Youtube bunu hep yapıyor

“Borna Seyyahe” isimli Youtube kanalı üzerinden İran’ı bütün dünyaya, en çok da Türk izleyicilere en şeffaf ve samimi şekilde anlatan ve hususiyle işgal altındaki güney Azerbaycan ile Türkiye arasında -kendisi farkında olmasa da- kalbi ve siyasi köprüler kuran Berna hanımın kanalı hacklenmedi.

Hala kendisi de neler döndüğünden habersiz. Biz, bir süredir Berna hanımın son derece başarılı, kaliteli ve beğenilen Youtube kanalını yakinen takip ediyor, kanalın bir seviyede sansürlendiğini biliyor ve uzun ömürlü olmayacağına kesin gözüyle bakıyorduk.

Beklediğimiz gibi oldu ve Youtube’un gerçek sahibi olan CIA, kanal hacklenmiş numarasını Berna hanıma da oynadı. Şu saatten sonra yeni kanalı da hak ettiği yere ulaşamaz, yürüyüp gidemez, emekleri zayi olur. Zira hep anlattığım gibi, Youtube denilen yahudi/satanist/mason mekanında, gerçek Türklere ve gerçek müslümanlara sansür hiç bitmez.

Türklerin ve Müslümanların kanalları hep yerlerinde sayarlar, hep sinsice ve gizlice sansürlenirler ve kanal sahipleri bezdirilirler. Ne olduğunu anlayamadan hayal kırıklığına uğrar ve pes ederler. Abonelerinin ve izlenme sayılarının hak ettiği şekilde yükselmesine izin verilmeyen “Borna Seyyahe” gibi böyle bazı kanallar ise sadece sansürlenerek bırakılmazlar. Hiçbir kural ihlali yapmasalar da ve yürüyüp gidemeseler de türlü oyunlarla kanalları yok edilir. Sansürlü hallerinin bile Youtube’da kalmasına izin verilmez.

Bu güne kadar bize uygulanan hukuksuzlukları, sansürü, skandalları en somut delilleriyle hep paylaştık. İnsanlık düşmanlarını, Türk ve İslam düşmanlarını, ahlak ve namus düşmanlarını korumak için çırpınan Youtube’un açıkça suç üstü olduğu anlar çok oldu. Aydın Doğan’ı ve onu oynatan Koç ailesini köşeye sıkıştırdığımız zamanlarda, hiçbir kural ihlali bulunmayan kendi kanalımıza yönetici girişi yapmaya Youtube haftalarca mani olmuştu. Üstelik, sanki teknik bir arıza varmış görüntüsü arz ediyordu. Youtube yetkilileriyle iletişim kursak, cevap bile verilmiyordu. Başka bir Youtube kullanıcısı gibi davranıp, başka bir sorun varmış gibi yapınca hemen/hızlıca ve sürekli olarak cevap alabiliyor, mesajlaşmanın devamında konuyu Akademi Dergisi kanalına getirince ve “Neler dönüyor?” deyince yine cevap alamaz oluyorduk. Youtube sessizliğe gömülüyordu.

Berna hanımın yaşadıklarını yıllardır yaşayan çok kişiler var. Artık bu gerçeği herkes kendi arasında değerlendirmeli ve gerçek sahibi CIA olan Youtube’a, Facebook’a, Instagram’a, WhatsApp’a, Google’a, Twitter’a karşı gereken tavır sergilenmeli.

Evet, bir de her gün defalarca insan haklarından, fikir, vicdan ve ifade hürriyetinden bahseden çok sayıda kişiler var ya Türkiyede ve Avrupada, onlara da hala neden sustukları bir sorulmalı. Haksızlığa uğrayanlar Türkiye’deki bir gizli ermeni ya da gizli yahudi olduğunda basın ve medya gücüyle ortalığı ayağa kaldıran o binlerce sahte Türk’e artık sorulmalı: Maskeniz düşmedi mi, ne kadar daha bu oyunu oynayabileceğinizi düşünüyorsunuz?

Az daha unutuyordum, yazının son kısmında aklıma geldi. Youtube öyle bir insanlık düşmanı ve satanist çark ki, orada yayıncılık yapmayı deneyen herkesin profili oluşturuluyor. Dijital alemdeki ayak izleri izleniyor, kişiliği, tercihleri, siyasi görüşleri, neyi nasıl yorumladığı, neleri beğendiği, neleri beğenmediği, özel yazışmalarda kimlerle neler yazıştığı, her şey bir araya getiriliyor. Yetmiyor, bir de metafizikçiler kullanılıyor ve kanal sahipleri bu elemelerden geçiriliyor. Bu elemelerde takılan gerçek Türkler ve Müslümanlar ya da başka başka ülkelerdeki iyi niyetli, dürüst gayr-i müslim insanlar, bir de metafizik saldırıların hedefi oluyorlar. Tuhaf haller yaşamaya başlıyorlar. Psikolojileri bozuluyor. Kendilerine ve etraflarına zarar vermeye başlıyorlar. Bazıları ise bu metafizik saldırılarda can veriyorlar.

Bunu sadece Youtube mu yapıyor

“FETÖ terör örgütü de PKK ne? PKK ile iltisaklı on binden fazla öğretmeni neden meslekten men etmediniz, yargılayıp cezalandırmadınız?” demiştik ya yıllar önce… Sahi, ne oldu onlara?

Hep gizli Ermeniler, gizli Yahudiler, gizli Rumlar, gizli Yezidiler diye ayrıcalıklı muamele mi gördüler?

Henüz FETÖ denilmediği zamanlarda ve iktidarın bile baş üstünde tuttuğu zamanlarda onlara yurt için arsasını vermiş 90 yaşında ihtiyar dede acımasızca alınıp ceza evine kondu da PKK’li sözde öğretmenlere ne oldu?

10 Kasımda okuduğu şiirle açıkça dinimize saldıran sözde öğretmen de kısa sürede vazifesine iade edilmiş. Neden? Türk ve İslam düşmanı olduğu için mi? Kripto olduğu için mi?

Bir insan, dinimize, peygamberimize, örfümüze, kültürümüze, tarihimize bundan daha açık şekilde nasıl küfredebilir, hakaret edebilir? Bunca açık hakaretten sonra en az iki ceza maddesi kapsamında ayrı ayrı hapis cezaları alacağı kesinken, nasıl olur da almaz ve kısacık sürede bir de vazifesine iade edilir?

Kimin hukuku bu, kimin sistemi? Daha ne kadar damara basılacak? Bu millet daha ne kadar zorlanacak? Biz de çıkıp herkesin değerlerine küfür ederek mi öfkemizi bastıralım? Biz de halkı kin ve nefrete mi sürükleyelim? Ne bekleniyor, mahkemelerin tamamen hiç sayılması ve herkesin kendi adaletini dağıtmaya başlaması mı?

Tahammül edilebilir şey midir, devletin resmi kurumunda, bir okulda, öğretmen sıfatlı bir kriptonun peygamberimize bile açıkça küfür etmesi? Şimdi biri dayanamayıp sıksa şu omurgasız haine, ne olacak? Suçlu mu sayılacak? O ana kadar vazifesini yapmayan mahkemeler, o anda mı devreye girecek?

Mehmet Fahri Sertkaya

Bir Yorum Yazın