Etiket arşivi: Çin

Şunlar tıbbi tetkiklerden geçirilseler…


Bir kısmında çip vardır ve zihin kontrolünde yaşatılıyorlardır. Bir kısmı genetik mühendisliği ürünüdür ve sperm safhasından itibaren müdahaleler yapılmıştır. Bazıları suni rahimlerde doğmuş bile olabilirler. Bir kısmı ise insan değil de biyonik robottur.

Biyonik robot olanları bir yana, insan olanları bile duygusuz ve acımasız hallerde olmaya programlanarak kodlanıyorlar.

Çin, binlerce senedir bu dünyanın değil de başka bir dünyanın parçası/kısmı gibi…

Bunlar hep en çok da o yeşil sürüngen türün, o kertenkele görünüşlü yeşillerin pislikleri… Çok meraklılar genetik mühendisliğine ve zamanında kendi vücutlarını/nesillerini bile bozdular, mahvettiler.

Çin’de hava, kara ve deniz kuvvetlerinin içi biyonik robotlarla dolu. Rütbeliler çoğunlukla biyonik robot ama erler içinde de istihbarat toplamak ve yönlendirmeler yapmak maksadıyla kullanılan biyonik robotlar var.

Zamanında ABD’yi güya süper güç yapmak için nasıl uzaylı taraflar bilim ve teknoloji desteği verdilerse… Son zamanlarda Çin merkezli yeni bir Ankebut Ağı örme teşebbüsü çerçevesinde, Çin’e de uzaylı türler bilim ve teknoloji desteği verdiler. Buna rağmen bile Çin’in hormonlu büyütülmesi İstanbul engeline takıldı. Artık uzaylı desteğine rağmen bile Çin büyümüyor, hızla çöküyor. Artık Çin, uzaylı türler için bile taşınmaz bir yüke dönüşüyor.

Zaten dünya genelinde dengeler daha büyük oranda değişti. Artık yerin altı, yerin üstünü yönetemiyor. Hatat yerin altı, yer altı şehirlerinde birlik ve düzeni bile sağlayamıyor.

Rusya batmasın diye ABD’nin verdiği mücadeleyi ve sergilediği kararlılığı, dünyadaki başka hiçbir ülke yapamaz. O kadar etkileyici bir mücadele veriyorlar ki atmadıkları takla kalmadı. Amuda bile kalktılar. Ters taklalar bile attılar. Her türlü danışıklı dövüşü denediler, deniyorlar. Her türlü saçma sapan resmi açıklamaları da yaptılar. Çünkü ABD’nin idari kadrosu da Rusya ve Çin gibi biyonik robot dolu. Bütün bunlara, en çok da uzaylı türler arasında dengeler, anlaşmalar sebep oluyor.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Hukuksuz, gayrimeşru bir seçime izin vermeyeceğim


Tekrar ediyorum:

İngiltere, ABD, İsrail, Çin, Rusya, Fransa, Almanya, BAE, Suudi Amerika, Katar ve bilinen diğerleri çıldırsalar da çatlasalar da patlasalar da çöküp batacak olsalar da Türkiye’de hükümsüz, geçersiz, kanunsuz, gayr-i meşru ve “oldu bitti” bir seçim yapılmasına asla izin vermeyeceğim. Üçüncü dünya savaşı açıkça, somut şekilde çıkacak olsa bile izin vermeyeceğim.

Maddi ve manevi zararlar etmek isteyenler ve oyunun sonunda o sözde siyasi liderlerle birlikte idam edilmek isteyenler, evcilik oyunundan bile daha seviyesiz ve basit hale gelmiş şu orta oyununa dahil olabilirler.

Tayyip’ten Bohçalıya…
Soysuz’dan Fuat’a…
Meral’den Kemal’e…
Ahmet’ten Ali’ye ve diğerlerine…
Hepsinin vatana ihanetlerinin, kara para işlerinin, malum ülkelere çalıştıklarının somut delilleri herkesin elinde…

Tayyip’in anayasaya göre aday bile olamayacağı da tartışmasız şekilde gözler önünde. Afet bölgesindeki milyonlarca kişinin bir seçime dahil olamayacakları da gözler önünde. TBMM’de en az altı yüz vatan haini bulunmakta olduğu da ispatları ile gözler önünde.

Türkiye, bu sözde seçimlere izin vermeyeceği, şu danışıklı dövüşün taraflarına, şu Kraliyet köpeklerine meydan vermeyeceği için son saldırılara maruz kaldı ve yenilerini göğüslemeye bile çoktan hazırız, bu da herkesin gözleri önünde.

Canıyla, kanıyla, etrafıyla riske girerek bu ülkeye ihanet etmek isteyenler için işte saha… Oynasınlar sözde seçim oyununu, bakalım o kadar ucuz mu…

Firavun hayatta olsaydı, bunlar kadar gaddar, bunlar kadar şeytan olamazdı. İki milyona yakın ölü var, on şehir ya tamamen ya da yarıya yakın seviyede enkaza dönmüş. Yükü hala yardımsever vatandaşlar taşımaya çalışıyor ve devlet ortada yok. Barınak yok, doktor yok, ilaç yok, para yok, erzak yok, ordu yok, hastahaneler yok, kamuya ait araçlar yok. uçaklar yok, stoklar yok. Bu kadar aleni şekilde devlete ve millete kastediyorlar ve de tutmuşlar bu kanın, bu saldırının, bu vahşetin üzerinde oldu bitti seçim deneyeceklermiş.

Haydi meydan, gelsin İngiltere, ABD, İsrail, NATO “Bu seçim yapılacak. Susun, kesin sesinizi” desin. Bir tek o kaldı zaten. Desinler de alsınlar karşılıklarını…

Önce o Kayseri belediye başkanı hemen görevden alınsın da yargılansın. Soruşturma derinleştirilip Soysuz’a, Tayyip’e, Meral’e, Kemal’e, hepsine uzansın.

Nedir o sözde belediye başkanının pervasızlığı? Kanına, iliğine kadar sömürüyor o gizli hristiyan, o insan şeytanı herif o afet bölgesini…

Hani devlet, hani adalet, hani emniyet? Bu ülkede can, mal, ırz emniyeti bile kalmadı. Kamu görevlileri milletin canının, malının, ırzının, evladının, kızının, organlarının peşinde… Seçim sandıklarının mı emniyeti kalmış bu şartlardaki bir ülkede?

Bu sorunları sözde seçim mi çözecekmiş?

Sosyal medyada bilinen kişiler/hesaplar bile şu süreçteki paylaşımları ile kendi idam fermanlarını kendileri dolduruyorlar, yazıyorlar. Herkes de her şeyin farkında… O halde oynayalım şu oyunu, sonunu da görelim. Bakalım kim ne yapabiliyor. Kimler idamlardan kurtulabiliyor.

Hangi ülke, hangi ordu gelip onları idam sehpalarından alabiliyor.

Şu anda devlet gücüyle on şehir ölüme, açlığa,bulaşıcı hastalığa, susuzluğa iteleniyor. Hala ve bunca ifşa oluşa rağmen bu yapılıyor. Buna susmak bile idamlık suçken, bunu yapanların, anayasaya/hukuka, vicdana aykırı sözde seçim oyunlarına piyon olmak nedir?

Leş gibi oldu memleket. İnsan suretli şeytanlarla dolu şurası, burası… Yakındır, çok yakındır bunca zulme, bunca katliama, bunca ihanete bile ortak olanların topluca asılması.

Biz de başlıyoruz, biz de…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İnsanlık dışı işler yapılıyor


Ayinlere çoktan başladılar. Zavallı insanları kesiyorlar. İblis’e kurban ediyorlar. Genç kızlara tecavüz ederek öldürüyorlar. Bebekleri kurban ediyorlar. Ağızlarını parçalıyorlar. Ateşe atıyorlar. Cesetlere dikişler atıyorlar. Çiviler çakıyorlar. Asit döküyorlar. Saymakla bitmezler şeytanlıklar yapıyorlar.

Sadece Fener Rum Patrikhanesinde değil, dünyanın dört bir yanında eş zamanlı olarak yapıyorlar.

Metafizikçi tanıdıklarınız varsa, danışın, anlatırlar.

Biz de karşılık veriyoruz. Sebep olmak istedikleri kötülüklere mani oluyoruz.

Şu anda Ayasofya’nın altındaki dehlizlerde de insan kesilen ayinler yapıyorlar.

Hindistan, Japonya, Çin, Kore, Filipinler, Afrika ülkeleri, Rusya, İngiltere, Almanya, ABD diye saysak, her yerde şu anda ayinler var.

Herkes ayın yedisini bekliyor ama sıkıntı ayın beşinden itibaren başlıyor. Belki de büyük sıkıntılar da bu gün ya da altısında olabilir.

Vatikan’da da şu anda ayinler var. Küçük çocuklara tecavüz ediyorlar. Hususi olarak erkek çocukları seçiyorlar.

İsrail de yine fitne başı…
Henüz ölmemiş kurbanların derilerini yüzüyorlar.
Ayinde insan kanı içiyorlar. İnsan organlarını çiğ yiyorlar.

Bütün bu eş zamanlı ve organize ayinlerde en öncelikli hedef benim ölmem ama ölmeyeceğimi biliyorlar. Hiç değilse acı çekmemi umuyorlar. Bir öncelikli hedefleri de siyasi sahada aleyhlerine devam eden her şeyin lehlerine dönmesi…

Gerçek sahada bir hiçler ve metafizikle dengeleri değiştirebilmek istiyorlar. İzin vermiyoruz… Çok geniş bir niyetle, mfs’nin niyetiyle, çok yüksek sayıda kişiye koruma sağlıyoruz. Korunanların da çoğu bunu bilmiyorlar.

Hakkari, Van ve çevre illerde terör saldırları hatta bombalı terör saldırıları yapmayı planladılar.

İstanbul’da kalabalık alış veriş merkezlerinde terör saldırıları yapmayı planladılar.

Ege bölgesinde çok geniş kitlelerin eş zamanlı olarak içme sularından zehirlenmesini ve hastahanelere dolmasını planladılar.

Konya’da olduğu gibi, Antalya’da da obruklar oluşmasını planladılar.

Türkiye’nin her yerinde bir kaos, bir otorite boşluğu oluşmasını planladılar. Bu çerçevede, Türkiye’nin farklı farklı yerlerinde büyük yangın afetleri de planladılar.

Türkiye’nin aciz ve kendini koruyamaz bir görüntüde olmasını istiyorlar. Bunu yapamadıkça, planlar üzerine planlar kuruyorlar.

Planları ve hazırlıkları arasında, uçak gemilerinin arızalanıp da dünyanın gözleri önünde geri dönmesi, hiç yoktu. Yaşan şu onlarca şey hiç yoktu. Planları bozuldukça daha da hırçınlaşıyorlar.

Karadeniz bölgesi için çok çok ileri seviyede fırtınalar, seller, hortumlar, heyelanlar planladılar.

ABD maşasını kullanarak İran’a müdahaleler yapmayı planladılar.

Seyreltilmiş nüve/nükleer bombaları kullanmayı planladılar.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında şu anda yaşanan küçük çaplı askeri çatışmalar bile, kara para gelirleri elde etmek için yapılıyor.

İblis ile Deccal’ın ortak sistemi, kara paradan besleniyor. Kara para ile ayakta durabiliyor.

Bunu baştan beri bilerek, kara para yollarını sürekli kesmiş olmam da Türkiye’nin bu kadar büyük saldırılara uğramasına sebep oldu, oluyor. Kara para kesildikçe onlar daha da vahşileşiyorlar.

Son yıllarda pek çok defa, Suriye’ye gönderilmiş olan askerlerimiz üzerinde, yeni geliştirdikleri silahları acımasızca test ettiler. Şu ana kadar Suriye’de çok fazla sayıda askerimiz can verdi ve gizleniyor. Suriye’de, Libya’da, Somali’de olanlardan bu milletin hala haberi yok. Çok vahşice şeyler oldu ve oluyor. Çok vatan evladını harcadılar ve harcıyorlar.

Şu anlarda da dünyanın siyasi, askeri, mali dengeleri iyice karıştığı gibi, dünyanın üzerine oyun kurduğu Suriye’de de dengeler çok karıştı. Bu nedenle de Suriye’de asker kayıpları yaşıyoruz ve yaşayacağız. Türkiye’nin askerleri, Suriye’de sırf BOP için yani Büyük İsrail Projesi için tutuluyor.

İnsan, organ, değerli eşya, uyuşturucu, silah kaçırmak için, kara para işlerine alet edilmek için tutuluyor.

Esed karakteri iyice ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin emrine girdi. İyice savruluyor ve bu da Türkiye için daha fazla güvenlik sorunu demek.

Türkiye’nin milli güvenliği, Esed karakterinin bir an evvel yok olmasını gerektiriyor.

Dünya genelinde organize şekilde satanist ayinleri yaparak güya beni durduracaklardı, bu günkü yayınlar nasıl, iyi mi?

Hala öleceğime ya da bir şekilde durdurulacağıma inananlar kaldı mı?

Dünya genelinde bankaların krizi daha da derinleşiyor ama bunu da gizliyorlar.

Türkiye’de temiz su kaynaklarının dibe vurduğunu ya da tamamen kuruduğunu nihayet yazıyorlar. Geçen sene ve önceki sene açıkladıkları veriler, tamamen sahteydi. O barajlar, iddia edildiği gibi dolmamışlardı. Şu anda da bu kadar sarsıcı şekilde kurumadılar. “Geliyorum” diye naralar atarak geldi bu sorun ama seksen milyon insanı yine adice kandırdılar ve bu millete organize şekilde düşman oldukları için, bu tehlikeye karşı da hiçbir tedbir almadılar. 15-20 gün içinde güya koca barajlar dolmuştu. O sözde basın ve medya kuruluşları ile çalışanları da bu insanlık suçuna ortaklar. Onlar da yalan olduğunu bilerek haberler yapıyorlardı, yapıyorlar.

Sözde muhalif vekillerin üçü beşi bile bu adice ihaneti, topluca canlara kast edilmesini engelleyebilirlerdi. Umurlarında bile olmadı ve iktidarla zaten aynı partiler, aynı yerlerden emirler alıyorlar, danışıklı dövüşüyorlar ve sadece tabelaları farklı. Her türlü kara para işlerinden beraber besleniyorlar.

Hepsinin de milletin ayakları altında kalması gerekiyor yoksa millet işgalcilerin ayakları altında kalacak. Yoksa millet açlıktan, susuzluktan ve hastalıklardan da kırılacak.

Bütün valilikler, bütün belediyeler alarm haline getirilseydi…

İçişleri bakanlığında merkezi bir yuvarlak masa kurulsaydı…

Türkiye’nin sivil imkanları bu şekilde seferber edilseydi…

Valiliklere ve belediyelere bağlı ekiplerle araçlar afet bölgesine acilen gönderilseydi…

Ordumuza da çok gerek kalmadan, ilk andan itibaren kurtarma ve yaraları sarma, ihtiyaçları karşılama hamlesi mükemmel şekilde başlatılabilirdi. Gerekiyorsa, gerekli kısımlarda ordumuz da vazife alabilirdi.

Pek çok büyük şehirde sadece acil vakalara bakacak tıp personelleri bırakılır, diğerleri eldeki teknik imkanlarla birlikte afet bölgesine acilen nakledilebilirdi. Sadece on saat içinde bile afet bölgesi sahra hastahaneleriyle, doktorlarla, hemşirelerle dolabilirdi.

Devamında her şey çok başka şekilde gelişirdi, yaşanırdı.

Umurlarında bile olmadı.

O saldırgan ülkelerin sözde yardım ve sağlık ekiplerinin afet bölgesine gelebilmesi ve tutunabilmesi için adeta çırpındılar. Biz sahada karşılıklar verip mani olmak istedikçe, o hain idareciler daha çok çırpındılar. Sinsice yollar aradılar.

Şimdi ise… Masum gençler, afet bölgesinden “Suyumuz yok” diyerek paylaşımlar yapıyorlar. Tavırlarından beli ki acilen su ulaştıracak vatandaşlar arıyorlar, devlet değil…

Lanet olasıca Suçişleri bakanı, o uyuşturucu ve organ baronu Solomon Soysuz çıkmış, herkesi toptan tehdit ediyor. “Provokasyondur, dezenformasyondur, ilgili hesaplar takip altındadır, gereken adli işlemler derhal yapılacaktır” mealinde konuşuyor, yazıyor. Şürekası da hemen peşi sıra hamleler yapıyor.

Bu kadar da kahpelik olur mu? Böylesini düşman işgal valisi bile yapabilir mi? Bu kadarına cesaret edebilir mi?

Onca gerçek basın mensubu da bölgeden görüntüler, röportajlar aktardı. Herkes aynı sorunları anlattı, anlatıyor. Bu millet topluca histeri mi yaşıyor, tarihte görülmemiş seviyede bir psikiyatrik salgın mı var yoksa bakanlar, yetkiililer, tarihte görülmemiş seviyede hadlerini mi aşıyorlar?

Bu millet bu tiplere tahammül etmek zorunda mı?
Polisler, jandarmalar, savcılar, hakimler, neden milletin aleyhine tavırlar içindeler? Ek ücretler mi alıyorlar Tayyip’ten ve çetesinden? Valilere, kaymakamlara, adli yetkilere, emniyet müdürlerine bu süreçte ek ödemeler mi yapılıyor?

Emniyet müdürü olabilmiş şeytanın teki, yardım malzemelerini çalmış da suç üstü olmuş. Dürüst polisler işlerini yapmışlar, somut delilleri de toplamışlar, savcı da ilk anda gereğini yapıp evde arama izni vermiş. Arama neticesinde de çalınmış yardım eşyası bulunmuş, o hırsızı neden serbest bırakırlar?

Ne oldu bu devlete, ne oldu bu sisteme? Kime çalışıyor bu sistem? Sistemi kimler organize şekilde ele geçirdiler?

Artık o Soysuz’un ve benzerlerinin emirlerine itaat eden emniyet amirlerinin bile, yargıyı siyasete hatta ihanete hatta yağmaya alet eden savcıların ve hakimlerin bile kafalarını kopartmanın vakti değil mi? Daha neyi görmemiz, yaşamamız gerekiyor?

On milyonlarca kişi ölünce mi aklımızı başımıza alarak bunu yapacağız? Bu, hukuksuz bir düşünce, karar ve eylem değil. Aksine, hukukun gereğidir. Devleti, milleti, vatanı ve can, mal, ırzı korumanın gereğidir.

7 Mart 2023 dolunayının enerjisi, sonrasındaki birkaç haftayı da yoğun şekilde etkiliyor. Bu ayın tamamı riskli…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Türklerin DNA’sını bozmayı hedeflediler

Japonları, Çinleri, Korelileri, Türklerin DNA’sını bozmak için genetik mühendisliği ile türettiler. Sonra Türklerin bu ırklarla sürekli kaynaşmasını, evlenmesini, gen kodlarının birleşmesini istediler. O genetik müdahalelerle insanların maneviyatına tesir eden kodlarını, idraki ve duygusal yanları belirleyen kodları, merhamet kodlarını baskıladılar. İdraki zayıf, hep sinirli, hep acımasız, nezaketsiz ırklar türettiler.

Uzaylı türler, Türklerin dünya hakimiyetini sonlandırmak ve dünyanın bütün milletlerini köleleştirip sömürmek için, en başta da İslam dinini yok etmek için genetik mühendisliği ile çok kapsamlı saldırıları gizlice ve sinsice yaptılar.

Bir yandan da yasak olmasına rağmen, farklı insan türleri arasındaki cinsi birliktelikler de sorunlu insan ırklarının türemesine sebep oldu. Sonra işte dünya bu kadar cehennemi bir dünyaya döndü.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İzmit Tüpraş çok riskli bir bölge


Çin halkı ve Japon halkı gibi Kore halkı da genetik mühendisliği ürünü… Oralarda yerin altında olan biyolojik laboratuvarlardan, Kocaeli Yenice’de de var.

İzmit Tüpraş tesisi ile Derince arasında yer altı tünelleri de var. Daha önce de anlatmış ve sarsıcı ikazlar da yapmıştım. İzmit Tüpraş ile İstanbul’un Adalar ilçesi arasında da yer altı tünelleri ve sistemleri var. O kısımlarda bombalar da gazlar da var. İstanbul’un her yerinde uzaylıların müdahaleleri, mekanları, tesisleri var. Bizim gibi görünenleri bile aslında öncelikle onların olmuş adeta…

İzmit Tüpraş tesisinin etrafındaki pek çok şey normal değil. Çok şey, olduğundan farklı gösteriliyor. Birbiriyle organize bir halde bir gizli sistem çalışıyor o çevrede… Tüpraş’ın hemen yanındaki Derince de çok tehlikeli bir bölge… O Derince’nin altı da çok sistemli bir yer.

İzmir Tüpraş tesisinin altında da büyükçe bir tesis var.

Uzaylı türler, İstanbul’un Adalar ilçesindeki adaların altını günümüze kadar didik ettiler, taradılar ama aradıklarını bulamadılar.

Son zamanlarda yaptığım yayınlarla, aradıkları şeylerin orada değil de tarihi yarımadanın altında olduğuna emin oldular.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi