Hazır mı bayraklar?


Asıl bayramı ve kutlamayı biz yapacağız.
Onların hiçbirinin Cuması yok.

Dün, 28 Ekim’de arka planda yaşanan tarihi hadiseler ve denge değişmeleri, bu gün kendini az da olsa gösterdi.

Önümüzdeki günlerde daha da gösterecek.

Ankebut Ağında olan herkes kaybedecek.

Sadece ama sadece İstanbul ve gerçek müttefikleri kazanacak.

Aslında Londra’nın kalbi durdu. Suni teneffüs yapmak ve hayata döndürmek için çok masraf yaptılar, çok çabaladılar. Şu anda nefes alıp veriyor ama kendine bile hayrı yok.

Hep yazmıştım, tekrar yazıyorum. Kontrolü iyice kaybediyorken dünya genelinde internet sorunları yaşanmasını ve peş peşe büyük suni afetler yaşanmasını sağlayabilirler. Lakin sonuç yine de değişmez.

Küresel mali sistem, Londra merkezli masonların ve satanistlerin mali sistemi artık açıkça çökecek ve İstanbul merkezli küresel mali sisteme geçilecek.

Türkiye ya gerçek bir hukuk devleti olacak ya da yok olacak.
Yok olmasına ben izin vermeyeceğime göre, o halde kesinlikle Türkiye gerçek bir hukuk devleti olacak.

Gerçek yatırımcılar için “yatırım cenneti” olacak. Bir koyan bin alacak. TR’ye yatırım yapan hiç kimse bir haksızlığa uğrama endişesi taşımayacak.

Tayvan’ın iç dinamikleri, başlarındaki kara paracı Londra piyonlarını devirirlerse, Tayvan’ın Çin ana karası denilen toprakların da idarecisi ve sahibi olmasını sağlayacağım.

Bu sayede, Londra piyonu olan ve batılı unsurlarla danışıklı dövüşen Çin ortadan kalkmış ve Çin halkına faydalı olan hür bir Çin doğmuş olur. Bu da dünya barışına ve huzuruna vesile olur ve beni rahasız etmez.

Rusya’nın resmi idarecilerinin, TR ile işlerinin çok iyi seviyede olduğuna dair iddiaları gerçek değil. Rusya, TR’de gün gün boğuluyor. Hem siyasi hem mali dengelerde hızla geriye düşüyor ve zorlanıyor. Hem de kara para işleri iyice zorlanıyor, daralıyor ve bu da Rusya’yı çok zorluyor.

Başında Londra piyonu kara paracı Çingenelerin bulunduğu Rusya ile, TR yakın da dost da müttefik de olmayacak.

Bu kadar sarsıcı gerçeği, batağı, zararı, krizi, sorunu, samimiyetsiz üç beş açıklama ile gizleme ve tersine gösterme çabalarını çok çirkin buluyorum.

Son günlerde Akkuyu NGS bile Rusların ellerinde patladı. Ona dair ümitleri de son darbeleri aldı. Hala oraya yapılan her türlü masraf, çöpe atılıyor.

Rusya, İstanbul merkezli TR’nin karşı duruşu sayesinde orta doğuda da Afrika’da da rezil oldu, ezildi. Estirmek istediği rüzgarlar aniden ve büyük oranda söndü, dindi.

Kendisine bu kadar zararı veren, vermeye devam eden TR ile Rusya’nın arası iyi falan değil. Çünkü TR, Ankara çetesinin kontrolünde değil.

Ankara çetesi ile Rusya’nın arasının iyi olduğu iddia edilebilir ama o da doğru değil. Ankara çetesi de Rusya’ya aslında dost ve müttefik değil.

Rusya ile TR’nin arası gerçekten iyi olsaydı, Tahıl Koridoru dedikleri şey hala işliyor olurdu. Ankara çetesinin bütün gayretlerine, küstahlıklarına, piyonluklarına, ihanetlerine, yalanlarına, aldatmalarına rağmen bile Tahıl Koridoru işlemiyor. Türkiye gaz ve enerji merkezi de olmuyor. TR şunun bunun koridoru, köprüsü, maşası da olmuyor. Çünkü Rusya, TR ile eskisi gibi iş yapamıyor, yapamayacak. Gün gün daha da bu ilişkiler bozuluyor ve bozulacak. Rusya parçalanacak ve bu sonu Rus halkı ve iç dinamikleri kendileri seçti.

Görüldüğü üzere, büyük restleşmelerde İstanbul kazanınca, dünyanın her yerinde Tahıl Koridorunu unutturdular. Gündeme getirmek, hatırlatmak bile istemiyorlar. O zamanlarda başlayan bozgunları, İsrail’de son bozgun şeklinde yaşandı ve Ankebut Ağının İstanbul karşısındaki çaresizliği, güçsüzldüğü, bu defa en açık şekilde görüldü.

Şimdi geriye, küresel mali krizin en açık şekilde yaşanması kaldı.

Bir kez daha bütün tarafları uyarıyorum. Her biri Ankebut Ağı tarafından, masonlar ve satanistler tarafından yönetilen hükumetlerin ve büyük şirketlerin danışıklı dövüşlerine ve kameralara oynamalarına aldanmayın. Gerçekler her zaman İstanbul’dan duyulabilir.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Altınları sahteleri ile değiştirdiler

Dünyanın muhtelif yerlerinde hatta Almanya’da bile batak bankalar, bazı özel müşterilerini gezdiriyorlar ve “İşte bakın külçe külçe altınlar. Dedikodulara inanmayın” diyorlar. Oysa onlar hep sahte külçe altınlar.

Ankebut Ağı, altın haricinde pek çok başka değerli madenlerin yerine de sahtelerini koydurdu. Uzatmaları bu şekilde oynayabildi. Bu krizi bu güne kadar bu şekilde bastırabildi. Merkez bankalarındaki altınların bile çoğu gerçek değil. Bu, sadece TR’de böyle değil, onlarca önde gelen ülkede böyle.

Bankada çok yüksek meblağda parası olduğunu zan edenlerin çoğunun beş parası yok. Hatta parasını bankada tutmayarak elinde tutanların, mekanında muhafaza edenlerin paralarının da karşılığı yok. O paraların karşılığı olarak merkez bankalarında bulunması gereken gerçek altınlar artık yok. O paralar, karşılığı olmayan kağıt parçalarına döndüler ama masonlar piyasaları hala çeviriyor, döndürüyorlar türlü oyunlarla, hilelerle…

Çünkü bankaları battı, mali sistemleri battı, Ankebut Ağı battı ve bunu duyurmak, açıkça iflas yaşamak istemiyorlar. Zorladıkça zorluyorlar.

Ayrıca, dünya genelinde, hepsi masonlar tarafından yönetilen onlarca hükumetin, birbirleriyle organize şekilde bastığı karşılıksız paraların miktarını, toplam paraya oranını bilen var mı?

Kendileri batmamak için ve hükumetleri, çeteleri, mafyaları çökmesin ve faaliyetleri devam etsin diye, dünyanın mali sistemini kaosa sürüklediler. Çılgınca şeyler yaptılar ve yapıyorlar.

Burada yıllardır “Altın, altın, altın alın ve kendi mekanınızda saklayın” diye boşuna yazmadım.


Sahteleri ile değiştirilen gerçek altınların çoğu Vatikan’ın elinde mi?
Sistemi ayakta tutabilmek için Vatikan o gerçek altınları mı kullanıyor?

Vatikan’ın, dünyanın dört bir yanındaki bankalarda bulunan taşınabilir varlıklarını Vatikan’a fiziken taşıdığına dair haberler basında bile yer bulmuştu. Hiç haber de takip etmiyor musunuz?

Vatikan çıkıp “Çalmadık, zaten hepsi bizim kendi paramız, altınlarımız. Dünyanın sahibi biziz. Siz kimsiniz?” der mi?

“Bu kadar terör işleri, silah kaçakçılığı işleri, fuhuş işleri, uyuşturucu işleri, insan ve organ kaçakçılığı işleri yaptık, biliyorsunuz zaten, bu kadar kazanmamız normal. Bunlar çalıntı değil, bizim, sahibi zaten biziz” der mi?

Geçenlerde yazdım burada…
Paralar, altınlar Vatikan’da…
Baskın yapıp alalım mı?
Biz birlik olursak hangi devlet, hangi ordu koruyabilecek onları ve o sömürüp çaldıkları şeyleri?
Artık ne kadar kaldıysa geriye, basar alırız insanlık namına ve küresel mali krizi aşarız onlarla…


Türkiye merkez bankasına baskın yapılmalı, “Hani nerede gerçek altınlar?” denilmeli. Gösterilenlerin gerçek altınlar olduğu uzmanların titiz incelemeleri ile doğrulanmalı.

Sahte ise hemen “Gerçek altınlar nerede?” denilmeli. Soruştumalar, tutuklamalar, yargılamalar yapılmalı.

Emin değilim ama bence TR maliyesinden önce ABD maliyesi açıkça çökecek. Ya da uzun zamandır söylediğim gibi, önce TR maliyesi, hemen peşinden ABD mali sistemi çökecek.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Fırtınaları seviyorsanız Çin’e gidin

Çok şiddetli ve uzun süreli fırtınalar yaşanacak Çin’de ve geriye açıkça batmış şirketler ile açıkça batmış devlet sistemi kalacak.

Paranızı da götürün, mali fırtınalar yaşanıyorken, kısa sürede büyük kazanma riskleri deneyin. Hep beraber batın.

Hani ne diyorsunuz ona, krizleri fırsata çevirin. Çevirin de bir görelim.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Kutladınız mı cumhuriyeti?
Bitti mi şovunuz?


Haydi şimdi ayağa kaldırın TL’yi…
Ayağa kaldırın Borsa’yı ve maliyeyi…
Ayağa kaldırın batmış sayısız şirketi ve ayrıca özel bankaları…
Ayağa kaldırın o dibe vurmuş eğitme ve öğretme sistemini…
Ayağa kaldırın, maneviyatsızlıktan kuruttuğunuz o TSK’yi…
Ayağa kaldırın Türk sanatını, kültürünü, müziğini, edebiyatını…
Ayağa kaldırın kanalizasyon borusu misali olmuş ve daima pislik akan sözde Türk TV kanallarını…
Ayağa kaldırın üniversiteleri, akademi çevrelerini…
Ayağa kaldırın toplumun çoktan dibe vurmuş olan ruh ve beden sağlığını…
Ayağa kaldırın tabiatın/çevrenin çökmüş haldeki dengesini…
Ayağa kaldırın hukukun neredeyse yok olduğu sözde hukuk sistemini…
Ayağa kaldırın aile kurumunu…
Ayağa kaldırın namus telakkisini…
Ayağa kaldırın iyiliği, dürüstlüğü, samimiyeti, vatan ve insan sevgisini, alemin dengesini…
Yok edin bütün kötülükleri…
Rüşveti, peşkeşi, cinayeti, katliamı, terörü, hırsızlığı, arsızlığı, alkolizmi, cinsi sapıklığı, müstehcenliği yok edin…
Aile kurumunu ve toplumun huzuru ile mutluluğunu ve ayrıca ruh ile beden sağlığını yıkan her şeyi yok edin…
Yok edin mafyaları, terör örgütlerini, çeteleri, iltiması, torpili, ihalede fesatı, kamuyu/devleti her gün sağımlık inek misali sağan hırsızları…

Bunların, son on yıllarda bu hale geldiği palavrasını da bırakın. Bunlar 1920’lerde de 40’larda da 70’lerde de 90’larda da bu haldeydi ve cumhuriyetçiler, adıtürkçüler, demokratlar yani sizin gibi içi dışı başka Ebu Cehil karpuzları, dışı yemyeşil ve içi kıpkızıl kafirler, münafıklar, Türk ve İslam düşmanları iktidardaydı.

Bunları ayağa kaldıramıyor, bu sorunları çözemiyor musunuz? O halde kuru gürültü yapmayın ve bizi ayağa kaldırmayın. Alın o mason derneklerinizi de çekip gidip başka memleketlere, biraz da oraları kanına, iliğine kadar sömürün ve biraz da oralarda her şeyi kasten dibe vurdurun ve bunu yaparken tam aksini söyleyin, anlatın, savunun.

İblis yine alkışlasın hepinizi… Ademoğullarını dünyada da cehennemi bir hayatla yaşattığınız ve ahirette de yığınlar halinde cehenneme sevk ettiğiniz için…

Haydi, durmayın, kutlayın cumhuriyeti, Adıtürkçülüğü, demokrasiyi ve saymakla bitmez şu rezilliklerini…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Çoktan yıkıldılar


Türkiye’de cumhuriyet falan yok. Adıtürkçülük de yok. Demokrasi de yok. Çoktan yıktım bunları…

Bu gün birileri kendini kandırabilir, kameralara oynayabilir ama hiçbir manası ve onlar için hiçbir faydası yok. Olmayan şeyin kutlaması yapılmaz, yapana da itibar edilmez.

Ayinesi iştir kişinin, lafına bakılmaz. İstanbul’un icraatları ve tesir gücü meydanda, cumhuriyetçilerin icraatları ve tesir gücü nerede?

TR’de değil sadece, dünya genelinde cumhuriyetçi ve demokrat siyasetçiler bile gece gündüz Akademi Dergisi’nden besleniyorlar, tesirleniyorlar hala dönüşüyorlar, değişiyorlar.

Sadece TR’de değil, dünyanın pek çok yerinde aslında cumhuriyet ve demokrasi yıkılmış vaziyette. Yakında bu gerçek de açıkça ilan edilecek

TR’deki en sivri cumhuriyet savunucularına bile bakın, üzerlerindeki mfs tesirini görün. Düşüncelerinden, fikirlerinden yazı ve konuşma üslubuna kadar, hayata ve dünyaya bakışlarına kadar ne kadar büyük değişme yaşadıklarını görün. Buna rağmen hala usul gereği inat ettiklerini de görün ve TR’de cumhuriyet savunucularının kel aynak kuşları kadar az sayıda kaldıklarını da görün.

Adıtürk’ü koruma kanununu bile aslında çoktan yürürlükten kaldırdım. İş buralara kadar geldi. İcraata bakılıyorsa işte icraat… Lafa, şova bakılıyorsa, bu gün boyunca bol bol göreceksiniz onları cumhuriyet tantanası yapacak olanlarda…

Benden haber götürün Kral Charles’a, burada Adıtürkçülüğü, cumhuriyeti, demokrasiyi, masonluğu, kripto kimlikliliği yıktım, orada onun krallığını da yıkıp yok edeceğim.

50 seneden fazladır zihinlere kodlanmış Filistin davasını bile şu kadar kısa zamanda ve kolayca yıktım. Laf değil, işte icraat gözler önünde…

Ne kadar şok edici gelişmelere sebep oldum bu konuda bile… Şurada kalmış üç beş tane piyonuyla cumhuriyetçilik mi oynatabilecek o Çingene Kral Charles?

Komik, sadece komik…

Bu arada İlber Ortaylı’ya sordunuz mu, Kudüs gerçek Kudüs müymüş? Mescid-i Aksa gerçek Mescid-i Aksa mıymış?

Gerçek değilse, Yahudilerin Süleyman tapınağı kalıntıları ve ağlama duvarı dedikleri şeyler gerçek miymiş? Orada mıymış?

Ne zaman inecekler İblis’in kayığından ve ne zaman gerçek tarihi anlatacaklar?

Daha ne kadar utanmayacaklar ve sıkılmayacaklar ve gerçeklerden kaçacaklar? Buna rağmen daha ne kadar dürüst rolü oynayacaklar, Adıtürkçülük nutukları, çağdaşlık nutukları atacaklar?

Sahi, cumhuriyet aslında neler kazandırmış Türkiye’ye ve Türk milletine? Bu milleti ve devleti bu hale sadece sözde İslami iktidarlar mı getirdi?

45’te, 70’te 80’te çok mu iyi idik? Uçuşa mı geçmiştik? Bütün sorunları değilse bile çoğu sorunu çözmüş müydük?

Ne zaman anlatacaklar, sözde İslami iktidarların aslında/gerçekte İslami iktidarlar olmadığını? O sözde hükumetlerin bile Adıtürkçü gizli Ermeni ve Yahudilerle ve masonlarla dolu olduğunu?

Biz cumhuriyet, demokrasi, çağdaşlık, aydınlanma, Adıtürk, İnönü, Menderes, Özal, Tayyip tartışmalarını ne zaman yapacağız son kalan cumhuriyetçi ve adıtürkçü hainlerle?

Türleri yok olmadan ya da topluca toplanıp idam edilmeden, yapalım şunlarla artık şu tartışmaları…

O Sinan Meydanı kaç kere mindere çektim, neler neler yaşandı, ne safhalardan sonra bile kararlılıkla tartışmadan kaçtı.

Neden on beş senedir karşıma bile çıkamadılar ve hala çıkamıyorlar?

Yaklaşık on sene önce, yayınlarım ülke gündemine oturmuş da herkes duymuştu Adıtürk’ün Yahudi olduğunu, hocası Şemsi’nin aslında haham Şimon Zwi olduğunu…

İlber Ortaylı’ya da bir panel sonrasında sormuşlardı bu hususu ve “Adıtürk köylüydü, köylüden Yahudi olmaz” demişti. Başka hiçbir şey diyememiş ve meseleyi geçiştirmişti.

On senedir ya da daha fazla süredir üzerine tek bir söz dahi söylebildi mi?

“Adıtürk’ün Yahudi olduğunu iddia edenlerin yanılgıları” diye diye konuşabildi mi? Bu husustaki onca kesin delili çürütebildi mi? İlgili diğer kişiler bunu yapabildi mi? Şimdi yapabilirler mi?

Ve buna rağmen onlar çağdaş, medeni, aydın oluyor ve biz de gerici mi? Bu kadar ispatı gördükleri halde kabullenmiyorlarsa asıl yobaz onlar değil mi?

Yesinler böyle cumhuriyeti ve demokrasiyi… Bunun adı cumhuriyet de demokrasi de değil, düpedüz ihanet rejimi bu… Örtülü işgal rejimi bu… Sömürge yapma rejimi bu… Mason, Ermeni, Yahudi, kara paracı rejimi bu… Londra’nın dayattığı rejim bu…

Haydi şimdi kendiniz çalın, kendiniz oynayın. Zaten neredeyse tamamınız Çingene kodlarına sahip kişilersiniz. En iyi bildiğiniz şeyler çalmak, oynamak, içkiler içmek, zevk, sefa, yobazlık, inat, hırsızlık, arsızlık, kuru gürültü…

Ayrıca, oynayın da kaç kişi kalmışsınız sahada, iyice bir görelim, bilelim.

Dünyanın her yerinde cumhuriyetçiler birbirlerine “Mfs siyasette çıtayı o kadar yükseltti ki sizin konuşmalarınız, nutuklarınız, ne dediğiniz ve ne yazdığınız kimsenin umurunda bile değil.” diyorlar.

Gizli Ermeni, mason, satanist, cinsi sapık, vatan haini, küstah Celal Şengör, “Türkiye karanlıktan aydınlığa Atatürk’ün programına geri dönerek çıkar.” demiş.

TR, Adıtürk’ün programından ne zaman çıkmış, nasıl çıkmış? Sözde İslami iktidarlar sayesinde mi çıkmış?

Öyle diyorsa, çıksın karşıma, AKPKK ve diğer sözde İslami partilerin içindeki kendisi gibi Adıtürkçü, cumhuriyetçi, terör yanlısı, gizli Ermeni ve mason olan kişileri tek tek, isim isim tartışalım.

Bu güne kadar TR’ye akıl almaz zararlar vermiş, dolandırıcılıklar yapmış, devletin kurum ve kuruluşlarını batırmış, eğitme ve öğretmeyi kasten dibe vurdurmuş kişilerin neredeyse tamamının aslında Adıtürkçüler ve cumhuriyetçiler olduğunu canlı yayında tartışalım? Neden kaçıyorlar?

AKPKK’yi Adıtürkçüler, solcular, Ermeniler, masonlar, cumhuriyetçiler kurdu…

Celal ya da İlber ya da başka ilgili kişiler “Olur mu öyle şey?” diyebliyorlarsa, işte minder?

Füsun isimli bir kadınla tanışmıştım, sene 2003…

Yüksek tahsilliydi, yaşı da vardı epeyi ve soyismi ile mesleğini bilerek yazmıyorum. Gerektiğinde açıklarım.

Bizim cenahtan bir kişi değildi. Ters taraftan bir kişiydi. Ayak üstü bir yerde denk gelmiştik. Ben 22 yaşımdaydım, o 55 yaşında ya da daha üstündeydi. Birkaç tavrımdan ve konuşmamdan hemen dikkat kesildi, beni lafa çekti. Yanımızda bir erkek kişi daha vardı. Yaşananlara o da şahit olmuştu. Aslında normal iş ortamıydı, konu siyaset ya da tarih de değildi. Hikmet ya da felsefe de değildi. Din de değildi. Kadın öyle pişmiş, öyle görüp geçirmiş ki hemen anladı beni ve konulara çekti. Kısa süre de olsa siyasete dair konuşmuştuk. “Sizzz, ne okudunuz, kimsiniz, çok ilginç” deyip durdu. Susmadan iki sene bile anlatsam sıkılmaz, dinlerdi.

Sonunda da “Ben inanamıyorum. Üniversitede toplum polisleri vardı. Elleri copluydu. Biz solcu öğrencilerdik. Eylemler yapardık ve toplum polislerinden çok dayak yedik. Beraber defalarca dayak yediğimiz o solcu arkadaşlarım şimdi hep Ak Partideler. Bu nasıl olabilir” demişti. Sadece parti teşkilatında olduklarını değil, vekil ve bakan olduklarını kastetmişti…

Ben geçen o birkaç dakika içinde çoktan anlamıştım kadının da kripto kimlikli kişilerden olduğunu ama içindeki insanı öldürmediğini, vicdanını köreltmediğini, şeytanlaşmadığını… İlber Ortaylı, Celal Şengör, Sinan Meydan ve benzerleri gibi utanmaz, arlanmaz, küstah, palavracı, yobaz biri olmadığını…

Her pisliği masonlar, gizli Ermeniler, gizli Yahudiler ve Rumlar yapıyor. Londra’nın piyonları yapıyor. Yani aslında Adıtürkçü, cumhuriyetçi, demokrat olanlar yapıyor.

Müslüman rolü oynayarak yapıyorlar. Sürekli dinimizi alet ederek yapıyorlar. Sonra her leke biz müslümanların üzerine atılıyor.

Üstelik, sahada ne oynandığını bilen gizli Ermeni, Yahudi ve mason sözde aydınlar da suçu hala İslam’a, İslamcılara, sözde İslami iktidarlara atıyor. Adıtürk’ün yoluna geri döneceklermiş de kurtuluş olacakmış. Bu memleketin sahadaki İslamcısı bile aslında Adıtürkçü?

Var mı böyle kahpelik?

Oyun böyle bir oyun iken ve bunu 15 yıldır ben ifşa ediyor iken, sözde aydınların hangisi çıkıp da benimle bunları tartışabilir? Mindere gelebilir?

Daha birinci dakikada “O konulara geliriz ama sen gizli Ermeni misin? Mason musun?” diye soracağımı da biliyorlar. İnkar etseler ve yalanlasalar, neler anlatıp ispat edebileceğimi de biliyorlar.

Sonra ne imiş, yıkılmamışlar da cumhuriyetin 100. yılını kutluyorlarmış. Gülelim mi buna, acıyalım mı? Hakikaten trajikomik bir vaziyet var ortada…

Neyse… Yine boşa yazıyorum. Zaten hepsi her şeyi biliyor ve bile bile yalanlar anlatıyorlar. Kurtuluş diye hala felaketi, sömürge kalmayı tavsiye ediyorlar. Hala bu milleti Londra’nın kafeslerinde tutmaya çabalıyorlar.

Onlar bu yoldan dönmezler, dönemezler. Onları boş verin de tarihe dair bu konularda hala tereddütleri olanlar varsa, bunca yayınlarımı, onların karşılarına çıkarak sorsunlar. Bu hakları değil, mesuliyetleri, sormak zorundalar. Kim yalancı, kim aldatıcı, kim medeni, kim yobaz, kim vatansever, kim hain, meydana çıkartılmalı.

Canlı yayınlarda bile onlara sorsunlar. “Adıtürk köylüydü, köylüden Yahudi olmaz” derse yine biri, “Böyle ilim mi ispat mı olur? Hoca, düzgünce anlat ve ispat et” desinler.

“Şunca ispat paylaşılmış da on beş yıl olmuş, on milyonlarca Türkiyeli duymuş, sarsılmış ve Adıtürk de cumhuriyet de onların umurunda değil artık. Sen neden susuyorsun, aydın değil misin, uzman değil misin? Bunlara karşılık veremiyorsan hala neden Adıtürk masalları anlatıyorsun? Aklında mı sorun var yoksa bu kadar mı büyük hainsin? Sen kime çalışıyorsun, mason musun, Ermeni misin, Yahudi misin? Ne dönüyor bu ülkede?” desinler.

Türk rolü oynayan bir gizli Ermeni bir gizli Ermeni’ye “Gel beraber cumhuriyet bayramını kutlayalım” demiş. O Ermeni de “Biz de ifşa olduk, saha çok gergin, siz gidin kutlayın ve çok dikkatli olun. Sakın damara basmayın. Bakalım, nasip… Seneye cumhuriyet bayramı olursa, kutlanacak olursa, belki biz de geliriz.” demiş.

Ben kaç saattir mesaideyim? Çoktan 16 saati geçmiş.

Bitireyim artık mesaimi, biraz ara vereyim de şu gizli Ermenisi, gizli Yahudisi, masonu, kara paracısı, teröristi, cinsi sapığı, tecavüzcüsü, sübyancısı, hazineyi dolandıranı, ihaleye fesat karıştıranı, topraklarımızı peşkeş çekeni, ülkeyi satarken bir yandan vatanseverlik ve Adıtürk nutukları atanları, bilimum Londra piyonları, cumhuriyet bayramı kutlanabiliyormuş görüntüsü versinler.

Hem Ay tutulması vardı, hem cumhuriyet bayramı kutlamak için çırpınıyorlardı, hem çok kızgınlardı, hem çok ayinler ve büyüler yaptılar, hem ordu gibi medyumlar kullandılar ama metafizik sahada da yine yıkıldılar, yine mağlup oldular.

Doğru düzgün varlık bile gösteremediler. Dünya genelinden kadro toplamak isteseler bile işte bu haldeler. Bu haldeki Çingeneler mi İstanbul’a inat güya cumhuriyet varmış gibi davranabilecekler?

Boş işler bunlar, boş…
İşte dünya genelinden etkili ve yetkili herkes, metafizikçilerine de soruyor, şu yazdıklarımı doğrulatıyor. İcraat kimde, hakimiyet kimde ve kimler şov yapmayı deniyor, hemen öğreniyorlar.

Eminim ki Abdullah Gül’ün yüzünde ‘gülücükler’ vardır. Yedili çetesi de öyledir. Onlara talimat yağdıran İngiltere Çingene kraliyeti üyeleri de ‘gülücükler’ saçıyorlardır.

TR’de cumhuriyet olsaydı ve TR’de cumhuriyetçilerin borusu ötüyor olsaydı, işler eskisi gibi olsaydı…

Şimdi Tahıl Koridoru dedikleri şey vızır vızır çalışıyor, organlar, insanlar, bebekler, uyuşturucular, silahlar kaçırılıyordu.

HDPKK ortalıkta terör estiriyordu.

TR çoktan Ukrayna meselesinde açıkça taraf olmuştu.

TR çoktan Filistin’e müdahale etmişti, İsrail için, İsrail’i varlıktan tutmak ve vahim krizleri aşmak için, danışıklı dövüşlerde mehmetçikler ölüyordu ve mehmetçiklerin organları bile nakite çevriliyordu.

Mehmet Şimşek az da olsa para/yatırımcı bulmuştu.

Tek tek sıralasam, yüzlerce mühim meselede İstanbul’un değil, onların istedikleri gerçekleşiyordu. Ama yok… Cumhuriyetçilerin de Adıtürkçülerin de masonların da satanistlerin de teröristlerin de bu ülkede hakimiyetleri yok.

Burası İstanbul merkezli bir Türkiye, burada dibi görüş olanların şovlarının, ekranlara oynamalarının kimseye faydası da zararı da yok.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya