Metafizik sahaya bakın

Kaçmayın! Ölmeyin! Yıkılmayın!
Bütün dünya görüyor şu sefil, şu korkak, şu aciz halinizi…
Haydi gayret, gayret…

Daha fazla gizlemeleri mümkün değil. Hazır olun, “küresel mali kriz” geliyor. Çok gürültülü olacak.

Bu kadar batağı metafizik saldırılarla, sansürlerle, yalan resmi beyanlarla daha fazla gizleyemezler. Kara paraları da iyice kesildi.

“Kâr etme” çabasına girişmeyin. Sermayenizi korumaya odaklanın. Alış verişi kontrollü şekilde durdurun ya da çok azaltın. Sadece “garanti” işleri alın, yapın. Risklerden kaçının. Büyük şirketlerin büyük batacağını göz önünde bulundurun. Gereksiz satın almalar yapmayın ve borçlanmayın. Hiçbir para birimine güvenmeyin. Onlarca devleti aslında tek kişi, uzaylı Deccal yönetiyor ve devletlerin resmi açıklamalarına hiç itibar etmeyin.

Kripto para sahasında da çok canlar yanacak, defalarca uyardım. Bilgisayar korsanlığına çok daha fazla dikkat edin.

Ankebut Ağının kendi içindeki para akışı da normal şekilde işleyemiyor. Bu ülkeler danışıklı dövüşüyor olmasalardı, küresel mali kriz çoktan patlak vermişti. Bu güne kadar ötelemeye sebep olabildiler ama değişmez kader, yine de yaşanıyor.

An itibariyle Çin pazarı/piyasası tam bir bataklık.

Ankebut Ağı mensubu olup da bu güne kadar siyasi ve mali dengeleri yönlendiren meşhur pek çok kişinin, şu anlarda telefonlara bakacak kadar gücü, morali, imkanı kalmadı. Dünya genelinde kilit halindeler, çaresizler.

Şu anda dünya genelinde, “asla batmaz” denilen yüzlerce banka batak halde…

Türkiye’nin de büyük savrulmasına, büyük zararlar etmesine izin vereceğim ve “şimdi tam zamanı” dediğim yerde tutup Türkiye’yi düze çıkartacağım.

Onlarca devletin açıkladıkları mali tablolarının “balon” olduğu açıkça göz önüne çıkacak.

Milletler, idarecileri tarafından nasıl kandırıldıklarını, nasıl sinsice soyulduklarını ve iflas ettirildiklerini anladıklarında öfkeden deliye döneyecekler. Hiçbir sansür ya da ordu, onları durduramayacak.

Borsaları, maliyeleri, nakit kara paralarla ayakta tutmak için kullanılan “paravan” şirketler de ifşa olacaklar. Çok intiharlar, su-i kastlar, tutuklamalar, yargılamalar olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Tayyip şu haldeydi…

Zamanı ve mekanı idrak etmesi bile çökmüştü. Canlı yayında olduğunu bile bilemiyordu. Canlı yayında bile bayılıp hemen ayılıyordu. Beyninde “şifa bulmaz” darbeler ve bolca gri noktalar vardı. Kendisine anlatılanları da anlamıyordu.

Birinin desteği olmadan küçük merdivenleri bile inemiyordu. Küçük ve büyük hacetini tutamıyordu. Hafızası kevgire dönmüştü, çoğu yerler delikti, ulaşamıyordu. Dün kiminle konuştuğunu hatta ne yediğini de bilemiyordu. Kürsüye çıkınca belini, boynunu dik tutamıyordu. Sesi de çok cılız çıkıyordu. Nefes alışı da çok sorunluydu.

Bu Tayyip’e ne oldu? Nasıl oldu da o kadar kısa sürede birden canlandı, her yönüyle akıl almaz bir iyileşme gerçekleşti?

Ya da şöyle de sorulabilir, ne kadar süredir plastik/silikon maskeli Tayyip dublörleri kullanılıyor?

Son defasında canlı yayında fenalaşan kişi de dublör müydü?

Bu güne kadar Tayyip gibi vasıfsız bir piyonu kullanarak Türkiye’yi mahveden ve sömüren masonlardan olsaydınız, Tayyip’in haline takılır mıydınız? Dublörlerle yolunuza mı bakardınız?

Bilen varsa söylesin, Bohçalı hala gerçekten ölmedi mi, yoksa o da dublör mü?

Türkiye’nin herhangi bir yerinde PKK ya da türevi bir terör örgütü, bombalı ya da bombasız bir terör eylemi yaparsa… Şimdiden bilin ki o terör eylemini AKPKK-MHPKK hükumeti, MİT, CIA, TSK’nin genel kurmay kademesi, sözde muhalif partiler, hepsi beraber yaptırdılar.

Bilin ki en çok da Suçişleri Bakanlığı ve Soysuz o saldırının arkasında olacak…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İlk defa gördüğünüz bir kişi olduğunu düşünün

Resmi yakınlaştırın ve yüzüne odaklanın.

Kaşlara, gözlere, dudakların duruşuna ve hepsinin birbirini nasıl tamamladığına bir bakın.

Bir de onların duruşunu tasdik eden ve tamamlayan kulaklara bakın. Alnın da “idrakım çok kapalıdır benim, kütük gibiyimdir. Hiçbir şeyden anlamam.” diye bağırışını duyun.

Hiç ilm-i sima bilmeyen biri bile, Ermeni/Çingene kırması olan Sinan Oğan’ın yanına yaklaşmaz. Yakınından bile geçmez. İlmi olarak yorumlayamasa bile sezer de uzak durur.

Öyle kindar, öyle acımasız/merhametsiz, öyle dik kafalı, öyle inatçı, öyle sinsi bir yüz ifadesi var ki, fırsatlar eline geçse, bu tip, Tayyip’i bile geçer. Onu bile aratır bu millete…

İnsan değil bu kişi, bildiğiniz canavar… Muzır bir varlık… Menfaatine uyuyorsa ve fırsat da bulabilmişse, bütün dünya insanlığını bile düşünmeden, acımadan öldürür geçer.

Buna, bir mahalledeki bir bakkal dükkanı bile emanet edilmez. Oradan bile her gün çalmanın yollarını arar. Sadece çalmakla da rahatlayamaz. Orada bile, etraftaki bütün esnaflarla kavgalı olur. Hem de yumruk yumruğa kavgalı olur. Lafı, fitnesi, herkese bulaşması, sonra roller oynarak üste çıkmaya çalışması, dürüst ve haklı gibi görünmeye çalışması hiç bitmek bilmez.

Cihanda ne kadar insan varsa, hepsi bunun karşısına çıkıp laf anlatsa, hepsi de ayrı ayrı deliller gösterse, bunu ikna edemez. O kadar inatçıdır. Çünkü gerçeği bile bile, ölümüne bir inatla inkar eder ama sinsice… Anlayamıyormuş gibi yaparak… Çünkü onun için asıl olan menfaatidir, başka bir şey umurunda bile değildir.

Menfaatine uyduğu zaman da gidip elini ayağını öpmeyeceği hiç kimse yoktur. Senelerce ısrarla savunduğu yanlış bir şeyi bir gün aniden ret ettiği görülebilir ama bu, gerçeği artık gördüğünden değildir. Herkese fark ettirmediği bazı dengeler değişmiştir de sinsice ona ayak uydurur.

Bunun gibiler umumhane kapılarında bekçi olurlar. İbnelerin barlarının kapılarında bekçi olurlar. Mafyaların içinde, hiç güvenilmeyen ve köpek çekilen kişiler olurlar. Tecavüzden ceza evinde yatan kişiler olurlar, dolandırıcılık çetesi üyesi olarak içeride yatarlar ama başka da bir şey olmazlar. Bunun annesi, karısı, çocukları, babası gibi yakınları sinir hastası olur, bazıları ciddi ciddi delirir. Ya da katil olurlar, bu tipe sıkarlar ve hayatları kararır. Çünkü İblis’in istediği ayarda olan devlet nizamı, böyle bir pisliğin zararına son verene ödül vermek yerine, tutar ceza evine koyar.

Bir ülkede bu tip, kazara başa geçse, ülke lideri olsa, vay ki ne vay o ülkenin haline… Gerçi, idrakları sıkıntılı olduğundan ve ayrıca öfke kontrolü de olmadığından, çok uzun kalamazlar ülkenin başında ama kısa zamanda da mahvederler ülkeyi…

Şu demokratik cumhuriyet rejimi ne lanet bir şey… Arsızı, hırsızı, haini, dolandırcısı, cahili, katili, canisi, tecavüzcüsü bile seçiyor ve seçiliyor. Böyle lanet bir sistem bir de dünya genelinde tek meşru bir idare şekli gibi dayatılıyor. Hep mason biraderlerin teşkilatı üzerinden oluyor bunlar… “Kainatın ulu mimarı” dedikleri İblis, onlardan zaten bunu istiyor. İnsanlığı felaketten felaketten sürüklemelerini…

Hadis-i şeriflerde zaten ahir zaman anlatılırken “İnsanların en şerlileri, insanların başına geçerler.” denilmiş.

Sinan Oğan, şu her yanı pislik, rezillik, ihanet, yalan, sapıklık olan Muharrem İnce pisliğinden bile bin kere pislik bir kişi…

Bunlar gibilerin bu ülkede devlet başkanı olmasını geçelim, nefes almasına bile izin vermeyeceğim.

Ben kripto Ermeni, kripto Yahudi, mason, satanist, terörist, mafya, sistem, ABD, İsrail, İngiltere, NATO falan bilmem, tanımam.

Hak edeni bir böcek gibi ezerim ve sadece Tayyip’le Kemal’i değil, Sinan’la Muharrem’i de böcek gibi misali ezeceğim. Zaten hepsi CIA’ya ve aynı kara paracı örgütlere çalışıyorlar. Ortada seçim falan yok ve oldu bittiye de meydan bırakmayacağız.

Tayyip gibi, Kemal gibi, Muharrem gibi, Sinan’ın da “kravatlı terörist” olduğunu…

Hala duymayan, bilmeyen birileri kaldı mı bu ülkede?

Her gün Türklük ve yanı sıra tezat şekilde Adıtürkçülük rolü oynayan Sinan Oğan, gizli Ermeni bir terörist, kara paracı bir insan şeytanı…

Mahşerin dört atlısından hangilerinin aynı zamanda Çin’e, Rusya’ya ve Avrupa’ya çalıştığını hala bilmiyor musunuz?

Hangisinin hangi para işleri yaptığını, hangi sözde diplomatik temsilcilerden emirler aldığını, hala bilmiyor musunuz?

Hangisinin MİT/CIA korumasında olduğunu bilmiyor musunuz?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Kursun yemekhanesinde | Rüya tabirleri

– Selamünaleyküm hocam hayırlı günler gece rüyamda bir kursumuzun yemekhanesinde kendimi gördüm idareci hocamız diyor ki işte çok büyük sıkıntılar yaşayacağız maddi anlamda senin çevrenden yararlanmak istiyoruz diyor ve işte kursun hangi yerinden geçsem talebe ışıkları kapatıyor çok elektrik parası gelmemesi için ve inali yıldırımı görüyorum işte diyorum kurslara bir müdahale mi söz konusu ne zaman olacak diyorum yarın işte bir saatte yapılacak diyor acaba rüyanın tabiri ne olabilir

= vas. Kurs rüyalarının çoğu hükumeti temsilen görülüyor. Hükumet batak vaziyette ve şu halden sonra bile iktidarda kalmanın yollarını arıyorlar. Zaten memlekette anayasa, kanun, mahkeme diye bir şey kalmadı. Onlar emir ediyorlar, herkes uyguluyor ve bunun adı da hükumet sistemi oluyor. Seçime izin vermeyeceğimi de biliyorlar. Bu çıkmaz sokakta bir çare arıyorlar. Sana da bu halleri malum olmuş. Benim çevrem ve itibarım üzerinden yatırımcı çekmek istiyorlar. Hayal aleminde yaşıyorlar, bittiler, yolun sonuna geldiler. Rüyada görülen yemekhane de işlerin planlandığı, iş anlaşmalarının yapıldığı yer demektir zaten…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi