İngiltere, ABD, İsrail, Çin, Rusya, Fransa, Almanya, BAE, Suudi Amerika, Katar ve bilinen diğerleri çıldırsalar da çatlasalar da patlasalar da çöküp batacak olsalar da Türkiye’de hükümsüz, geçersiz, kanunsuz, gayr-i meşru ve “oldu bitti” bir seçim yapılmasına asla izin vermeyeceğim. Üçüncü dünya savaşı açıkça, somut şekilde çıkacak olsa bile izin vermeyeceğim.
Maddi ve manevi zararlar etmek isteyenler ve oyunun sonunda o sözde siyasi liderlerle birlikte idam edilmek isteyenler, evcilik oyunundan bile daha seviyesiz ve basit hale gelmiş şu orta oyununa dahil olabilirler.
Tayyip’ten Bohçalıya… Soysuz’dan Fuat’a… Meral’den Kemal’e… Ahmet’ten Ali’ye ve diğerlerine… Hepsinin vatana ihanetlerinin, kara para işlerinin, malum ülkelere çalıştıklarının somut delilleri herkesin elinde…
Tayyip’in anayasaya göre aday bile olamayacağı da tartışmasız şekilde gözler önünde. Afet bölgesindeki milyonlarca kişinin bir seçime dahil olamayacakları da gözler önünde. TBMM’de en az altı yüz vatan haini bulunmakta olduğu da ispatları ile gözler önünde.
Türkiye, bu sözde seçimlere izin vermeyeceği, şu danışıklı dövüşün taraflarına, şu Kraliyet köpeklerine meydan vermeyeceği için son saldırılara maruz kaldı ve yenilerini göğüslemeye bile çoktan hazırız, bu da herkesin gözleri önünde.
Canıyla, kanıyla, etrafıyla riske girerek bu ülkeye ihanet etmek isteyenler için işte saha… Oynasınlar sözde seçim oyununu, bakalım o kadar ucuz mu…
Firavun hayatta olsaydı, bunlar kadar gaddar, bunlar kadar şeytan olamazdı. İki milyona yakın ölü var, on şehir ya tamamen ya da yarıya yakın seviyede enkaza dönmüş. Yükü hala yardımsever vatandaşlar taşımaya çalışıyor ve devlet ortada yok. Barınak yok, doktor yok, ilaç yok, para yok, erzak yok, ordu yok, hastahaneler yok, kamuya ait araçlar yok. uçaklar yok, stoklar yok. Bu kadar aleni şekilde devlete ve millete kastediyorlar ve de tutmuşlar bu kanın, bu saldırının, bu vahşetin üzerinde oldu bitti seçim deneyeceklermiş.
Haydi meydan, gelsin İngiltere, ABD, İsrail, NATO “Bu seçim yapılacak. Susun, kesin sesinizi” desin. Bir tek o kaldı zaten. Desinler de alsınlar karşılıklarını…
Önce o Kayseri belediye başkanı hemen görevden alınsın da yargılansın. Soruşturma derinleştirilip Soysuz’a, Tayyip’e, Meral’e, Kemal’e, hepsine uzansın.
Nedir o sözde belediye başkanının pervasızlığı? Kanına, iliğine kadar sömürüyor o gizli hristiyan, o insan şeytanı herif o afet bölgesini…
Hani devlet, hani adalet, hani emniyet? Bu ülkede can, mal, ırz emniyeti bile kalmadı. Kamu görevlileri milletin canının, malının, ırzının, evladının, kızının, organlarının peşinde… Seçim sandıklarının mı emniyeti kalmış bu şartlardaki bir ülkede?
Bu sorunları sözde seçim mi çözecekmiş?
Sosyal medyada bilinen kişiler/hesaplar bile şu süreçteki paylaşımları ile kendi idam fermanlarını kendileri dolduruyorlar, yazıyorlar. Herkes de her şeyin farkında… O halde oynayalım şu oyunu, sonunu da görelim. Bakalım kim ne yapabiliyor. Kimler idamlardan kurtulabiliyor.
Hangi ülke, hangi ordu gelip onları idam sehpalarından alabiliyor.
Şu anda devlet gücüyle on şehir ölüme, açlığa,bulaşıcı hastalığa, susuzluğa iteleniyor. Hala ve bunca ifşa oluşa rağmen bu yapılıyor. Buna susmak bile idamlık suçken, bunu yapanların, anayasaya/hukuka, vicdana aykırı sözde seçim oyunlarına piyon olmak nedir?
Leş gibi oldu memleket. İnsan suretli şeytanlarla dolu şurası, burası… Yakındır, çok yakındır bunca zulme, bunca katliama, bunca ihanete bile ortak olanların topluca asılması.
(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)
Akademi Dergisi takipçisi: – Rüyamda bir plazada yeriniz varmış giriş katta siz o gün gelmediniz oraya. Çok fena yağmur yağıyor araba ile oraya gitmeye çalışıyorum ters yön düz yön trafiği birbirine katarak gidiyorum. Polislerde görüyor bişey demiyor kimse. kılıçdaryan plazanın girişinde yağmurdan sucuk gibi olmuş bağırıyor ben buranın başına geçeceğim bu sıkıntıları halledeceğim dediği anda yanına varıyorum. Yanağına ufak ufak vuruyorum seni başkan yaptırmayacağım aslan parçası dedim. Kılıçdaryanın gözleri büyüdü. O arkamdan iş çevirip başa geçmeye çalışacağını bildiğimden plazaya sizin şifrenizle girdim. Güvenlik beni tanımıyor sizin ofise geçtim. Maksadım sizin daireden sizin adınıza konuşup kılıçdaryanı siteden attırmak. Sizin ofisin anahtarı bende değilmiş ben kendi ofisime geçiyormuşum. Bir yandan sizle sürekli irtibat halindeyim. Plaza su almak sıkıntıya girmek üzere.
Tabire çok muhtaç değil. Plaza türkiye. Kılıçdaryan başa geçme planları var sizde onu engelleyeceksiniz. Bu arada kılıçdaryana ermeni olduğunu bildiğim bir arkadaşım yardım ediyordu. Ona da ayrı sinirlendim neden onun yanında durdu diye. Yüzüme gülüyor benden yanaymış gibi duruyor ama arkamı dönünce kılıçdaryanın peşindeydi
Mehmet Fahri Sertkaya: Çok iyi…
Akademi Dergisi sayesinde, bütün dünya genelindeki çok yüksek sayıda kişi aynı anda, rüyaları doğru tabir etmeyi de öğreniyor.
Plaza hükumet… İşi tamamen bitmek üzere, bunu rüyalardan da gerçek hayattaki vaziyetten de herkes zaten iyice görüp anladı. Kemal Kılıçdaryan’ı sadece kendisi olarak değil, temsil ettiği kesim/kitle olarak da değerlendirmek lazım.
Alevi rolu oynayan bir gizli Ermeni olduğuna göre, gizli Ermeniler ve arka plandan bu piyonları oynatan Londra, bu defa bu piyonlarını kullanarak iktidar olmak istiyor ve buna izin vermiyorum. Londra, ülkede sanki gerçek bir seçim yapılmış görüntüsü oynatarak Tayyip’i biraz daha iktidarda tutmak istiyor. Bu mümkün olmazsa, bunca zaman Tayyiple danışıklı dövüştürdüğü bu Ermeni grubunu (Altılı çeteyi) iktidara taşımak istiyor.
Daha derinden bakarsak, Kemal kılığında yapılmış olan biyonik robotun arkasındaki uzaylı grup iktidar olmak istiyor, buna izin vermiyorum.
Neticede, bir grup vatan hainini, kara paracıyı, teröristi, peşkeşçiyi, Türk ve İslam düşmanını devirince… Aynı şartlardaki başka bir grubun bir şekilde iktidarı ele almasına izin vermiyorum, bu kesin… Yıllardır Abdullah Gül, Kemal Kılıçdaryan, Ahmet Davutyan ve bir bütün olarak bunların grubu, bu günleri beklediler. Mfs’nin AKPKK canavarını eritmesini, takatsiz düşürmesini, dünya dengelerini de bu yönde değiştirmesini ve mfs AKPKK’yi tamamen devirdiği anda bir şekilde ve bir oldu bitti ile iktidarı ele geçirmeyi beklediler.
Yine kesin olan şu ki ben başa geçmiyorum, geçmek istemiyorum.
Bir adamımı memleketin başına getiriyorum ve arka plandan destek veriyorum. Hizmetime bu şekilde devam ediyorum.
“Ters, düz yön demeden ve trafiği birbirine katarak” yol alması, darbe olacağına mı delalet ediyor? Ortalığı yıka yıka iktidarı alacağına mı çıkıyor? Yoksa darbeye bile gerek kalmıyor mu?
Bir sebeple AKPKK’nin ve Tayyip’in aniden devrileceği ve diğer piyon grubunun iktidara oldu bitti ile konmak isteyeceği kesin ama bakalım gerçek hayatta nasıl yaşanacak bu rüyanın o kısmı… O ters, düz demeden hızlıca yol alma kısmı…
Mevcut ve saçma sapan rejimi ve guguk sistemini dikkate almadan iktidarı almak demek de olabilir. Sömürgeci batı dünyasının dayatması olan rejimi ve hukuki sistemi bir anda yürürlükten kaldırarak iktidarı ele almak demek de olabilir bu… Şu anda bile o güçteyiz zaten… Polislerin bir şey demesi, müdahale etmesi gerekiyorken dememeleri, bu ihtimali güçlendiriyor. Çünkü polis, devlet otoritesi demektir.
Rüya sahibinin plazaya benim sayemde girebilmesi zaten benim gücümle ve imkanlarımla iktidara gelebileceğine delalet ediyor.
En merak edilen de şudur herhalde, rüya sahibi kimi temsilen kendini gördü ve ben kimi Türkiye’nin başına getireceğim.
Şu an hilesiz bir seçim olsa, büyük terörist ve büyük karaktersiz Ahmet Davutyan’ın Gelecek isimli sözde partisi yüzde bir bile oy alamıyor.
Ahmet’i sahada piyon olarak oynatanlardan biri de Koç grubu mu?
Şu an hilesiz bir seçim olsa, Türkiye’deki en büyük baş hainlerden, katillerden, canilerden, sömürücülerden biri olan Devlet Bohçalı’nın MHPKK isimli sözde partisi, yüzde üç bile oy alamıyor. MHPKK’nin gerçek oyu, bundan on sene önce bile yüzde dördü bulmuyordu.
Bundan on sene önce bile MHPKK’nin tabanı/teşkilatı küçücük kalmıştı. Türkiye’de zan edildiği kadar da ülkü ocakları ve mensupları yok. “Ülkücülük” akımı da son on yıllarda eridi, yok olmak üzere…
Şu anda hilesiz bir seçim olsa, her türlü kara para, terör, dinsizleştirme, ahlaksızlaştırma, ihanet projelerinde basit bir piyon olarak kullanılan sözde siyasi parti HDPKK, yüzde beş bile oy alamıyor.
Şu anda hilesiz bir seçim olsa, her türlü terör, ihanet, kara para, cinayet, namussuzlaştırma projelerinde basit bir piyon olarak kullanılan sözde İYİ parti, yüzde beş bile oy alamıyor.
Basında ve medyada her ne kadar aksine rüzgarlar/havalar oluşturulmak istense de millet asla Meral’a ve çetesine inanmıyor, güvenmiyor. Zaten çok genç yaşta olmayanlar ve gençler arasından biraz okuması/kültürü olanlar, Meral’in nasıl bir çeteci olduğunu da nasıl bir katil olduğunu da nasıl bir mafya anası olduğunu da mevzu edilmeyen pislik dolu geçmişini de biliyor.
Deva, Gelecek, Saadet, Demokrat gibi diğer minicik suç ortaklarını bir kenara bırakın, hala İYİ’nin bile doğru düzgün siyasi teşkilatı yok.
Meral, önceki seçimde aldığı oyun büyük kısmını, benim cemaatimizi yönlendirmem sayesinde de alabilmişti. Şimdi o imkanı da elinde yok.
Şu meşhur mafya Ümit Özdağ’ın da diğerlerinden farkı yok. Basında, medyada ve sosyal medyada estirilen suni rüzgarlara vatandaşın büyük çoğunluğu kapılmıyor. Herkes, her şeyin farkında… Zafer denilen sözde siyasi partinin bile hala doğru düzgün siyasi teşkilatı ve tabanı yok. Tabela partileri bunlar. Piyonlar, maşalar bunlar…
Şu anda Zafer partisi denilen organize suç, terör ve ihanet örgütünün yüzde iki bile oyu yok.
Saadet, Demokrat, Deva ve Gelecek’i üst üste koysanız bile yüzde yedilik barajı kesinlikle geçemiyorlar. Yüzde beşi geçmeleri bile çok düşük bir ihtimal olarak görülüyor. Masa kurup kurup milleti oyalamaya, Tayyip’e hareket sahası açmaya devam ediyorlar. Arka plandan ise Türkiye içindeki, Suriye’deki, Ukrayna’daki ve başka başka yerlerdeki kara paralardan pay almanın mücadelesini veriyorlar.
Bunların hiçbiri siyasi lider de değil, siyasi parti de değil… Osmanlının son zamanlarındaki Ermeni teröristlerin, bölücülerin, eşkıyanın günümüz temsilcileri bunlar.
Şu anda hilesiz bir seçim yapılsa, Tayyip’in başında bulunduğu AKPKK isimli organize suç, terör ve ihanet örgütü kesinlikle yüzde on oranında bile oy alamıyor.
Bir zamanlar fırtına gibi eserken, kısa sürede tabela partisine dönüşen ANAP’ın akıbetini yaşamak üzere… Tabela partisine dönüşmek üzere…
Hala çoğunlukla Tayyip’le ve Bohçalı ile danışıklı dövüşen, onları başta tutmak için kırk takla atan, bunun için ifşa olma riskine bile giren CHPKK ve Kemal Kılıçdaryan da hilesiz bir seçimde yüzde on oy oranına ulaşamıyor.
Bu ülkede seçmenlerin yarıya yakını seçime gitmiyor. Oy hakkını kullanmıyor. Gidenlerin de epeyi bir kısmı boş ya da kasten geçersiz sayılacak şekilde oy kullanıyor. Yine seçime gidenlerin epeyi kısmı ne partileri, ne liderleri tanıyor, ne seçim sistemini ne de devlet nizamını biliyor.
Genç kuşak ise partilerin hiçbirine ve seçim sistemine inanmıyor, güvenmiyor.
Üstelik bu feci manzara sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde benzer şekilde. Milletlerin demokrasiye, seçimlere, siyasi partilere güveni ya kalmadı ya da bazı ülkelerde dibi gördü.
Son on yıllarda batı dünyasında yapılan seçimlerin bile tamamı hileli, halklar bunun farkındalar, öfkelililer ve sistemden soğumuş vaziyetteler…
Üstelik, bir baş belası hırsızı, haini, küstahı, yalancıyı başlarından devirene kadar o kadar uğraşıyorlar, sonra onun bir alternatifini başa getirdiklerini kısa sürede görüyorlar/gördüler. Bir güç unsurunun, ülkelerdeki sözde siyasi partileri ve sözde siyasi liderleri belirlediğini, seçimlerin bir orta oyunundan ibaret olduğunu milletlerin çoğu kesinlik seviyesinde anladı.
1950’lerden itibaren, 1990’ların sonuna kadar Türkiye’de siyasi sahada o kadar çok saçmalık, o kadar çok mantıksızlık, hukuksuzluk, danışıklılık, rezalet yaşandı ki memleketine faydalı olabileceğine inanarak siyasetin içinde olan halktan insanlar/kitleler, duvara çarpmış gibi olup durdular. 2000’lerin başından beri de bu kişilerin çocukları ya da torunları, zaten seçim sistemine, Türkiye’nin partilerine ve liderlerine adam muamelesi bile yapmadılar, yapmıyorlar.
Üstelik sık sık yaşanan açık ya da örtülü askeri darbeler de seçim sistemiyle siyasi partilere olan güveni ve geleceğe olan ümidi ayaklar altında ezdi her seferinde…
Şimdi ortada “demokrasi” denilen ve İblis’in en parlak projelerinden biri olan projenin enkazı var.
Bilgili ve bilgisiz halk yığınlarını seçimler yapmaya zorlayarak, tamamına yakını bilgisiz olan siyasetçileri seçtirmenin neresi çağdaşlık? Neresi akla, bilime, mantığa, hakikate uygun?
Türkiye’de zaten demokratik cumhuriyet rejimi kendi kendini bitirdi.
Şu anda da kesinlik seviyesinde görülüyor ki seçmenlerin yarıdan çok fazlası ya hiç seçime gitmeyecek ya da gidip kasten boş/geçersiz oy atacak.
Sonra sandık müşahiti diye görevlendirilmiş gizli Ermeni ve gizli Yahudi hainler, türlü hileler yapacaklar. Sonra ilçe ve il seçim kurumları ayrıca hileler yapacak. Sonra YSK, son seferlerde olduğu gibi gerekiyorsa açıkça hukuk tanımayacak ve hileler yapacak. Sonra siyasi parti liderleri, aralarında daha önce gizlice yaptıkları anlaşmalar gereği ortak hamleler, konuşmalar, çıkışlar yapacaklar. Sonra oldu sana seçim, geldi başa yine aynı hainler, aynı sömürücüler, aynı katiller, aynı mafyalar, aynı çocuk ve organ kaçakçıları, aynı masonlar… Aynı Türk ve İslam düşmanları…
Akacak yine Türk milletinin paraları, vergileri, kamu gelirleri İngiltere’ye, İsrail’e, ABD’ye, Rusya’ya ve Çin’e… Terörden beslenmeleri de devam edecek ve yine masum vatandaşların kanları, bunların emrindeki terör örgütleri tarafından akıtılacak. Asla Türkiye’de emniyet, huzur, sağlık, rahat, mutluluk, gelişme, ilerleme olmasına izin verilmeyecek.
Basın, medya, sosyal medya bunları bir şeylermiş gibi gösteriyor bu millete…
Bunların sosyal mecralardaki ve Youtube’daki takipçi sayıları bile gerçek değil. Beğeni sayıları da gerçek değil. Bir anlığına halkın gerçek tepkisi yansıyacak olsa, işte tarihe geçen ve hafızalara kazınan şu hadisede olanlar yaşanıyor.
Şurada aldığı 65 bin beğeninin bile en az 50 bini bottur ya da trolldür.
Bu sadece Tayyip için değil, sözde muhalif liderler ve partiler için de aynı…
CIA, Türkiye’deki basını, medyayı, sosyal medyayı kendine göre şekillendirip yönlendirmese, şunların çoğu unutulur giderler.
Lakin en sönük olanı bile kısa sürede milyonla takipçi topluyor sosyal medyada, eğer inanırsanız o sayılara…
“E-muhtıra” da denilen “27 Nisan Bildirisi” de denilen şey yayınlandığı zamanlarda, yani 2007 yılında, AKPKK’nin/Tayyip’in gerçek oyu yüzde onun altına kadar inmişti.
2002’de AKPKK’ye oy verenler, seneler geçtikçe, uygulamaları gördükçe AKPKK’ye ve Tayyip’e desteklerini çektiler. 2008’de bile AKPKK aslında bitik bir partiydi. Anca çok ortaklı bir koalisyon hükumetinin bir ortağı olabilirdi.
Davos, Mavi Marmara ve benzeri orta oyunları, hep AKPKK ile Tayyip varlıkta kalabilsin diye sergilendi.
Türkiye’de “meşru” ve “hukuka uygun” tek bir siyasi lider ve parti bile yok.
Türkiye’de seçimlerin güvenliği de yok. Seçim sonuçlarının meşruiyeti de yok.
Türkiye’de gerçek Müslüman Türk bir kişinin yükselmesine izin veren bir siyasi zemin de yok. Bütün partiler tıka basa gizli Ermeni, gizli Yahudi, gizli Rum, gizli Ezidi omurgasız ve çift kimlikli vatan hainleri ile tıka basa dolu…
Türkiye’de seçimlere, demokrasiye inanan, güvenen bir halk da yok.
Türkiye’de bu güne kadar yaşanan seçimlerin de tamamı hileliydi ve tamamı hükümsüz.
Türkiye yeni bir hileli seçime gitmeyecek ve şu danışıklı insan şeytanlarını, şu başka devletlere çalışan hainleri daha fazla başında tutmayacak.
Malum ülkeler ve gizli servisler, Türkiye’de bu gerçeklere inat hamleler yapmakta ısrar ettikleri için Türkiye’de ortam bu kadar gerildi ve şimdi hep askeri darbe havası var.
Evet, en açık şekliyle ve tekrarla yazıyorum, bu restleşme artarak devam edecek ve biz Türkiye’yi en kısa sürede OHAL ve darbe ortamına sürükleyeceğiz hatta bir süredir sürüklemekteyiz. Türkiye’yi gerçek hürriyetine kavuşturacağız.
Türkiye ile Bulgaristan arasında göçmen kaçakçılığına karşı ortak operasyonlar yapılmayacak.
Aksine, daha çok göçmen/insan kaçakçılığı yapılacak. Yanı sıra organ, uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve her türlü kara para işleri yapılacak. Bu insanların arasında, organları için öldürülüp parçalananlar, aslında şanslı olanlar. Çünkü küçücük bebekler hatta çocuklar, ayrıca genç kızlar ve erkekler hayatta bırakılarak kaçırılıyorlar. Bunlar ya satanist ayinlerinde işkence ile parçalanıyorlar ya da fuhuş mafyalarına para karşılığında satılıyorlar.
Soysuz’un, bir kara para devletçiği olan Bulgaristan ile çok sıkı bağlantıları var. Bulgaristan’ın başındakiler, Türkiye’nin başındaki insan şeytanlarından daha az şeytan değiller. Hepsi de insanlık namına ve kalabalık insanların önünde, meydan yerlerde asılması gereken insan şeytanları…
Devletlerin kurumlarını, kuruluşlarını, polislerini, ordularını hatta sözde yardım kuruluşları gibi görünen kamu dernek ve vakıflarını bile kara para işlerinde kullanıyorlar. Kızılay bile kıpkızıl bir teşkilat. Bu güne kadar milyonlarca cana kıyılmasına aracı yapıldı.
Yıllardır söylüyorum, Türkiye’de devlet sistemi diye bir şey bırakmadılar. Siyasi parti gibi görünen organize suç, terör ve ihanet örgütleri, devleti ellerinde oyuncak ettiler. Hala, şu şartlarda bile danışıklı dövüşmekle meşguller. Kimsenin şu sözde hükumete, şu sözde adalet sistemine, oradaki gizli Ermeni ve gizli Yahudi ve mason savcılara ve hakimlere itaat etme zorunluluğu da yok. Hatta şu şartlarda hala onlara itaat etmek, vatana ihanet etmektir. Ayrıca insanlığa da ihanet etmektir.
Ben duruşumu çok net sergiledim. Bulgaristan’la meşru ya da gayr-i meşru iş yapacak olanlar, önce mezarlarını kazıp kefenlerini hazırlasınlar.
Çünkü artık milletin hukuk sistemi icra ediliyor. Çünkü artık vatandaşlarımızın kendini, ailesini, çocuklarını, malını, vatanını, devletini, ırzını, namusunu savunma refleksi sergileniyor.
Kana kan, dişe diş, göze göz… Üç beş tane eşkıyaya milletin gücünü göstereceğiz. O büyük teröristler ve büyük vatan hainleri olan Meral Akşener’i de Kemal Kılıçdaroğlu’nu da Abdullah Gül’ü de Ahmet Davutoğlu’nu da Ümit Özdağ’ı da Temel Karamollaoğlu’nu da Ali Babacan’ı da Tayyip Erdoğan’ı da Devlet Bohçalı’yı da meydan yerlerde sallandıracağız.
Buradan geri dönüş yok. Dünyadaki kimsenin, yaşanacaklara engel olma gücü kalmadı. Bazı devletlerde Türkiye’den çok daha fazla kan akacak, insan şeytanları kesilecek. Kan gölüne dönen yerler olacak.
Gizli Ermeni Emine Erdoğan’ın nasıl bir insan şeytanı pislik olduğunu, nasıl da şeytanca işlerin içinde olduğunu, çok yakında peş peşe yayınlayacağım somut delillerle gözler önüne sereceğim.
Ardından bütün dünya da karışsa, umurumda olmayacak. Bedeli her ne olursa olsun o İngitere’yi ve onun başı çektiği dünya üzerindeki satanist sistemi çökerteceğim.
Siyasi/idari ve askeri yetkililerin eşlerinin, kızlarının, oğullarının her yere gittiği, her programa katıldığı, hiçbir yetkisi olmadığı halde sık sık bir yerlere çıkıp devlet adına konuştuğu, devlete/millete her dakika türlü türlü masraflar ve sorunlar çıkarttığı sistemi tek hamlede, keskin bir müdahale ile ve kalıcı olarak kaldıracağım.
Hem kamu harcamalarında çok büyük bir tasarruf sağlandığı gibi, hem de büyük bir hızlanma ve ayrıca sükunet sağlanacak.
Binbir türlü tartışma, inatlaşma, nefsi mücadele ve sorunlar da bir anda ortadan kalkmış olacak.
Karısının, kızının emrine girmiş ve fitnesine/fesadına kapılmış hiç kimse kamu hizmetinde bulunamayacak.
Eldeki delillere ve sahanın vaziyetine bakılınca, gizli Ermeni ve terörist Abdullah Gül’ün ilk tutuklananlardan biri olma ihtimali çok yüksek görünüyor. Gizli Ermeni ve terörist Ahmet Davutoğlu’nun altılı çeteyi ilk satan kişi olması ihtimali de çok yüksek.
Meral Akşener kaçmayı denerken, hemen öncesinde etrafındaki kara paracılardan ve kripto kimlikli kişilerden de büyük paralar çarpmayı deneyecektir.
“Mfs bizim ismimizi de bu gün yarın yazar” diye kendi aralarında konuşan kripto Ermeni ve Yahudi hakimlere buradan “Çok isabetlisiniz.” demek istiyorum ve ekliyorum:
– Yurt dışına kaçmaya çalışmanız ahmakça olur. Kaçabilenleriniz bile kısa sürede geri getirileceksiniz. Dünyanın hiçbir ülkesinin İstanbul’la restleşme gücü daha şimdiden kalmadı. Tayyip’ten ve Abdullah Gül ile altılı çetenin başındaki teröristlerden bile daha çok sizlerden nefret ettim. Sizlerden çektim. İntikamım bütün dünya genelinde konuşulacak. Endişelenmeyin, yaşayacağınız her şey hukuka uygun olacak, sonunuz da öyle…