Rusya’nın gücü kalmadı

Yine Rusya’dan birileri, doğalgaz planlarına Türkiye’yi de dahil ederek konuşuyorlar. Boşa konuşuyorlar. Türkiye Rusya ile doğalgaz işi yapmayacak. Aracılık da yapmacak, satış ve aktarma merkezi de olmayacak. Çok yakında Türkiye, Rusya’dan kendisi için bir gram bile dogalgaz da almayacak. Daha önce de yazdığım gibi, o kağıt üzerinde görünen borçaları da Rusya’ya ödemeyecek. Türkiye’nin Rusya’dan çok ama çok büyük alacakları var. O hesaplar hep yanlış…

Kimse yatırımlarını kumara dönüştürmesin, yanlış ata oynamasın. Ankebut Ağının İstanbul karşısında hiç gücü kalmadı. Onun piyonlarından biri olan Rusya’nın da kalmadı.

Şuraya bir kez daha yazıyorum.

Kesinlikle o Akkuyu Nükleer Güç Sanrali (NGS) kullanılmayacak. Bitirmeleri, tamamlamaları da mümkün olmayacak ama en kötü senaryoya göre tamamlandı diyelim, yine de kullanılmayacak.

O çok yakın gelecekte hala bir Rusya kalmışsa “Hesapladık, Türkiye’de şu kadar kamu zararına sebep oldunuz, bu olmayacak proje ile… Türk milletine, milletin iradesine inat bir şekilde ve iktidardaki hainlerle hukuk dışı şekillerde paslaşarak bunları zorladınız, denediz. Kendinizden çok bizde maddi ve manevi kayıplara, zararlara sebep oldunuz. Hesapladık, bütün zararlar artı tazminatlarla birlikte bu projeden ötürü bize olan toplam borcunuz şu kadar” denilecek.

Zaten o proje için atılan sözde resmi imzaların da ve verilen yetkiler ile hakların da hepsi geçersiz, hükümsüz.

Böyle giderlerse Putin Rusya’nın, Netanyahu İsrail’in, Bidon ABD’nin, Sisi Mısır’ın, Reisi İran’ın, Şi Çin’in, Zelenski Ukrayna’nın, Miço Yunanistan’ın, Macron Fransa’nın, Rishi İngiltere’nin son lideri olabilir.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Halil Konakçı Türk de değil, müslüman da değil, adam da değil


Gizli Ermeni/Çingenelerden ve MİT tarafından meydanda kullanılan kuklalardan…

O da onu kullananlar da haddi çok aşıyorlar.

Bizim aramızda Halil Konakçı ismiyle bilinen şu herifi gözünüzde büyütmeyin. Gördüğünüz uygun bir yerde, yanındaki sözde koruma polisleri ile birlikte yıkın gitsin. Bunlarla mı uğraşacak koca Türkiye… Ne Halil bir din görevlisi ne de yanındakiler polis…

MİT’in pislikleri ile uğraşmaktan bıktık. Laf anlatmaktan bıktık. Ayar almayacaklarsa, yapılması gerekenler belli…

Bırakacaklar bizim dinimizle, tarihimizle, kültürümüzle, lisanımızla, devletimizle, vatanımızla, sınırlarımızla oynamayı. Çıldırtmayacaklar bizi…

Bizim vergilerimizle, bizim devlet sistemimizle beslenip bize ihanet ediyorlar. Tahammül etmek zorunda mıyız?

Nerede bu ülkenin savcıları, hakimleri? Kim soruşturuyor, araştırıyor, ayara sokuyor ve ayarda tutuyor bunları?

MİT’in bütün binalarına bombalar atmak, dinen caiz hatta vacip… Sevabı çok, günahı yok. Kimin itirazı varsa, çıksın karşıma, tartışalım. Türkiye’deki bütün pisliklerin, zulümlerin, ihanetlerin, peşkeşlerin, sömürmelerin, namussuzlukların, kara para işlerinin, uyuşturucu işlerinin, fuhuş işlerinin, hırsızlık ve yağma işlerinin, insan ve organ kaçakçılığı işlerinin, ihalede fesat işlerinin, sözde sığınmacılar üzerinden istila işlerinin merkezinde MİT var.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Fransa batacak


Son danışıklı dövüşler ve tiyatrolar da bir işe yaramadığına göre, anladığınız üzere Fransa batacak. Çok hızlı ve şiddetli bir batış yaşayacak. Fransa’dan uzak durun. Ankebut Ağının onu da fonlayabilecek parası yok. Aksine, o yükü üzerinden atmanın yollarına bakmak zorunda…

Daha önce de yazdığım gibi, kontrolündeki diğer bölge ülkelerinin Fransa’yı yağmalamasını sağlayacaktır. Fransa’daki gurbetçiler sözümü dinlesinler, Türkiye’ye kesin/kalıcı dönüş yapsınlar.

Fransa kontrol edilemez şekilde savruluyor ve batıyorken, İtalya da sefalet devrine çok hızlı bir geçiş yapacak. İtalya da yaşanmaz bir yere dönüşecek. İtalya’daki gurbetçiler de Türkiye’ye kesin/kalıcı dönüş yapmalılar.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Türkiye’nin deniz sularında düşman unsurlar görmek istemiyorum


Putin ile Macron hala danışıklı dövüşüyorlar. Afrika’da da danışıklı dövüşüyorlar.

İstanbul ve Çanakkale boğazlarında, ayrıca Kara deniz, Marmara denizi, Ege ve Ak denizde ABD askeri gemileri ile deniz altıları görmek istemiyorum. NATO kapsamında askeri gemiler de görmek istemiyorum. İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya askeri gemileri de görmek istemiyorum. Japonya, Çin, Rusya, İran, Güney Kore askeri gemileri, denizaltıları da görmek istemiyorum.

Buralarda kimin askeri deniz unsurlarını görsem hemen aklıma onların kendi ülkelerindeki savunmasız yüz binlerce askerleri, askeri mühimmat depoları, nükleer güç santralleri, nükleer bombaları, askeri iletişim ağları, büyük hidroelektrik barajlarının setleri ve türbinleri, uzaydaki uydu sistemleri, yerdeki haberleşme sistemleri, bilişim sistemleri, bankacılık sistemleri ve hatta ülkelerinin altındaki yer altı uzaylı şehirleri geliyor.

Gerçek bir Putin ortada yok. Rusya’da oyuna devam edebilecek para yok. Ankebut Ağında da artık Rusya’yı fonlayabilecek para yok. Son Afrika tiyatrosunu Rusya, sömürgeci başı Londra’nın talimatları ile oynadı ama o da tutmadı. Tutmayacağı baştan belliydi.

Rusya’ya güvenerek, bu danışıklı dövüşlere kanarak sivrilen ve şimdilerde ortada kalan Afrika ülkelerine, İstanbul yardım etmeyecek. Onları korumaya dönük bir siyaset icra etmeyecek.

Meksika, İstanbul’un dünya genelinde oluşturduğu siyasi dengelerden ötürü çok darda ise, bir çıkış yolu arıyorsa, İstanbul’a yakınlaşmayı umuyorsa, önce kendi iç kavgasını vermek ve net bir duruş sergilemek zorunda…

Rusya ile ortak işler çeviren bütün Güney Amerika ülkeleri de ortada kalacaklar, savrulacaklar, çok büyük sorunlar, kayıplar ve acılar yaşayacaklar.

Çin’de çok ani ve büyük gelişmeler olacak. Çin’in başındaki insanlık düşmanları, neye uğradıklarını bile şaşıracaklar. İstanbul’a yalvarmaya gelecekler, kabul edilmeyecekler. Çünkü onlar iyiliği hiç hak etmiyorlar.

Çin, artık yatırım yapabileceğiniz bir yer değil. Paralarınızı çöpe atmayın.

Hawai’de son yaşanan felaket ile geçmişte Pompei’de yaşananlar arasında temelde çok farklılık yok.

Aklım, kalbimi dinlemek istemiyor. Artık hiç merhamet etmek istemiyor. Her şeye düz mantıkla bakıp hızla ilerlemek istiyor. “Ne duruyorsun, ortada Amerikan ordusu diye bir şey bırakma, askerlerine bile kıran girsin, yeni bir hastalık uyduruyorlarsa uydursunlar. Yüz binle asker ölecekse ölsün, hak ediyorlar.” diyor. Zor susturuyorum onu…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Bir gizli Ermeni/Çingene projesi: Çukur

Metafizik çatışmalar devam ediyorken, daha doğrusu biz her yere eş zamanlı gönderip eziyorken, size biraz da Çukur’un nasıl bir ihanet ve pislik çukuru olduğundan bahsedeyim.

Aras Bulut İynemli, gizli Ermeni Çingene…

Ben hazırlıksız yaptığım yayınlarda Ermeni/Çingene diyorum ama bunların arasından soyları karışık olanlar var, o detaylara girmiyorum. En azından soyunun kuvvetli bir yanı Ermeni/Çingene ise, Ermeni/Çingene yazarak geçiyorum.

Böyle kişiler arasında kendini ciddi ciddi Yahudi zan edenler de var. Oysa köklerinin Yahudilikle hiçbir bağlantısı yok.

Dilan Çiçek Deniz, gizli Ermeni/Çingene…

Erkan Kolçak Köstendil de gizli Ermeni/Çingene…

Ercan Kesal da gizli Ermeni/Çingene…

Perihan Savaş da gizli Ermeni/Çingene…

Mustafa Üstündağ da gizli Ermeni/Çingene…

Öner Erkan da gizli Ermeni/Çingene…

Bunların hepsinin ayrı ayrı dosyaları var. Sübyancılık, tecavüz, teröristlik, uyuşturucu suçları dahil neler neler var.

İnsandan sayılamayacak kadar ayardan çıkmış Çingeneleri, sanatçı, oyuncu, sarkıcı, youtuber, gurme, fenomen, iş adamı, siyasetçi diye bir araya toplayan bir mason tarikatı var bu ülkede…

Şunların çok büyük çoğunluğunun yolu kısa süre de olsa Adnan Oktar suç örgütünden geçiyor. MİT de bu sisteme entegre halde bir kurum ve bunları koruyor, kolluyor, kullanıyor.

Sonra TR içindeki sistem, diğer malum ülkelerin gizli servislerine ve en tepede de Londraya uzuyor.

Şu Çingene Hakan Fidan da bunlardan biri, başka hiçbir şey değil. Hala doğru düzgün konuşmayı, yürümeyi, hazırlıklı olduğu halde bile doğru düzgün konuşmayı bile bilmiyor.

Bu gibilerin hiçbirinin kafaları normal değil. Zaten genler bozuk da normal değil ama ayrıca uyuşturucu, alkol, insan ve hayvan katledilen satanistler ayinler, sürekli rol yaparak başka biri gibi yaşamak ve gerçek kimliğini gizleme çabası, cinsi sapıklaşma derken… İyice muzır varlıklar haline geliyorlar. Hepsinin derhal toplum dışı yapılması gerekiyor ama milletin vergileriyle ceza evlerinde beslemenin de hiçbir hukuki ve mantıklı yanı yok.

Bu gibilerin hiçbirinin hür iradeleri de yok. İçlerinde bulundukları sistem bunlara “LGBT olacak ve bunu yayacaksınız” dediğinde, iş bitmiştir. “Uyuşturucu kullanacak ve yayacaksınız” dediğinde, o iş orada bitmiştir, olmuştur. “Kameraların önünden çırılçıplak birbirinize gireceksiniz” dediğinde, o iş de orada bitmiştir. O masonik/satanist sistem bunlara “Sadece böcek değil, çıkarttığınızı yiyeceksiniz” dediğinde, fazla direnemezler, o iş de bitmiştir. Bunların Adıtürkçülüğü de tam olarak böyle bir şey işte… Bunların Adıtürkçü olmama hürriyetleri yok.

Bu ülkenin dayanılmaz hale gelmiş sorunlarının çözülmesi için bu Çingenelerin toplanıp imha edilmeleri zaruridir.

Rıza Kocaoğlu da gizli Ermeni/Çingene…

Nebil Sayın da gizli Ermeni/Çingene…


Kubilay Aka da gizli Ermeni/Çingene


Kaç gündür kafa şişirdiler. Disney bunların atalarını saymamış, takmamış… Sanki Türkiye’de bütün millet bunu dert etmiş, buna önem veriyormuş gibi bir suni hava oluşturmaya çabalıyorlar. Danışıklı dövüşüyorlar. Bütün çabalarına rağmen kimsenin de umurunda olmadı.

Ben “Türkiye’nin sistemini resetliyorum” demişim, bunların yaptığına bakın… Böyle suni gündemlerle şu Çingenelik, sapıklık, çıplaklık, kara paracılık, namussuzluk, hırsızlık, dinsizlik, ahlaksızlık, merhametsizlik sistemini ayakta tutacaklar güya…

Alıyorlar talimatları, birkaçı başka başka yerlerden paylaşımlar yaparak ses veriyorlar “Atatürk sadece Türklerin değil, bütün dünyanın en büyük lideridir” diye…

Oysa Fransızların, İngilizlerin, Amerikalıların, Ortadoğuluların, Asyalıların okumuş ve kültürlü bütün insanları, Adıtürk’ün Sabetaycı, Sırp, Çingene karışık bir soydan geldiğini ve bir İngiliz casusu ve vatan haini olduğunu, hiçbir liderlik vasfına da sahip olmadığını, hayatına dair anlatılanların tamamına yakının yalan olduğunu biliyorlar. Öyle ki babası denilen kişi bile sahte, yalan… Annesi denilen kişi gerçek annesi mi o bile tartışmalı. Doğduğu yer de yıl da belli değil.

Ben Almanya’dan bir profesörün, Adıtürk’ün Türk olmadığını, Sabetaycı olduğunu anlattığı videoyu paylaşmıştım belki de on sene önce… Türkiye’de sistemi ihanetlerle ve gizli kimliklerle ele geçirmiş bu Çingenelerin sistemine tabi savcı ve hakimler, o paylaşımları herkese duyurmamın üzerinden bilmem kaç sene sonra, mason tarikatından ve hain Ankara hükumetinden aldıkları talimatlarla bana “Adıtürk’ü koruma kanununa muhalefet” gerekçesiyle cezalar yağdırmışlardı. Yargılama bile yapmışlardı. “Bu yargısız infaz” dediğim için de Ermeni/Çingene sözde hakime Gülperi Güneş’e hakaret ettiğim iddiasıyla ayrıca davalar açmışlardı. Adnan Oktar ile çetesinin o sıralardaki çok yoğun ve masonik trafiğini de unutmamak lazım.

Şimdi bu yaşananların neresinde Türklük, doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık, ahlak, hukuk ve hakkaniyet? Bu yaşananlar sırasında organize şekilde sergiledikleri davranışlarda en temel seviyede insanlık ve vicdan bile yok.

Yemişim bunları da sistemlerini/rejimlerini de… Bunların savcılarını da hakimlerini de Yargıtay’daki adamlarını da siyasettte ve iş dünyasındaki adamlarını da…

Ben bu İngiliz/Çingene dayatması hain rejimi göstere göstere resetliyorum. Bu kadar…

Tek tek paylaşmak uzun gidecek, Çukur isimli hakiki çukurun içinde bir tek gerçek Türk yoktu. Gerçek müslüman yoktu. Tıka basa gizli Ermeni/Çingene doluydu.

Lafa gelince onların hiçbiri Türklüğü, vatan-devlet davası, delikanlılığı, hakkaniyetli olmayı, vatanseverliği biz Türklere bırakmıyorlardı.

İşte bu, İblis ile Deccal ortak sistemi…
Bu, Deccal devri…
Bu, dünyanın neredeyse tamamında böyle…
Dürüstlere, samimi olanlara, insan kalanlara yer yok bu sistemde ve o lanetli ikili (İblis ile Deccal), dünyayı böyle Çingeneler üzerinden cehenneme çevirdi ve o ayarda tutmaya çabalıyor.

Neyi tartışıyorlar anlamıyorum. İstanbul zaten şu anda Türkiye’nin fiilen başkenti…

Hatta dünyanın başkenti…

İstanbul çoktan başkent oldu bile…

Şu Youtube’da birkaç gizli Ermeni/Çingene kanalı daha o herkesin beklediği ve tartıştığı “Türkiye’nin yeni lideri”ni bulduklarına dair yayınlar yapsa da izlesek.

İzlemesi zevkli oluyor, çok güldürüyor.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya