Savaş çıkma ihtimali var


Çin ile Rusya arasında, Almanya ile Fransa arasında savaşlar çıkması ihtimalini düşük ya da uzak bir ihtimal olarak görmeyin.

Bu piyasada düşeni yemek kanundur. Kim düşerse, onu biri ya da birileri yemek isteyecek. Bu hususta daha önce de ikazlar yapmıştım.

Daha önce açıkça yazmıştım, şimdi hatırlatmakta fayda görüyorum. Çin’de halk ayaklanması yaşanacak. Çok şiddetli, güçlü bir ayaklanma olacak bu ve Şi de devrilecek.

Çok kısa süre içinde, Çin’in her şeyi ile abartılı gösterilmiş bir ülke olduğu, şişirilmiş bir balon olduğu iyice gözler önüne çıkacak. Çin balonu bir anda patlayınca, Çin’in içinde kimse dengeleri kontrolünde tutamayacak. Çin’in iç savrulması, tarihe geçecek seviyede sert/şiddetli olacaktır.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

İşgal valisi

İstanbul işgal valisi David Rose, işgalci üstlerinden aldığı talimatlarla davranıyor


David Rose’un, sığınmacı denilen işgalcilere dair yeni yeni yaptığı açıklamalar, sorunları çözmeye dönük değil. Aksine olarak, o sığınmacı denilen işgalcileri ülkemizde tutmaya artık hiç yol/imkan kalmadığı halde, onları burada tutmaya çabalamanın tezahürü bu davranışları…

İnsana sorarlar:

– Bu açıkladığınız şeyleri bu güne kadar neden yapmadınız, uygulamadınız? Kim/ler izin vermedi?

– O engelleyiciler, şimdi neden size izin veriyorlar?

– Bu kadar köşeye sıkıştıktan sonra bunları uygulayacağınızı ilan ediyorsunuz, bunları gerçekten uygulayacağınıza kim inanır?

– Bunları gerçekten uygulasanız bile sorunların çözülmeyeceği baştan belli değil mi?

– Siz kime çalışıyorsunuz, kimden yanasınız? Neden Türk milleti yerine başka milletleri beslemenin, çoğaltmanın, yaymanın, geliştirmenin, organize etmenin çabası içerisindesiniz?

– Seksen milyon insanı toptan ahmak ve korkak mı zan ediyorsunuz? İki açıklama ve üç beş imza ile bu işgal faaliyetierinizi devam ettirebileceğinize emin misiniz?

– Gerçek kimliğini, bağlantılarını, hedeflerini sen mi açıklayıp itiraf edeceksin, mfs’nin açıklamasını ve hatta somut deliller paylaşmasını mı bekliyorsun?

– Şu şartlarda, İstanbul’daki sivil ya da resmi görevli hiç kimsenin, senin emirlerine, talimatlarına itaat etme zorunluluğu olmadığı söylenirse, buna nasıl bir cevap vereceksin?

Türkiye’de çok sayıda emniyet müdürü, sığınmacı denilen işgalcilerden korkuyor. Onların örgütlerini çok tehlikeli buluyor. Onların sadece AKPKK, MHPKK, CHPKK, HDPKK ve benzeri organize suç, terör, ihanet örgütleri tarafından değil, daha yukarıda çok sayıda sömürgeci ülke tarafından kollandıklarını biliyorlar. O ülkelerin hükumetleri, gizli servisleri ve mafyaları tarafından kollandıklarını ve kullanıldıklarını biliyorlar.

İstanbul işgal valisi David Rose da çok korkak bir kişi… O da sığınmacılardan ve kendisini o makama getiren üst isimlerden, teşkilatlardan çok korkuyor.

Türkiye “ilan edilmemiş işgal” sürecini yaşıyor.

Devletin işlerliği yabancı ülkelerin, gizli servislerin, milletler arası mafyaların izin verdiği kadar… Onların menfaatleri ile çatışan bir şartta, devletin değil onların dedikleri oluyor, uygulanıyor. Bu nedenle devlet yetkilisi görülen kişiler tarafından sık sık saçma sapan açıklamalar, uygulamalar yapılıyor.

Türkiye’de hürriyet/bağımsızlık da can, mal, ırz güvenliği de sıfır seviyesinde…

Şu anlarda bile Türkiye’nin bir yerlerinde, söz konusu yabancı güçlere çalışan ve devletimizin kurumlarında yetkili görünen kişilerin sevk ve idaresi altında bebekler, çocuklar, yetişkinler, uyuşturucular, organlar, silahlar kaçırılıyor.

Gerektiğinde Fahrettin Koca bu işlere Sağlık Bakanlığının ambulanslarını hatta ambulans uçaklarını bile tahsis ediyor.

Türkiye’nin her şeyi, CB külliyesinden aşağı doğru her kurum ve kuruluşu, kara paracı devletlerin ve onların emrindeki devasa mafyaların taleplerine göre şekillendiriliyor.

Türkiye’deki sığınmacı görüntüsündeki işgal kuvvetlerinin bazı önde gelen liderleri, çok rahat şekilde AKPKK’nin çok üst isimlerini bile tehdit edebiliyorlar.

“Siz ne halt etmeye çalışıyorsunuz. Bu bize uymaz, bozuşuruz, çok kötü olur. Derhal bundan geri adım atacaksınız” diyebiliyorlar.

Tehdit edilen kişiler arasında diğer sözde siyasi partilerin sözde millet vekilleri de var.

Türkiye’nin valilerinin çoğu da sığınmacı denilen işgal kuvvetlerinin örgütlerinden çok korkuyorlar. Basına yansıtılmayan çok olaylar oldu Türkiye’de… Söz konusu valilerden MİT’e ulaşanlar, Çingene Hakan Fidan’dan destek istediği halde karşılık bulamayanlar oldu.

Çingene Hakan Fidan, Çingene İbrahim Kalın ve benzerleri, damarlarındaki kan bile Türk ve İslam düşmanlığı ile akan azılı hainler… Zaten bu projelerin başına işgal valileri tarzında getirilmişler, neden işlerini düzgün yapsınlar ve Türklerin emniyetini sağlasınlar…

Esenyurt’taki son büfe cinayeti vakasında, ölenler de öldürenler de emniyet müdürlerini bile takmayacak seviyede örgütlenmiş, devletin pek çok kademesindeki kendileri gibi kara paracı kişilerle paslaşan haydutlardı. Kürt de Alevi de şu da bu da değiller. Londra, ABD, Avrupa ve İsrail tarafından her türlü ihanet ve kara paracılık işlerinde yönlendirilen, kullanılan Ermeni/Çingeneler…


Merkez Bankasının başına Londra tarafından atanan Hafize Gaye Erkan, Katar şeyhi denilen kara paracı, vahşi, terör destekçisi, sömürgeci Çingene herifin maşası…

Eskiden beri onun işlerini takip etmesi ile biliniyor.

Zaten yıllardır yazıyorum ki gerçekte Katar diye bir ülke yok. Orası, Londra’nın her türlü vahşi, kanlı ve kara işlerini yaparken kullandığı çok sayıda maşadan biri… Oradakilerin Araplıkla alakaları yok, Çingeneler… Tıpkı İngiltere Kraliyetindekiler gibi Çingeneler…

Bir kez daha tekrar ediyorum. Rusya ile Çin hiçbir zaman müttefik olmadılar. Şu anda da müttefik değiller ve olamazlar.

Çin’in Pakistan hamlesi bile en çok Rusya’ya karşı yaptığı hamlelerden biri…

İstanbul işgal valisi David Rose’un sığınmacılar arasındaki suç oranlarına dair açıklaması tamamen yalan…

Milletin gözünün içine baka baka yalanlar anlatmaya devam ediyorlar.

Ne için? Hangi hedef için? Kimler için?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Vadeleri dolmak üzere

Meral Akşener, aniden kötüleşip hastahanelik olduğu günlerden beri hasta, düzelemedi ve bu hali halktan gizleniyor.

O günlerden beri yoğun metafizik sinyallerden korunamıyor. Böyle giderse yakında o da hesabı ödemeye gider.

Muharrem İnce, gayr-i meşru ve zorlama sözde seçim sürecinde, adaylıktan geri çekildiğini ilan etmeseydi ölecekti.

Ölmemek için de geri çekildi, yoksa asla geri çekilecek bir tip değildi.

O günlerden beri de metafizik sinyallere girmeye devam ediyor ve nispeten sakin kaldığı, geri durduğu için az çarpılıyor. Yine de hayati tehlikesi bulunuyor.

Aynı günlerde Tayyip de birkaç defa köşeden döndü. Bunlardan biri bir canlı yayın sırasında oldu, sonraki süreçte bu meselenin de üzeri örtüldü. Gerçekler anlatılmadı, açıklanmadı, yazılmadı ve gündemden düşürüldü.

İstanbul şartları o kadar hazırlamıştı ki TSK’den bir yüzbaşı bile dik dursa, darbe olurdu, sonuç alınırdı. Tayyip korkulu yüz ifadeleri ve beden dili ile “Milletin iradesine saygı duyulmalı” deyip duruyordu.

O günlere kadar İstanbul yanlısı duranlar arasında, o günlerde İstanbul’a yanlış yapanlar, yıllardır yaşananlardan hiç ders almamış gibi davrananlar çoktu. Darbe gerçekleşseydi bile devam edemezdi, darbeciler de devrilirdi. Şimdi ise şartlar öyle değil, şartlar daha da müsait…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Biz biliriz o unları, o pudra şekerlerini, o Afrika’dan da geçen trafiği…


Neyin gidip neyin geldiğini…

O pislik herif Putin’i buraya getireni, burada karşılayanı, burada ağırlayanı, muhatap alanı asarım. Hem de iktidarı değiştirmeyi bile beklemeden asarım.

Bir kurşunun maliyetini de hesap etmem, hiç olmadı, en kötü şartlarda öyle çözdürürüm.

Tahıl koridoru denilen kara para koridorunu ka-pat-tım.

Putin’i de kimse buraya ge-ti-re-mez.

Türkiye, Rusya’nın müstemlekesi de değil, kara para işlerinde ortağı da değil. Ruslarla ortak şekilde kara para işleri yapan NATO’nun, ABD’nin ve AB’nin de maşası ve kara para ortağı değil.

Kocaman Türkiye’nin devlet gücü, kara paracı hükumetlerin ve kara paracı sözde milletler arası teşkilatların oyuncağı da değil.

Gerekirse taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayacağım ama kısa sürede o sözde sığınmacıların da tamamını Türkiye’den göndereceğim.

Çatlak ses istemiyorum. Kuru gürültü istemiyorum. Arkası boş atarlar istemiyorum. Tayyip’in halinden beter olursunuz. O kendini yaktı, siz de yakmayın. Gazeteci bile demem, yemin olsun onlara bile sıktırırım. Kimse de hesap soramaz bize… Herkes ne konuştuğunu, ne yazdığını bilecek.

ABD ile, İngiltere ile, İsrail ile, Rusya ile, Çin ile, herkes ile çatışmaya hazırım.

Haydi meydan, ben her restimin arkasındayım.

___________________________________________

Güncelleme: 7 Ağustos 18:35

İnsanlar soruyorlar, nasıl cevap yazayım Hakan Fidan?

Abraham Kalın’a mı sorayım?
Haydi, şu açıklamaları düzeltin, doğru düzgün bir şey uydurun da şu sorular gelmesin bana…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..