Bir şey diyeceğim ama yine hemen kızmayın.
Gerçekten hepiniz sadece bu kadar mısınız?
Eğer öyle ise vah halinize…
Şu astrologlar neyi çözemiyorlar hala, ben anlamıyorum.
Bunca bilgilendirmeler, izahlar yaptım. Neler neler de yaşandı. Gece güneşi başlığı ile paylaştığım ve artık meşhur olan o rüyam da aynı şeyi anlattı.
Türkiye ile ABD’de peş peşe çok ama çok şiddetli afetler yaşanacak. O yaşanacak şeylerin ne olacağını da aslında çoktan bir şekilde yazmış oldum. İlle de açıkça yazmak mı gerekiyor.

İşte bütün mesele bu…
Bu meselenin şüpheli kalmış tek tarafı, sıralaması…
Önce Türkiye mi mahvolacak yoksa önce ABD mi mahvolacak…
Bu depremlerin ne vesile ile olacağı kısmı da tartışmalı değil. Dabbeül arz yapacak bu depremleri… Fayları yerinden oynatacak, eş zamanlı olarak yer altı uzaylı şehirlerini de çökertecek.
Daha önce de konu etmiştim. Epeyi zaman da oldu. Amerika kıtasında kırılmalar, parçalanmalar olacak. Sahil hattındaki koca toprak parçaları ana karadan ayrılacak.
Bunların bazıları dibe doğru da çökecek ve üzerlerini okyanus kapatacak.

Hatırlasın astrologlar ve medyumlar…
İlgili yayınlarımda şu mealde cümleler kurmuştum:
“Yoksa Mayaların arasında çok ileri seviyede metafizikçiler mi vardı? Durugörüde/medyumlukta çok ileri seviyede olan kişiler, bir gün Amerika kıtasında akıl almaz hadiseler yaşanacağını, kıtanın pek çok yerden parçalanacağını, milyonlarca insanın öleceğini mi gördüler? Bunun çok yaklaşık tarihini de belirlediler mi? Yaşanacak şeylerin o dehşetli görüntülerini durugörü ile görünce, o günün kıyamet günü olduğunu mu zan ettiler? Öyle mi değerlendirdiler, öyle mi kabullendiler.”
Hatta o günlerde konuyu biraz 2012 filmine de bağlamış ve filmden kesitler dahi paylaşmıştım.

Muhtemelen “2012 Kıyamet” filmininin senaryosunu yazanlar da durugörü tekniğini kullandılar. Eldeki bilgileri metafizik istihbarat verileriyle sentezlediler ve onlar da Mayaların metafizikçilerinin gördükleri görüntüeri gördüler de filmi bu şekilde çektiler. Belki de beklenen afetler yaşanırken ve yaşandıktan sonra, ABD’de tıpkı bu filmdeki gibi görüntüler oluşacaktır. Türkiye’nin hali de çok kötü olacak.
“Gece güneşi” rüyamı son defa konu ettiğimde de aslında herkesin anlamasını sağlamış oldum. “Maraş merkezli ve çok şiddetli ve çok yüksek can kaybı olan o depremlerin, yanında sönük kalacağı kadar büyük afetler yaşanacak” mealinde yazmıştım.
Bu hadiseler o kadar büyük hadiseler olacak ki bu nedenle onlara muhtelif ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde temas var. Kıyametin en büyük alemetlerinden biri bu hadiseler olacak. Yani çok şiddetli depremlerle eş zamanlı olarak çok sayıda ülkede yer çökmeleri… Elbette bir yandan da “duha” yani metafizik tütme neticesinde, dünyanın deprem ve çökme yaşanmayan yerlerinde de çok yüksek sayıda insan ya da daha doğru ifade ile iki ayaklı taş ölecek.
Bunlara HAARP, Deccal/uzaylılar ya da başka kişiler/teknikler sebep olmayacak. Ayet-i kerime ile sabit/delilli olan dabbetül arz sebep olacak. O kişi, kötü bir kişi değil ve bunları İnsanlığın iyiliği için yapacak. Deccal’ın sistemini başına yıkmak için yapacak. Hal böyle olunca, çok sayıda büyük yeraltı şehrini de peşpeşe tepelerine yıkacak, çökertecek. Bu yer altı şehirlerindeki çökmeler de ayrıca depremlere sebep olacak. Oralar çökünce, kaçınılmaz olarak yer yüzünde devasa alanlar da çökecek. Lut gölü misali aniden ve derin şekilde çökecek. İşte ahir zamana dair hadislerde geçen ve çok meşhur olan o çökmeler de bunlar olacak.
Bu Telegram kanalında, yukarıda bir yerlerde bir paylaşım var. Birkaç işi daha yapmakta iken bunları yazıyorum. Aratıp bulabilirsiniz.
O paylaşımda Türkiye’nin Karadeniz hattını çizdim. Doğu ve güneydoğu bölgelerimizi dolaşarak Mersin civarına kadar hattı ilerlettim.
O hat hem fay hattı hem de çoğu yerinde büyük yer altı şehirleri var. Yani Türkiye’nin genelini de çok çok zor günler bekliyor. Türkiye’deki on milyonlarca kişinin kendini düzeltme ihtimali artık yok. Son afetler bile, o şiddet ve dehşet bile bunları hiç sarsmadı. Kalpleri taş olmuş ve bunlar artık iki ayaklı taşlara dönüşmüşler. İşte bunlardan epeyi kısmı bu hadiselerle, afetlerle temizlenecek ki yeniden temiz bir Türkiye tesis edilebilsin.
Başka bir paylaşımda ABD’nin doğu yarısından batıya doğru gidilmesini ama en batı taraflara kadar da gidilmemesi gerektiğini, oradaki iyi insan kalmış kişilere tavsiye etmiştim. Bunu da çizimle tarif ettim. Yukarıda bir yerde duruyor o paylaşım.
Bunlar gibi başka paylaşımlarla da meselenin ne olduğunu, önümüzde neler olduğunu, neler yaşanacağını medyumların ve astrologların anlamasını sağladım. Hatta arada birkaç kere artık dabbetül arz, duhan, çökme hadiselerinin yaşanacağı zamanda olduğumuzu açıkça yazdım.
Buna rağmen bile hala anlayamamış olanlar, bu işleri bırakmalılar. İnsanları boşa oyalamamalılar.
Yeni gelen takipçiler de hep oluyor diye sık sık tekrara girerek yazıyorum. Yine öyle yapacağım. Onlar yıllardır anlattıklarımı ve neler yaşandığını bilmiyorlar ama baştan şunu bilmeliler. Geleceği haber verilen çok sayıda deccaldan asıl olanı, en büyük olanı bu çağda/asırda yaşıyor ve o yer altı uzaylı şehirlerinin baş komutanı, baş idarecisi gibi biri… O bir uzaylı insan…
Deccal’ın yer yüzünde yağmurlar yağdıracağı, berekete sebep olacağı, birini öldürüp sonra dirilteceği ve benzeri çok sayıda sarsıcı husus sahih hadislerde haber verildi.
O hadislerde haber verilen onca şaşılacak şeyi o asıl Deccal, yani uzaylı Deccal, çoğunlukla yüksek teknoloji, sonra biraz da büyücülük ve sihirbazlıkla yapacak, yapıyor.
Lakin elindeki bunca yüksek teknolojiye rağmen bile söz konusu devasa afetlere o sebep olamayacak. HAARP da onun birkaç tık ötesindeki uzaylı HAARP’ı da bu kadarına sebep olamaz. Herkes emin olmalı ki devir hz. Mehdi ve dabbetül arz devri ve zaten ikisi aynı kişi…
Deccal’ın şu ana kadar kullandığı çok sayıda UFO, iklim kontrol sistemleri/cihazları, HAARP gibi olup çok daha iler seviyede olan sistemleri ya tamamen ya da kısmen bozuldu. Deccal’ın gücü son süreçte büyük oranda kırıldı.
Deccal, son zamanlarda bazı suni depremleri aslında yer altı şehirlerini korumak maksadıyla da yaptı.
Deccal, İstanbul’u suni depremle/rle yıkabilecek teknik imkanlara da artık tam olarak sahip değil. Zaten İstanbul’u, İzmir’i, Hatay’ı, Kayseri’yi ve benzeri yerleri yıkmak da istemiyor. Deccal’ın en büyük kini, hala tamamen dinsizleşmeyen, hala tamamen namussuzlaşmayan, hala satanistleşmeyen müslüman Türklere…
Türkiye’de herkes Türk kimliğine büründürülmüş olsa da gizlice ve sinsice, gerçek kimliğini gizleyerek yaşayan gayr-i Türk ve gayr-i müslim unsurları Deccal çok iyi biliyor. Onların nerelerde yoğun olduklarını da çok iyi biliyor.
Zaten, asırlardır bu sistemi de kendisi kurdu. Bunca gizli Ermeniler, gizli Yahudiler, kendi hünerleri ile böyle bir strateji, birlik ve beraberlik tesis edemediler. İsimlerinde soyisimlerinde şifrelemelere kadar her kısımda Deccal’ın ve çekirdek kadrosunun planları, yönlendirmeleri var
O kripto kimlikli kişiler, bilerek ya da bilmeyerek, müslüman Türklere karşı Deccal’ın sisteminde piyon yapıldılar.
O kadar ileri seviyede ve sınır tanınmaz şekilde kullanıldılar ki insan, organ kaçırmak bile onların çoğu için son derece sıradan şeyler olarak kabullenildi. O kriptoların önde gelenlerinin tamamına yakını da mason yapıldı ve satanistleştirildi. Büyücü, ayinci zihniyetli kişiler yapıldı.
Osmanlının yıkılış süreci, birinci dünya savaşı, Çanakkale savaşı, Balkan harbi, Yemen harbi ve daha pek çok şey, buralarda hiç gerçek Türk ve müslüman kalmasın diye planlandı. Bunlar da hep Deccal’ın planlarıydı. Yemen’de o kadar çok Türk can verdi ki Yemen’e Türk mezarlığı denildi.
Tam da kendince mutlu sona ulaşacaktı, müslümanların son kalesi olan Türkiye’de ve İstanbul’da da hiç gerçek müslüman bırakmayacaktı ki beklemediği şeyler oldu.
Silsile-i Sadat’ın 33. ve son halkası olan, gerçek bir mürşid-i kamil olan Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri karşı mücadele verdi. Dahiyane bir siyaset de icra etti. Öldürülemedi, yok edilemedi ve onlarca sene boyunca onların sözde devrimlerine karşı devleşti. Korkusuzca karşı hamleler yaptı. Devamında da onun yani hz. Mehdi’nin yolundan gidenler çoğaldı ve artık sayıca da kuvvetçe de az değiller.
İşte meşhur hadis-i şerifte “Bu din garip olarak başladı ve garip olarak döner. Ne mutlu o gariplere” denilen kişiler de Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri ve etrafındaki samimi mü’minler…
İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ta açıkça ifade ettiği gibi, Silsile-i Sadat’ın son halkası olan mürşid-i kamil kişi, aynı zamanda hz. Mehdi…
Eski takipçiler şimdi pek çok şeyi daha iyi anlamışlardır. Yeni takipçiler de on yıldan fazladır anlattıklarıma geniş vakit ayırarak bakmalılar ki anca anlayabilirler. Aksi halde şu yazılanlar onlara tuhaf gelir.
Buna göre, Deccal’ın ordusu tek değil. Öncelikle kendisi gibi uzaylı insan türünden olan ordusu var. Sonra Türkiye’deki kripto kimlikli ve Türk/müslüman rolü oynayan yığınlar da onun has orduları arasında… Bir yandan da cinlerden orduları var, daha doğrusu vardı. Şimdi kriptolar çoktan ifşa olup çözüldüler, güç kaybettiler. Cinler çoktan çarpılıp yakılıp öldürüldüler ve sayıca çok az kaldılar. Dünya üzerinde kullandığı İngiltere, ABD ve benzeri ülkeler de çoktan mali, siyasi, ahlaki krizlere sürüklenip perişan oldular. Yakında yer altı uzaylı şehirleri de başlarına çökecek ve Deccal devrinin iyice sonuna doğru yaklaşılacak.
Şu araba konusunu da hala bir türlü anlamayanlar var. O da içimde sıkıntı, onu da daha açık şekilde anlatacağım.
Oysa kaç farklı zamanda bu konuya temas ettim, her seferinde daha açık, daha net yazdım.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi