Hep beraber göreceğiz

Türkiye mi çökecek, Shell mi çökecek…


Türkiye mi çökecek, ABD mi çökecek…

Türkiye mi çökecek, Rusya, Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan, İran, AB mi çökecek…

Hep beraber göreceğiz Deccal’ın sistemini oluşturan devletler ve yer altı şehirleri mi çökecek yoksa Türkiye mi çökecek.

Bekleyin, kısa süre sonra JP Morgan’ı, Sony’i, Samsung’u, Tesla’yı da göreceksiniz.

O saydığım ülkelerin ve ayrıca o ülkelere ait markaların hallerini de göreceksiniz.

Hala Kuzey akım hattını kimin patlattığını bulamadılar da o ülkeler kendi aralarındaki kontrollü/danışıklı siyasi atışmalarla size mevzuyu unutturdular. Hala Kırım köprüsünü kimin, nasıl patlattığını da bulamadılar.

Metafizikle bakıyorlar, İstanbul’un sinyaline girdiğini kısa sürede görüyorlar. Etrafınızda varsa metafizikçiler, sorun, size de anlatsınlar. Bunlar çok zor işler değil…

Türkiye’ye yapılan hiçbir kötülük karşılıksız kalmayacak. Dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse insan ve organ kaçakçılığı yapamayacak. LGBT sapıklığını yayamayacak. Rest çeke çeke yok edeceğim o rezillikleri… Direnenler ve bu süreçte Türkiye’ye saldıranlar da işte bu hallerde olacaklar. Bu süreçte kendine gelmeyen Türkiye’deki yığın/sürü de imha olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Şunu da açıkça yazayım da artık herkes bilsin


Endonezya ve Malezya gibi sözde İslam ülkelerinin de İslamla doğru düzgün bağı yok. Rejim ve hukuk sistemleri zaten islami değil ama zan edildiği gibi halkı da müslüman değil. Aralarında varsa, bir avuç gerçek müslüman var. Diğerlerinin sadece adı müslüman ve oralarda da her şeytanlık, her kötülük, her sapıklık var.

2004 yılındaki deprem ve devamındaki dev dalgada en az 2 buçuk milyon kişi öldü ama yine de çok küçük bir temizliğe sebep oldu. Hindistan’dakiler gibi, oralardaki yarı çingene kodlu/genli yığınlar da asla ayara girmezler, girmeyecekler. Dolayısı ile oralarda da belalar, musibetler bitmek bilmeyecek.

Biz bu hususta da çok dürüst, çok net/kesin kararlı olacağız. Samimiyetle ve temiz niyetle bize yanaşan, güvenen küçük bir azınlığı hariç tutacağız, onlara destek olacağız ama diğerleri hiç vakit ve emek israf etmeyeceğiz.

Şu anda Malezya da Endonezya da lağım çukurları gibiler. Ankebut Ağına o malum ülkeler, hiç zorlanmadan oralarda her türlü pis işi yapıyorlar, yaptırıyorlar. Toplu ölümler olursa, oralarda da bebekler, çocuklar, kadınlar kurtulmuş olacaklar. Şu anda bile bu iki ülke, Türk milletinin değil hain Ankara hükumetinin yanında açıkça saf tutuyorlar. Hain Ankara hükumeti ile birlikte her pis işi yapıyorlar.

Ayrıca tartışılmaz kesinlikte bir gerçek de şudur:

Halkı gerçekten müslüman olan ülkenin rejimi ve hukuk sistemi onlarca sene gayr-i İslami ayarda kalamaz. Gerçekten müslüman bir halk, devletinin kanunlarını/sistemini çok uzamadan İslami ayara getirir. Çünkü müslüman zulme, haksızlığa, küfre, çıplaklığa, namussuzluğa, esarete, uyuşturucuya, fuhşa ve benzeri kötülüklere asla tepkisiz kalamaz. Onlarca sene geçtiği halde bu yaşanmıyorsa, devletin esasları İslami esaslar olmuyorsa, o halkın büyük kısmının müslümanlığı yalandan, münafıklıktan ibarettir. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi…

Hiç kimse, ne kadar siyasi dehaya ve tecrübeye sahip olursa olsun hiçbir idareci ya da idari heyet/parti, halkı gerçekten müslüman olan ülkede umumhaneler açamaz, açık tutamaz. Ekranlardan sokaklara kadar her yere çıplaklığı, namussuzluğu, yalancılığı, kibri, dolandırıcılığı yayamaz.

Dünyada hiç gerçek İslam ülkesi yok ve halkı müslüman olduğu iddia edilen ülkelerin hiçbirinde gerçek müslümanların nüfusa oranı yüzde onu bile geçmiyor. Bu, Türkiye için de böyle… Türkiye’de nüfusun yüzde onu bile gerçek müslümanlardan oluşsaydı, bu ülke bu kadar iğrenç hale getirilemezdi. Son afetlerden sonra da malum siyasi partilerin ve liderlerin hiçbiri varlıkta kalamazdı.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Şirinler isimli çizgi film de uzaylı türlerden esinlenilerek kurgulandı

Şirinler’e çok benzeyen uzaylı insan türleri de var ve komünist idare ile yaşıyorlar.

Şirinler isimli çizgi film de biz dünya insanlığına komünizmi aşılamak için hazırlandı, yayınlandı.

Daha önce anlatmıştım, geçmiş yayınlarda var. Ninja Kaplumbağalar da uzaylı türlerden esinlenilerek hazırlandı. Dünya insanlığını yönlendirmek için yayınlandı. Bir yandan da herkesi pizza kültürüne alıştırmak için yayınlandı…

Avatar’ı hala izlemedim. O günden sonra dönüp bir daha bakmadım. Şu vakit oldu da Matrix’i de tam olarak izlemedim. Yüzüklerin Efendisi serisine de hiç bakmadım. Lakin Yüzüklerin Efendisi filmindeki yüzüğün, Süleyman peygamberin yüzüğü olduğunu, o filmde cinlere ve uzaylı türlere dair mesajlar olduğunu çok iyi, çok kesin biliyorum.

Bu vakit oldu hiç David Icke da okumadım. Onun yıllardır bir biyonik robot olduğunu da biliyorum. Çoktan yerine geçtiler. O robotun kontrolünün yeşillerin elinde olduğunu da biliyorum.

İçinde öyle çirkin kişiler oluyor ki şu yüzüne bakılmaz David İcke bile yanlarında melek gibi duruyor.

Yine bu vakit oldu da hiç Erich von Daniken kitabı da okumadım. Hatta bir makalesini bile okumadım ve bir videosunu dahi izlemedim.

O kitapların Erich’in kendi emeği, araştırması, bilgisi olmadığını da biliyorum.

Erich da “oyun içinde oyun” olan karakterlerden biri…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Şaşıran var mı?


Çoktan haber verdim Altılı çetenin dağılacağını. O çeteyi işlemez hale getirdiğimizi…
Uzatmaları bile çok uzattılar, bu günlere kadar milleti iyi oyaladılar. Onların hiçbirinden bir şey olmaz. Hepsi gizli Ermeni, hepsi vatan haini, hepsi kara paracı, hepsi insan şeytanı… Hepsi de çoktan ifşa olmuş ve hareket sahası bulamaz vaziyette…

Toplanıp alınacaklar, yargılanıp asılacaklar. Bazıları için yargılanmadan sıkılma ihtimali de var.

Tekrar ediyorum. Türkiye’de seçim olmayacak. Yapmak için şartlar çok zorlansa bile netice alınamayacak. Türkiye’de siyasi partiler kalmayacak. Alternatif siyasi partiler de kurulmayacak. Demokratik cumhuriyet rejimi uygulamadan kaldırılacak. İngiltere, İsrail, ABD başta olmak üzere, bu rejim sayesinde Türkiye’de at koşturmuş olan bütün düşman taraflara set çekilmiş olacak.

Hepsini aynı merkez yönlendiriyor. Hepsi de aynı yerden, İngiltere kraliyetinden emirler alıyor. Hepsi de AKPKK’yi daha fazla iktidarda tutabilmek ve Türkiye’yi o ülkelere “direniş olmadan” teslim edebilmek için mücadele ediyor. Kavgaları bile gerçek değil, danışıklı ve kısmi…

Hepsi de tabanlarını kandırıyor, oyalıyor. Hepsinin parti teşkilatları gizli kimlikli vatan hainleriyle, kara paracılarla dolu.

En büyük kalkanları da Adıtürk… O da ellerinden çoktan alındı ve şimdi kalkansız, savunmasız, ifşa olmuş vaziyette göz önündeler. Sistem bunları kendi hallerine bıraksa, hepsi de önce kendini kurtarmanın, bu ülkeden kaçmanın yollarına bakacak.

Oyalanıp dursunlar. Hiç vakit kaybetmeye gerek yok.

Milyonla insan topluca öldürüldü, hala milyonlarcası kasten ölüme terk ediliyor. Ortada devlet yok ve devletin imkanları hala kasten geri tutuluyor ve onların derdi başka… Sözün bittiği yerdeler.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Hedefleri çok büyük, içimizdeki ihanet kadar büyük


Oturup planlar yaptılar ve hala yapıyorlar. Hedefleri, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerine de tam manasıyla hakim olmak, açıkça idareleri altına almak.

Ayrıca Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Güney Azerbaycan, Irak ve Suriye’yi de dahil ederek bütün bölgede hakim olmak. İlan ettiğim projeleri kendileri yapmak, bu bölgeyi kendi kontrollerinde dünyanın yeni merkezi yapmak peşindeler. Belde-i Tayyibe’yi de güya kendileri tesis edecekler. Bana mani olmak, yolumu kesmek, kendileri önden gitmek istiyorlar. Zaten Şeytan’a tapınan kuralsızlar, şeytanlaşmış tipler ve hiç umursamadan bu bölgede nüfusu büyük oranda kırmaya başladılar. Siyasi/demografik dengeleri değiştirmek de istiyorlar.

Şimdiden sonra da bölgeye elektromanyetik saldırı teknikleriyle saldırmaya devam edecekler. Temiz su kaynaklarını da bu nedenle hızla, bilimsel izahı yapılamayacak tarzda kurutuyorlar. Uygun saha şartlarını bulabilselerdi, bulaşıcı hastalıkları çoktan yaymışlardı. İlk fırsatta da yayacaklar.

Barajları ve elektrik santrallerini de hedef alacaklar. Ziraatı da ayrıca darbeleyecekler. Bu maksatla, Türkiye’nin devlet gücünün en baştan beri geri tutulmasını, kullanılmamasını sağlamaya çabalıyorlar. Hiçbir şeye gücü yetmeyecek, sürekli dış desteğe mecbur kalmış bir Türkiye görüntüsü oluşturmak istediler. Onca devlet ve ordusu buna baştan hazırlanmıştı ve ben deprem sonrasında buna izin vermeyince, onların istedikleri şartların oluşmasına izin vermeyince, kendini durduramayan, şartları hemen okuyamayan, değerlendiremeyen ve ezber yaptığı şekilde adımlar atan devletler, ordular oldu. Kendilerini suç üstü yaptılar. İspanya bunların başında geliyor.

Bütün bu bölgede kimler varsa, kırıp geçmekten hiç çekinmeyecekler. Türk, Yahudi, Ermeni, Süryani, Ezidi, Gürcü, müslim ya da gayr-i müslim, sünni ya da şii, şucu ya da bucu diye ayırt etmiyorlar, etmeyecekler. Buraları adeta bedavaya, mümkün olursa hiç satın alma yapmadan kendi kontrollerine almak istiyorlar. Onların şirketlerinden biri olan Alarko’nun ziraat işine gireceğini açıklaması ve benim buna karşı hamleler yapmam bile, bu konularla ve bu mücadeleyle bağlantılı. Çok sayıda hükumetin, bana inat şekilde Esed ile son süreçte görüşmeler yapmaları da bu planlarla bağlantılı. Bu planın içinde dünyadaki onlarca farklı devlet/hükumet ve bunların orduları ile gizli servisleri de var.

Bölgedeki yer altı zenginliklerine, en çok da Karun’un hazinelerine ve Göbekli Tepe ile Fırat havzası civarındaki değerli hazinelerle, madenlere ulaşmak istiyorlar. Devamında bütün bölgede madencilik ve definecilik yapmak peşindeler. Bunları çıkartma faaliyetlerini, hep olduğundan farklı gösterecekleri büyük projeler kapsamında sinsice yapmak istiyorlar.

Şu anlarda, hususiyle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yer altındaki devasa tabii gaz kaynaklarını patlatmaktan da çekinmeyecekler. Onları patlatmaları için bölgeye bombalar yerleştirmeleri bile gerekmiyor. Onlar çok ilkel teknolojiler artık… Enerji, frekans, manyetik alan silahları kullanılıyor bu işlerde ve arka planda onları besleyen, enerji sağlayan çok sayıda nüve/nükleer enerji santralleri var.

Bölgedeki rafinerileri, nükleer santralleri de patlatmaktan çekinmeyecekler. Ermenistan’ın o hurdaya çıkmış nükleer santrali hakkında geçmiş yıllarda da ikazlar yapmıştım ve orayı patlatmaktan da çekinmeyecekler. İran’da patlatmaya müsait çok sayıda yeri belki de en baştan patlatacaklar.

Planlar büyük, kasıtlar büyük, düşmanlar çok ama tek büyük sıkıntımız var: Türkiye’nin resmi idaresi, onlara çalışan hainlerin elinde…

Muhalefet de iktidar da on binle gizli Ermeni, gizli Yahudi, gizli mason bürokrat da onlara çalışıyor. Ordumuzun genel kurmay kademesi de onlara çalışıyor.

An itibariyle Ankara ve yakın çevresinin altını oyuyorlar. Yerin altında büyük çaplı düzenlemeler yapılıyor. Bazı yerler oyuluyor, bazı yerler kırılıyor, bazı yerlere gazlar ve sular dolduruluyor.

Köstebek araçlar yani daha önce bahsettiğim ve yer altında hızlıca hareket edebilen, nüve/nükleer teknolojili araçlar kullanılıyor.

Lavrov, kısa süre önce, Azerbaycanla birlikte mega projelere gireceklerini açıklamıştı ama bunun detayları mevzu edilmemişti. Büyük çapta petrol ve gaz işlerine gireceklerini değerlendirenler olmuştu.

Türkiye’nin acımasız saldırılara uğradığı zamanda sözde Türk ülkesi olan Azerbaycan’ın Rusya ile bu denli yakın olmasına ve ortak hamleler yapmasına, ilginçtir ki kimse de tepki vermemişti.

Baştan beri açıkça yazmıştım ki Rusya ile Azerbaycan arasında ciddi sorunlar yok. Ukrayna meselesinde bile danışıklı dövüşmektelerdi hala o vaziyetteler. Yine yıllardır dikkat çekmiştim, Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye zararlar vermek isteyeceklerine…

Şimdi o süreç yaşanıyor. Ankebut Ağı, Türklükle ve müslümanlıkla neredeyse hiç alakası/bağı kalmamış olan ve Türk/İslam düşmanları tarafından idare edilmekte olan Azerbaycan’ı, Türkiye’ye ve Türk dünyasına karşı bir kart olarak kullanıyor. Son suni deprem saldırılarında Azerbaycan’ın toprakları ve o topraklara gizlice yerleştirilmiş olan bazı teçhizat da kullanıldı.

O mega proje denilen şey, az yukarıda yazdığım devasa planlardan başka bir şey değil. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi ve devamında saydığım ülkelerin topraklarını kapsayacak şekilde devasa bir temiz su, temiz enerji, ziraat, hayvancılık, inşaat, madencilik, denizcilik/balıkçılık, her türlü imalat ve nakliyat işlerine girişecekler. Yapmak istediğim gibi, Kara denizi Hazar denizine bağlayacaklar. Her yerde tuzlu su kanalları açacaklar. Fırat’ı kurutup yatağını genişletecekler ve derinleştirecekler. Basra’ya kadar geniş ve derin bir tuzlu su kanalı da açacaklar.

Çin de bu devasa projenin finansörlerinden biri… Hindistan da bu çok kanlı ve çok vahşi projenin tam içinde… Batı tarafı karşı duruyor zan etmeyin, onlar da beraberler ve bu planın içindeler.

Baştan beri ifade ettiğim gibi, bu suni deprem saldırılarında en çok da ABD, Rusya ve Çin’in elindeki elektromanyetik saldırı sistemlerini kullandılar.

O ülkeden sayılmaz Ermenistan’ın, tiplerine bakılmaz, serseri görüntülü sözde yetkililerini afet bölgesine getirip boy gösterdiler, bu bile bu proje kapsamında verdikleri bir mesajdı…

Plan büyük, çok büyük ve vakit dar.

Şimdi ben böyle açık açık yazıyorum diye, son iki buçuk senedir olduğu gibi, bu defa da tehir olur, uzar, bozulur, iptal olur diye kimse kendini kandırmasın. Buradan dönüş yok. Bu mücadele verilecek. Vatan, millet, devlet muhafaza edilecek. Onlar, bekleyemeyecek şartlar içindeler. Hepsi de aslında iflas etmiş haldeler ve son kartlarını oynamaktalar.


Türkiye’de volkanik dağların peş peşe patlaması ihtimaline karşı da hazırlıklar, planlamalar yapılmalı. En başta da halk bilgilendirilmeli. Aniden bir volkanik patlama yaşanırsa, ilk anından itabaren safha safha neler yapması gerektiğini, halk bilmeli. Bunları öğretmek de devletin vazifesi…

Bursa için en büyük tehlikelerden biri de volkanik patlama tehlikesi…

Manisa, Uşak, Afyon hattında çok şiddetli volkanik patlamaların yaşanması ihtimali var. Bu patlamalar önce çok şiddetli depremlere ve devamında yoğun kül/duman ile lav çıkışına sebep olabilir. Bu ihtimal yüksek, çok yüksek bir ihtimal. Öncelikle Uşak’ta, sonra Afyon’da böyle afetler yaşanbilir. Manisa ise risk sıralamasında üçüncü sırada…

Bunlar da malum ülkelerin, orduların, gizli servislerin planları arasında…

Ege bölgemizde yerin altında, farklı farklı noktalarda/konumlarda, çok büyük su kütleleri var. Çok büyük alana yayılmış olan bu su kütlelerinin altında ise uzaylı şehirleri var.

Ege bölgemiz sonradan volkanik patlamalar ile oluşmuş bir bölge ve onbinlerce senedir dünyalılar da uzaylılar da bu bögede yerin altına ve üstüne suni müdahaleler yaptılar. Çok büyük ihtimalle, bölgenin bu hale gelmesi için, geçmişte kontrollü şekilde volkanik patlamalara da sebep olundu.

Günümüzde Ege denizine olan sınırlarımızın bile suni sınırlar olduğunu, insan eli ve çok yüksek teknoloji ile yapılan müdahaleler sonrasında oluşmuş sınırlar olduğunu, daha önce de yazmıştım.

Hususiyle Manisa’nın altında çok büyük su kütlesi var ve bu hususa aslında ahir zamana ve hz Mehdi’ye dair hadislerde (herkesin anlayabileceği açıklıkta olmasa da) temas edilmiş.

Benzeri sarsıcı gerçekler Muğla ve Mersin için de var. Oralarda da çok suni müdahaleler ve yoğun yer altı sistemleri var.

Ülkemizin altındaki çok sayıda yer altı şehirlerinde, fiziki görünüşleri birbirinden farklı olan çok sayıda uzaylı insan türleri yaşıyor. Ye’cüc ve Me’cüc bunlardan sadece ikisi, onların haricinde dünyada onlarca başka uzaylı insan türü var.

Bu uzaylı insan türlerinden bazıları, sadece bir ya da bir buçuk karışımız kadar küçükler. Bazılarının sanki doğuştan kalkanlı vücutları var. Bazıları yeşil, bazıları gri, bazıları sarı, bazıları kahverengi, bazıları mavi derilere sahipler.

Kafa ve vücut oranları hep değişik değişik. Bazıları hem suda hem de karada rahatça nefes alabiliyorlar. Bazılarının sırtlarında doğuştan kanatları var ve karada yürümenin haricinde, sorunsuzca havada uçabiliyorlar.

İblis, bunların hepsine ayrı ayrı oyunlar, tuzaklar kurmuş vaziyette… Bunların neredeyse tamamını satanistleştirip o asıl Deccal’a yani uzaylı Deccal’a bağlamış vaziyette…

Bu türler arasından çoğu, yeryüzüne çıkarlarsa hemen öleceklerine, hemen lanetleneceklerine inandırılmış haldeler. Dünya insanlarına büyük bir düşmanlık halinde yetiştirilip yaşatılıyorlar.

Ahir zamanda, hz Mehdi, Deccal ile İblis’in ortak sistemini, onların dünya düzenini yıktıktan sonra, yeni bir dünya düzeni tesis edecek ve o uzaylı türlerden hala hayatta kalabilmiş olanlarını da hz. Mehdi idare edecek. Altı ile üstü ile dünya tek devlet olacak. Geçmişte dünyayı tek devlet halinde idare eden dört hükümdardan sonra, beşinci hükümdar da hz Mehdi olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi