Etiket arşivi: CHPKK

İstanbul işgal valisi David Rose, işgalci üstlerinden aldığı talimatlarla davranıyor


David Rose’un, sığınmacı denilen işgalcilere dair yeni yeni yaptığı açıklamalar, sorunları çözmeye dönük değil. Aksine olarak, o sığınmacı denilen işgalcileri ülkemizde tutmaya artık hiç yol/imkan kalmadığı halde, onları burada tutmaya çabalamanın tezahürü bu davranışları…

İnsana sorarlar:

– Bu açıkladığınız şeyleri bu güne kadar neden yapmadınız, uygulamadınız? Kim/ler izin vermedi?

– O engelleyiciler, şimdi neden size izin veriyorlar?

– Bu kadar köşeye sıkıştıktan sonra bunları uygulayacağınızı ilan ediyorsunuz, bunları gerçekten uygulayacağınıza kim inanır?

– Bunları gerçekten uygulasanız bile sorunların çözülmeyeceği baştan belli değil mi?

– Siz kime çalışıyorsunuz, kimden yanasınız? Neden Türk milleti yerine başka milletleri beslemenin, çoğaltmanın, yaymanın, geliştirmenin, organize etmenin çabası içerisindesiniz?

– Seksen milyon insanı toptan ahmak ve korkak mı zan ediyorsunuz? İki açıklama ve üç beş imza ile bu işgal faaliyetierinizi devam ettirebileceğinize emin misiniz?

– Gerçek kimliğini, bağlantılarını, hedeflerini sen mi açıklayıp itiraf edeceksin, mfs’nin açıklamasını ve hatta somut deliller paylaşmasını mı bekliyorsun?

– Şu şartlarda, İstanbul’daki sivil ya da resmi görevli hiç kimsenin, senin emirlerine, talimatlarına itaat etme zorunluluğu olmadığı söylenirse, buna nasıl bir cevap vereceksin?

Türkiye’de çok sayıda emniyet müdürü, sığınmacı denilen işgalcilerden korkuyor. Onların örgütlerini çok tehlikeli buluyor. Onların sadece AKPKK, MHPKK, CHPKK, HDPKK ve benzeri organize suç, terör, ihanet örgütleri tarafından değil, daha yukarıda çok sayıda sömürgeci ülke tarafından kollandıklarını biliyorlar. O ülkelerin hükumetleri, gizli servisleri ve mafyaları tarafından kollandıklarını ve kullanıldıklarını biliyorlar.

İstanbul işgal valisi David Rose da çok korkak bir kişi… O da sığınmacılardan ve kendisini o makama getiren üst isimlerden, teşkilatlardan çok korkuyor.

Türkiye “ilan edilmemiş işgal” sürecini yaşıyor.

Devletin işlerliği yabancı ülkelerin, gizli servislerin, milletler arası mafyaların izin verdiği kadar… Onların menfaatleri ile çatışan bir şartta, devletin değil onların dedikleri oluyor, uygulanıyor. Bu nedenle devlet yetkilisi görülen kişiler tarafından sık sık saçma sapan açıklamalar, uygulamalar yapılıyor.

Türkiye’de hürriyet/bağımsızlık da can, mal, ırz güvenliği de sıfır seviyesinde…

Şu anlarda bile Türkiye’nin bir yerlerinde, söz konusu yabancı güçlere çalışan ve devletimizin kurumlarında yetkili görünen kişilerin sevk ve idaresi altında bebekler, çocuklar, yetişkinler, uyuşturucular, organlar, silahlar kaçırılıyor.

Gerektiğinde Fahrettin Koca bu işlere Sağlık Bakanlığının ambulanslarını hatta ambulans uçaklarını bile tahsis ediyor.

Türkiye’nin her şeyi, CB külliyesinden aşağı doğru her kurum ve kuruluşu, kara paracı devletlerin ve onların emrindeki devasa mafyaların taleplerine göre şekillendiriliyor.

Türkiye’deki sığınmacı görüntüsündeki işgal kuvvetlerinin bazı önde gelen liderleri, çok rahat şekilde AKPKK’nin çok üst isimlerini bile tehdit edebiliyorlar.

“Siz ne halt etmeye çalışıyorsunuz. Bu bize uymaz, bozuşuruz, çok kötü olur. Derhal bundan geri adım atacaksınız” diyebiliyorlar.

Tehdit edilen kişiler arasında diğer sözde siyasi partilerin sözde millet vekilleri de var.

Türkiye’nin valilerinin çoğu da sığınmacı denilen işgal kuvvetlerinin örgütlerinden çok korkuyorlar. Basına yansıtılmayan çok olaylar oldu Türkiye’de… Söz konusu valilerden MİT’e ulaşanlar, Çingene Hakan Fidan’dan destek istediği halde karşılık bulamayanlar oldu.

Çingene Hakan Fidan, Çingene İbrahim Kalın ve benzerleri, damarlarındaki kan bile Türk ve İslam düşmanlığı ile akan azılı hainler… Zaten bu projelerin başına işgal valileri tarzında getirilmişler, neden işlerini düzgün yapsınlar ve Türklerin emniyetini sağlasınlar…

Esenyurt’taki son büfe cinayeti vakasında, ölenler de öldürenler de emniyet müdürlerini bile takmayacak seviyede örgütlenmiş, devletin pek çok kademesindeki kendileri gibi kara paracı kişilerle paslaşan haydutlardı. Kürt de Alevi de şu da bu da değiller. Londra, ABD, Avrupa ve İsrail tarafından her türlü ihanet ve kara paracılık işlerinde yönlendirilen, kullanılan Ermeni/Çingeneler…


Merkez Bankasının başına Londra tarafından atanan Hafize Gaye Erkan, Katar şeyhi denilen kara paracı, vahşi, terör destekçisi, sömürgeci Çingene herifin maşası…

Eskiden beri onun işlerini takip etmesi ile biliniyor.

Zaten yıllardır yazıyorum ki gerçekte Katar diye bir ülke yok. Orası, Londra’nın her türlü vahşi, kanlı ve kara işlerini yaparken kullandığı çok sayıda maşadan biri… Oradakilerin Araplıkla alakaları yok, Çingeneler… Tıpkı İngiltere Kraliyetindekiler gibi Çingeneler…

Bir kez daha tekrar ediyorum. Rusya ile Çin hiçbir zaman müttefik olmadılar. Şu anda da müttefik değiller ve olamazlar.

Çin’in Pakistan hamlesi bile en çok Rusya’ya karşı yaptığı hamlelerden biri…

İstanbul işgal valisi David Rose’un sığınmacılar arasındaki suç oranlarına dair açıklaması tamamen yalan…

Milletin gözünün içine baka baka yalanlar anlatmaya devam ediyorlar.

Ne için? Hangi hedef için? Kimler için?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Argo da “mal” diyorlar ya…


Malın en hakikilerinden ve önde gidenlerinden biri de şu Cevheri Güven…

Hakaret olduğu zan edilmesin, bu şartlarda kullanılabilecek en hafif tabirlerden birisi bu ve hassasiyetle seçerek kullandım “mal”ı…

Cevheri’nin zaten insan olmadığını, insaf ve vicdana sahip olmadığını, asgari seviyede bile hak/hukuk tanımadığını, daha önce de deliliyle gözler önüne sermiştim. Çıkıp konunun muhatabından bir özür bile dilememişti.

Yolsuzluğa mani olmak isterken, mazot kaçıran TSK subaylarına set olmak isterken her türlü iftira ve hukuksuzlukla ordudan atılmış olan o gence, hakkında hiçbir sağlam bilgiye sahip olmadan karaktersizce iftira atmıştı.

Dağdaki terörist kadar insanlıktan çıkmış, insani değerlerini kaybetmiş acayip bir mal bu Cevheri denilen gizli Ermeni kişi… Daha vahimi ise, bu haliyle, gerçek kimliğini bile ilan edemediği omurgasız duruşuyla, bir de siyasete ahlak getirmeye, devlete ve millete hizmet etmeye çabalıyormuş görüntüsü oynaması…

Ekran görüntüsü görülen şu videosuna, bir kaç kere ileri sara ara kulak verdim, işlerimin arasında… Yine de vaktim ziyan oldu biraz, ona üzüldüm.

Kafası bir milyon olmuş. Gerçekte, paradan/dünyalıktan başka bir davası bile yok. İslam düşmanı, Türk düşmanı bir duruşu olduğunu her zaman da saklayamıyor, yorumlarında, konuşmalarında bunu açık ediyor.

Orta oyuncusu, figüran, ipleri başkası tarafından tutulan bir kukla… O yana, bu yana doğru sürüklüyorlar, konuşturuyorlar. Aldığı talimatlar icabı falanı filanı oyundan düşürmeye çalışırken, onlardan beter olan şunu bunu oyunda tutmaya hatta başa getirmeye oynuyor. Saçmaladıkça saçmalıyor.

Şu videosunda, dikkate alınacak, ciddiyetle üzerine düşülecek bir dakikalık bir kısım bile yok. Zaten eli ayağı, kaşı gözü bir tuhaf, bir dengesiz oynuyor. Dili, kelime seçişi bile ileri seviyede psikiyatrik vaka olduğunu gözler önüne seriyor. Uzman bir psikiyatr, birkaç videosunu izleyerek bile Cevheri hakkında teşhis koyabilir ve birkaç ağır hastalığı peş peşe de sayacaktır. Bu kadar kuralsızca, şeytanca, vicdansızca, insanlık dışı bir hayatın başka bir sona çıkması da zaten beklenemezdi.

Birkaç video öncesinde, Hakan Fidan gibi gizli Ermeni, tescilli vatan haini, kara paracı bir pisliğe dair de aynını denemişti. İzleyiciyi ahmak yerine koyuyordu. Güya taktik manevralarla Hakan’ı diğerlerinden ayrı gösterecekti ama aslında kendini gömmüştü. Ne yapsın, iplerini ona göre oynatıyorlar, yukarıdan talimatlar yağdırıyorlar.

Şimdi gizli Ermeni ve terörist Kemal ve çetesi için de aynını en açık şekilde denemiş ve bir kez daha kendini gömmüş.

FETÖ’cülerin büyük bir kısmının, tamamen hukuka aykırı şu sözde seçimin yapılabilmesi için çırpındığını… CHPKK-HDPKK terör ittifakının üzerine oynadığını, bilmeyenler kaldı mı bu dünyada?

FETÖ’cülerin “son vahim hatası”nın da bu olacağını, bundan sonrasında kısa bir süreçte oyundan tamemen ve topluca düşeceklerini, siyaset sahnesinden tamamen ve bu defa gerçekten silineceklerini… Türkiye’de makamları kaybedeceklerini… Sadece Türkiye’de değil, dünyanın başka ülkelerinde de hayatta kalamayacaklarını… İlk defa gerçek ve kapsamlı ve sonuna kadar bir temizliğe tabi tutulacaklarını… Temizliğin tabana kadar ineceğini ve gerektiğince sert olacağını, bilmeyen ve anlamayan bir kişi kaldı mı?

Kasetle kimsenin siyasi hayatı bitirilemezmiş. Laf olsun diye konuşuyor, kafa da tam yerinde değil, sözleri nereye gidiyor, tartamıyor. Çok geniş bir vatan haini, terörist, kara paracı ve omurgasız kripto kimlikli çevre ile birlikte iktidara taşımak istedikleri Kemal Kılıçdaryan’a dair de kasetler bir anda patlayacak. O dahi kısacık sürede sahadan çekilmek zorunda kalacak. Siyasi hayatını bir anda bitirecek ama onu yaparak da kurtulamayacak. Sayılı saatler kaldı bunun yaşanmasına. Her şey olağanüstü bir hızla, bazıları bir arada, bazıları peşpeşe yaşanacak. O vakit göreceğiz Cevheri’nin ve yanlış ata oynayan FETÖ’cülerin hallerini…

Bu arada, FETÖ denilen kitlenin bu grubundan daha ala kasetçi bilmedim, duymadım ben bu dünyada…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Mehmet Şimşek gibilere uyanlar büyük kaybedecek

Mehmet Şimşek gibilere uyan her siyasetçinin ve her sermaye sahibinin, çok çok kısa süre sonra yolda kalacağını ve çok büyük ya da tamamen kaybedeceklerini, herkes bilmeli.

Mehmet Şimşek’in, yargılanacaklardan ve kesinlikle en ağır cezayı alacaklardan biri olduğunu da herkes bilmeli.

Mehmet Şimşek üzerinde hiçbir tartışma yok. Onun ne olduğunu sahadaki herkes biliyor.

Bunların hepsi aynı…

Kara paracı olmayanların, CIA casusu ya da piyonu olmayanların…

Londra’nın tasmalı iti olmayanların, İsrail’e kulluk etmeyenlerin…

Türk ve İslam düşmanı olmayanların, kritpo kimlikli hainlerden olmayanların…

AKPKK’de, MHPKK’de, CHPKK’de, HDPKK’de ya da diğer sözde siyasi partilerde vekil olabilmesi, bakan olabilmesi mümkün değil.

Türkiye’de hiçbir zaman cumhuriyet rejimi geçerli olmadı. Hiçbir zaman demokrasi olmadı. Hiçbir zaman çok partili siyasi hayat da olmadı. Hala bunların hiçbiri yok.

Türkiye’de gerçek Türklere siyasette, ticarette, sanayide, adalette, basında, medyada, sosyal medyada, orduda, sporda, eğitimde, hiçbir sahada yer yok.

Abdülkadir Aksu da cinsi sapık, vatan haini, kara paracı, CIA casusu, tıpkı diğerleri gibi…

Bahsedilen kızlar da 20 yaş altı kızlar değil, küçücük kız çocukları…

Özgeçmişinde “Lisan öğrenmek için İngiltere’ye gitti.” ve “Yüksek lisans eğitimi için İngiltere’ye gitti.” yazanlar! Maskeleriniz düştü ve filmin sonuna geldiniz.

Masonların kontrolündeki şirketlerden, vakıflardan sözde burslar alarak İngiltere’ye, ABD’ye gönderilenler! Maskeleriniz düştü ve filmin sonuna geldiniz.

2014 yılından bir haber…

Hukuki zeminde yollarının tamamen kesildiği o kadar çok yer/nokta var ki saymakla bitmez.

En baştan beri, 2002’den hatta parti kurma sürecinden beri gayr-i hukuki, gayr-i meşru hallerdeler. Hiçbir sözde seçimin, atamanın, imzanın, kanunun, KHK’nin hukuki geçerliliği, bağlayıcılığı yok.

TOGG CEO’su denilen Gürcan Karakaş da bir gizli Ermeni… Tescilli bir vatan haini ve nitelikli dolandırıcı. Çok çok kısa süre sonra, onu da yargılandıktan sonra ipte sallanırken göreceksiniz.

Yazın bunu bir kenara…

Ayrıca Gürcan Karakaş da boş tenekenin teki… Sadece TOGG denilen ve yurt dışından getirilen sözde yerli ve milli araçlar değil, TOGG’la ismi anılan herkes de boş teneke… Yalan, dolan haberlerle, iddialarla şişirilmiş balonlar… Çok yüksek vasıflı, kabiliyetli, dürüst olan gerçek Türkler, bu gibi projelerin içinde de yoklar. Baykar da tıka basa gizli Ermeni dolu.

Şu Gürcan’ın simasına, kalıbına, konuşmasına sadece beş dakika bakan/değerlendiren bir kişi, ona asla altıncı dakikasını ayırmaz, ziyan etmez. Özgeçmişinde ne yazdığına da hiç itibar etmez.

Resmi açıklamalara hiç aldanmayın. BRICS, gerçekte bir kara para teşkilatı/ortaklığı… İnsan, organ ve uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere, her türlü kara para işlerini devletler/hükumetler seviyesinde yapıyorlar.

Arka planında uzaylı dengeleri de var. Çok büyük oranda yeşillerin kontrolünde olan bir karanlık çark şu BRICS…

Şuraya eklemem gerekiyor. Türkiye, BRICS’in, ŞİÖ’nün, NATO’nun, şunun bunun, AB’nin hatta Birleşmiş Milletler teşkilatının bir parçası/üyesi, müttefiki olmayacak.

Türkiye yeni dünya düzeninin lider ülkesi oldu. Bu yeni dünya düzeninde Türkiye’nin, gerçek müttefikleriyle birlikte hareket edeceği teşkilatın adı Muktedirler İttifakı (Mİ) olacak. Mükterdirler İttifakının çok çok kısa süre sonra somut olarak şekilleneceğini bütün dünya görecek. Mİ, askeri, siyasi, mali ve ilmi/teknolojik sahalarda ülkeler arası bir ittifak olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Her an her şeye hazırlıklı olun


Her an sahaya inebilirim, herkes her şeye hazırlıklı olsun. Bütün dünyaya çok kesin, çok net bir bilgiyi ilan ediyorum: Rusya iflas etti ve ona düşman görünen ülkeler bile bu gerçeği insanlıktan gizlemeye çabalıyorlar. Son süreçte yaşanan pek çok siyasi gelişme, danışıklı dövüşten ibaret…

Rusya bu iflası yaşamasın diye, Maraş merkezli suni deprem saldırıları da yapıldı. Çok şeyler de denendi ama hiçbiri işe yaramadı.

Yine herkes bilmeli ki Rusya Federasyonunun devlet sistemi düzgün işlemez vaziyette. Yaşanmakta olan çok sarsıcı gelişmeler dünya basınına açıkça yansımıyor.

Balkondan düşenler, müstehcen görüntüleri paylaşılanlar ve benzeri gelişmeler, devede kulak sayılacak hadiseler. Şu anda Rusya’nın içi kaynıyor ve doğru düzgün işler vaziyette bir Rusya yok.

Bir süre önce yazdığım gibi Rusya, gerçek bir harpte kendini bile savunamayacak vaziyette…

Buna rağmen, o Rusya’ya sözde/görünürde düşman olan ülkeler, Rusya’nın değil, Türkiye’nin üzerine oynadılar. Rusya’ya değil, Türkiye’ye son darbeleri vurmaya kalktılar. Aslında İstanbul’u/Mfs’yi durdumaya çabaladılar. Bunda da başarısız oldular ve günlerdir büyük siyasi, mali, askeri krizlerdeler.

“UFO’ya bak UFO’ya” oyunları bile gündemi meşgul edebilmek için oynandı.

Rusya-Ukrayna danışıklı dövüşü kapsamında bölgede konuşlandırılan askeri unsurların çoğu aslında Türkiye’ye karşı bölgede toplanıyorlar.

Rusya Federasyonunun parçalanmasına mani olamazlarsa, Türkiye’nin bir anda nasıl bir siyasi, askeri ve mali güce ulaşabileceğini çok iyi biliyorlar. Kabus gibi bu korkunun içindeler ve bundan çıkamıyorlar.

Bu nedenle, bir avuç azınlık hariç, geriye kalanlarının Türklükle ve Müslümanlıkla zerre kadar bağı kalmamış olan Azerbaycan’ı da maşa olarak kullanıyorlar. Dünya basınına yansıyan hadiselerin, görüşmelerin, açıklamaların hepsinin gerçek olan ve insanlıktan gizlenen arka planları var.

Bütün dünyanın gözleri önüne açıkça serdim ki ABD değil sadece, yanına onlarca ülke de gelse, Türkiye’yi işgal edebilecek ordulara, donanmalara, mali güce, eğitime, tecrübeye, mühimmata, benzine, cesarete sahip değiller.

Sadece elektromanyetik silahlar, uzun menzilli füzeler, nükleer bombalar kullanarak varlık gösterebilirler. Bir de savaş uçakları ile kısmi hava bombardımanları yapabilirler. Başka hiçbir hünerleri yok.

Ellerindeki en tesirli kart ise, sayıları on binleri bulan ve Türkiye’de her etkili/yetkili yere getirilmiş olan gizli Ermeni, gizli Yahudi, mason hainler…

Türkiye için asıl tehdit bunlar ve bunların oyundan düşürülmesinin hemen sonrasında somut şekilde dünya lideri olacak bir Türkiye var.

Tarafların bu kadar korkmasının ve saldırgan olmasının arka planında bu gerçekler var

Seçim falan olmayacaktı, yine olmayacak. Türkiye genelinde OHAL şartlarına herkes hazır olsun. Bu OHAL’i AKPKK ya da başka bir sözde siyasi parti ilan etmeyecek ve yönetmeyecek. Herkes hazır olsun ve ayağa kalksın. Üzerine ne düştüğüne, neler yapabileceğine baksın.

Ne beni yok edebildiler, ne Türkiye’yi… Şimdi hamle sırası bizde ve hamle için doğru zamana da geldik.

“Açık alan toplantıları ile gösteri yürüyüşleri, oturma eylemi ve miting gibi etkinlikler”, yetkililer tarafından keyfi şekilde engellenemez.

Vatana ihanetleri, kanun tanımaz oldukları, sürekli halkı tehdit ettikleri, mafya babacıkları ile halkı korkutmaya çabaladıkları açıkça gözler önünde olan… Yüz binlerce kişinin kasten ölüme terk edilmesi sonrasında “gerçek” tek bir soruşturma bile başlatmayan… Askerimizi sahaya indirmemenin ardından birbirini yalanlayan onlarca açıklama yapan… Birinin bile hala istifa etmediği de görülen şu seçilmişlerin ya da atanmışların emirlerine uymak mecburiyeti yoktur. Hukukta, kanunda böyle bir zorunluluk yok.

Bu türlü emirlerin tamamı hükümsüzdür, bağlayıcı değildir.

Türkiye an itibari ile bir kanun devleti değildir. Orman kanunlarını hakim kılmaya çabalayan ve buna açıkça ve defalarca teşebbüs eden hainlerin “resmi” idaresi altındadır.

Türk milleti olarak bu ihanetleri, cinayetleri, katliamları bir an evvet durdurmak bir tercih hakkı değil, milli bir vazifedir. Söz konusu kişilerin söz konusu hükümsüz emirlerine itaat etmek vatana ihanet etmektir.

Maraş merkezli suni deprem saldırıları sonrasında afet bölgesine dönüşen o bölgenin yükünü vatandaşlarımız daha fazla taşımak zorunda değildir.

Bu güne kadar hukuksuzca, zorla toplanan deprem vergilerine ne oldu? Kim/ler çaldıysa derhal geri getirsin, hemen devletin ve milletin menfaatine olacak şekilde kullanılsın ya da bu tarihi çapta kanunsuzluğun ve hırsızlığın hesabı, ilgili herkesten sorulsun.

Türkiye hukuk devleti ise, bu yapılır. Hukuk devleti değilse, ilgili kişiler ayaklar altına alınır.

Suni deprem saldırıları sonrasında toplanan yardım paraları nerede? Ne zaman bölgeye “gerçekten” kullanılacak?

Kızılay’ın yetkililerinin depremden iki üç gün sonra fahişelerin mekanlarında eğlendikleri meydana çıktı, kim gereğini yapacak? Kimin paralarıyla eğleniyorlardı?

Kızılay’ın, zaten milletin yardımları ile ürettiği çadırları, bir de milletin yardımları ile satın alan AHBAP’a sattığı açıkça gözler önünde, kim, hangi kurum ve yetkililer müdahale edecek? Türkiye hukuk devleti ise müdahale edilir, değilse müdahale etmeyen yetkililer de ayaklar altına alınır.

Nerede o gizli Ermeni ve büyükbaş vatan haini Binali Yıldırım? Nerede ailesi, akrabaları? Kimseyle helalleşilmeyecek, ilgili herkese hesap sorulacak. Küstahlaşıp devlet gücünü milletin aleyhine çevirmeye kalkan her kim ise ayaklar altına alınacak.

Madem o çadırlar vardı, o imkan eldeydi, günler boyunca afet bölgesinde on binlerce insanın battaniyeye sarılarak o kış şartlardında sokaklarda yatmasına neden izin verildi? Kimin izni beklendi? Düşmanın işgal valisi olsa memleketin başında, bu kadar rahat hareket edebilir miydi bu ülkede?

Madem ki o çadırlar vardı, madem ki onca tıbbi imkan da sağlık çalışanları da vardı, neden ille de o yabancı ülkelerin Türkiye’ye gelmeleri için hamleler yapıldı?

Hala Türkiye’nin elinde çok sayıda sahra hastahanesi, yeterli tıbbi malzemeler, yeterli sağlık çalışanları var ve neden afet bölgesinde hala o yabancı unsurlar var?

Sahra hastahanesi kuran onlarca ülkenin ve NATO teşkilatının insan, organ hasadı yapmasına neden izin veriliyor?

O sözde sahra hastahanelerinin etrafında durarak cep telefonları ile görüntü alanlar neden engelleniyor? Bizim askerimiz ve polisimiz, vatandaşın çektiği görüntüleri cep telefonlarından neden sildiriyor?

İngiltere’den, ABD’den, İsrail’den talimat alan AKPKK-MHPKK organize suç, terör ve ihanet örgütü, işine geldiği anda, lazım olan her yerde askeri de polisi de fazlasıyla hazır ediyor.

İşine gelen yerde iş makinelerini de yakıtlarını da kamyonları da personelleri de hazır ediyor. Tıkır tıkır işletiyor sistemi… İşine gelince her şeyi alasıyla organize ediyor da neden gerçek yardımları, neden gerçek milli güvenlik tedbirlerini organize etmiyor?

Neden bu kadar açık ihanetlere ve kasıtlara rağmen birileri basında, medyada ve sosyal medyada hala “ihmal, liyakatsızlık” diyor?

İhmaller ve liyakatsizlik ikinci planda, aleni şekilde ihanet var, kasıt var, katliam var, kim bunu görüp de milleti oyalayabilir? Bunu yapmak basın ve medya özgürlüğü müdür, bunca vahim insanlık suçlarına bile suç ortağı olmak mıdır? Herkes titreyip kendine gelsin. Şu anlarda yaptığı icraatlarla, bulunduğu safla, herkes kendi sonunu belirliyor.

Ne kadar rest çekersem çekeyim, ayağa kalkabilecek bir dünya yok. Üzerimize gelebilecek bir dünya yok. Hepsinin hali Türkiye’den bin beter…

Sağcı, solcu, şucu, bucu diye ayırt etmeyeceğim. Dik duran, hesap soran, hak arayan, hukuk isteyen, ihanete isyan eden herkesi, her grubu/kesimi destekleyeceğim. Gerekiyorsa silahlı unsurlarımla destekleyeceğim.

Hiç kimse tereddüt etmesin, başka Türkiye yok…

Rusya, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Suriye, Irak, birlikte hareket ediyorlar. AKPKK de MHPKK de CHPKK de HDPKK de Muharrem de Ümit de onlarla bereber hareket ediyorlar.

O sözde siyasi partiler ve liderler, bir yandan NATO ile AB ile ABD ile ve İsrail ile de beraber hareket ediyorlar.

Afrika kıtasındaki ilgili taraflar, gruplar da tetikte olsunlar. Ankebut Ağı Türkiye’de açıkça devrildikten hemen sonra Afrika kıtası da hürriyetine koşacak. Ankebut Ağı ülkelerinin hepsi kendi dertlerine düşmüş olacaklar ve Afrika’ya müdahale edemeyecekler.

İngiltere de her an iflas edebilir. ABD’den bile önce tam bir iflas haline girebilir.

Çok güzel, çok hayırlı şeyler olacak. Korkaklar ölecek, cesurlar muzaffer olacak. Sürü belasını bulacak, millet kurtulacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Yeter artık

Şu insan denemez acayip mahluka söz söylemenin faydası yok, kurşunlar konuşmalı artık…

Bu millet şunlara tahammül etmek zorunda değil ki bu vahşi manzara en çok da şunlar gibiler yüzünden oluştu. Bunca yıldır iktidarın şakşakçılığını hep şu tipler yaptılar. Tenkit etmek ve sorunları düzeltmek isteyenleri de onlar hücum ederek, organize faaliyetle durdurdular.

Depremin yedinci gününde ve afet bölgesinin bir kısmına ulaştırılmış olan bir kısım yardımları gösteriyor da bir de kendince alay ediyor. Yetmiyor, en karaktersiz, en kahpe şekilde sövüyor. En acılı insanlara, milyonlarca mazluma, en sınırsız şekilde sövüyor. Bu kadar küstahlık, bu kadar ileri seviyede şeytanlık, asla cezası kalamaz.

Bu kadar acıya, bu kadar ihanete, bu kadar vahşete, bu kadar kasıta kör kalmak, sessiz kalmak bile insanlık dışı bir eylem iken… Dilsiz şeytanlık iken… Bir de ötesine geçerek karşılık verebiliyor, bunca rezaleti savunabiliyor. Hak, hukuk arayan milyonla insana sövüyor. Sanki bütün hesaplar günlerce çığlık atan ve “devlet nerede, ordumuz nerede” diyen sayısız afetzedenin haberleri ve videoları ile dolu değilmiş gibi…

Şunların yaşaması kamunun zararına… Sadece Türkiye’nin değil, bütün insanlığın hatta hayvanatın bile zararına… Şunların yok edilmesi, bütün insanlığa hatta gelecek nesillere bile büyük bir hizmet etmektir.

Bu millet bu seviyede ayardan çıkmış tiplere artık tahammül etmeyecek.

Üzerindeki mont 18 bin liracıkmış…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi