diye bilinen şey de çok güçlü seviyedeki metafizik kabiliyetiydi. Bu konuda gücü, mucizevi seviyedeydi. Elinden çıkan metafizik sinyallerle, yakınındaki ya da uzaktaki düşmanlarını tek tek ya da topluca çarpıp öldürebiliyordu.
Bu mucizevi kabiliyeti ve bir de mucizevi hususiyetlere sahip olan asası, Kur’an-ı Kerim’deki Kasas suresinde, 32-33. ayet-i kerimelerinde mevzu edilmiştir:
“Bu iki mucize firavun ve adamlarına karşı rabbinin iki delilidir. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir millettir. Firavun’a git, doğrusu o azmıştır.”
Mehmet Fahri Sertkaya