Gerçek ben-i İsrail biz Türkleriz | Rüya tabirleri

Tüh, böyle rüya mı görülür.

(Sürekli bir takipçimin kardeşi görmüş rüyayı. Daha önce de salih rüyalar görmüştü bu kişi ve paylaşıp tabir ettiğimde isabetli çıkmıştı birkaç kere… Bu rüyasının son kısmını sonradan hatırlamış, eklemiş. Danyal as. yerine Davut a.s. da denilmiş olabilir ama isimden emin olamamış.)

Akademi Dergisi takipçisi: – Bu sabah oyle bir rüya gördüm az daha sabır efendim☺️

🥹Hilafet gömleğini gördüm camdan bir korunaklı kutsal emanetler bölümünde
Beyaz bir gömlek kılicinin kini ve aynı zamanda kemer olarak kullanılan geniş kırmızı içinde sarı renkli desenler var
Gömlek dürülü cam bir sandıkta belindeki o kemerle birlikte dürülü
Bir çok aksesuarı vardı kıyafetin ben gömlekle takılı kaldım encok
Peygamberlerden kalmış emanetlermi yoksa onların kiyafetlerindenmi parçalarda vardı bir de borazan benziyor bişey eski model ipliklikler sarilmış süslenmiş
Orada sizin sesinizi de duydum efendim
Biri size şunu sordu.?
Siz kimsiniz böyle bu kadar şey size niye bırakılsın
Sizde
Nice kağanlar’dan hz.Danyal’dan daha ileri benim soyum diye cevap verdiniz
Hz. Danyal hz zulkarneyn mi oluyor

Son uyanmadan abinin soyunun kimden geldigini bulması lazım diyor içimden uyanıyorum niyeki
Söylenen isim Danyal gibi hatırlıyorum ama ben ruyada soyunun kimden geldigini ismi net duyuyorum ve şok oluyorum soyunun geldiği kişi ileri dediği kişi peygamber ondan eminim ruyada çok şaşırmamn sebebi peygamber olmasi zaten

Mehmet Fahri Sertkaya: = Tüh, böyle rüya mı görülür

Paylaşırsam Yahudiler kinlerinden, öfkelerinden ölürler

Hatta intihar bile edenleri olur


Akademi Dergisi takipçisi: – Kahirlarindan ölsünler efendim

– O ruyada ki hz davutun sesi başka bir sesti aslında yazısındaki sesi olmasın hz davutun metafizik borazani beyinleri yakan

Rüyayı ekleme yapmış efendim

“Gerçek ben-i İsrail biziz” demiştim, inanmamıştınız ama biziz, biz…

O vakit bize “ben-i İsrail” denirdi, sonra Arap dendi, bir zaman sonra ise Türk dendi…

Kökümüz sağlam, kökümüz…

“Ben-i İsrail’in peygamberleri” denilen bütün hak peygamberlerle akrabayız, aynı soydanız biz…

Oğuz Kağan’ın yani Zülkarneyn’in de soyunun devamıyız biz…

Aslında sekiz bin yıl önce de Türktük, şimdi de Türküz… Sekiz bin sene önce de ben-i İsrail’dik, şimdi de ben-i İsrailiz. Aslında sizin ben-i İsrail hatta Arap diye bildiğiniz peygamberler de Türkler…

Daha çok şaşırmaya da hazır olun…

Tabir edeyim mi?
Ya da en azından ufak tüyolar vereyim mi?

Danyal peygamber, ben-i İsrail’den bir hak peygamberdi. Resul değildi, nebi idi. Yani kendisine risalet/kitap verilmemişti. Musa a.s. ın şeriatı ile amel ediyor ve ettiriyordu. Danyal peygamber, Hz Musa’nın, hz. Davud’un, hz. Süleyman’ın devam eden soyundandı…

Buhtunnassar zamanında yaşamıştı. Hayat hikayesi, pek çok yönden hz. Yusuf’un hayat hikayesine benziyordu. Zindana atıldı, rüya tabirleri yaptı. Rüya tabiri ile meşhur oldu. Buhtunnassar’ın unuttuğu bir rüyasını tabir etti. Sonra onun yanında devlet işlerine yardımcı oldu. Buhtunnassar her hususta ona danışır, ona danışmadan iş yapmaz oldu.

Oysa Buhtunnassar çok büyük bir zalimdi. Ben-i İsrail’i sürgün etti, katletti…

Bunca yıldır tekrarla anlattığım gibi, bu dünyaya dört kişi hakim oldu. Yani dört kişi, kendi devirlerinde dünyayı tek bir devlet halinde idare etti, bütün dünyanın tek hükümdarı oldu.

Bunlardan ikisi müslümandı, ikisi gayr-i müslimdi.

Müslüman olanlar, Danyal peygamberin ataları olan Zülkarneyn a.s. ile Süleyman a.s. idiler.

Gayr-i müslim olanlar ise Buhtunnassar ve Nemrud idiler.

Sahih hadis-i şerifte bu bilgiler verildikten sonra mealen “Ahir zamanda benim evladımdan olan beşinci bir kişi, Mehdi de dünyaya hükümdar olacaktır” denildi.


Kaynaklardan bazı kısımlar aktarıyorum…

O sırada, Buhtunnassar; bir rü’yâ görmüş(9), fakat, gördüğü rü’yada görüp de, kendisini şaşırtan şeyi unutmuştu.(10) Buhtunnassar, gördüğü rü’yadan, korkmuştu. Sihirbazlarla kâhinlerden, bunun, yorumunu sormuşsa da, onlar, yoramamışlardı.

Danyal Aleyhisselâm, arkadaşlarıyla birlikte zindanda bulundukları sırada, bu­nu, işitti.
Zindancı; Danyal Aleyhisselâmın hal ve gidişatındaki güzelliği ve doğruluğunu görüp hoşuna gitmekte ve kendisine sevgi göstermekte idi.

Danyal Aleyhisselâm, ona:

“Sen, bana bir iyilik yap: Sahibinizin katında aracı ol da, görmüş olduğu rü’yâyı, ona yorayım.” dedi.

Zindancı, gidip Danyal Aleyhisselâmın dileğini, Buhtunnassar’a haber verdi. (11) Bunun üzerine, Buhtunnassar, Peygamber oğullarından(12) Danyal Aleyhisse­lâmla üç arkadaşını huzuruna çağırdı. (13)
Buhtunnassar’ın önünde, ona, secde etmedikçe, hiç kimse duramazdı. Fakat, Danyal Aleyhisselâm, onun önünde secde etmeksizin ayakta durdu.

Buhtunnassar, ona:

“Seni, bana, secdeden alıkoyan nedir?” diye sordu.

Danyal Aleyhisselâm:

“Benim bir Rabb’im var ki, bana, ilim ve hikmet verdi. Kendisinden başkasına secde etmememi de, bana, emretti. Ben, kendisinden başkasına secde edersem, Onun, bana verdiği ilmi, benden çekip almasından ve beni, helak etmesinden korkarım!” dedi.

Buhtunnassar; Danyal Aleyhisselâmın verdiği cevaba hayret etti ve:

“Evet! Secde yapma! Sen, ahdine vefa etmekle, çok iyi etmiş ve sana verilen ilmin şerefini yükseltmiş, gözetmiş oluyorsun.” dedikten sonra: “Sende, şu gördüğüm rü’yânın ilmi ve yorumu var mıdır?” diye sordu.

Danyal Aleyhisselâm: “Evet!” dedi. (14) Buhtunnassar:

“Görmüş olduğum rü’yâyı, sonra, bana isabet eden bir şeyden dolayı, unuttu­ğum, beni hayrette bırakan o şeyin ne olduğunu, bana, haber verinizi.” dedi.

Danyal Aleyhisselâmla arkadaşları:

“Sen, o rü’yâyı, bize haber ver de, biz, sana, onun yorumunu, haber verelim.” dediler.

Buhtunnassar:

“Ben, onu yorumlayamıyorum. (15) Eğer, siz, bana, onu, onun yorumunu, haber vermezseniz, omuz kemiklerini­zi, sökeceğim!” dedi.

Danyal Aleyhisselâmla üç arkadaşı, Buhtunnassar’ın huzurundan çıktılar. Allah’a, dua ettiler. Tazarru ve niyazda bulundular. (16) Kendilerine, yardım etmesini (17), sorulan şeyin öğretilmesini, dilediler. Yüce Allah da, onlara, sorulan şeyi öğretti. Onlar, hemen Buhtunnassar’ın huzuruna vardılar.

Ona:

“Sen, bir heykel görmüşsün!” dediler.

Buhtunnassar:

“Doğru söylediniz!” dedi.

Danyal Aleyhisselâm ve arkadaşları:

“O heykelin iki ayağı ve iki bacağı seramikten; iki dizi ve iki baldırı bakırdan; karnı gümüşten; göğsü altından; başı ve boynu demirdendi!” dediler. (18)

Buhtunnassar:

“Doğru söylediniz!” dedi. (19)

Danyal Aleyhisselâmla arkadaşları:

“Sen, onu, hayretle seyredip durduğun sırada, Allah, onun üzerine, gökten, bir kaya saldı da, onu, ufaltıverdi! İşte, sana, rü’yânı unutturan da, bu idi.” dediler.

Buhtunnassar:

“Doğru söylediniz!” dedi ve: “Peki, bu rü’yânın yorumu, nedir?” diye sordu.

Danyal Aleyhisselâmla arkadaşları:

“Bu rü’yânın yorumu, şöyledir:

Sana, kralların kudret ve tasarruf durumları gösterilmiştir ki, onlardan, bazısı­nın kudret ve tasarrufu, bazısından, daha gevşek ve yumuşaktı.

Bazısının, kudret ve tasarrufu, bazısından, daha güzeldi. Bazısının kudret ve tasarrufu da, bazısından, daha sert ve katı idi.

İlk kudret ve tasarruf: Seramik olup o, kudret ve tasarrufun en zayıfı ve gev­şeğidir.”

“Sonra, onun üstünde bakır olup o, öncekinden daha üstün ve daha serttir. Sonra, bakırın üstünde gümüş olup o, bakırdan daha üstün ve daha güzeldir. Sonra, gümüşün üstünde altun olup o, gümüşten daha güzel ve daha üstündür.”
“En üstünde bulunan demir, senin kudret ve tasarrufundur ki, o, hükümdarla­rın en katısı ve kendisinden önce olanların en kudretlisidir.” (20)

“Senin görmüş olduğun ve üzerine, gökten Allah’ın salıp heykeli yere seren kaya ise, Allah’ın Âhir zamanda (21) göndereceği bir resuldür ki o, hepsini ufaltacak, emir/İdare onun olacak, ona, varıp dayanacaktır!” dediler. (22)

9- Taberi Tarih c.1, s.289, Sâlebî Araisb s. 338, ibn Esir Kamil c.1, s.266.
10- Taberî Tarih c.1, s.289, Esir Kâmil c.1, s.266.
11- Sâlebî Arais s. 338.
12- Taberi Tarih c.1, s.289.
13- Taberî tarih c.1, s.289, ibn Esir c.1, s.266.
14- Sâleî Arais s.338.
15- Taberî Tarih c.1, s.289.
16- Taberî Tarih c.1, s.289-290, ibn Esir Kâmil c.1, s.266.
17- Taberî Tarih c.1, s.289.
18- Taberî Tarih c.1, s.290, İbn Esîr, c.1, s.266.
19- Taberî Tarih c.1, s.290.
20- Taberî Tarih c.1, s.290, Esir Kâmil c.1, s.266.
21- Sâlebî Arais s.339.
22- Taberî Tarih c.1, s.290, ibn Esîr Kâmil c.1, s.266.

Şimdi devam edelim…

Resul, sadece peygamberler için kullanılmaz. Kelime manası olarak “haberci” demektir. Peygamberlerin yolundan giden ve onlara benzemeye çalışarak, onlara tabi olarak hizmet eden kişiler de haberci yani resuldürler. Peygamberimizden bu yana geçen sürede, bahsedilen pek çok meselenin iyice ve isabetle anlaşılmamasının nedenlerinden biri de dar bir bakış açısı ile bakmak, isabet edememenin vebalinden çekinirken ufku fazlasıyla daraltmak, alışılageldik manalara doğru ilerlemek…

Günümüzden binlerce sene önce Buhtunnassar’ın gördüğü rüya, ahir zamanda dünyaya gelecek, Ankebut Ağını paramparça ederek yok edecek ve dünyada tek bir devlet tesis ederek başına geçecek olan hz. Mehdi haber verilmiş. Danyal peygamber de rüyayı tabir ederken bunu açıkça ifade etmiş.

İşte bu rüyanın da bütün bu kişilerle, hadislerle, konularla bağlantıları var. Bundan sonrasına dair işaretler var

Dünyanın doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi ve yerin altı ile üstü… Her yeri hz. Mehdi tarafından idare edilecek.

Onunla kalmayacak, güneş sistemimizdeki başka gezegenler ve hatta başka güneş sistemleri bile hz. Mehdi tarafından idare edilecek. Mehdi, sadece bu dünyayı değil, yüksek sayıda başka gezegeni/dünyayı da adaletle dolduracak.

Hiç kimse, hiçbir güç, hiçbir teşkilat onu öldüremeyecek, yok edemeyecek, durduramayacak. Mağlup da edemeyecek. Çünkü onda peygamberlik vazifesi ve rütbesi olmadığı halde, yüz binlerce peygambere verilmemiş vasıflar, kabiliyetler, manevi rütbeler olacak. Tıpkı Zülkarneyn a.s. gibi olacak hatta çok daha fazlası onda toplanacak.

İmtihanlarını geçe geçe ilerlerken, her safhada ona başka başka tasarruflar, kabiliyetler, yetkiler verilecek.

Pek çok büyük peygamberden miras kalan emanetler, mucizevi yanları olan şeyler de Mehdi’ye verilecek. Musa’nın asası, Süleyman’ın mührü, Tabut-u Sekine ve daha bilinen ve de herkesçe bilinmeyen her şey ona verilecek, onda toplanacak. O da istikametten ayrılmadan bunları kullanacak ve dünyanın değil, dünyaların dengelerini değiştirecek.

Bu rüyaları da dün (18 Ocak) bir hanım takipçi atmıştı.

Bunlara benziyormuş rüyasındaki heykeller…

Dünyanın en meşhur firavunlarından biri olan Tutankhamun’un mezarında bulunan hazinelerinin arasından çıkatılmış bu heykeller ve 20 Ocak’ta İstanbul’da sergilenecekmiş.

Akademi Dergisi takipçisi: – Rüyamda toprağın alt katlarındaydım.
Başları hayvan olan mısır heykelleri dizili odalardan geçtim.
Buradan çıkış yok nasıl çıkarım bu kasvetli yerden diye tasalandım.
Ortanca kız ile Hatice yanımdaydı.
(Kendisini temsili gördüğü gibi, iki kızını da temsili olarak görmüş. Burada kızının adını değiştirerek Hatice şeklinde yazdım)Yerde düz taş vardı o taş ile çıkış kapısını açıp çıktım. Sonra taş tekrar iç kısma düştü kendini o tarafa çekti sanki.
Çıkış yaptığım yer yerin üstüne çıktı ve kanyon gibi bir yerdi .
Şu dağları da aşarsam şuranın kasvetinden kurtulurum dedim.
Az kalmıştı çıkmama
uyandımo sıralarda

Başka bi rüyada afyonda oluyorum
Kütahyadaki gibi kaplıcalar varmış orada.
Kadın erkek ve çocuk bölümleri ayrıymış.
Kadın bölümüne geçiş yaptım.
Şekli bizim köydeki kaplıca gibiydi.
Rüyada da ayırt edemedim burası afyon mu yoksa bizim memleket mi diye
Kaplıca havuzunda yüzdüm sanırım suyun içine de dalış yaptım

Bütün dünyayı tek devlet yapan ve dünyanın tek hükümdarı olan hz Zülkarneyn Türktü. Sonra bu devletin başına geçen ve bütün dünyanın tek hükümdarı olan Süleyman peygamber de Türktü. Annesi de Türktü…

Süleyman peygamberin mabedi, müslüman mabediydi ve İstanbul’daydı, Kudüs’te değildi.

Çünkü dünya tek devlet iken baş şehri İstanbuldu…

Şimdi yine öyle olacak…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Acımasızca çiğnemek…


Tayyip ve Bohçalı ve etraflarındaki çeteler, Karadeniz’i çoktan Araplara peşkeş çektiler. Araplar şu anda Ege’ye doğru ilerlemekteler. Bir yandan da Hatay ve çevresi ve bütünüyle Güney Doğu hedeflerinde… İstedikleri her yer ve her şey onlara peşkeş çekilmekte…

Araplar, bütün bunları aslında bir maşa olarak yapıyorlar. Aslında İngiltere ve İsrail için yapıyorlar. Büyük Ortadoğu, daha doğrusu büyük İsrail projesi kapsamında yapıyorlar. 15 milyondan fazla sözde mülteciyi buraya doldurmalarının bir sebebi de bu… Buralarda Türklük ve Müslümanlık tamamen yok olsun istiyorlar. Hatta buralarda insanlık ve iyilik tamamen yok olsun istiyorlar. Zülkarneyn’in yani Oğuz Kağan’ın soyundan hiç kimse kalmasın istiyorlar.

Bu süreci de terör örgütleriyle, mafyalarla beraberce çalışan ve emirlerinde olan hükumetler üzerinden sevk ve idare ediyorlar. Kara ve kanlı paralarla finanse ediyorlar. Basın, medya ve kontrol altındaki sosyal medya ile milletleri ayakta uyutuyorlar.

Bu nedenle, bu kadar skandallarına rağmen, ispatlı suçlarına rağmen o Bohçalı ve çetesi, o Soysuz ve çetesi, o Tayyip ve çetesi hala oyundalar. Hala onlara hukukun gereği yapılmıyor.

İngilizler ve İsrailliler, bunları, bütün bu kötülükleri, Türkiye içindeki gizli Ermeniler ve gizli Yahudiler sayesinde yapabiliyorlar. Onlar bu insanlık dışı çeteye ve planlara hizmet ediyor olmasalar, İsrailliler bunu Türkiye’ye ve Türk milletine yapamazlar. Bu nedenle de bu ülkedeki gizli Ermeni ve Yahudi hainler, her türlü cezayı ve kötülüğü hak ediyorlar. Bunların her bir ferdi, bulundukları, görüldükleri yerde diri diri yakılsalar, adalet yerini bulmuş ve yeterli ceza kesilmiş olmaz.

Şu anda onlar vesilesiyle bu ülkede ahlak ve namus, din ve iman, imalat ve maliye, insanlık ve iyilik, aile ve akrabalık bağları kasten çökertiliyor. Şu acı hale rağmen, daha da daha da çökertiliyor.

Türkiye güya seçime gidecekmiş… Ne seçimi, bunlar, alavere dalavere ile Türkiye’nin idaresini hala hukuksuzca ellerinde tutmanın ve söz konusu odaklara çalışmanın mücadelesini veriyorlar. O Meral, o Kemal, o Ali, o Ahmet, o Ümit ve benzerleri… Hepsi bu sistemin içindeler, hepsi de kara ve kanlı paralardan paylar alıyorlar ve aynı merkez tarafından idare ediliyorlar. Şu son mülteci çıkışını yapan “Suriyeliler burada hakim de olacaklar, vali de olacaklar” diyen Nagehan Alçı dahi gizli bir Ermeni ve Hristiyan… Aynı unsurlara çalışıyor. Türkiye’yi gerçekten Türkler idare ediyor olsaydı ve Türkiye gerçekten hukuk devleti olsaydı, o vatan haini Nagehan Alçı da sözde kocası olan gizli Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı da ikinci kere TV yayına çıkamazlar, ikinci yazılarını yazamazlardı. Hemen gözaltına alınırlar ve yargılanıp asılırlardı. Üç beş tane CIA piyonu gizli Ermeni ve Yahudi ile, Türkiye’yi bu hallere getirdiler. “Suriyeliler de bizim bir parçamız diyorlar. Çünkü Suriyeli diye ne kadar gizli Ermeni, Ezidi, Süryani ve terör yanlısı varsa, onları getiriyorlar. Din kardeşimiz diye gösteriyorlar. Şu aç bırakılmış milletimizden, çocuklarımızdan çalınan paralarla onlara maaşlar bağlıyorlar.

Türkiye’nin tek kurtuluşu var ve o da seçim değil, bunların hepsini eş zamanlı olarak milletin ayaklarının altında çiğnemek… Acımasızca çiğnemek…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

“Savunmasız”


Eee kimse sormayacak mı ve tartışmayacak mı “savunmasız” ne demek diye?

Türkiye neye, kime karşı savunmasız? Şu Arap bilinen insan şeytanı satanist pislik, “Türkiye” derken neyi, kimleri kastediyor?

Beraber her türlü kara para işleri yaptığı ve Türk milletine her türlü ihanetleri ve kötülükleri yaptıkları Ankara hükumetini mi kastediyor?

Bu herife bu havayı kim veriyor, bu şımarıklığı, bu hadsizliği nereden kaynaklanıyor?

Kocaman Türkiye sanki babasının malıymış, hanedanının mülküymüş gibi bir bakış açına nasıl büründü, bu açıklamaları nasıl yapıyor?

Bebekleri, çocukları, kadınları kaçırarak, fuhuş mayfalarına satarak… Hacca giden genç kadınları bile Suudi Amerika’da kaçırtarak ve onları da nakite çevirerek… Organ kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı ve her türlü terör işleri yaparak kaldırdığı paralarla koca Türk milletine ayar mı çekiyor bu pislik kara paracı herif?

Bu milletin ayarlarını germesin, bunlar gibilerin küllerini bile bırakmayız bu alemde… Köpeğe bakın siz, 80 milyon Türkiyeliye maraba muamelesi yapıyor. Kimin parasıyla, bizden de çaldıkları paralarla… Kim sayesinde, başımıza bir şekilde geçirdikleri hain idareciler sayesinde… Türk yumruğu yememiş, atalarının yediği Türk yumruklarını bilmemiş, öğrenmemiş ve küstahlıkta nirvanaya çıkıyor.

Hani Türkiye’nin hali iyi idi?
Hani maliye iyi gidişattaydı?
Neden bu herif şimdi kendini bu kadar açık etmek ve dünyadaki taraflara basın/medya üzerinden mesaj vermek zorunda kaldı? Dün onlarca tarafla yaptığım görüşmeler nedeniyle mi?

Kendini açık etmek pahasına son çaresini kullandığı, aslında çok çaresiz/güçsüz ve köşeye sıkışmış olduğu anlaşılmıyor mu şu tavırlarından? Her an dünya genelinde bir fırtınanın açıkça da esmesine sebep olacağım diye çırpınıp durduğu anlaşılmıyor mu? Yatırım falan yaptıkları yok, yatırım dediği paralar o kanlı ve kapkara paralar… Dünya genelinde bu kanlı ve vahşi sistemleri çökmesin diye, Türkiye maliyesini bu paralarla ve tamamen hukuk dışı müdahalelerle ayakta tutmak için çırpınıyorlar. Bu da gün gün, Türk milletini çok daha vahim tehlikelere ve mali krizlere sürüklüyor.

Herkes iyice anlasın ki Türkiye, İstanbul merkezli olarak gerçek bir hürriyet mücadelesi veriyor ve İstanbul’un karşısında dünyanın bütün kötüleri ittifak etmiş vaziyette… Buna rağmen İstanbul karşısında aslında çökmüş haldeler.

İstanbul, düşmanlarını çökerttiği halde bile, bu şartlara rağmen bile açıkça İstanbul’un yanında duramayanlar, yansınlar, yıkılsınlar, kahrolsunlar ve İstanbul onları dert etmeyecek. Hatta İstanbul onları da ateşlerden ateşlere atacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Kore bir bütündür ve parçalanamaz


İkinci dünya savaşının ardından ABD’nin dünyanın muhtelif yerlerine yaptığı askeri müdahaleler hep hukuksuzdur, keyfidir, art niyetlidir. ABD’nin ve NATO’nun Kore’ye yaptığı askeri ve siyasi müdahaleler, Kore sorununu çözmemiş ve daha da derinleştirmiştir. ABD’nin dünyanın koruyucu meleği gibi gösterilmesi, bu görüntünün arka planında dünyanın her yerinde vahşice kan dökmesi, katliam yapması, ülkeleri bölmesi, liderleri/hükumetleri devirmesi, keyfince su-i kastlar yapması ve hatta işine gelince atom bombaları kullanması, Kore’nin kuzey kısmının hatalı tavırları kadar gözler önüne serilmiyor ve tartışılmıyor.

Dünyadan tecrit edilmesi gereken bir yer varsa, orası Kore’nin kuzeyinden önce, ABD’dir, İngiltere’dir, İsrail’dir.

Dünyaya canavarlar güruhu gibi gösterilen ve her türlü hukuksuz baskının ve yaptırımın altına alınan Kore’nin kuzey tarafının, aslında Kore’nin bütünlüğünü istediği ve ayrıca Amerikan işgali ile sömürmesinin ve asimilasyonunun bitmesini istediği açıkça gözler önündedir. Bizler, Kore meselesinde Amerikancı bir peşin hükümle hareket etmedik, etmeyeceğiz. Türkiye’nin NATO’ya dahil edilmesini, Kore’ye askerlerimizin gönderilmesini de hiçbir zaman doğru bulmadık, bulmayacağız.

Hatalı tavırları var mıdır, elbette vardır ama Kuzey tarafının aslında işgali, sömürüyü, asimilasyonu önlemek isteyen taraf olduğu… Ayrıca güney tarafının ise işgale, sömürüye, asimilasyona razı olan taraf olduğu açıkça gözler önündedir. İngiltere, ABD ve İsrail’in başını çektiği dünyadaki şer ittifakı, Kore’nin güneyini de insanlık düşmanlığında çok aktif/yoğun olarak kullanmaktadır. Güneyin bu halde olması, bütün dünya insanlığı için ciddi bir sorun teşkil etmektedir. İnsanlık, artık Kore sorununu ivedilikle ve adaletle çözmelidir. ABD’nin ve NATO denilen katliamcı ve kara paracı teşkilatın bu işe karışmasına da izin vermemelidir.

Bu şartlarda, Kuzey kore denilen kısmın, Kore’nin bütünlüğü için, kurtuluşu için verdiği ve vereceği mücadele bizim nazarımızda meşrudur. Mücadele sırasında kısmen ya da tamamen hukuk dışına çıkıyorsa, konunun bu tarafları tartışılır ve Kore’nin kuzey tarafına gerekli tepkiler gösterilir. Lakin medeni olduğunu, hukuka saygılı olduğunu iddia eden dünyadaki tarafların, meseleye bu temel, hakiki ve adaletli bakış açısından bakmaları da gerekir. Kore’nin kuzeyi de ABD kadar hatta ondan daha çok ve daha öncelikle nükleer silahlar kullanmak hakkına sahiptir. İşgalcilerin, katliamcıların, dünya düzenini alt üst edenlerin, bütün insanlığı sömürmek isteyenlerin nükleer silahlar kullanabildiği ama vatanını savunmak isteyenlerin kullanamadığı bir dünya düzeni dayatmasını ve sözde milletler arası hukuk dayatmasını kökten red ediyoruz. Kendileri de nükleer silahlara sahip olan sömürgeci ve katliamcı tarafların, kendini savunmak için nükleer silahlara sahip olan başka taraflara “Nükleer sahip ve yaptırım yapacağız” demesi, hiçbir insanın iki dakika bile dinlemeye tahammül edemeyeceği bir saçmalık, küstahlık ve hukuksuzluktur.

Batının işgali, sömürmesi ve asimilasyonu altındaki güney Korelilerin halleri de hal değildir. Kore uygulamada bölündükten sonra güneyde kalan Korelilerin ellerinden inançları bile alındı. O topluluğun, çok gecikmeli olsa da maddi ve manevi tehlikelerden, kumpaslardan kurtarılması, hukukun ve vicdanın gereğidir.

Uygulamada zaten Kore harbi bitmemiş, herhangi bir barış anlaşması da yapılmamıştır. Dünyadaki bütün taraflar, bu sarsıcı gerçeği de görmezden gelmemelidir.

Kore meselesinde hakikat, görmek isteyenler için güneş gibi gözler önündedir. Bu izahlarımın dışında yorumlar, değerlendirmeler yapanlar, güneşi elleriyle ve dilleriyle örtmeye çabalayan zavallılardır.

ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin, NATO’nun emrindeki hain Ankara hükumetinin kararları hükümsüzdür. Türkiye’nin duruşu, bu yazıda izah ettiğim gibidir.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi