Türkiye’de adalet sistemine itaat zorunluluğu kalmamıştır


Hayata bambaşka pencerelerden bakıyoruz ama Övgün Ahmet Ercan’ı, sürecin başından beri sergilediği pek çok tavrından, çıkşından dolayı takdir ediyorum. Son haklı/isabetli paylaşımlarından sonra onu göz altına aldıranlara aracılık eden bütün resmi yetkilileri de not ediyorum. Adalet sistemini, hain siyasetçilerin emrine veren herkesi not alıyorum.

Şu anda bile o resmi yetkililer hükümlerini, meşruiyetlerini yitirmiş ve akıbetlerini belirlemiş kişilerdir.

Bu ülkede bundan sonra halka doğruları söyleyenler değil, hainler ve onlara aracılık edenler cezalandırılacaklar.

Vahim suçları defalarca somut şekilde ispat edildiği halde hırsızları, yağmacıları, peşkeşçileri, hainleri, teröristleri devlet kurumlarının başında tutan, indirip yargılamayan, halkı her türlü tehlikelere düşüren ama halka doğruları anlatmayı hedefleyen bir profösörü gözaltına alan bir adalet sistemini tanımıyorum ve itaat da etmiyorum.

İnsan ve organ kaçakçısı ülkeleri, sözde yardım görevlilerini, sözde sahra hastahanelerini ve o ülkelere çalışan resmi yetkilileri korumaya çalışmak için alarm haline geçen bir adalet sistemini tanımıyorum.

Allah lanet etsin o türlü sözde adalet adamlarının hepsine…

Bölgeye gidip iddiaları halktan dinleyen, kayıp onca sağlam insanı bulan ya da bu sahada doğru soruşturma yürüten oldu mu? Bu mudur hak, adalet?

Bıçak kemiğe dayandı artık…

An itibariyle Türkiye bir hukuk devleti değildir. Hukuk tanımayan resmi kurumlara ve idarecilere (seçilmişe, atanmışa) itaat zorunluluğu yoktur.

Devletin yani milletin gücüyle milleti tehdit eden eşkıya takımına had bildirme günüdür, gün…

Hainlikleri somut ispatlarla gözler önünde olan liderleri yuhalayan acılı bir halk için “İndirin şunları” diye talimat veren kişi, adı Devlet da olsa devlet ve millet düşmanıdır. Hukuk tanımaz bir serseridir. Anladığı dilden karşılık verilmelidir. Devlet kurumlarının ve memurlarının derhal o serseri ile o acılı halkın arasından çıkması gerekmektedir.

Kimin kimi indireceği görülmelidir.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bir Yorum Yazın