Bu geceden ümitliydiler ama yine olmadı


Cumartesiden bu yana, krizi gizlemek için kaç takla attılar. Şimdi o yıkık borsayı nasıl ayakta tutacaklar…

Ağlaşan adamlarını daha nasıl avutacaklar. Batakları nasıl ayağa kaldıracaklar. O döviz kurunu nasıl hala sabit tutacaklar… Kaçan, giden sermayeyi nasıl getirecekler…

Altına çevrilmiş olan paraları, nasıl tekrar nakite çevirtip piyasaya dahil edecekler. Piyasayı ne ile, kim ile, nasıl yönlendirecekler…

Nasıl erken/baskın bir sözde seçim yapabilecekler. Nasıl olacak da oldu/biti ile devletin başında kalmaya devam edebilecekler.

Batıdakiler başta olmak üzere Ankebut Ağı ülkelerini, hükumetlerini nasıl ayakta tutabilecekler. Her yer batmış, yıkılmış, nefes alamıyor ekonomiler.

Kara para işleri yürümüyordu, yine yürümeyecek. Uçaklar uçamıyordu, yine uçamayacak. Gemiler yüzemiyordu, yine yüzemeyecek. Dev şirketler kazanmıyordu, yine kazanamayacak. Bohçalı oyunda tutulamıyordu, yine tutulamayacak. Putin karakteri ondan beter olmuştu, onu da oyunda tutamayacaklar. Bidon hala nefes bile alamıyor, varlığı ve yokluğu bir… Matematikteki etkisiz eleman gibi… Onu da oyunda tutamayacaklar.

İfşa olmamış teşkilatları, partileri, adamları, oyunları kaldı mı… İllüzyon ekonomisi de iyice işfa oldu. Vatandaş artık her şeyin farkında…

Yeraltı şehirlerinin hali ise çok perişan… Yaşadıklarına inanamıyorlar. Sorunları arttıkça, aralarındaki ihtilaflar ve çatışmalar da arttı.

Dünya özellikle de son üç haftadır Akademi Dergisine kilitlendi, ABD başkanını, Çin başkanı, Putin’i takan yok… Herkesin gözü, kulağı burada. Herkesin güvendiği kaynak burası… Ankebut Ağı tesir/yönlendirme kabiliyetini kaybetti.

Bu kadar batak ve bitik bir Ankebut Ağını bir deprem kurtarabilir mi?

Diyelim ki o deprem oldu, ben sağ kaldım, ne olacak?

“Deprem oldu, Türkiye’nin maliyesi/ekonomisi bir anda dibe vurdu” demek de istiyorlar. Bu da ayrı bir planları… Hatta son çareleri…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Deprem olmuş diyorlar…


Ne tuhaf, ben hiç hissetmedim. Benim bu mekanım sallanmıyor mu, nedir böyle, kaç depremdir aynısı yaşanıyor ve ben depremlerin çoğunu hissetmiyorum.

Oysa, depremin söylemek istemedikleri merkez üssü de Kartal… “Tam dibimde deprem olmuş” desem, yeridir, doğrudur. Atmışlar topu Marmara denizi açıklarına…

Daha önce yaşanan Kartal depremi denilen şey de aynı böyle olmuştu. Sonra paniklemişlerdi, haber metinlerini değiştirip merkez üssü Yakacık demişlerdi. Sanki Yakacık buraya uzak. Bulunduğum koordinattan dümdüz Kuzeye biraz çıkıyorsun, orası Yakacık… O vakit de her sahada büyük gerilme ve restleşme vardı. O vakit de Ankebut Ağı çok perişan haldeydi ama şimdiki haline kıyasla çok iyi haldeydi. Şimdi dibi gördü.

Son Düzce depremi suni deprem saldırısı olduğu gibi, bu da bir suni deprem saldırısıydı. Aslında, son seneler içinde onlarca kere yıkılacaktı bu koca şehir ama izin verilmiyor. Bunlar beni aşan kararlar.

Hız kesmeden her yeri germeye, yakmaya, yıkmaya devam edeceğiz. Bizim hukukumuz var, masumlara zarar vermedik, vermiyoruz, vermeyeceğiz. Yanıyorsa, yıkılıyorsa bir yerler ve ölüyorsa birileri bizim sebebimizle, hak etmişler demektir.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi