Bir yandan metafizik çatışmalar devam ediyorken, bir yandan da senaryo yazmak aslında kolay iş…
Zamanın birinde, dünyanın farklı farklı yerlerinde, sebebi bilinemeyen ve zararı büyük olan pek çok hadise peş peşe yaşanmaya başlar.
Fabrikalar işlemez hale gelir. Büyük depolar sürekli yanar. Petrol ve gaz boru hatları patlar. Trenler hep raylardan çıkar. Kimya tesisleri patlar ya da yanar. Üst rütbeli subaylar sebepsiz yere ölür. Milletler arası resmi görüşmeler sağlıklı yapılamaz olur. Yetmezmiş gibi ABD başta olmak üzere çok sayıda orduda çok yüksek sayıda rütbesiz asker de ölür. Yaşananlar hükumetleri dehşete düşürür.
Ölümlere sebep bulunamaz. Muhtelif sendromlar, olmadık bulaşıcı hastalıklar uydurulur.
Düşen uçaklara, bozulan gemilere, bozulan uçak gemilerine, dibe vuran ve kurtarılamayan denizaltılara, işlemez hale gelen havalimanı sistemlerine çare bulunamaz. Bir gün içinde binlerce sivil uçak seferinin iptal edildiği, farklı farklı zamanlarda defalarca görülür. Elektrik sistemleri, kablolu ve kablosuz iletişim sistemleri de sık sık ve geniş çevrelerde bozulur. Bazen köprülerin patlayıp çöktüğü bile olur ve onların da sebebi çözülemez.
ABD ile müttefikleri, uzun süre bunların organize, planlı, çok ileri teknolojilere dayalı saldırılar, sabotajlar olduğunu dünya insanlığından gizleyebilirler. Arada istahbarat raporlarında üstü kapalı cümlelerle kayda geçirirler ama açık şekilde ifade etmezler.
“Devletler harici güç” derler. “Ellerinde çok büyük bir güç var” derler. Lakin kim olduklarını ve nelere sebep olduklarını asla açıkça yazmazlar ve konuşmazlar. Bütün süreç boyunca basını, medyayı ve sosyal medyayı yoğun şekilde sansürlerler.
Dünyanın çeşitli ülkelerindeki emellerine mani olan bu gücü uzun süre açıkça ifade edemeseler de bir gün canlarına tak eder.
Artık kaybedecek bir şeyleri kalmaz. Çünkü ABD ve müttefikleri, eş zamanlı olarak batışa geçerler.
Artık orduları işlemez olmuştur. Mali sistemleri dibe vurmuştur. Fabrikaları düzeltilememiştir. Donanmaları yok hükmünde olmuştur. Borçları tavan yapmıştır. Bankaları peş peşe çöker olmuştur.
Düne kadar bir filmde izleseler ya da bir romanda okusalar gülüp geçecekleri şeyler, gerçek olmuştur.
ABD başta olmak üzere, söz konusu ülkelerin hepsinde, açıklanamayan yer ve gök hadiseleri/afetleri de iyice gizlenemez hale gelince, üstüne mali sistemleri de tufana tutulunca, artık yuvarlak masayı kurarlar ve tarihe geçen o kararı alırlar.
Bu filmin senaryosunda aksiyon dolu anlar da işte tam burada başlar.
ABD Başkanı, Beyaz Saray’daki canlı yayında kürsüdedir. Tarihi bir konuşma yapacağı, daha öncesinden ilan edilmiştir. Bütün dünyadan bu konuşmayı canlı yayınlayan TV kanallarının ve sosyal medya hesaplarının tam sayısı bile bilinememektedir.
Herkes, ABD başkanının tarihe geçecek konuşmasının konusunu ve nelere sebep olacağını, yine dünyada nelerin değişeceğini merak etmektedir.
Beklenen an gelir. ABD başkanında öfkeli bir beden dili vardır. Kürsüye çıkar. Bir giriş kısmı konuşması yapar ve bu kısım çok kısa olur.
Bu kadar kısa kısımda bile öfkesi iyice artar, sesi yükselir ve şöyle der:
Buradan sadece Amerikan vatandaşlarına değil, bütün dünya insanlığına hitap ediyorum. Dünyanın başına bela olmuş ve Usame bin Laden’den bile çok çok daha tehlikeli bir milletler arası terörist liderle karşı karşıyayız.
ABD başta olmak üzere, dünyanın batısındaki ve doğusundaki pek çok ülkede uzantıları bulunan, bu güne kadar çok sayıda saldırının, izahı hemen yapılamamış patlamaların, yangınların, bulaşıcı hastalıkların arkasında olan bir terörist lider bu kişi…
Bu güne kadar bilinen bütün güvenlik kabullenişlerini adeta hiçe sayan, dahiyane bir planlaması ve teşkilatı olan, bunca ülkenin arka plandan bu güne kadar ifşa etmeye, çökertmeye çalıştığı halde çökertemediği bir sistemi bulunan ve çok tehlikeli olan bir terörist lider bu kişi…
Şu anda Amerika Birleşik Devletleri hükumeti, bu terörist liderin dünyada toplamda kaç saldırıdan mesul olduğunu netleştiremedi. O kadar çok saldırının arkasında bu terörist lider var.
Artık ABD’nin de müttefiklerinin de bu terörist liderden kurtulmasının vakti geldi. Bizler, Usame bin Laden’le ve örgütüyle nasıl mücadele ettiysek, gün artık bu terörist liderle mücadele etme günüdür ve onunla da edeceğiz. Bu mücadeleyi bu gün başlatıyoruz.
Usame bin Laden’de asla görmediğimiz çok yüksek vasıflara, donanıma, teknik imkanlara, istihbarat gücüne ve ayrıca saha teşkilatına sahip olan bu terörist, İstanbul’dadır.
Gerçek adını kullanmayan ve kendisine mfs denilen bu kişiyi durdurmanın vakti gelmiştir. Şu andan itibaren bu kişiyi durdurmak için ABD ve müttefikleri, ittifak halinde askeri operasyonlar başlatacaktır.
Hedef, İstanbul merkezli bu milletler arası terör şebekesini tamamen ifşa ve yok etmektir.
Bu, Usame’ye yapıldığı gibi bir operasyon olmayacak. En kısa sürede o teröristi ininden alacağız. NATO da bu operasyonun içinde olacak. Bir süredir Polonya’ya, Yunanistan’a, Kıbrıs’a, Irak’a, Suriye’ye, İran’a, İsrail’e, Azerbaycan’a, Romanya’ya, Bulgaristan’a yaptığımız askeri yığınakların asıl maksadı da bu operasyona hazırlıktı. Son birkaç aydır bu bölgede resmi temaslarda bulunan askeri ve siyasi yetkililerimiz de son hazırlıkları yaptırmak için dolaştılar.
Artık ABD halkı da diğer müttefik ülkelerin halkları da bu sarsıcı gerçekleri öğrenmiş oldular. Şimdi, ben bu canlı yayında, bütün insanlıığın önünde, bir başkomutan olarak bu talimatı veriyorum:
“Ordular! Nihai hedefiniz İstanbul’dur. İleri…”
ABD başkanının bu kadar sarsıcı açıklamaları dünya genelinde önce şaşkınlık ve sükunetle karşılanır. İlk şoku atlatan taraflar, kısa süre sonrasında, arama motorlarında “mfs kimdir” aramaları yaparlar.
O andan itibaren dünyanın genelinde arama motorlarında en çok aranan şey “mfs” dir.
Başkanın canlı yayında ordulara verdiği talimatla, ordular dört bir yandan harekete geçerler. Hava, kara, deniz, uzay kuvvetlerinin hepsi eş zamanlı olarak bu operasyona dahil edilir. Kısacık süre sonra bütün dünya karışacaktır ama operasyona dahil olan ülkelerin bundan hiç haberi yoktur.
İlk bölümün sonuna geldik. İkinci bölümde görüşmek dileğiyle…
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi