Türkiye’yi böldürmeyeceğim

Türkiye’nin Doğu ve Güney doğu bölgelerini hiçkimseye vermiyorum, vermeyeceğim.

Kaç kişinin daha öleceğiyle ilgilenmiyorum. Ben fazlasıyla hassasiyet ve gayret gösterdim ama sahada hala beklediğim oranda samimiyet, ciddiyet, birlik, gayret, kendini düzeltme yok. O hade onların, millet denemez o sürünün akıbetinden ben mesul değilim. Başlarına bekçi olarak da tayin edilmedim.

En baştan da “Topraklarımıza giremezsiniz, işgale teşebbüs edemezsiniz” demedim. Aksine “Girersiniz ama sizi buralara gömeriz” dedim. O sözü söylememin üzerinden çok zaman geçti ve şimdi de bir karar değişikliği yok. Hatta buralara girmenizi, bazı bölgeleri dümdüz etmenizi sizden daha çok ben istiyorum. Bir musibet, bin nasihattan evladır demişler. Bu memlekete bir değil, bin musibet lazım.

Suni affetler de işgal teşebbüsleri de neticeyi değiştirmeyecek. Ölen ölür, kalan kalır ama kaç kişi ölürse ölsün ben “Türkiye’den toprak vermeyeceğim, Türkiye’yi böldürmeyeceğim.” Bunu herkes iyice anladı mı?

Ayrıca İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi, Kıbrıs’ı, Ege adalarını, Yunanistan’ı, bizim olduğu halde elimizden hile ve ihanetlerle alınmış o toprakların tamamını kısa sürede Türkiye’ye dahil edeceğim. Dünya yıkılacak olsa bile bu mücadelemden tavizler vermeyeceğim. Bu da iyice anlaşıldı mı?

Benimle olanlar, bana yetiyorlar. Ben, bunca senedir bir dakika bile samimiyetsizlik yapmadım ve etrafıma kuru kalabalıklar toplamadım.

Öyle ise haydi oynayalım…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İyice haddi aşıyorlar


Fener Rum Patrikhanesi tam bir şer ve ihanet merkezi olarak faaliyet gösteriyor. İyice hadlerini aşıyorlar.

İngiliz, Yahudi, mason, satanist dayatması olan demokratik cumhuriyet rejimi Türkiye’de aşırı kan kaybından komaya girmiş vaziyette… Her gün, her saat hızla kan kaybetmeye devam ediyor. Şu saatten sonra hiçbir uzman ve hiçbir müdahale onu hayata geri döndüremez.

Bu da Türkiye’ye yeni ve büyük saldırılar yapmak zorunda oldukları manasına geliyor. İkaz etmekten yoruldum kaç senedir. Tekrarlara da girmeyeceğim. Sözümü dinleyenler zaten dinlediler, dinlemeyenler de herkese haklarını helal etsinler.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Türkiye’nin gerçek gündemi

Türkiye’nin gündemi ağır depremler ve sonrasında faaliyetine izin verilmeyen devlet sistemimizdir. Milli güvenlik tehlikeleridir. Hain Ankara hükumetinin alaşağı edilmesidir. Kimse suni gündemlere, sözde siyasi partiler arasındaki lüzumsuz ve danışıklı mücadelelere takılmasın.

Hala enkazların altında az da olsa sağ insanlar var ve bunlar tespit edilseler bile kurtarılmıyorlar. İçindeki canlı insanlarla birlikte enkazlar dozerlerle acilen kaldırılıyor. Çünkü İsrail, İngiltere ve ABD böyle istiyor. Daha fazla can ve mal kaybı oluşmasını istiyorlar. İktidarı da muhalefeti de aynı yerden emirler aldığı için, bu cinayetler sorunsuzca işlenebiliyor. Hala afet bölgelerinde en temel şeyler bile eksik. Millet, afet bölgesine verdiği şu desteğini çekse, devleti resmen elinde tutanlar, oralarda iki milyon kişinin daha ölmesine sevine sevine sebep olacaklar.

Türkiye örtülü bir işgal altındadır. Resmi yetkililer açıkça ve organize şekilde ihanet faaliyetlerine devam etmektedir. Türkiye vatandaşlarının hiçbirinin can, mal ve ırz güvenliği yoktur. Her gün bakanlar tarafından bile hala onlarca yalan açıklama yapılmaktadır. Kayıp binlerce çocuk da hala ortada yok. Sözde sahra hastahaneleri kuran insan kaçakçısı ve organ kaçakçısı devletlerin ne yaptığını hala “resmen” takip eden yok. Hala bunlara tekmeyi vuran yok. Hala devletin elindeki tıbbi imkanları gerçekten afet bölgesi için seferber edenler yok.

Türkiye’nin asıl gündemi budur.

Ve ben Meral’ın yurt dışına kaçamayacağını, tutuklanacağını da baştan haber verdim. Nesi anlaşılmadı yine? Kaç kere daha doğrulanmam gerekiyor, kaç kere daha baştan söylediklerimin zamanla gerçek çıkması ve yaşanması gerekiyor, söylediklerime itibar edilmesi için?

Herkes üzerindeki şu saçmalığı atsın. Burası Türkiye, başka Türkiye de yok. Türkiye’nin devasa sorunları var ve hala devletin gücünün, imkanlarının seferber edilmesine set çekiliyor.

Yarın bir gün başka büyük şehirler de yıkılacaklar, yanacaklar, çökecekler, o zaman mı o şehirlerdekiler neyin ne olduğunu anlayacaklar ve gayrete gelecekler?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi