Etiket arşivi: Adnan Oktar

Gayrettepe!


Sahte profillerle ya da size çalışanların gerçek profilleriyle bana yazmayın.

İşiniz, memuriyetiniz, mesuliyetiniz yok mu sizin? On binlerce yayında sorun bulamadınız da karşılıklı yazışmalarda mı malzeme bulacaksınız?

Ben nerede ne yazmışsam, oyum… Hep samimiyim. Siz operasyonlar yapın diye de türlü suç, terör ve ihanet örgütlerini ve suçluları ifşa ediyorum. Benden başka ifşa edenler de var, onları da görüyorsunuz.

O halde sizin kafanıza bir şey mi düştü? Üzerinizde bir sersemlik hali mi var? Yoksa emniyet teşkilatı olmanın dışına çıkıp çetelerin, suç ve ihanet örgütlerinin teşkilatına mı dönüştünüz? Siz kimden yanasınız?

Ya işinizi yapın, ya da vatanseverlere karşı bu devletin gücünü kullanmaya kalkacak kadar ayardan çıkmayın, aklınızı başınıza alın.

Siz nasıl mahluklarsınız?

Adnancılar her yerde… FETÖ’cüler her yerde… PKK’liler ve türevlerine mensup olanlar her yerde…

Hainler her yerde cirit atıyor. Devletin cılkı çıkmış, artık milyonlarca vatandaş bir anda öldürülüyor. Ölmeyip enkaz altında kalmış yüz binlercesi de ölsün diye devletin kurumlarının işleyisi kasten bozuluyor. Millet seferber olup yardım yağdırıyor, devlet kurumları üzerinden çeteler onlara da çöküyor. Haluk Levent gibi bir hain ve hırsız, aleni şekilde milleti soyuyor. Yasa dışı para transferleri her gün yaşanıyor. Teröristler ve hainler mali şube diye bir şeyi umursamıyor, o kadar rahat takılıyor.

Resmi yetkililerin birbirini yalanlayan ve kendilerini ele veren açıklamaları bile her yerde… Bağlı olduğunuz Suçişleri Bakanı ve uyuşturucu baronu Soysuz hala Çin’den, Şi’den talimatlar alıyor. Hala devletin kurumlarını Çin’in ve Rusya’nın menfaatine olacak şekilde de kullanıyor. Devletin resmi evraklarının kopyalarını onlara da gönderiyor. Türkiye içinde kara para sahasını onlara uygun şartlarda tutmak için devlet kurumlarını da alet ediyor.

Hala limanlar, hava limanları, TIR’lar uyuşturucu trafğine kullanılıyor.

Hala bu ülkede çocuklar, gençler, kadınlar kaçırılıyor. Afetlerden sağ ve iyi şartlarda kurtulmuş binlerce vatandaş ortada hala yok ve bulunamıyor. Bulmak için mücadele edenler basında, medyada, sosyal medyada açıkça sansürleniyor. Hala bu ülkede yabancı ülkelerin sözde diplomatları her gün yüzlerce vahim suçlar işliyor. Çeteleri yönetiyor. Sözde seçim sürecinde diretiyor. Basın ve medyaya rüşvetler ve talimatlar yağdırıyor.

Ya siz? Siz ne yapıyorsunuz?

Örgütlenmiş olan gerçek bir milli direnişi, gerçek bir kuvayi milliye hareketini, halk direnişini çökertmek mi istiyorsunuz?

Çökertmeye çalışırken çökenlerden olursunuz… Milletin ayakları altında kalanlardan olursunuz. Titreyin ve kendinize dönün. Kimden yana olduğunuzu netleştirin. Çok vaktiniz yok.

Değiştirin oranın adını, bundan böyle Gayretçukuru olsun. Bu milletin karşısında duranlar… Bu milletin her şeyine kastetmiş hainlerin ve kara paracıların yanında duranlar kahrolsun, çukurlarına dolsun.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Şu ana kadar ya istediklerini yapamadılar

Gölcük-Düzce hizasından aşağıya, Afyon, Uşak ve çevresine kadar olan kısmı kırmaya çabalıyorlar. Peş peşe manyetik şoklar gönderdiler ve muhtelif yerlerde küçük depremler oluşturdular. Hedef, bu bölgeyi de Maraş merkezli afet bölgesi gibi bir hale getirmek.

Şu ana kadar ya istediklerini yapamadılar ya da önce küçük kırılmalar yaparak çok büyük kırılmaları/depremleri hazırlıyorlar. Asıl darbeyi vurduklarında daha şiddetli depremler olmasını sağlamak istiyorlar.

6 Şubat’taki Maraş merkezli depremlerden önce İstanbul boğazına gelip meydan okurcasına tavırlar sergilenen ABD savaş gemisi, en son Zonguldak civarına gitti. O geminin elektromanyetik saldırılarla suni afetler yapmakta kullanıldığı bilgisi gerçek, teyitli bilgi.

Gemi/ler bu türlü saldırıları yapmıyorlar, eş zamanlı olarak çok yönlü müdahalerle böyle suni afet saldırıları yapılabiliyor ve bu gibi gemiler kısmen sistemi destekliyorlar.

Yapılacak depremlerden Tayyip’in, Fuat’ın, Hulusi’nin, Soysuz’un, Mevlüt’ün, İbrahim Kalın’ın, Fahrettin Altun’un, Genelkurmay kademesindeki büyükbaş hainlerin, tıka basa hain dolu olan MİT’teki üst isimlerin, Türkiye’deki çok sayıda etkili ve yetkili kişinin haberleri var. Yine bu insanlık dışı faaliyetlerin başında da hep masonlar ve mason tarikatı var.

Maraş merkezli suni deprem saldırılarından hemen sonrasında planları büyük oranda bozuldu, istedikleri kadar insan, organ, ziynet eşyası ve değerli şeyler kaçıramadılar. İstedikleri gibi bulaşıcı hastalıklar yayamadılar. İstedikleri kadar bölgeyi boşaltamadılar ve sahipsiz bırakamadılar. Bu defa daha dikkatli ve gayretli olmaya çabalayacaklar.

Zemini tam oluştuğu zaman da Çanakkale, İzmir, Muğla gibi şehirler başta olmak üzere, pek çok şehirden düşman işgalinin önünü açacaklar.

Yine, sanki Türkiye batmış, bitmiş, devlet sistemi çökmüş, ordu hiç yokmuş, üç kuruş yardımlara ve üçbeş çadıra ve yurt dışından gelecek sağlık çalışanlarına muhtaç hale gelinmiş rolleri oynanmak istenenecek. Yine masonların kontrolündeki sözde Türk basın ve medyası da üzerine düşeni yapacak. Yine sosyal mecralar, gerçek sahibi olan CIA tarafından sansürlenecek. Elon Musk, sansürlemede gevşeklik yaparsa yine Twitter’a erişme engellenecek.

Hatta bu defa Türkiye genelinde kapsamlı ve uzun süreli elektrik ve internet kesintileri de yapabilirler.

Zaten Maraş merkezli afet bölgesinde sinyal kesicileri gerçekten kullandılar. O insanların gördükleri de anlattıkları da tamamen doğruydu. Devleti resmen idare edenler, devletin kurumlarını ve imkanlarını seferber ederek sinyal kesicileri bölgede dolaştırdılar, çalıştırdılar. Bu kadar aleni şekilde ihanetler ettiler, katliam sergilediler.

O sıralarda enkazların altında yüz binlerce insan vardı. Bunların en az on binlercesi hayattaydı, çoğunun yanlarında telefonları vardı. Telefonları bozulmamıştı, şarjları bitmemişti ve herkesle irtibat kurmaya çabalıyorlardı. En çok da bunun yaşanmasını istemediler. Bu irtibatı kesmek ve enkaz altında sağ kalanları da öldürmek istediler.

Yine Mason Adnan Oktarcılardan tutun da HDP/PKK’lilere, sözde mültecilerden tutun da yurt içinden ve dışından hemen gelecek, hemen seferber edilecek sözde kurtarma ve yardım ekiplerine kadar herkes bilgilendirilmiş vaziyette… Yine İHH’nın, Beşir’in, Kızılay’ın, Ahbap’ın üst isimlerinin de bilgileri ve hazırlıkları var.

Fitne başı yine İsrail ile İngiltere… Bu gibi saldırılarda ABD’yi, NATO’yu, Rusya’yı hatta Çin’i ve sözde Arapları hep İsrail ile İngiltere sevk ve idare ediyor. Hain Ankara hükumeti de MİT de Genelkurmay kademesi de sözde muhalif partilerin ve liderlerin tamamı da onlara çalışıyor.

Bu saldırılar çoktan yapılacaktı. Aslında Maraş merkezli ilk suni depremden sonra şu ana kadar her şey bambaşka akacaktı, yaşanacaktı. Planları çok büyük oranda bozuldu. Son haftalarda bu saldırıların devamını yapacaklardı ama hem ifşa oluyorlar, hem karşı müdahalelerle karşılaşıyorlar ve bocalıyorlar.

Söz konusu hattan da Türkiye’ye ağır darbe vurduklarından hemen sonra Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi de işgal etmeyi, kısacık sürede Türkiye’den ayırıp almayı çoktan planladılar. ABD Genelkurmay başkanının, işgal altındaki Suriye’de, PKK/YPG teröristlerinin ayağına gitmesinden tutun, son haftalarda onlarca ülkenin çok sayıda resmi görüşmesine kadar… Köşeye sıkışmış haldeki İngiltere Boşbakanı Rishi Sunak’ın “Dünya düzenine meydan okunuyor. Tetikte olmalıyız” açıklamasından, Irak’ta düşen helikoptere kadar ve Ermeni kökenli Rusyalı vekilin “Türkiye çok zayıf düştü, İstanbul’u alalım” açıklamasına kadar, yüzlerce gelişme bu planlarla bağlantılı…

Dediğim gibi, melhame-i kübra artık somutlaşıyor, açıkça yaşanıyor.

Öyle ise herkes aklını başına alsın, çünkü başka Türkiye yok… İstanbul, planları bozmaktan, tebdil etmekten, tehir etmekten yoruldu, sıkıldı.

Tekrar ediyorum. İyice ifşa oldukları için planlarını değiştirmek ya da iptal etmek zorunda kalmazlarsa…

Öncelikle kırmızı işaretli hatları kıracaklar. Gölcük-Düzce arasını merkez ve başlangıç noktası yapacaklar.

Sonra sarı işaretli kısmı belli aralıklar ve çok beklemeden peş peşe kıracaklar. Bunda da Gölcük-Düzce arasını merkez ve başlangıç noktası yapacaklar.

Öncelikli olarak bu bölgelerde, tarihe geçecek seviyede aşırı yağışlar, seller, toprak kaymaları ve şiddetli patlamalar yapmaktan da çekinmeyecekler.

Suni deprem saldırılarının arından da aşırı yağışlara, sellere, patlamalara sebep olacaklar.

Asıl hedefleri İstanbul ve İstanbul’u elektromanyetik şok saldırıları ile doğrudan vuramıyorlar. İstanbul’un buna karşı koruması var. Bu nedenle İstanbul’un yakın çevresini kırmak istiyorlar. Yakın çevresinden başlayacak depremlerin, şiddeti düşmeden İstanbul’un içlerine uzanmasını istiyorlar. Bu nedenle de yıllardır anlattığım o yer altı gazları ve onları tetikleyecek bomba tertibatı planını önde tutuyorlar. Yıllardır bunu Marmara bölgesinde istedikleri gibi yapamadıkları için gidip Maraş merkezli bölde bu teknikleri kullandılar.

Yazdıklarımı unutmayın, Maraş merkezli depremde sadece yer altının farklı noktalarındaki devasa gaz birikintileri patladılmadı, sadece yer altı su kaynakları ile oynanmadıi, sadece elektromanyetik şok darbeleri atılmadı, eş zamanlı olarak yer çekimi bile gücünü bir süreliğine kaybetti.

Trakya bölgesine kaçanlar da yanlış yapıyorlar. Hedef İstanbul’un çevresini çok şiddetli şekilde kırarak İstanbul’u yerle bir etmek olduğuna göre… Sadece Gölcük-Düzce kısmını değil, Trakya’daki pek çok yeri de kırmak isteyecekler. “Burada fay yok” diye boşuna zaman harcamayın. Bu tür saldırıların mümkün olması için faylara gerek yok. Zaten hepinizi kandırıyorlar. Bu depremler, yüzeye çok çok yakın depremler. Derinlerdeki faylar, iddia edildikleri kadar yerlerinden oynamadılar, oynamıyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İzin vermeyeceğiz


Depremde yetim kalmış çocukların “evlatlık” görüntüsü ile satılmasına, ortadan kaybolmasına izin vermeyeceğiz.

Depremden sağ kurtulduğu halde sonra ortadan kaybolmuş çocukların ve yetişkinlerin peşine düşeceğiz. Yol hangi ülkeye, hangi gizli servise, hangi mafyaya gidiyorsa, oraya kadar gideceğiz. Bu sebeple o ülkelerle harplar yapacağız. Bire bin kırıp geçeceğiz. Bu, çok kısa süre sonra başlayacak.

Tanımıyoruz, itaat da etmiyoruz hatta rest çekiyoruz

Sözde Türkiye Barolar Birliği,

“Türk Medeni Kanunu’nun 129. maddesi uyarınca evlat edinen ile evlatlık ve onun çocukları arasında evlenme yasaktır.” demiş…

İşte o Türk medeni kanunu değil, İngiltere dayatması ve oradan buradan toplama çağdışı bir kanun… O kanun da hükümsüz, çünkü yabancı ülkelerin dayatması ile ve içimizdeki İsrail ile içimizdeki Ermenistan’ın hain kadroları üzerinden alındı ve uygulamaya konuldu. Bu sözde kanunun bu şekilde yürürlüğe konduğuna dair türlü türlü somut deliller de bulunuyor.

Evlatlık edinen ile evlatlık arasında kan ve süt bağı yoksa, aralarında evliliğe bir mani de yoktur. Evlatlık, gerçek evlat gibi değildir. Manevi kardeşlik, manevi annelik, manevi babalık, manevi evlatlık, hakiki bir kan ve süt bağı değildir. Bütün gerçek müslümanlar bunu bilmeli, evlatlk almanın ve bakmanın şartlarını bilmeli ve ona göre almalı ya da almamalıdır. Bana sorulursa, almalılardır. O çocukların, masonların, satanistlerin, kriptoların, mafyaların, İngiltere’nin, İsrail’in, ABD’nin karışamadığı gerçek devlet yurtlarında büyütülmesi sağlanmalıdır. Evlatlık verme görüntüsü ile çocukların satılmasına, ticaretinin yapılmasına hele yurt dışına çıkartılmalarına asla izin verilmemeli.

Sözde Türk barolar birliğini de sözde Türk kanunlarını da mevcut rejimi de guguk sistemini de bunları hala dayatmaya çabalayan İngiliz maşası kripto kimliklileri de tanımıyoruz, saymıyoruz. Sıfatları, makamları ne olursa olsun, itaat da etmiyoruz.

Bundan sonra gerçek Türkler/Müslümanlar gibi yaşayacağız ve namusu, ahlakı, maneviyatı, toplumu çürüten, bu günkü acılara, felaketlere sebep olan dayatmalarına uymayacağız.

O sözde medeni kanun maddelerinin, batılı ülkeleri/toplumları ne hallere getirdiği de dünyanın gözleri önünde…

Hala damarımıza basmaya çalışan, hala İngiltere’ye, ABD’ye ve İsrail’e çalışan birkaç kripto kimlikli hain, kısacıktan kısa süre sonra, üzerlerinde sadece donları, gözleri de bağlanmış şekilde, bir yandan soğuktan ve bir yandan korkudan titrer halde, gerçek Türklere hesap verecekler.

Çoğu için bir kurşun bile heba edilmeyecek.

Bu ülkede Meral Akşener bile, Ümit Özdağ bile bebek ve çocuk ve yetişkin insan kaçakçısı…

Bunlar çıkıp medeni kanun, laiklik, Atatürk, çağdaşlık dedikçe, verilmesi gereken tek meşru karşılık bir kurşun olmalı. Sözün bittiği çoktan geçilmiş, üstüne bir asır geçmiş.

Sorun, bu gibilerin bile hala sahada rahatça gezebiliyor, konuşabiliyor, nutuk atabiliyor olması. Tabip birlikleri, avukat birlikleri bile terör, kara para yuvası bu memlekette… Yozlaşmayı nirvanaya ulaştıran kadrolar, bize medeniyet, hukuk, tıp öğretmeye kalkıyorlar. Hatta dayatmaya kalkıyorlar.

Doladılar ağızlarına İngiltere’den dayatma demokrasi, cumhuriyet kelimelerini, şu devleti ve milleti ne hallere getirdiler. O kadar yozlaşmanın, çürümenin, sapıklaşmanın neticesi olarak kocaman helaklar yaşanıyor ama onlar hala hala ifsad etmenin, hala kara ve kanlı para işleri, vurgunları yapmanın peşindeler. Hala devlet erkini ellerinde tutmanın, sistemi kara para entegreli halde tutmanın telaşındalar.

Hiçbiri Türk ve Müslüman olmadığı halde, hiçbiri insan kalmamış olmadığı halde, bir de karşımızda insan, müslüman, Türk rolü oynayarak üste çıkmaya çabalıyorlar.

İyice gerdi bu kara, bu kanlı, bu kahpece, bu haince, bu vahşi oyunlar bu milleti…

Yeterrr! Bu müslümanlığa geri dönecek. Hakiki müslümanlığa dönecek. Kriptoların, kara paracıların, şu bu ülkelerin piyonlarının istediği sözde İslam’a değil, gerçek İslam’a dönecek. Ve böylelikle kurtulacak.

Buna mani olmak için organize faaliyet gösteren iç hainler de enkazların altında kalmaya mahkumlar.

İşte meydan…

Sözde hür bir milletiz, devlet kurumlarımız bebek, çocuk, organ, yardım paraları kaçırmasın diye çırpınıyoruz. Haluk Levet gibi defalarca suçüstü olmuş bir hırsıza, nitelikli dolandırıcıya, evrakta sahteciye, yalancıya bırakıldı yardımlaşma işleri…

Haftalardır milletten tabandan tavana doğru tepkisini gösteriyor da o pislik bile hala oyunda tutuluyor. Hür bir memlekette bu olabilir mi?

Gerçek Türklere ahlak, din, medeniyet dayatmaya kalkanlar, Haluk gibi şarlatanlara iki kelam etsinler önce… Kendi aralarında mum söndülere, mayasız bayramlarına, kuzu bayramlarına isyan etsinler önce…

Bu ülkede devlet yetimhanelerindeki çocukların binlercesinin kurum üzerinden fuhşa, uyuşturucu işlerine, hırsızlık işlerine yönlendirildiği ve bu işin başını da Suçişleri bakanlığının çekti çıktı kaç kere gözler önüne, ona isyan etsinler önce…

O Ümit Özdağ aynı zamanda sübyancı bir sapık. Onun ne olduğunu sahada bilmeyen yok. onun Adnan Oktarcılardan zerre farkı yok. Avukat kadını sözde partisine, aslında çetesine resmen dahil etti, ifşa ettim, ne oldu? Güya herkese restler çekiyor, ben kaç kere restler çektim, nerede? Gık diyebiliyor mu? Eee nerede adalet sistemi? Bu millet neden bunları çekmek, taşımak zorunda? Bu nasıl hür devlet ve milletse, hala o pislik bile meydanda rahatça gezebiliyor, konuşabiliyor. Bir de devlet, din, ahlak, namus işlerine karışabiliyor.

AKPKK’nin ilk Suçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da sübyancı… Gizli Ermeni. Vatan haini. Kara paracı. Devletin yetimhanelerinde dönen türlü pis işlerin başında olanlardan…

Amerikan istihbarat belgelerinde bile sübyancı olduğu kaydı düşülmüş ve basına sızdı. O belgelerin hepsi gerçek ve kimse yalanlayamadı. Obama bile o belgelerin gerçek olduğunu açıkça kabul etmek zorunda kaldı. Kim soruşturma yaptı? Kim yargılama yaptı?

Kim gereğini yaptı?

Şu anda dinimizin açık emrine rağmen bizi sapık kendilerini medeni göstermek isteyenlerin hepsi bu hallerde kişiler. Hiçbiri Türk de Müslüman da değiller. Sunucusu, moderatör takımına kadar aynı şeytanlık seviyesinde kişiler.

Maksatları, sahipsiz çocukların İslami ve dolayasıyla hakiki bir koruma altına alınmasına mani olmak.

Evlatlık almak caiz ama evlatlık ile kan ve süt bağı yoksa, onu mahrem kişi değildir. Bu hukuka uyulacak ve hiçbir su-i istimale meydan verilmeyecek. Herkes evlatlık hukukunu bilerek ve uyarak yaşayacak.

Şu andan itibaren İngiliz dayatması rejim de kanunlar da hükumet de yardakçıları da Türk milletinin ayaklarının altındadır.

Herkes kararını ona göre alsın, karşımızda adımını ona göre atsın.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Sinan Ateş cinayetinin arka planı

“Böyle olmasını istemedim. Bu haksızlık, Sinan’ı (Ateş’i) vurdular.”

“O yaptı, yapma dedim, yalvardım. Bahçeli’nin belgelerini yayınlayacaktı.”

“Onu sistem öldürdü. Bahçeli ve Tayyip bir oldular. Allah belasını versin hepsinin…”

“Söyledim ona, bu belgeler sende diye kimseye deme dedim. Öğrenmişler…”

“O karısı, karısı yaptı. Şeytan…”

(Sözde siyasi partilerden birinde, genel başkan baş danışmanı olan bir kişinin konuşmasından bir kısım bu…)


Meral Akşener hatta Mustafa Destici bile Sinan Ateş cinayetinin içinde…

Sağ siyasi partiler diye bilinen partilerin neredeyse tamamı bu cinayetin bir şekilde içinde… Karışmayanı bile biliyordu ve tasvip ediyordu.

Meral Akşener de Sinan Ateş’in yaşamasını istemiyordu. Kendisine ayak bağı olacağını düşünüyordu. Ayrıca kendisini ifşa edeceğinden endişe ediyordu. Sinan Ateş’te, sağ eğilimli tabanı kendisine çekme potansiyeli gördüğü için de ölmesini istiyordu. Mafya Anası Meral Akşener, her türlü kara para işleri bir anda ifşa olacak diye de korkuyordu.

Sinan Ateş, ömrünün son 13-14 ayı içinde çok sayıda delil elde etti ve biriktirdi.

Sinan Ateş’i karısı ve ayrıca Sedat Peker ispiyonladı.

Sinan Ateş’in mücadelesi, Tuğrul Türkeş’i de büyük tehlikeye düşürüyordu. Sinan’ı satanlar, Tuğrul’a da haber uçurdular.

Tuğrul, ben onu şamarlayıp siyasi sahadan devirdikten sonra da hiç rahat durmadı. Malum ülkelerin sözde büyükelçilerinden talimatlar alarak sahaya yayma ve sahayı yönlendirme işini bırakmadı. Zaten piyon Tayyip’in koluna girerek, o haini devletin başına hukuksuzca taşıyanlardan biri de Tuğrul… Tuğrul bunu CIA ve MOSSAD için yaptı. Bu hususta Cüneyt Zapsu’dan çok geri kalmadı.

Yıllar önce de ifşa etmiştim ki Tuğrul Türkeş’in Devlet Bohçalı ile kavgası da bir danışıklı dövüştü. Sinan Ateş’in nelerle meşgul olduğuna emin olan Tuğrul, süreç boyunca çok şeyler yaptı.

Devlet Bohçalı ile de görüştü. Sorunu israil’e de bildirdiler.

Sinan Ateş’in karısı, ailesinden gelen derin bağlantıları olan bir kişi. Kara para işlerinin, ihanet işlerinin içinde olan bir kişi. Kadının soyunun bir yanı gizli Ermeni, diğer yanı gizli Yahudi… Tıpkı Türkeş ailesi gibi…

Sinan Ateş, bataklıkta yetişmiş bir kişi…

MHP ve ülkü ocakları içinde yükseldikçe üst üste şoklar yaşadı. Hep insan kalan bir yanı oldu ve bazı işlerde geri durdu.

Bu hali onu hep baskı altında tuttu. Dışlandı, uzaklaştırıldı.

Teşkilatta gördüğü ciddi sorunları Bohçalı’ya anlatıyor, düzeltilmesini istiyordu. Düzeltilmeyince tekrar da anlatıyordu. Bohçalı artık o konuşunca dinlemiyordu bile… Bohçalı Sinan’dan tiksinir olmuştu.

Sinan da Bohçalı’nın gerçek yüzünü iyice gördükçe ondan tiksinir olmuştu. Bohçalı’nın teşkilattaki yakışıklı gençlere kanca takan bir ibne olduğunu da öğrenince büyük sarsılmıştı.

Sinan, teşkilatın üst isimleri arasında çocuk pornografisinin çok çok yaygın olmasını da hiçbir zaman kabullenmedi ve bundan çok tiksindi.

Sinan, ülkü ocaklarının da içinde bulunduğu çetelerin… Bebek, çocuk, genç kız ve kadın kaçırdığını gördükçe bunları tasvip etmedi, vicdani sıkıntıları hep yaşadı.

Acil organa ihtiyaç olunca, sözde mültecilerin haricinde, hastahanede ameliyat olacak kişilerin kasten öldürülmesine ve o sırada bazı iç organlarının alınmasına da tahammül etmek istemedi.

Para karşılığında böbrek bağışçısı olan gönüllülerin de ameliyat masasında kasten öldürülmesine vicdanı izin vermedi.

Mültecilerin çocuklarının ve kızlarının kaçırılarak Adana İncirlikten kalkan uçaklarla ve bir yanda da organlarla, İsrail’e gönderilmesini içine sindirmedi.

Sinan, yıllardır Akademi Dergisini, yayınlarımı takip ediyordu ve çok tesirleniyordu. Bu yayınlarla ve bu mücadeleyle de güç ve yön buluyordu.

Tuğrul Türkeş’in İngiltere ile de doğrudan bağlantıları var.

Tuğrul’un Çin ve Kore’nin güneyi ile de bağlantıları sağlam. Lakin en kuvvetli bağlantıları batıdakilerle… Kore’nin güneyi de zaten cehennemi hale gelmiş bir yer. Orada insanlığı bile çoktan öldürdüler. Her şeytanlık orada…

Tuğrul’un soyunun bir yanı da Çingene… Kendini daha çok Yahudi sayıyor, görüyor.

Tuğrul, Doğu Perinçek ile de sıkı paslaşıyor, her türlü kara para, vahşet, terör, ihanet işlerinde… Pek çok yönden Perinçek’in iplerini elinde tutuyor.

Sinan Ateş cinayeti sonrasında Doğu’nun paniklemesinin bir sebebi de bu bağlantıları…

Bu kadar pis iş yapılırsa, orada Adnan Oktar’ın ve çetesinin bulunmama ihtimali yok. Bütün bu pisliklerde Adnan Oktar ve çetesi de var. Tuğrul da Adnan’la ve Adnancılarla sıkı paslaşıyor.

Sinan, Bohçalı’yı harcayınca, aynı zamanda Tayyip’i de harcamış olacağına inanıyordu. Ülkü ocaklarını toparlayabileceğine, kısa sürede büyük bir siyasi yükselme imkanı bulunabileceğine, ülkenin gidişatının değiştirilebileceğine inanıyordu. Sinan Ateş cinayetinde Tayyip de var.

Sinan Ateş cinayetinde de Bohçalı, Soysuz’u kullandı. Bu cinayette ilk kademede görünen organizatörlerden biri de Soysuz… Lakin Devlet Bohçalı, Semih Yalçın, Şenkal Atasagun, Tayyip ve daha onlarca kişi bu cinayet suçunun içinde… Onlardan yol İngiltere’ye, ABD’ye, İsrail’e de uzuyor. Sinan Ateş cinayetinin, milletler arası yargılama gerektiren kısımları da var.

Sinan Ateş, “İçinde bulunduğum davadaki tezatlar, sorunlar, kafamı hep kurcaladı. Hayatımı hep zorlaştırdı. Önceleri ihtilaf halinde olsam da takip ettikçe mfs’nin yayınları bana hep doğruları gösterdi.” diyordu.

“Mfs’nin bazı yayınlarını okudukça şüphelere düştüm. Sonra sorguladıkça ve araştırdıkça doğruları öğrendim.” diyordu.

Sinan, bedeli her ne olursa olsun, planladığı hamlesini yapacaktı. İtirafçı olarak yargılanmayı da göze alıyordu.

Sinan “Her yerde, Ülkücü hareketin bilmediği ve Bahçeli’nin emrinde olan torbacılar var.” diyordu.

İran’dan, Irak’tan, Suriye’den gelen sevkiyatların Ülkücü hareket üzerinden yapıldığını anlatıyordu. Her türlü uyuşturucu ve silah, ayrıca insan ve organ kaçakçılığı yapıldığını anlatıyordu.

Sinan ile eşi, emirle evlendirilmiş kişiler/di. Sinan’ın, bu hayatta eşini seçme hakkı bile olmadı.

Buğra Kavuncu da Tuğrul Türkeş ile paslaşanlardan…

Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında, öncelikli olarak Buğra Kavuncu ifadeye alınsa, ciddi bir sorgulama yapılsa, peşi iplik söküğü gibi yine çözülür. Sürecin devamında Türkiye’de hiç siyasi parti, siyasi lider kalmaz. Bunların hepsinin üst isimleri de toplanıp alınır. Mevcut İngiliz dayatması rejim de yıkılır.

Her pisliği, her ihaneti bir arada yapıyorlar. Ekranlarda birbirleriyle atışıyorlar. Sürekli danışıklı dövüşüyorlar.

Buğra Kavuncu, Çin mafyalarındaki pislikler kadar acımasız ve şeytanlaşmış bir pislik…

Karışmadığı pis iş yok. Organ işlerinin de içinde… Nerede bir pis iş varsa hemen gidip bulan, dahil olan, pislikten ve kandan beslenen bir şeytan.

Dağda PKK teröristlerinin arasında da bulunduğu ve çok sayıda mehmetçiğimizi şehit ettiği de konuşuluyor sahada…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Aç tavuk kendini darı ambarında zan edermiş


Adnan Oktar’ın en sadık ve en hakiki müritlerinden biri olan, Kediciklerden istifade etme hususunda rekorlar üstüne rekorlar kıran, gencecik yaşında bile cinsi sapıklar gibi yüzü gözü solan ve şekli de kayan Fatih Erbakan’a bakın siz…

“Genel merkezimizin aralık ayının başında Türkiye genelinde yaptırdığı ankette oylarımız yüzde 8 çıktı. Bu anket, baraj problemimizin olmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor”

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi