O türlü bilgiler, doğru değiller…

Süleyman peygamberden sonra, tek dünya devletinin idaresi gayr-i müslimlerin eline geçti. Dünyanın tek hükümdarı yani tek dünya devletinin reisi Nemrud olduğu vakit, hz. İbrahim peygamber olarak vazifelendirildi.

O devirde hz. Süleyman zamanına kıyasla çok az, günümüze kıyasla çok yüksek bilim ve teknoloji vardı. Bu sayede de dünya üzerinde hala tek dünya devleti sisteminin işlerliliği mümkün olabiliyordu.

Zan edildiği gibi hz. İbrahim, sadece bu günkü Suriye, Irak, Urfa ve civarında yaşamadı. O zamanda da dünyanın bir yerinden, çok uzakta başka bir yerine gitmek çok kolaydı ve hızlıydı. Hz. İbrahim de çok sık olarak İstanbul’da bulundu. Süleyman peygamber bütün dünyanın tek hükümdarı iken dünya devletinin başkenti zaten İstanbuldu.

O devirde de yeşiller ve griler başta olmak üzere, dünyamızda gizlice yaşayan pek çok uzaylı türün, yeryüzündeki dengelere, dünya insanlığının siyasi, askeri, mali, dini dengelerine müdahaleleri bitmek bilmiyordu.

Nemrud’un, bir sivrisinek vesilesiyle öldüğü bilgisi dahil, hz. İbrahim ve Nemrud devrine dair anlatılan pek çok şeyin delili de aslı da yok. O türlü bilgiler, doğru değiller… O devirde hala tıp çok ileri seviyedeydi. Herhangi birinin burnundan ya da kulağından içeri doğru bir sinek ya da böcek girse bile, hiç zorlanılmadan çıkartılabilirdi. Günümüzden çok daha gelişmiş beyin ameliyatları da yapılabilirdi. Hem de hiç ameliyat izi de bırakılmadan yapılabilirdi. Üstelik insan beyni, fiziki dokunuşlar nedeniyle acı, sızı da çekmez. İnsanların kafatasları açılarak beyin ameliyatı oldukları sırada, istenirse genel anestesi yapılmadığını, hastanın uyutulmadığını ve ameliyat edilmekte olan hastanın müzik aleti çalabildiğini, geçen senelerde uygulamalı olarak gördük. Kafa kısmı uyuşturulmamış olsa bile, beynine elle ya da tıbbi aletlerle dokunulması halinde dahi yine acı, sızı duyulmuyor. En doğrusunu Allah bilir ama anlaşılan o ki Hz. İbrahim, Nemrud’u yavaş yavaş metafizikle çarptı. Yavaş yavaş, gayet acılı ve sızılı şekilde beynini dahi yaktı. Yoğun metafizik sinyallere sürekli olarak maruz kalan Nemrud, buna karşı yüksek teknoloji ile de çare bulamadı. Son zamanlarda Nemrud, aklı zorlanacak, kendi kendine zarar verecek kadar büyük acılar çekti ve hak ettiği gibi ibretlik halde öldü. Yine anlaşılan o ki hz İbrahim, Nemrud’u çarparken, bir yandan da onun çetesindeki çok yüksek sayıda kişiyi metafizik usullerle çarptı, öldürdü, sakatladı. Hatta halk arasından ona gönüllü şekilde tabi olanları ve onun zulüm/inkar sistemine destek olanları da topluca çarptı.

Hz İbrahim devrinde, günümüzdekinden daha ileri seviyede genetik mühendisliği de yapılabiliyordu. Genetik kodların bozulmasını en çok da İblis istiyordu. İnsanların ve hayvanların genetik kodlarını İblis’in emirleri ile bozan Nemrud’a ve çetesine karşı, hz ibrahim çok büyük bir mücadele verdi. Günümüzde Çingene dediğimiz acayip şeyler, o zamanlarda da genetik mühendisliği ile türetildiler. Farklı farklı uzaylı insan türlerinden ve maymunlar başta olmak üzere bazı hayvanlardan genetik kodlar sentezlenerek, yeni bir ya da birkaç insan ırkı meydana getirilmek istendi. Bir yandan da farklı insan türlerinin dünya insanları ile cinsi münasebeti sebebiyle de değişik ve sorunlu ırklar oluşturulmak istendi. Zaten genetiği sorunlu insan ırkları, Nuh tufanı sonrasında da oluşturulmak istendi ve oluştu/türetildi. Firavunlar dahi Çingene soyundan olan kişilerdi. Hz. İbrahim de kendi devrinde bu büyük soruna karşı büyük bir mücade verdi. Bu vahim sorunun başlangıcından itibaren, önünü kesmek, Çingene kodlu kişilerin sayılarının artmasına ve yayılmalarına mani olmak istedi. Lakin, bunu tam olarak yapmak kendisine nasip olmadı ve hz. Mehdi devrine bırakıldı. Hz. İbrahim, bunun ahir zamanda yapılacağını biliyordu. İblis ise binlerce senedir, Çingenelerin kendi evladı olduğu yalanını hem cinler aleminde hem de insanlar aleminde yaydı. Pek çok hilesini, tuzağını, bu temel kolon denilebilecek yalan üzerine kurdu. Bu yolla da Çingenelerin dünya genelinde muhafaza edilmesini ve yayılmasını istedi. O günlerden beri, her devirde, Çingeneleri mümkün olan her yere yayarak, genetik kodları düzgün olan kavimlerin de kodlarının zamanla bozulmasını istedi. Çünkü birbirine karışan topluluklar, birbirleriyle evlenecek, bu yolla da doğan çocuklar genetik kusurlu çocuklar olacaktı. Günümüze kadar geçen binlerce sene içinde, bunda büyük, çok büyük mesafe de aldı. Ne gerçek Araplar kara kara insanlar, ne gerçek Yahudiler kara kara insanlar… Günümüzde kendini Arap ve Yahudi zan eden insanların çoğu, İblisin on binlerce yıldır süren oyunları neticesinde genleri büyük oranda Çingeneleşmiş olan kişiler. Bununla da sınırlı değil, İblis, Çingene genlerini Asya’nın her yerine doğru da yaymak istedi ve bunda da çok mesafe aldı. Avrupa ve Amerika kıtasında yaymak istedi ve bunda da mesafe aldı. Eskiden Amerika kıtasında, Zülkarneyn aleyhisselam devrinde, çok yüksek sayıda Türk yaşardı. Kodları da çok düzgündü. Kuzeydeki Kızılderililerden daha güneydeki Mayalara kadar, çok sayıda kavmin fiziki görünüşlerinde, inanışlarında, geleneklerinde günümüzde bile müslüman Türk izleri hala var. Çünkü Amerika kıtasında da o devirde adalet vardı, düzgün genlere sahip düzgün insan toplulukları vardı, ilim/bilim vardı. Yüksek kültür vardı. Yüksek metafizik şuur ve faaliyetler vardı. Sonra sonra İblis, Nuh tufanı sonrasından başlayarak mümkün olan her devirde oralara da Çingeneleri yaydı. En çok da son birkaç bin sene içinde oralarda da kodlar çok bozuldu. Kara derili, ekşi/itici suratlı, laf anlamaz, temizlik ve nezaket bilmez, idrakı çok kapalı, sinir küpü, teknik işler yapamaz, vücud dili de dengesiz, odaklanma ve planlama yapamaz olan topluluklar oluştu. İşte binlerce senedir devam eden bu vahim sorunları hep hz. Mehdi çözecek. Ahir zamana dair bazı hadislerde, hz Mehdinin insanların ve hayvanların genetik sorunlarını düzelteceği haber verilmiş. Bazı kısımlarını da epeyi sert müdahalerle çözecek, düzeltecek. Hikmetleri sonradan anlaşılacak hadiseler de olacak. Yere batma hadiselerinde, o büyük afetlerin yaşandığı sıralarda, böyle hikmetli bir yanı da olacak. Çünkü o sıralarda da çok ama çok yüksek sayıda Çingene ölecek. Dünya üzerindeki milyarlarca Çingeneyi vahim bir son bekliyor. Üstelik o vahim son, çok yakın tarihte yaşanacakmış gibi duruyor.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bir Yorum Yazın