
Eskiden Amerika kıtası diye bir kıta yoktu. Çok sayıda ada ve adacık vardı.
Kırmızı çizgi ile çizdiğim yerler tabii olarak oluşmuş adalardı. Geçmişteki yüksek bilim ve teknoloji çağında bu adaların arasındaki devasa alanlar dolduruldu.
Adalardan ve adacıklardan oluşan bölge, birbirine karadan tamamen bağlı bir kıtaya dönüştürüldü. Her yeri doldurulmadı, bazı adaların ada olarak kalmasına karar verildi. Küba gibi…
Zamanla arazinin doldurulduğu kısımlar iyice artırıldı ve günümüzde Kanada dediğimiz ülkenin topraklarının neredeyse tamamı da doldurularak oluşturuldu.
Yine zamanla çalışmalar devam etti ve Amerika kıtasının güney yarısı da doldurularak oluşturuldu. Oradaki adalarla adacıkların arasında kalan deniz alanları dolduruldu.
Bu yapılırken, bir yandan da yerin altında, deniz dibinden de aşağıda kalan kısımda yer altı şehirleri tesis edildi. Bunlar, yerin üstü kadar geniş, büyük yer altı şehirleri…
Hz. Zülkarneyn zamanında Ye’cüc ve Me’cüc isimli iki uzaylı kavimle harp edildi. Dünyalar savaşı yaşandı. Onlardan bazıları da dahil olmak üzere, onlarca farklı uzaylı insan türü zaten dünyamızda bulunmaktaydı. Hz. Zülkarneyn, dünyanın korunabilmesi için etrafına Kaf dağı da dediğimiz manyetik koruma kalkanını yani seti çekti. O günden sonra dünyada dengeler değişti.
Güçsüz kalmış uzaylı türler, yer altı şehirlerinde yaşamayı, fark edilerek yer yüzüne çıkmamayı, kendilerini dünya insanlarından gizlemeyi tercih ettiler. Bunlardan bir kısmı Amerika kıtasının altındaki devasa yer altı şehirlerine de yerleştirler. Bilim ve teknoloji seviyelerini korudular.
Yer yüzüne müdahaleler yapmaktan da geri durmadılar. Siyasi, askeri, mali, tıbbi, zirai her meseleye/dengeye gizlice ve sinsice karıştılar, karışıyorlar.
Bu nedenle mısır, domates, biber, patlıcan başta olmak üzere, binlerce senedir dünya insanlığına sinsice zararlar vermiş olan bitkileri genetik mühendisliği ile geliştirdiler, dünyaya da yaydılar. Dünyanın sarsıcı ve gerçek tarihinde hep böyle şeyler var.
Çok önceden de yazmıştım, Amerika kıtasının parçalanarak çökeceğini, dağılacağını… O vakit de yazmıştım, çok yerlerinin suni olduğunu ve yer altı şehirlerinde yaşamakta olan uzaylıların, eskimiş olan şehirleri yenileyecek teknoloji seviyesinde olmadıklarını…
Son zamanlarda ise çok fazla detaylar da yazdım. İşte bu defa yazdıklarım da eklenince, mesele daha da iyi anlaşılmıştır.
Ninja Kaplumbağaları da çok önceden yazmıştım hatta sesli mesajla da anlatmıştım. O senaryo tamamen hayali bir senaryo değil. ABD kıtasının altında da farklı farklı uzaylı insan türleri var. Kendi vücutlarının genetik yapısına müdahale ede ede, kendilerini sürüngen bir kertenkeleye, timsaha benzeten yeşillerin de dünyada bulunduğunu yazmıştım. Onlara reptilianlar da deniliyor.
İşte onların, kendi hikayelerini, biraz değiştirerek Ninja Kaplumbağalar isimli projede anlatıklarını da yazmıştım.
Zaten yeşillerin arasında genetiği değişmemiş ve asıl görünüşlerini korumaya devam edenler, kaplumbağaları çok andırıyorlar. Yüzleri yassı, ağızları geniş, hoş bir yeşil renkleri var, çok sempatik duruşları var bizim çocuklarımız onları görseler, sevimli bir oyuncak zan ederler. O halleri kendilerine iyi gelmemiş, yeterince sert olamadıklarını düşünmüşler ve kendilerini değiştirmişler geçmişte… Oradan da iş Ninja Kaplumbağa projesine kadar geliyor.
Sözü getireceğim yer şurası ki o Ninja Kaplumbağalar senaryosunda da görülen pek çok detay, gerçek hayatta da aynıyla yaşandı, yaşanıyor.
Mesela, Amerika kıtasında yerin altında yaşayan uzaylı türler, kanalizasyon sistemini kullanarak da yer üstüne çıkıyorlar.
ABD’deki kanalizasyon hatlarında saymakla bitmeyecek kadar giriş-çıkış kapıları, tünelleri var. Oralardan yerin üstüne rahatça çıkıp sonra girebiliyorlar.
Yine ABD’deki metro hatlarından da yer altı şehirlerine çok sayıda giriş-çıkıp kapısı, tüneli var.
Daha önce defalarca yazmıştım. Kapı diyorsam, bizdeki gibi değil. Tamamen beton görüntüsü ya da metal görüntüsü varken, bir anda ortadan ikiye ayrılan sonra kırık ya da çatlak izi bile olmadan birleşen kapılar bunlar.
Hatta bu da eski bir teknoloji ve asıl sistemi yine daha önce detaylı yazmıştım ki bu uzaylılar, cisimlere bir ışık tutuyorlar, atomlarını kenara çekiyorlar, cisimlerin içinden geçiyorlar, sonra ışığı kapatıyorlar ve cisim önceki haline geri geliyor.
Daha iyi anlaşılması için şöyle de anlatayım. Kanalizasyon borusunda hiçbir kapı olmasa bile, alttan kanalizasyon borusuna kadar gelseler, o ışığı tutsalar, zorlanmadan ve zarar görmeden kanalizasyon sistemine girerler, giriyorlar. Arkalarında iz de bırakmıyorlar. Zaten biyonik robotların içine de buna benzer tekniklerle giriyorlar. Bütün bu teknikleri de bizlerden, dünya insanlarından öğrendiler. Onlarda bu teknoloji seviyesi yoktu. Hz. Zülkarneyn’den ve hz Süleyman’dan öğrendiler. Bizde bunlar unutuldu, yok oldu, teknoloji kasten kaldırıldı ama onlar teknolojilerini korudular.
Anlaşılmıştır ki Amerika kıtası denilen yerin neredeyse tamamı suni olarak dolduruldu. Öncesinde ise yerin altında devasa alanda çok gelişmiş teknolojiyle şehirler kuruldu. İşte dünyanın hemen hermen her yerinde gizli yer altı şehirleri var ama Amerika kıtasının altındaki yer altı şehirleri yüzeye çok daha yakın…
Siz Amerika kıtasını daha dün denecek tarihte Kristof Kolomb’un bulduğuna hakikaten inandınız mı?
Koca kıta orada duracak ve binlerce sene kimse onu bulamayacak, bilemeyecek, öyle mi?
Dünyada farklı zamanlarda çok yüksek sayıda insan bir şekilde Amerika kıtasını buldu, gitti ama geri dönemedi. Hep yok edildiler. Öyle ki şu günümüzdekl teknolojimize ve haberleşme sistemimize rağmen, Bermuda Şeytan Üçgeni denilen yer başta olmak üzere, dünyanın farklı farklı yerlerinde hala aynı uygulamayı yapmaya çalışıyorlar. Oraları kendilerine ait görüyorlar ve dünya insanlarının bilmesini, biliyorsa gitmesini istemiyorlar.
Tarihte, Karayip korsanları başta olmak üzere, pek çok bölgedeki korsanları uzaylı türler organize ettiler. Onların epeyi bir kısmı dünya insanları değil, dünya insanı suretinde imal edilmiş biyonik robotlardı. Gerçek dünya tarihi, bizlere anlatılanlardan çok başka…
Geçen senelerde de yazmıştım ki Karayipler civarı, uzaylı yatağı… Oralarda yerin altı da üstü de uzaylılardan soruluyor ve her türlü vahşi işleri, kara para işlerini, dünya insanlığını mahvedecek adilikleri onlar çeviriyorlar, yönetiyorlar.
Hep tartışılır Kızılderililerin Türk olup olmadıkları… Evet, Türkler ama başlarına gelmeyen kalmadı. Hz. Zülkarneyn devrinde Amerika kıtası da biliniyordu. Her yerde dünya insanlarına ait UFO’lar vardı. Başka dünyalar bile feth edilmişti de Amerika kıtası mı bilinmeyecek? O devirde her yere, başka gezegenlere bile Türkler gittiler de Amerika kıtasına mı gitmemiş olacaklar?
Amerika kıtasına da Türkler yayıldılar ama devam eden süreç çok acı oldu. Hz. Zülkarneyn’den sonra hz. Süleyman devri yaşandı, sonra dünyanın idaresi gayr-i müslimlerin eline geçti. Daha arka plandan bakarsak, kendilerini bizden gizleyen uzaylı türlerin eline geçti. Onlar da intikamlarını vahşice aldılar. Kızılderililer kızıl derili değillerdi. Onlara karşı katliamlar da organize ettiler. Hastalıklar da yaydılar. Fikirlerini ve inançlarını bozdular. Bir yandan da genetik kodlarıyla oynadılar. Yetmedi, bir yandan da zaten genleri bozuk insan ırkları ile evlenmelerini, çoğalmalarını sağladılar. Zamana yayılarak oradaki Türklük/müslümanlık yok edildi. Bunun devamında, daha sonra Kızılderililere dönüşen ırk/soy/nesil de yok edildi. Çünkü onlarda hala Türk/İslam inançlarına ve hayat tarzına dair çok şeyler kültür olarak kalmıştı.
İblis ve uzaylı Deccal, hala bu yoldan ilerlemeye çabalıyor. Türkiye’deki ve çevresindeki ve bütün Türk dünyasındaki Türklerin genlerini, dinini, dilini, örfünü, kültürünü bozmaya oynuyor. Şu son süreçte sözde mültecilerin Türkiye’ye doldurulması bile aynı planın bir parçası… Gerçekten dünya tarihi bilinince, bu günlerde döndürülen işleri arka planı daha net görülebiliyor. Çünkü İblis on binlerce senedir hep benzeri taktikleri oynuyor, kullanıyor.
İşte, daha önceki yazılarımda mevzu olan Amerika kıtasının parçalanacağı meselesine, bu bilgiler ışığında da bakmak lazım. Sadece ABD değil, bütünüyle Amerika kıtası risk altında. Çok yerleri çökecek, batacak, yana kayıp sular altında kalacak. Görülmemiş ve filmlerde canlandırılmış o felaketler yaşanacak. Bu nedenle, yakın geçmişte yaptığım bir yayında iyi insanlar olarak kalmış ABD’lilere, ABD’nin doğu yarından çıkmalarını, batıya doğru gitmelerini ama tam batı kıyılarına da gitmemelerini tavsiye etmiştim. Bu gün bu yazıda paylaştığım resimde, kırmızı çizgi ile çizdiğim alanların dışındaki her yer şu anda büyük risk altında…
Ben her zamanki gibi her şeyi hazırlıklıksız şekilde, derin derin düşünüp hesaplamadan ve büyük bir dürüstlük seviyesi ile yazıyorum. İsteyen nasihatlarımı dinler, isteyen dinlemez. Herkesin hür iradesi var ama ben içim rahat etsin diye, son olarak böyle açıkça ve konuları birbirine bağlayarak da yazdım.
Şu yazdıklarımı, dünyada iyi seviyede durugörüsü olan kişilere anlatırsanız ve sonra “Neler görüyorsun” derseniz, benim dediklerimin zıddına bir şey anlatamazlar, diyemezler. Diyorlarsa, dürüst değillerdir.
Bu nedenle, siyasetçisinden iş adamlarına, din adamlarından çiftçilere, işçilerden memurlara kadar her kim varsa, bulduğu ilk fırsatta Amerika kıtasını terk etmeli. Lakin, sadece Amerika kıtası bu halde değil, dünyanın daha pek çok noktası da suni müdahalelerle oluşturuldu, birleştirildi, tıraşlandı v.s… Nereye gideceklerini iyi bilmeliler. İşte geçen gün bunu da yazdım. Nerelere gitmemeleri gerektiğini yazdım. Yazmadığım ve sıkıntılı başka bölgeler de var.
Biz müslümanlar arasında çok bilinen bir mesele var. Kıyametin en büyük alametlerinden birinin de yer yüzünün farklı yerlerinde aniden yaşanacak büyük çökmeler olduğuna inanıyoruz. Bu hususta sahih hadis de var. İşte o vakte gelindi. Dabbetül arz yani hz Mehdi, artık çökertilmesi gereken yerleri çökertecek.
Çünkü, hz Mehdi, cehenneme çevrilmiş dünyayı, yeniden cennete çevirecek. Yani inançsızlığı, inkarı, zulmü, sömürmeyi, katliamları, cinayetleri ortadan kadlıracak. Adaleti, huzuru, mutluluğu, sağlığı tesis edecek. Bunu yaparken karşısındaki asıl unsurlar da aslında Yahudiler ve masonlar değil, yer altı şehirlerinde yaşayan ve sayıları çok fazla olan uzaylı insan türleri olacak.
Onları ikaz edecek, onlara mühlet verecek ve sonra hala inatla şeytanlıklarına devam ettikleri için yer altı şehirlerini başlarına yıkacak.
İran “ABD’yi uzaylılar yönetiyor” diye resmi açıklama yapmıştı ve dünya genelinde basında, medyada yer bulmuştu ya seneler önce, işte İran da yayınlarımın tesiriyle kısa sürede büyük mesafe almıştı ve bu resmi açıklamayı yapmıştı. O vakit ABD’nin başında resmi olarak Barack Obama karakteri vardı. O da zaten bir biyonik robottu.
Aslında bu resmi açıklamayı yapan İran’ın idarecilerinin de epeyi kısmı biyonik robotlardı. Bu, karmarkarışık bir saha… Sahada kuyunun içindeki kuyunun içinde onlarca farklı kuyu var. Neresinden bakacağınıza göre, hadiseleri yorumlayışınız değişiyor.
Amerika kıtasını güya keşfeden Kristof Kolomb bile aslında bir biyonik robottu. O koca suni kıta, dünyanın geri kalanından daha fazla gizlenemeyecekti. Zaten dünya siyasetinin neredeyse her kısmına uzaylılar yön veriyorlardı. Gizlenemeyecek hale kadar zorladılar, o hale gelinince de güya biri çıktı, Amerika kıtasını keşfetti. O da onlara ait bir biyonik robottan başka bir şey değildi.
Sonrasında Amerika kıtasına akacak nüfusu, yapılacak göçleri, o kıtada yapılacak katliamları, soykırımları, kurulacak devletleri ve sınırları yine kendileri belirlediler.
ABD başkanları arasında biyonik robot olmayan bir kişi bile var mı, bunun araştırılması, soruşturulması gerekiyor.
Şu anda da ABD’de Beyaz Saray’dan ve Kongre binasından aşağı doğru geçişler var. Yer altı uzaylı şehirlerine her gün bilmem kaç kere geçiyorlar. Beyaz Saray’da ve Kongre binasında kaç kişi gerçek insan, kaç kişi insan suretinde imal edilmiş biyonik robot, bunların da bir an evvel tespiti gerekiyor.
ABD’yi uzaylılar, en başından beri yönetiyorlar. O “ABD başkanı ile uzaylılar anlaşma yaptılar” gibi iddialar da gerçek değil.
ABD’de çok sayıda kamu binasından yer altı uzaylı şehirlerine geçiş sistemleri var. Bu güne kadar yüz milyonlarca ABD vatandaşının dini kabullenişlerini, siyasi, tıbbi, cinsi kabullenişlerini hep uzaylılar yönlendirdiler.
Akıl almaz seviyede ruhi bunalmalara, ahlaksızlığa, cinsi sapıklıklara, vahşete, dinsizliğe, merhametsizliğe yönlendirdiler. Durmuyorlar ve hala hükumetler, büyük şirketler, basın, medya üzerinden ABD halkını daha da fazla sapıklıklara ve vahim sorunlara yönlendiriyorlar. ABD üzerinden dünya insanlığının tamamını sapıklıklara, maddeten ve manen çökerten kabullenişlere yönlendiriyorlar. Sözde milletler arası teşkilatlar üzerinden de bunu yapıyorlar.
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, kapitalizm, sosyalizm, komünizm, hümanizm diye sayarsak, güya medenilik olan türlü türlü rezaleti de aslında Yahudiler ve masonlar değil, onları da piyon yapmış olan uzaylı türler yaydılar, dünya insanlığına dayattılar.
Lakin, yeryüzündeki devletlere ve milletlere yön vermekte, onları sinsice sevk ve idare etmekte kullandıkları İngiltere’de gerçekten demokrasinin ve cumhuriyetin hakim olmasına izin vermediler, vermiyorlar. Çünkü, mümkün olduğunca sağlıklı ve hızlı işleyen bir İngiltere devlet mekanizmasına ihtiyaçları var.

Şu fotoğrafta bir tek gerçek dünya insanı bile yok. Fotoğrafta görünenlerin hepsi biyonik robot ve içlerinde uzaylı türlerden olan kişiler var.
Ve tekrar ediyorum, bunları durugörü ile kesin seviyede gömek, bilmek mümkün.
Metafizikçilere sorun, anlatsınlar…
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi