Şunlar tıbbi tetkiklerden geçirilseler…


Bir kısmında çip vardır ve zihin kontrolünde yaşatılıyorlardır. Bir kısmı genetik mühendisliği ürünüdür ve sperm safhasından itibaren müdahaleler yapılmıştır. Bazıları suni rahimlerde doğmuş bile olabilirler. Bir kısmı ise insan değil de biyonik robottur.

Biyonik robot olanları bir yana, insan olanları bile duygusuz ve acımasız hallerde olmaya programlanarak kodlanıyorlar.

Çin, binlerce senedir bu dünyanın değil de başka bir dünyanın parçası/kısmı gibi…

Bunlar hep en çok da o yeşil sürüngen türün, o kertenkele görünüşlü yeşillerin pislikleri… Çok meraklılar genetik mühendisliğine ve zamanında kendi vücutlarını/nesillerini bile bozdular, mahvettiler.

Çin’de hava, kara ve deniz kuvvetlerinin içi biyonik robotlarla dolu. Rütbeliler çoğunlukla biyonik robot ama erler içinde de istihbarat toplamak ve yönlendirmeler yapmak maksadıyla kullanılan biyonik robotlar var.

Zamanında ABD’yi güya süper güç yapmak için nasıl uzaylı taraflar bilim ve teknoloji desteği verdilerse… Son zamanlarda Çin merkezli yeni bir Ankebut Ağı örme teşebbüsü çerçevesinde, Çin’e de uzaylı türler bilim ve teknoloji desteği verdiler. Buna rağmen bile Çin’in hormonlu büyütülmesi İstanbul engeline takıldı. Artık uzaylı desteğine rağmen bile Çin büyümüyor, hızla çöküyor. Artık Çin, uzaylı türler için bile taşınmaz bir yüke dönüşüyor.

Zaten dünya genelinde dengeler daha büyük oranda değişti. Artık yerin altı, yerin üstünü yönetemiyor. Hatat yerin altı, yer altı şehirlerinde birlik ve düzeni bile sağlayamıyor.

Rusya batmasın diye ABD’nin verdiği mücadeleyi ve sergilediği kararlılığı, dünyadaki başka hiçbir ülke yapamaz. O kadar etkileyici bir mücadele veriyorlar ki atmadıkları takla kalmadı. Amuda bile kalktılar. Ters taklalar bile attılar. Her türlü danışıklı dövüşü denediler, deniyorlar. Her türlü saçma sapan resmi açıklamaları da yaptılar. Çünkü ABD’nin idari kadrosu da Rusya ve Çin gibi biyonik robot dolu. Bütün bunlara, en çok da uzaylı türler arasında dengeler, anlaşmalar sebep oluyor.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Tek kişilik araçlar yapılacak


– Hafif olacaklar, düşük motor gücüne sahip olacaklar. İktisatlı olacaklar. Satın alırken de kullanırken de çok çok büyük iktisat sağlayacaklar

– Buna rağmen çok güzel, modern görünüşe sahip olacaklar. Normal arabalardan çok daha konforlu olacaklar.

– Sactan değil, yeni nesil porselenden (YNP) yapılmış dış ve iç hatları olacak. Paslanma, korozyon, boya tarih olacak.

– YNP ile yapılan kaporta ve iç kısımlar hem çok sağlam, yüzlerce sene sorunsuz kullanılacak tarzda olacak hem de esnek olacak. Çökmeyecek, kolay çizilmeyecek. Çizilirse de düzeltilmesi çok kolay olacak. Araç sahibi bunu kendi bile bir iki aparatla ve malzeme ile yapabilecek.

– YNP ile yapılan kaporta aynı zamanda çok mukavemetli olacak, Kaza emniyetini artıracak

– YNP ile yapılan kaporta, aynı zamanda çok ileri seviyede ses ve ısı yalıtması sağlayacak

– Bu arabaların imalat bantının kurulması, tedarik zincirinin kurulması çok kolay olacak, İmalat süresi daha kısa ve kolay olacak. İmalat yapılacak abrika, nispeten çok düşük maliyetli olacak. Her safhası çok kolay ve daha düşük masraflı olacak.

– Bu arabalar kolay arıza yapmayacaklar, sık bakım gerektirmeyecekler.

– Arızaları ve bakımları düşük masraflarla halledilebilir olacak.

Bunun adı belden kırma…
Aracın ön ve arka tekerlekleri sağa sola dönmüyor ama aracın beli dönüyor.


O belden kırma tekniği çok geliştirilerek sarı çizgi ile çizdiğim yere uygulanacak.

Tek kişilik, uzunca ve darca olan bu araç, belden kırmalı olacak ama klasik belden kırma gibi olmayacak.

Aracın arka tarafında iki dingil ve dört tekerlek olacak.

Aracın ön kabininde tek dingil ve iki tekerlek olacak.

Aracın ön kabini, arkadaki dört tekerlekli kabine sök-tak sistemle takılabilecek, sökülebilecek.

Araba sahibi bir adet arka/itici sistemden/kabinden, birkaç farklı ön kabinden satın alabilecek ve istediği zaman ön kabinleri kendisi de değiştirebilecek.

Bu arabada, sarı işaretli belden kırma noktası o kadar gelişmiş bir teknikle yapılacak ki arabanın ön kabini sadece sağa soğa dönmeyecek. Belli bir seviyede aşağı ve yukarı hareketler de yapabilecek. Bu da arabadaki konforu ve bozuk arazilerde iyi yol tutuşunu artıracak.

Yine belden kırma noktasındaki harika buluşlar/teknikler sayesinde bu arabada, virajlarda ön kabin ayrı anda, arka kabin ayrı anda sağa sola yatabilecek. Bu da kısıtlanmış, ayarlanmış, kontrollü bir yatış olacak. Bu sayede bu dar araba virajlarda sorun yaşamayacak ve devrilmeyecek.

Arabanın arka kabinindeki tekerleklerin arası yani dingil mesafesi daha geniş olacak ama ön paneldeki iki teker arasındaki dingil biraz daha dar olacak. Bu da türlü faydalar sağlayacak.

Ön tekerlekler sağa sola doğru dönmek zorunda olmadığı için, bu arabanın ön kısmının görünüşü, benzeri tarzda araba yapmak isteyenlerin yaptığı gibi şekilsiz, itici durmayacak. Kaportanın imalat safhası bu nedenle de çok daha kolay ve seri olacak. Yine bu özellik sayesinde masrafı mekanik sistemlerden tasarruf edilmiş olunacak.

Ön tekerlerin şasiden/kapartodan dışarı doğru uzaklaştırılması gerekmeyecek.

Bu arabanın ısı ve ses yalıtması o kadar ileri seviyede olacak ki kullanıcı yaz ya da kış pencere açma ihtiyacını pek duymayacak.

Arabanın içinde yazın da kışın da serin bir ortam oluşacak. Klimaya ihtiyaç kalmadan, küçük bir havalandırma sistemi ile içerisi hem serin hem de havadar tutulabilecek. Bu da hem imalat sürecinde hem de kullanma sürecinde büyük iktisat sağlayacak.

Bu arabaların içindeki hava, dışarıdaki havadan temiz olacak. İçeriye giren hava, belirlenmiş kanallardan girebilecek ve oralarda hava filtreleri olacak. Dışarıdaki egsoz dumanı da başka kokular da içeri giremeyecek.

Arabada, içeriye hava veren sistem, aynı zamanda havadan su elde edebilen bir üniteye de sahip olacak. Bu arabanın kullanıcısı yaz ya da kış aylarında, arabasının içinde beş litrelik bir depoda tertemiz suyu daima hazır bulacak.

Bu arabayı pazarlamacılar, öğretmenler, öğrenciler çok kullanacaklar. Yine bu arabalar işe gidip gelme arabaları olarak tercih edilecekler. Kısa sürede on milyonlarca adet satılacak dünya genelinde… Bu arabaların tek kişilik koltuğu geriye doğru yatınca, bir kişinin rahatça uyuyabileceği bir yatağa da dönüşecek. Böylece, şehirler arası pazarlama yapanlar başta olmak üzere, çok yüksek sayıda kişi, kısa süreli seyahatlerinde otel masrafları ödemeyecek. Çünkü bu arabaların içi gece ve gündüz, yaz ve kış, otellerden bile daha serin, havadar ve sessiz olacak. Zaten arabanın içinde gerektiğinde TV olarak da kullanılabilecek büyükçe bir ekran ve iyi bir ses sistemi de olacak.

Arabalarda gayet küçük, gelişmiş bir motorsiklette olduğu kadar bir motor bulunacak. Bu benzinli motor az yakacak ama bu ağırlıktaki bir arabanın yükünü de taşıyabilecek.

Bu arabada şarj bitmesi, yolda kalma gibi bir sorun yaşanmayacak.

Bir farklı modelinde ise benzinli motor yerine, benzinli jeneratör konulacak. Bir de elektrikli motoru olacak. Benzin yakan jeneratör bir yandan elektrikli motoru besleyecek ve arabanın yol almasını sağlayacak. Diğer yandan ise arabadaki batarya grubunu şarj edebilecek. Bu yönüyle de bu araba hiç yolda kalmayacak. Söz konusu batarya, günümüzdeki bataryalar gibi kısa sürede ömrünü tamamlayıp çöp olan bataryalardan olmayacak.


Bu arabanın kapıları çok gelişmiş özelliklerde olacak ve asla su ya da hava geçirmeyecek. Yüksek basınca da dayanıklı olacak.

Arabalar YNP ile yapılırken, alt kısımları da tamamen kapalı ve su geçirmez halde imal edilecek. Bu arabalar suda da gidebilecek.

Misalen, İstanbul’da trafiğe takılacağı endişesini yaşayan sürücüler, muhtelif yerlerde yapılmış olan ve denize emniyetli inişi sağlayan rampalara yönelecekler. Kolayca ve birbirlerinin peşi sıra denize inecekler ve denizden süratle yol alacaklar. Hedef ilçedeki rampalardan da karaya tekrar çıkacaklar.

Bu arabalarda batmazlık özelliği olacak.

Sandallardan, teknelerden çok çok daha emniyetli olacak bu arabalar. Fırtınalarda sandallar, tekneler batacaklar da bu arabalar batmayacaklar. Beklemediği zamanda denizde fırtınaya yakalanan araba sürücüsüne hiçbir şey olmayacak. Yol alamamış ve dalgalarla sürüklenmişse bile, hatta araba sert rüzgarların tesiriyle bir de su üzerinde ters dönmüşse bile, arabaya da sürücüye de hiçbir şey olmayacak. Asla batmayacak.

Gelişmiş elektronik kontrol sisteminin ekran kısmında, her zeka seviyesinden herkesin kolayca anlayacağı ve kullanabileceği bir konum belirleme ve denizde rota belirleme yönlendirmeleri olacak.

Arabanın içi de modern, ferah, geniş hatlara sahip olacak. Yatak olabilen koltuğu da yeterince kaliteli ve rahat olacak.

Ucuz olan başlangıç modelinde camlar olacak ama daha üst modellerinde hiç cam bulunmayacak. Sürücünün önünde, sağında, solunda hiç kaporta yokmuş gibi, hiç başka cisim yokmuş gibi his ettirecek şekilde ekran kaplı olacak. Sanki üstü ve yanları açık bir arabanın içindeymiş gibi hissedecek.

Bütün bu özelliklerine rağmen bile bu arabalar, günümüzdeki standart ve dört kişilik arabalardan çok daha ucuz olacaklar. Alırken çok ucuz oldukları gibi, kullandıkça ucuza hatta bedavaya gelecekler.

Aracın üst modelinde hiç cam bulunmadığı halde, sanki içten dışa doğru bakınca her yeri cammış gibi olacak. Kaportanın şeklini alarak yerleştirilecek olan esnek, çizilmez, uzun ömürlü ve az enerji harcayan ekranlar, mükemmel bir sürüş imkanı sağlayacak.

Aracın iç kabinindeki sensörler, sürücünün koltuğu hangi hizaya ayarladığını, vücudunun konumunu, hususiyle de başının hangi yükseklikte ve konumda durduğunu anlayabilecekler. Buna göre de kabinin iç yüzeyine giydirilmiş/kaplanmış olan bütün ekranlardaki görüntüyü o konumdan dışarı bakışta görünmesi gerektiği hale hemen, otomatik olarak getirecekler.

Ekranların çözünürlüğü de çok yüksek olup gerçek görüntülere çok yakın kalitede görüntü verecekleri için, kabin içinde harika bir ortam oluşacak.

Akademi Dergisi takipçisi: – Selamünaleyküm abi 12 senedir porselen sektöründe çalışıyorum, Biz porseleni 1200 derecede pişiriyoruz, Arabadaki Y.N.P. montaj gibi kaplamamı olacak, Yada arabayla berabermi fırınlanıcak Bir türlü anlayamadım Ayrıca naçizane aklımda yıllardan beri evlerin duvarlarını fayans, Seramik kaplama yerine porselenden yapmayı düşünüyordum porselen sırını duvara püskürterek ama píşirmesi sorun Bikaç video gördüm taşlamayla sürtüyorlardı ama malzemenin muhteviyatını bilemiyorum, Oda eskiden beri mozaik dediğimiz şey zaten yapılıyor Fayans seramik dediğimiz şey ise çok fazla külfetli, zaman kaybı, Nakliye, Îşçilik Orada’da bi yenilik kolaylık olması gerekiyor, Birde binaya aşırı yük biniyor, Metrekareyi düşürüyor Bariz Mantıksızlık. Teşekkür ederim

Mehmet Fahri Sertkaya = v.a.s. YNP’nin ham maddesi çöl kumu olacak. Muhtelif işlemlerden geçirilecek, yanına başka kimyevi maddeler de katılacak ve hamur gibi bir kıvamı olacak. Sonra kalıplara dökülecek, İçinde çelik çubuklar ya da çelik tel örgü destekleri de olacak. Fırınlanınca son şeklini alacak. Artık onu kırmak çok ama çok zor olacak. Buna rağmen gayet hafif de olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Çoğu kısmı doğru…

(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)

Akademi Dergisi takipçisi: – Hocam anladiğimi yazıyorum.cok yakın bir zamanda büyük depremler…vs büyük felaketler tüm Türkiye’de üzerimize yağacak.Bu afetleri bu günden sonra anlıyorum ki yabancı kaynaklı haarp kaynaklı olmayacak(ki açıkçası bu içimi rahatlattı.onlar istedi diye onların sebep olduğu bir faciayla ölmek istemiyorum.) Bu aslında Allah’ın bize Türk milletine gazabı olacak.Ki böyle birşey bekliyordum son yıllarda memleketteki yozlaşma şükürsüzlük

Ve ahlaki çöküntü nedeniyle.Turk milleti yola gelir yanlışlarını anlar içindeki deccal artıklarını temizlemek için harekete geçerse azaptan kurtulmak yada azabin hafiflemesi mümkün ama öyle bir milletimiz yok ve milletimiz koyun gibi güdülmekten hoşlandığı için bu pek olası değil Bu afetler aynı zamanda Amerika daki depremleri tetikleyecek ve oralar da yıkılacak ( bildiğim kadarıyla oranın patlaması halinde tüm dünya etkilenecek orda olusacak toz bulutlarindan dolayı güneş bile senelerce perdelenebilir mini buzul çağına girilebilir)o afetleri turi Sina bı yönden de siz ve Mehdi birlikte yapacaksınız.temizlik yapacaksınız.sonrasinda eğer ölmez sağ kalırsak o yazdığınız güzellikleri memleketteki gelişmeleri yasayabilecegiz.

Doğru mu anladım hocam

Peki bu durumda bu olaylar bu aylarda özellikle de yaza kadar ki dönemde mi olacak. Onun hakkında malumat var mı acaba hocam

Mehmet Fahri Sertkaya: = Çoğu kısmı doğru. Toz bulutu ve mini buzul çağı doğru değil. Ne zaman yaşanacağını da Allah biliyor.

Akademi Dergisi takipçisi: – Tmm teşekkür ederim

Akademi Dergisi takipçisi: – Saldırılar devam ediyor heralde efendim bı 10 dk önce yine başımın üstünde bahsettiğim yanma/iğne batırma gibi hisler oldu ara ara olmaya devam ediyor
Ayrıca anlattiklariniza bakınca Bu kadar ilmin bir yerde yazılı olduğu bir kitap yok zannedersem efendim vehbii gibi geliyor bana “Dabbetul Arz-ı yıllarca çok kötü bir varlık mis gibi anlatıp durdular filmlerle vs eskiden Dabbetul Arz için yer yüzünde debelenen yürüyen varlık gibi söylenirdi anlatırlardı ama şimdi sizin izahlarınızdan anlaşılan yer yüzünü mübalağa ile debelendiren hareket ettiren manasınaymış

Eskiden de anlatılırdı üstadımızın büyüklüğü kayyumu alem denirdi ama bu kadar derin izahatlarla nelere salahiyetli olduğunu bilemezdik eskiden yaptığım dualara bakıyorum da gerçekten çok boş şeyler istemişiz Cenabı Hakktan şimdi tek istediğim var tabi bize nasip olur mu mevlam bilir O Mehdi Aleyhisselam’ın Dabbetul Arzın ordusunda olabilmek yani ölmeden o fetihlere katılıp ona yakın olabilmek ayeti kerime de bahsedilen sebigun bilhayrati biiznihi kısmından olabilmek dediğiniz okumaları yapıyoruz inşallah bir nebze de olsa o sevaplardan bizler de istifade ederiz sizden Allah razı olsun bu yayınlar olmasaydı bu kadar hakkı hakikati nerden bilecektik, mevlam diğer kardeşlerimize de bir an önce anlayabilmeyi nasip eylesin çok geç olmadan

Hala nesini anlamıyorsunuz?


Bir şey diyeceğim ama yine hemen kızmayın.

Gerçekten hepiniz sadece bu kadar mısınız?

Eğer öyle ise vah halinize…

Şu astrologlar neyi çözemiyorlar hala, ben anlamıyorum.

Bunca bilgilendirmeler, izahlar yaptım. Neler neler de yaşandı. Gece güneşi başlığı ile paylaştığım ve artık meşhur olan o rüyam da aynı şeyi anlattı.

Türkiye ile ABD’de peş peşe çok ama çok şiddetli afetler yaşanacak. O yaşanacak şeylerin ne olacağını da aslında çoktan bir şekilde yazmış oldum. İlle de açıkça yazmak mı gerekiyor.


İşte bütün mesele bu…

Bu meselenin şüpheli kalmış tek tarafı, sıralaması…
Önce Türkiye mi mahvolacak yoksa önce ABD mi mahvolacak…

Bu depremlerin ne vesile ile olacağı kısmı da tartışmalı değil. Dabbeül arz yapacak bu depremleri… Fayları yerinden oynatacak, eş zamanlı olarak yer altı uzaylı şehirlerini de çökertecek.

Daha önce de konu etmiştim. Epeyi zaman da oldu. Amerika kıtasında kırılmalar, parçalanmalar olacak. Sahil hattındaki koca toprak parçaları ana karadan ayrılacak.

Bunların bazıları dibe doğru da çökecek ve üzerlerini okyanus kapatacak.


Hatırlasın astrologlar ve medyumlar…

İlgili yayınlarımda şu mealde cümleler kurmuştum:

“Yoksa Mayaların arasında çok ileri seviyede metafizikçiler mi vardı? Durugörüde/medyumlukta çok ileri seviyede olan kişiler, bir gün Amerika kıtasında akıl almaz hadiseler yaşanacağını, kıtanın pek çok yerden parçalanacağını, milyonlarca insanın öleceğini mi gördüler? Bunun çok yaklaşık tarihini de belirlediler mi? Yaşanacak şeylerin o dehşetli görüntülerini durugörü ile görünce, o günün kıyamet günü olduğunu mu zan ettiler? Öyle mi değerlendirdiler, öyle mi kabullendiler.”

Hatta o günlerde konuyu biraz 2012 filmine de bağlamış ve filmden kesitler dahi paylaşmıştım.


Muhtemelen “2012 Kıyamet” filmininin senaryosunu yazanlar da durugörü tekniğini kullandılar. Eldeki bilgileri metafizik istihbarat verileriyle sentezlediler ve onlar da Mayaların metafizikçilerinin gördükleri görüntüeri gördüler de filmi bu şekilde çektiler. Belki de beklenen afetler yaşanırken ve yaşandıktan sonra, ABD’de tıpkı bu filmdeki gibi görüntüler oluşacaktır. Türkiye’nin hali de çok kötü olacak.

“Gece güneşi” rüyamı son defa konu ettiğimde de aslında herkesin anlamasını sağlamış oldum. “Maraş merkezli ve çok şiddetli ve çok yüksek can kaybı olan o depremlerin, yanında sönük kalacağı kadar büyük afetler yaşanacak” mealinde yazmıştım.

Bu hadiseler o kadar büyük hadiseler olacak ki bu nedenle onlara muhtelif ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde temas var. Kıyametin en büyük alemetlerinden biri bu hadiseler olacak. Yani çok şiddetli depremlerle eş zamanlı olarak çok sayıda ülkede yer çökmeleri… Elbette bir yandan da “duha” yani metafizik tütme neticesinde, dünyanın deprem ve çökme yaşanmayan yerlerinde de çok yüksek sayıda insan ya da daha doğru ifade ile iki ayaklı taş ölecek.

Bunlara HAARP, Deccal/uzaylılar ya da başka kişiler/teknikler sebep olmayacak. Ayet-i kerime ile sabit/delilli olan dabbetül arz sebep olacak. O kişi, kötü bir kişi değil ve bunları İnsanlığın iyiliği için yapacak. Deccal’ın sistemini başına yıkmak için yapacak. Hal böyle olunca, çok sayıda büyük yeraltı şehrini de peşpeşe tepelerine yıkacak, çökertecek. Bu yer altı şehirlerindeki çökmeler de ayrıca depremlere sebep olacak. Oralar çökünce, kaçınılmaz olarak yer yüzünde devasa alanlar da çökecek. Lut gölü misali aniden ve derin şekilde çökecek. İşte ahir zamana dair hadislerde geçen ve çok meşhur olan o çökmeler de bunlar olacak.

Bu Telegram kanalında, yukarıda bir yerlerde bir paylaşım var. Birkaç işi daha yapmakta iken bunları yazıyorum. Aratıp bulabilirsiniz.

O paylaşımda Türkiye’nin Karadeniz hattını çizdim. Doğu ve güneydoğu bölgelerimizi dolaşarak Mersin civarına kadar hattı ilerlettim.

O hat hem fay hattı hem de çoğu yerinde büyük yer altı şehirleri var. Yani Türkiye’nin genelini de çok çok zor günler bekliyor. Türkiye’deki on milyonlarca kişinin kendini düzeltme ihtimali artık yok. Son afetler bile, o şiddet ve dehşet bile bunları hiç sarsmadı. Kalpleri taş olmuş ve bunlar artık iki ayaklı taşlara dönüşmüşler. İşte bunlardan epeyi kısmı bu hadiselerle, afetlerle temizlenecek ki yeniden temiz bir Türkiye tesis edilebilsin.

Başka bir paylaşımda ABD’nin doğu yarısından batıya doğru gidilmesini ama en batı taraflara kadar da gidilmemesi gerektiğini, oradaki iyi insan kalmış kişilere tavsiye etmiştim. Bunu da çizimle tarif ettim. Yukarıda bir yerde duruyor o paylaşım.

Bunlar gibi başka paylaşımlarla da meselenin ne olduğunu, önümüzde neler olduğunu, neler yaşanacağını medyumların ve astrologların anlamasını sağladım. Hatta arada birkaç kere artık dabbetül arz, duhan, çökme hadiselerinin yaşanacağı zamanda olduğumuzu açıkça yazdım.

Buna rağmen bile hala anlayamamış olanlar, bu işleri bırakmalılar. İnsanları boşa oyalamamalılar.

Yeni gelen takipçiler de hep oluyor diye sık sık tekrara girerek yazıyorum. Yine öyle yapacağım. Onlar yıllardır anlattıklarımı ve neler yaşandığını bilmiyorlar ama baştan şunu bilmeliler. Geleceği haber verilen çok sayıda deccaldan asıl olanı, en büyük olanı bu çağda/asırda yaşıyor ve o yer altı uzaylı şehirlerinin baş komutanı, baş idarecisi gibi biri… O bir uzaylı insan…

Deccal’ın yer yüzünde yağmurlar yağdıracağı, berekete sebep olacağı, birini öldürüp sonra dirilteceği ve benzeri çok sayıda sarsıcı husus sahih hadislerde haber verildi.

O hadislerde haber verilen onca şaşılacak şeyi o asıl Deccal, yani uzaylı Deccal, çoğunlukla yüksek teknoloji, sonra biraz da büyücülük ve sihirbazlıkla yapacak, yapıyor.

Lakin elindeki bunca yüksek teknolojiye rağmen bile söz konusu devasa afetlere o sebep olamayacak. HAARP da onun birkaç tık ötesindeki uzaylı HAARP’ı da bu kadarına sebep olamaz. Herkes emin olmalı ki devir hz. Mehdi ve dabbetül arz devri ve zaten ikisi aynı kişi…

Deccal’ın şu ana kadar kullandığı çok sayıda UFO, iklim kontrol sistemleri/cihazları, HAARP gibi olup çok daha iler seviyede olan sistemleri ya tamamen ya da kısmen bozuldu. Deccal’ın gücü son süreçte büyük oranda kırıldı.

Deccal, son zamanlarda bazı suni depremleri aslında yer altı şehirlerini korumak maksadıyla da yaptı.

Deccal, İstanbul’u suni depremle/rle yıkabilecek teknik imkanlara da artık tam olarak sahip değil. Zaten İstanbul’u, İzmir’i, Hatay’ı, Kayseri’yi ve benzeri yerleri yıkmak da istemiyor. Deccal’ın en büyük kini, hala tamamen dinsizleşmeyen, hala tamamen namussuzlaşmayan, hala satanistleşmeyen müslüman Türklere…

Türkiye’de herkes Türk kimliğine büründürülmüş olsa da gizlice ve sinsice, gerçek kimliğini gizleyerek yaşayan gayr-i Türk ve gayr-i müslim unsurları Deccal çok iyi biliyor. Onların nerelerde yoğun olduklarını da çok iyi biliyor.

Zaten, asırlardır bu sistemi de kendisi kurdu. Bunca gizli Ermeniler, gizli Yahudiler, kendi hünerleri ile böyle bir strateji, birlik ve beraberlik tesis edemediler. İsimlerinde soyisimlerinde şifrelemelere kadar her kısımda Deccal’ın ve çekirdek kadrosunun planları, yönlendirmeleri var

O kripto kimlikli kişiler, bilerek ya da bilmeyerek, müslüman Türklere karşı Deccal’ın sisteminde piyon yapıldılar.

O kadar ileri seviyede ve sınır tanınmaz şekilde kullanıldılar ki insan, organ kaçırmak bile onların çoğu için son derece sıradan şeyler olarak kabullenildi. O kriptoların önde gelenlerinin tamamına yakını da mason yapıldı ve satanistleştirildi. Büyücü, ayinci zihniyetli kişiler yapıldı.

Osmanlının yıkılış süreci, birinci dünya savaşı, Çanakkale savaşı, Balkan harbi, Yemen harbi ve daha pek çok şey, buralarda hiç gerçek Türk ve müslüman kalmasın diye planlandı. Bunlar da hep Deccal’ın planlarıydı. Yemen’de o kadar çok Türk can verdi ki Yemen’e Türk mezarlığı denildi.

Tam da kendince mutlu sona ulaşacaktı, müslümanların son kalesi olan Türkiye’de ve İstanbul’da da hiç gerçek müslüman bırakmayacaktı ki beklemediği şeyler oldu.

Silsile-i Sadat’ın 33. ve son halkası olan, gerçek bir mürşid-i kamil olan Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri karşı mücadele verdi. Dahiyane bir siyaset de icra etti. Öldürülemedi, yok edilemedi ve onlarca sene boyunca onların sözde devrimlerine karşı devleşti. Korkusuzca karşı hamleler yaptı. Devamında da onun yani hz. Mehdi’nin yolundan gidenler çoğaldı ve artık sayıca da kuvvetçe de az değiller.

İşte meşhur hadis-i şerifte “Bu din garip olarak başladı ve garip olarak döner. Ne mutlu o gariplere” denilen kişiler de Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri ve etrafındaki samimi mü’minler…

İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ta açıkça ifade ettiği gibi, Silsile-i Sadat’ın son halkası olan mürşid-i kamil kişi, aynı zamanda hz. Mehdi…

Eski takipçiler şimdi pek çok şeyi daha iyi anlamışlardır. Yeni takipçiler de on yıldan fazladır anlattıklarıma geniş vakit ayırarak bakmalılar ki anca anlayabilirler. Aksi halde şu yazılanlar onlara tuhaf gelir.

Buna göre, Deccal’ın ordusu tek değil. Öncelikle kendisi gibi uzaylı insan türünden olan ordusu var. Sonra Türkiye’deki kripto kimlikli ve Türk/müslüman rolü oynayan yığınlar da onun has orduları arasında… Bir yandan da cinlerden orduları var, daha doğrusu vardı. Şimdi kriptolar çoktan ifşa olup çözüldüler, güç kaybettiler. Cinler çoktan çarpılıp yakılıp öldürüldüler ve sayıca çok az kaldılar. Dünya üzerinde kullandığı İngiltere, ABD ve benzeri ülkeler de çoktan mali, siyasi, ahlaki krizlere sürüklenip perişan oldular. Yakında yer altı uzaylı şehirleri de başlarına çökecek ve Deccal devrinin iyice sonuna doğru yaklaşılacak.

Şu araba konusunu da hala bir türlü anlamayanlar var. O da içimde sıkıntı, onu da daha açık şekilde anlatacağım.

Oysa kaç farklı zamanda bu konuya temas ettim, her seferinde daha açık, daha net yazdım.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Türkiye’de her sahada büyük bir değişme, dönüşme ve yenilenme olacak


Üfürmeleri boş verin. Ümit Özdağ’ın gerçekte yüzde bir oyu bile yok. Onun hakkında bilgi sahibi olmasa da tipine bakan herkes, onun serseri, gaddar, yalancı, pislik biri olduğunu anlayabiliyor. Ümit’in hala doğru düzgün siyasi teşkilat yeterliliği de yok. Ondan farksız halde olan Muharrem İnce bile onu satıp ayrılmak zorunda kaldı. İstanbul’un sillesini yiyenin, sahada durabilme lüksü yok.

Seçim yapılamayacak ama yapılacak olsaydı bile seçmenlerin yüzde yetmişi ya da daha fazlası seçime katılmayacaktı, oy kullanmayacaktı. Türkiye’de sistem dipten çöktü. Kimsenin sisteme inancı kalmadı.

Türkiye’de il ve ilçe belediyeleri keskin bir kararla kaldırılacak. Bir süredir bunun alt yapısını hazırlıyorum ve herkes iyice hazır olmalı. İlleri ve ilçeleri atanmışlar yönetecekler ve işini iyi yapmayanlar hemen o makamlardan alınacaklar. Devletin kurum ve kuruluşları arasında çift başlılığa, gruplar arası çekişmelere asla izin verilmeyecek. Kamu masraflarının azaltılması ama aynı anda verilen hizmetin kalitesinin artırılması için ne gerekiyorsa, onlar yapılacak. Rejim de değişecek. Mahalli idarelere dair kanunlar, düzenlemeler, yetkiler de değişecek.

Bir ilde vali varken, bir de belediye başkanına hiç gerek yok. Bir ilçede kaymakam varken, bir de belediye başkanına hiç gerek yok.

Hemen değil, gerekli alt yapı oluştuktan sonra, yakın gelecekte Türkiye eyalet sistemine geçecek.

Her eyaletin kendi emniyet, sağlık, itfaiye, arama-kurtarma kuruluşları olacak. Bunlar eyaletin valisi tarafından sevk ve idare edilecekler ama merkezi hükumetin yetkisi çok geniş olacak. Vali dahil, eyaletin bütün idari kadrosunu, tek hamlede baştan aşağı değiştirebilecek. Seçim diye bir şey olmayacak, Türkiye’de hiç kimse seçim ya da parti istemeyecek, aramayacak.

Her şeyin bir idari merkezini başkente kurarak, her şeyi başkentten idare etmeye dönük saçma sapan sistem en kısa zamanda kaldırılacak. Bakanların yetkileri de çok genişletilecek ve bakanların denetlenmesi de çok artırılacak. Dokunulmazlık denilen hukuksuzluk, saçmalık derhal kaldırılacak.

Ordu birimlerinin sevk ve idaresi sadece merkezi hükumette olacak. Valilerin, gerektiğinde ordunun yurt içinde vazifelendirilmesi hususunda yetkileri olmayacak.

Eyalet idareleri ile merkezi hükumet arasında sürekli irtibat olacak. Organize ve senkronize halde olacaklar. Bu hususta bakanların çok iyi eğitilmiş çok sayıda yardımcıları olacak. Bürokratik yavaşlığa asla izin verilmeyecek.

Eyalet sistemi sayesinde, Türkiye’nin farklı kültüre, farklı kabullenişlere, farklı törelere sahip bölgeleri, kendi tercihleriyle sevk ve idare edilebilecekler.

Eyaletlere göre farklı tüzükler, kanunlar ve yasaklar olabilecek. “Töre/yöre hukuku”na meydan verilecek. Hiçbir insan topluluğu, yaşamak istemediği bir hayat tarzını yaşamaya mecbur tutulmayacak.

Çok yakın gelecekte Türkiye’ye dahil olacak topraklar da hemen eyalet sistemine geçirilecek. Türkiye’nin bir eyaleti olarak Türkiye toprağı olacaklar.

Eyalet sistemi sayesinde, onların hemen Türkiye içlerine doğru yayılmalarına izin verilmeyecek. Bir süre oralarda mevcut alfabenin, mevcut kanunların çoğunun, mevcut kabullenişlerin devam etmesine eyalet sistemi sayesinde imkan sağlanacak. Uyuşma süreci sonrasında kanunlarda, izin ve yasaklarda, göç sınırlamalarında yeni düzenlemeler yapılacak.

Hiçbir şey aceleye getirilmeyecek ama hiçbir şey geciktirilmeyecek. Büyük bir kararlılıkla Türkiye dönüştürülecek.

Eyaletlerde mesai günleri ve saatleri de farklılıklar gösterebilecek.

Her şeyin başında, Türkiye’de artık hukuk her şeyin üzerinde, herkesten güçlü olacak. Vali, bakan ya da devlet başkanı, hiç fark etmez. Yanlış yapan karşısında hukuk adamlarını bulacak. Sistem böyle olunca, seçim sisteminin kaldırılması hiç kimseyi rahatsız etmeyecek. Hata yapan, haksızlık ve zulüm yapan her kim olursa olsun hemen cezasını bulacak. Kimseye kimseye yanlış yapamaz, zulüm edemez, ezemez olacak. Bu, milletin arasında gruplaşmaların ve gereksiz mücadelelerin de kısa sürede yok olmasına sebep olacak.

Ordu ve MİT çok kısa sürede ve çok büyük oranda dönüştürülecek. Dünya buna çok şaşıracak. Hem dönüştürme hızına hem de yeni sisteme…

Profesyonel askerlik sistemi olacak ama herkesin temel askerlik/silah eğitimi alması için bir ay askerlik zorunlu olacak. Bazı mühim sahalarda uzun süreli tahsil yapanlardan bir aylık zorunlu askerlik de kaldırılacak. Bu kişilere de bir ay askerlik tavsiye edilecek. Gitmek isteyenler askere alınacaklar ve bu kişilere daha özel şartlarda askeri eğitim verilecek.

Kendi aşçılarını yetiştiremeyen, kendi yemeğini pişiremeyen, kendi satın almalarını ve planlamalarını yapamayan bir orduya, ordu denemez.

Türlü türlü sahalarda iyi seviyede tahsil görmüş ve uygulama sahasında da tecrübesi olan sivil gençlerin, kolay ve kısa bir sürecin sonunda ordu mensubu olmalarının ve iyi maaş almalarının önü açılacak.

Hastahanelerin ve sağlık çalışanlarının sayıları kademeli olarak çok azaltılacak. Tedavi kısmından önce, insanların hastalanmamaları için gerçekçi ve kalıcı tedbirler alınacak.

Hastalıkların büyük kısmının asıl sebebi yetersiz beslenmedir. İnsan ne yiyorsa odur. Bu ülkede başta toprağın değerleri bozuk. Profesyonel/uzman çiftçilerin yetişmesi sağlanacak ve tarlalardan sık sık toprak numuneleri alınacak testler yapılacak. Toprağın değerleri yetersiz olan yer yerde ilk iş olarak bu sorun çözülecek. Valiler bu işle de hususi olarak ilgilenecekler. Değerleri tam olmayan toprakta yetişen mahsül, insanı yeterli seviyede besleyemez. Faydasız bir gıda olur. Tokluk verir ama yeterli proteini, vitamini, minerali vermez. Türkiye’nin şu anda acil sorunlarından biri de bu…

Toprağın ve denizlerin ve akarsuların değerlerini koruyabilmek/düzeltebilmek için görülmemiş bir hassasiyetle kimya sahasına dair düzenlemeler ve denetlemeler yapılacak. Toprağı bozan hiçbir şeye geçit verilmeyecek. Şu anda Türkiye’de imalatı ve satışı serbestçe yapılan binlerce kimyevi ürün, çok çok kısa süre sonra satılamayacak. Başta da sabunların, deterjanların büyük çoğunluğu…

Türkiye’nin hastahanelerin, büyük okulların, büyük kamu binalarının binaları yeşilliklerle, çiçeceklerle, kuşlarla dolu olacak. Bahçivanlığa da çok kıymet verilecek. Onlar için hususi okullar açılacak. Orta yaştaki kişiler de isterlerse bu okullara kayıt olarak bahçivanlık tahsili görecekler. Tahsilin sonunda mezuniyet ve yeterlilik belgesi alacaklar. İnsanları, hayvanları ve bitkileri aşırı rahatsız eden elektromanyetik kirliliğe zaten hiç meydan verilmeyecek.

Tavuk etinden çok daha yüksek proteinli ve faydalı olan tavşan eti ülke genelinde yaygınlaştırılacak. İlgili bakanlık tavşan çiftliklerinin yayılması için çalışmalar yapacak. Çiftliklerdeki asgari standartları belirleyecek ve sık denetlemeler yapacak. Tek bu bile milletin sağlığının düzeltilmesinde kritik rol oynayacak. Lakin eş zamanlı olarak topraktan tohuma, undan ekmeğe, katkı maddelerinden ambalajlara kadar her şey düzeltilecek, iyileştirilecek.

Bir süre sonra tavşan eti çok bulunur ve uygun fiyata satın alınabilir olacak.

Ülkenin kanunlarında “sivil itaatsizlik” maddeleri açıkça yazılacak. Millet, istemediği idareciyi birkaç gün içinde ve kolayca devirebilecek. Emniyet teşkilatının ve ordunun hangi şartlarda ülkenin cumhurbaşkanına ve bakanlarına itaat etmeyecekleri, muğlak olmayan cümlelerle yazılacak.

Lakin… Millet de hukuka aynı seviyede uymak zorunda olacak. Milletin bir kısmı hatta büyük bir kısmı hukuka uymazsa, devlet başkanının çok çok geniş yetkileri olacak ve sert müdaheleler yapabilecek.

Şuuru yerinde iken bir ya da birden fazla insanın gıda yoluyla ölümüne sebep olabilecek davranışlar yapan… Gıda hilesini ölümcül risk taşıyan seviyeye herkes… Adil ve şeffaf yargılamalar sonrasında idam edilecek. Bütün safahat Adalet Bakanlığının halka açık olarak yayınlayacak. Duruşma görüntüleri de dahil…

Böyle davrandığı halde henüz hiçbir insanın/tüketicinin ölmediği vakalarda da ilgili kişi ya da kişiler idam edilecekler. Bunların insanlıktan çıkmış ve her an tehlike saçmaya devam edecek kişiler olduğuna kanaat edilecek.

Sinsice ve insan sağlığına zarar verecek tarzda genetik mühendisliği yaptığı belirlenen kişiler ile… Bunlara her sahada yardım ve yataklık yaptığı belilerlen kişiler… (Neler döndüğünü bildiği halde basında ve sosyal medyada meydan verenler dahil) Acımasızca idam edilecekler. Bunların da adil yargılanmalarına dair evraklar ve duruşma görüntüleri Adalet Bakanlığının resmi sitesinde herkese açık olarak yayınlanacak.

Para cezalarını ayarından çıkartıp da kara paracı hükumete ve çalıştıkları malum ülkelere ve mason tarikatına ek gelir haline dönüştüren şu acımasız çark kırılacak. Para cezaları çok büyük oranda azaltılacak.

Ülkenin suçlularına, milletin vergileriyle ceza evlerinde bakıp besleme sistemi temelden yıkılacak. Cezaların çoğunda meşru şiddet uygulanacak ve milletin vergileri suçluların masraflarına akmayacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi