

Firavunların soyundan gelen Çingeneler bunlar ve başka soylarla da soyları karıştı. Lakin Çingenelik yanları hala çok baskın.
Ankebut Ağı içindeki diğer Çingene hükumetlerle de araları bu nedenle çok iyi. Her türlü insanlık düşmanlığında hep bir aradalar, ekip çalışması yapıyorlar.
Bilim dünyası bunları hep biliyor ama anlatmak istemiyorlar. Çünkü bilim dünyasında da Ankebut Ağına mensup kişiler öne çıkartılıyorlar.
Kadim Mısır’daki Firavunlar hep Çingene idiler. Boyları/vücutları tuhaf, yüzleri şekilsiz, tenleri koyu idi. Buna rağmen belgesellerde ve kitaplarda Firavunlar açık tenli olarak çiziliyorlar.


Kadim Mısır’ın Firavunları, şu anda Hindistan’da ve civarında yaşayan ve kendilerine açıkça Çingene denilmeyen yüz milyonlarca insan gibi, aslında Çingene idiler.

Firavun Çingene idi…
“Hz. Mevlâ buyuruyor ki:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
➥ وَ فِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَاد
Meali: “Ve o kazıkların sahibi (güçlü-kuvvetli) Fir’avn’e.” [Fecr suresi, 10]
Bu ayetin tefsirinde Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) buyuruyor ki;
➥ “Firavun aleyhillâneye ‘kazıkların sahibi’ denmesi, askerinin kesretinden (çokluğundan) kinayedir. Bir yere indiler mi hemen direkleri dikerler, çadırları kurarlarmış.
“Firavun’un Çingene olduğu ‘zi’l-evtâd (kazıklar sahibi)’ kavl-i celilinden anlaşılıyor.”
Kaynak: Ziya Sunguroğlu, Notlarım, s. 98
Bütün dünya insanlığı bilmeli ki…
Araplar da İsrailoğulları da kara kara kişiler değiller. genelde uzun boylu ve şekilsiz vücutları olan kişiler değiller. Yanı sıra çok kaba hatlara sahip itici simaları olan, kaba kaba davranışları olan kişiler de değiller…
Temizliğe, inceliğe, insan haklarına, ibadetlerine dikkat etmeyen kişiler de değiller…
Şu günümüzde kendilerine İsrailoğulları ve Arap denilen toplulukların bunun aksine görüntüde olmaları, bu gerçeği değiştirmez.
O topluluklar, çoktan Çingeneleşmiş topluluklar. Genlerinin çok büyük kısmında Çingene genleri baskın olan kişiler.
Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde ben-i İsrail ya da Arap denilen kişiler, bu kara kara, kaba kaba kişiler değiller. Olamazlar, yanlarından bile geçemezler.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi