Haydi daha sarsıcı gerçeklere de yavaş yavaş girelim…


Gerçekten “Ermeni” diye bir soy, bir millet var mı?

Günümüzden binlerce sene önce İblis… Zamanın Ankebut Ağına bağlı etkili ve yetkili kişileri aracı yaparak dünyadaki pek çok hususu yönlendirdi.

Art niyetle yaptığı hamlelerden biri de Hindistan ve civarında yaşamakta olan Çingeneleri, günümüzdeki adları ile ifade edersek İran’a, Türkiye’ye, Avrupa’ya sürmek oldu.

Bir kolu da İran civarından Arap yarımdasına ve Afrika tarafına sürdü.

Çünkü saydığım bu bölgelerde hep genetik kodları düzgün insan soyları, en çok da Türk toplulukları yaşamaktaydı. Hedefi, her devirde insan topluluklarıyla tekrar tekrar mücadele ederek onları yoldan çıkartmak yerine, onlara kalıcı ve ciddi darbeler vurmaktı. Bu nedenle genlere saldırdı.

Şu anda Türkiye, Irak, İran, Ermenistan, Suriye, Bulgaristan, Gürcistan, Lübnan, Yunanistan dediğimiz topraklarda Ermenilik diye bir şey hiç yoktu. Kürtlük diye bir şey de yoktu.

İblis’in bu sinsi oyunundan sonra, göçebe Çingeneler ile, gittikleri bölgelerin halkları kaynaşmaya, evlenmeye, çoğalmaya başladılar. Bundan sonrasında sözde Ermenilik, sözde Kürtlük büyük bir hızla yayılmaya, genetik kodlar büyük bir hızla bozulmaya başladı.

Devamında da hep eşkıyalık, teröristlik, kan dökücülük, zulüm, kabalık, hırsızlık, ahlaki gevşeklik, idrak ve mantık sorunları yayıldı.

Kürtçe diye bir lisan olmadığı gibi, aslında Ermenice diye bir lisan da yok. Ermenice denilen lisan da kırma/toplama ve zorlama bir lisan.

İblis, günümüzde de Ankebut Ağına bağlı etkili ve yetkili kişileri kullanarak, saldırılarına, tuzaklarına devam ediyor.

Zamanında Çingenelerin, bölgedeki farklı ırklara mensup insanlarla evlenmesi neticesinde Ermenilik denilen karışık soy türedi. Sonra bunların arasından tekrar kodu düzgün soylardan insanlarla evlenenler ve genleri nesil nesil düzelmeye başlayanlar oldu.

Günümüzde de Çingene yanı hafiflemiş/azalmış ama diğer ırklardan gelen kodları baskın olmuş, kendini Ermeni bilen insanlar var. İblis hala onların Çingeneleri tasvip etmesini, sahiplenmesini hatta onların Çingenelerle evlenmelerini istiyor. Binlerce yıllık pususunun tamamen bitmesini, tesirsiz hale gelmesini, hayatın olağan akışı içinde genlerin büyük oranda düzelmesini, istemiyor.

Şu anda Türkiye’de ve etrafındaki çok geniş coğrafyada kendini Ermeni ya da Kürt bilenlerin hiçbiri Ermeni ya da Kürt değil… Çünkü Ermeni ve Kürt diye soylar yok. Bunların ortak kökleri Çingenelik…

Çingenelik haricinde hangi soydan olduklarına bakılacak olursa, bölgede bulunan bütün soyların/ırkların kodları var genlerinde… Çünkü binlerce sene boyunca bölgede bulunan bütün milletlerlerden kız aldılar ve kız verdiler. Aralarında akrabalık oluştu. Ermeni ve Kürt olduğunu zan edenlerin tamamında Türk genleri de var. Ve zaten bunların yaşadıkları genetik sorunların ve devamındaki ciddi idrak ve davranış bozukluklarının sebebi de soylarının bu kadar karışık ve çoğunlukla birbirine uygunsuz olması…

Bu, bilimsel bir mesele… Bu derhal üzerine düşülmesi gereken tıbbi bir mesele… Bu, tarih ilminin hemen üzerine gitmesi gereken bir mesele… Bu, ırkçılık değil, kimsenin ırkına ya da soyuna saldırmak değil.

Kendini Ermeni ve Kürt bilenler de kendilerinin ve soylarından geleceklerin iyiliği için, bu meseleleri konuşmalı, araştırmalı ve çareler aramalılar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Ermeni adına ilk defa M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen Pers Kralı Darius’un kitabelerinde rastlanır.

Ve asıl ilginç olan nokta şudur ki, Ermeniler kendilerine hiçbir zaman “Ermeni” dememişler, bilâkis kendilerini “Haiklar” olarak adlandırmışlardır.

Ermeni adı, Ermeniler tarafından sonradan benimsenmiş olup, bu isim aslında coğrafi bir bölgeye işaret etmektedir. Bu bölge, Doğu Anadolu Bölgesi’dir.

Çünkü M.Ö. 3. Binyıla ait Akkad çivi yazılı belgelerinde de Doğu Anadolu bölgesine “Armanu” yada “Armenia” denilmekteydi. Demek oluyor ki, Ermenilerin bu bölgeye gelmesinden yaklaşık 1600 yıl önce de Doğu Anadolu Bölgesi “Armenia” adıyla anılıyordu.

İşte Pers Kralı Darius, hakimiyeti altında bulunan ve muhtemelen batıdan göçmen olarak gelen bu yabancılara “Armenia Bölgesinde oturanlar” anlamına “Ermeniler” ismini vermişti.

Şu hususu da özellikle belirtmek isteriz ki, Ermenilerin, adı geçen bölgede kendilerinden önce oturan Urartularla da herhangi bir akrabalıkları söz konusu değildir. Çünkü Urartuların dili Asyanik kökenli olduğu halde, Ermenilerin dili Hint-Avrupai dillerdendir.


Öyle sanıyoruz ki Ermeniler, M.Ö. 8. yüzyılda vuku bulan Trak göçleri neticesinde Anadolu’ya gelmişler ve iki asır göçebe bir hayat yaşadıktan sonra, Urartu Devletinin yıkılmasını fırsat bilerek gelip onların topraklarına yerleşmişlerdi. O halde Ermenilerin Anadolu’daki tarihleri M.Ö. 6. yüzyıldan daha geriye gitmemektedir. Halbuki, çivi yazılı metinlerden öğrenildiğine göre Türkler, M.Ö. 3. Binyılın sonlarından itibaren Anadolu’da mevcutturlar ve Anadolu’nun kaderinde önemli roller oynamışlardır.

Ermeniler, Pers İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Büyük İskender’in daha sonra sırasıyla Selevkosların, Romalıların, Bizanslıların, Selçuklu Türklerinin ve nihayet Osmanlı Türklerinin egemenliğinde yaşamışlardır.

Ermeniler, Anadolu’da yaşadıkları uzun zaman içerisinde hiçbir zaman bağımsız olamamışlar, mütemadiyen himaye altında yaşamışlar ve karşılığında da vergi ödemişlerdir. Fakat şurası gerçektir ki, en iyi muameleyi Türklerden görmüşlerdir. Hatta Osmanlı İmparatorluğu döneminde, kendilerine, devletin üst kademelerinde birçok görevler verilmiştir.

Ancak, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren emperyalist devletlerin teşvik ve tahrikleriyle, memleket içerisinde karışıklıklar çıkarmaya ve devlet için problem olmaya başlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında ise devlet isyan ederek sivil Anadolu halkını katletmeye başlamışlardır. Osmanlı yönetimi de 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarmış olduğu Tehcir Kanunu ile Ermenileri göçe zorlamıştır. Ermeniler, tehcir sırasında Osmanlı ordusunun yüz binlerce Ermeni’ye soykırım uyguladığını iddia etmektedirler. Halbuki, gerçek bunun tamamen aksini ortaya koymaktadır. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesinde yapılan kazılarda çok sayıda toplu mezarlar ortaya çıkarılmıştır ki, Müslüman Türklere ait olan bu mezarlar, Ermenilerin değil Türklerin soykırıma uğradığının en açık delillerindendir. O halde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Sözde Ermeni soykırım iddialarının gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Soykırıma uğrayanlar Ermeniler değil, Türkler olmuştur.

Ekrem Memiş, Sosyal Bilimler Dergisi

Türkiye’deki gizli Ermeni paralel devlet çöküyor – 97

Sorarlar adama, İslam dininin tek emri “oku” emri mi?

Tesettür emri yok mu?

Zinadan uzak durmak hatta kaçmak emri yok mu?

Seferi olmanın hükümleri belli değil mi?

Bir İslam hukuku yok mu? İslam hukuku ayet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere dayanmıyor mu?

Gizli Ermeni, terörist, hain, karaktersiz, insan müsveddesi, şunun bunun piyonu Cevheri Güven bunların farkında değil mi?

Mesele bilmemek değil, mesele şeytanlaşmış olmak… Taliban gibi İslam düşmanları tarafından kurulan ve kullanılan bir terör örgütünü malzeme ederek, İslam’a saldırmak…

Cevheri Güven gibilerin kafalarına sıkılan kurşun bile israf, boğmak ya da meydan yerlerde sallandırmak lazım.

Her gün, her yerde Türk ve Müslüman görünerek Türklere ve Müslümanlara saldıranlar hep bunlar…

Esra Özatay’ın Türklükle ve Müslümanlıkla hiçbir alakası yok. İnsan şeytanı bir gizli Ermeni…

Türkün inancında ve töresinde, kadınlarını yabancı erkeklerin önüne, içine atmak olmadı, yok.

Türklerde kadınlar, sadece zaruret halinde silah altına alınırlar, cepheye gönderirler. O vakit de her türlü hassasiyete dikkat edilir.

Şu gizli Ermenilerin, gizli Yahudilerin, Türk kadını rolüne bürünerek yaptıkları tahribatlar haddi iyice aştı.

Afyon Valisi Kübra Güran Yiğitbaşı da bir gizli Ermeni.

Ankebut Ağına bağlı/çalışan bir insan şeytanı. Türklükle ve Müslümanlıkla hiçbir alakası yok.

Türkün hukuku bellidir: “Kadının idaresi altındaki milletler yüz üstü sürünsün, yüz üstü sürünsün, yüz üstü sürünsün.”

Şurada burada yazarak, konuşarak, kadınların her yerde bulunmasını, her yerde erkeklere karışmasını ve güya yetkili/idareci olmasını savunan erkekler de hep gizli Yahudi, gizli Ermeni vb erkekler… Onların da Türklük ve Müslümanlık iddiaları palavradan ve ihanetten ibaret.

Müslüman Türk kadını rolünü oynayan şu vatan haini kadına, şu kara paracı gizli Ermeni Kübra Güran Yiğitbaşına, hazırlıksız olduğu bir zamanda, devlet idaresine dair üç soru sorsanız, doğru cevaplarını alamazsınız. Rezil olur, ortada kalır.

Vazifesi başındayken Afyon’da beklenmeyen büyük bir kriz çıksa, iki gün yoğun mesai yapmak zorunda kalsa, üçüncü gün hiç kalır. Kadınca krizlere girer, çöküşler yaşar. Etrafında erkek yardımcılar varsa, iş onların inisiyatifine kalır. Yardımcıları da kadınsa, o halde o kriz alır başını büyür gider. Krizine göre değişir ama ihtimal ki o süre içinde canlar yanar, mallar ziyan olur.

Bu gibilerin diplomaları da doktoraları da her şeyleri de sahte… Böyleleri, aileleri ve gerçek kimlikleri bilindiği için, her safhada torpille ilerliyorlar. Torpille seçiliyorlar. Torpille atanıyorlar. Türk milletine ihanetleri, kendi paralel devletlerine sadakatleri nispetinde değerli görülüyorlar ve yükseltiliyorlar.

İnanmayanlar kaldıysa, sorsun Kübra’ya ya da gerçek Ermenice adı her ne ise işte ona… İnkar etsin yazdıklarımı, karşı karşıya gelip her şeyi kameralar önünde canlı yayında konuşalım. Tek saniyesi bile kesilmeden yayınlansın. Millet karar versin.

Kimmiş gerçek Türk kadınları, kimmiş Türk kadını rolüne bürünen gizli Ermeni ve gizli Yahudi kadınlar, millet görsün, anlasınHiç kimse Türkiye’deki gizli Ermenilerin, gizli Yahudilerin ve benzeri kripto kimlikli hainlerin şirketlerini ve taşınmazlarını satın almasın.

Tekrar tekrar el değişerek satılanlarına bile devletimiz adına el koyacağım. Yabancı şahısların ve hatta yabancı şirketlerin üzerine devir edilenlere bile hatta yabancı vakıflara devir edilenlere bile el koyacağım.

Onların hepsi, bu milletin elinden çalınmış zenginlikler. Hepsi de hazineye devir edilecek.

Ben bu hususu da söylemiş oldum. İsteyen istediği gibi yoluna baksın. Sayılı günler kaldı el koymalara…

Bu iş o kadar büyüyecek ki pek çok Avrupa ülkesinin taşınır ya da taşınmaz varlıklarına bile el koyacağız. Çünkü hep Türkiye’den çalındılar ya da Türkiye’den çalınanlar sayesinde satın alındılar. Buradan, sadece Avrupa ülkelerinin çaldığı varlıklarımıza el koyacağımız anlaşılmasın. Aynı şeyi yapmış bütün ülkelere aynı müdahaleyi yapacağız.

Gerekiyorsa elektrik santrallerine bile el koyacak ve elde edilen gelirle zararımızı çıkartacağız. Gerekiyorsa oralarda duyun-u umumiyye benzeri bir sistem kuracağız ve vergilerini biz alacağız.

Kimsede bir kuruşumuzu bırakmayacağız.

Hiç kimse Türkiye’deki gizli Ermenilerin, gizli Yahudilerin ve benzeri kripto kimlikli hainlerin şirketlerini ve taşınmazlarını satın almasın.

Tekrar tekrar el değişerek satılanlarına bile devletimiz adına el koyacağım. Yabancı şahısların ve hatta yabancı şirketlerin üzerine devir edilenlere bile hatta yabancı vakıflara devir edilenlere bile el koyacağım.

Onların hepsi, bu milletin elinden çalınmış zenginlikler. Hepsi de hazineye devir edilecek.

Ben bu hususu da söylemiş oldum. İsteyen istediği gibi yoluna baksın. Sayılı günler kaldı el koymalara…

Bu iş o kadar büyüyecek ki pek çok Avrupa ülkesinin taşınır ya da taşınmaz varlıklarına bile el koyacağız. Çünkü hep Türkiye’den çalındılar ya da Türkiye’den çalınanlar sayesinde satın alındılar. Buradan, sadece Avrupa ülkelerinin çaldığı varlıklarımıza el koyacağımız anlaşılmasın. Aynı şeyi yapmış bütün ülkelere aynı müdahaleyi yapacağız.

Gerekiyorsa elektrik santrallerine bile el koyacak ve elde edilen gelirle zararımızı çıkartacağız. Gerekiyorsa oralarda duyun-u umumiyye benzeri bir sistem kuracağız ve vergilerini biz alacağız.

Kimsede bir kuruşumuzu bırakmayacağız.

Karabük Eflani kaymakamları listesi

Gizli Ermeni Barış Atay’ı izliyoruz…

CHPKK Mersin eski millet vekili ve gizli Ermeni Aytuğ Atıcı’ya kulak veriyoruz…

Daha ne desin?
“Hepsi aynı parti, hepsi aynı alfabenin harfleri” diyoruz, Atıcı da itiraf ediyor bu gerçeği…

İtiraf etmediği gerçek şu ki sağ parti olarak bilinen sözde siyasi partilerin, gerçekte suç, terör ve ihanet örgütlerinin içi de sol partilerde olduğu gibi gizli Ermeni ve gizli Yahudilerle dolu. Sağdakilerin çoğu, soldakilerle de kardeş ya da akraba ya da aynı terör ve ihanet gruplarından gelen kişiler…

“HDP yönetimi ile HDP seçmenini hep ayırdım. HDP seçmeni neden AK Parti’ye yakın değildir çünkü HDP, CHP’nin içinden çıkmış bir partidir.”

___________________________________________

12 Ocak 2023

“Sputnik Türkiye” isimli organize suç, terör ve ihanet örgütünün mensuplarından biri olan Attilla Güner de gizli Ermeni…

Enver Aysever’i biliyorsunuz zaten… Sputnik’teki gizli Ermeni ve azılı teröristlerden, hainlerden biri…

Sputnik Türkiye’nin mensuplarından biri olan Ceyda Karan da bir gizli Ermeni. Ceyda’nın kafası Erkin Öncan’ın kafasından katbekat fena halde…

Bunca aklı başında programcılar varken, aklı tamamen kırılmak üzere olan kişilerin neden her yerde olduklarını merak ettiyseniz, cevabı bu… Soyları, aileleri, çevreleri, teröristlikleri, hainlikleri sebebiyle tercih ediliyorlar.

Sputnik Türkiye’deki İsmet Özçelik de gizli Ermeni.

Sputnik Türkiye’deki Meliha Okur da gizli Ermeni.

Sputnik Türkiye’deki Erdal Kaplanseren de gizli Ermeni

Sputnik Türkiye’deki Ali Çağatay da gizli Ermeni

Bu da Margarita Simonyan…
Sputnik’in resmen başındaki kişi olarak gösterilen bir Rusya Ermenisi…

MİT’in, Ankara hükumetinin ya da adalet sistemindeki üst yetkililerin bunlara bir şey yapmasını, hukukun gereğini yapmasını da beklemeyin. Zaten hep beraber çalışıyorlar. Hep beraber Türkiye’ye ve Türk milletine ihanetler ediyorlar.

Bana inanmayanlar Doğu Perinçek’e sorsunlar. O da bunların elebaşlarından biri ve her şeyi içeriden bilenlerden bir kişi… Anlatmak isterse şayet, size günler boyunca neler neler anlatır. Şaşkına dönersiniz.

Teröristlikler, ihanetler, suç kapsamındaki bağlantılar ve sözde haberler, kara para işleri, bakanlıklar, müsteşarlar, diplomatlar… Oda TV’ler, Birgün’ler, DHKP-C’ler, Soner Yalçınlar, sağ/ülkücü medya gibi görünenler. Tarihe geçmiş su-i kastlar… Neler neler…

Şu meşhur Gün Sazak bile gizli Ermeniydi…

Meşhur Dursun Önkuzu da gizli Ermeniydi. Ön-kuzu da Ön-can gibi bir şifrelemeydi.


Şehit denilen MHP Patnos İlçe Başkanı Cemal Akbay da gizli Ermeniydi

Şehit denilen MHP İstanbul Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok da gizli Ermeniydi.

Ülkücü şehitler denilen;

Murat Aldemir
Necdet Dumanay
Adnan Acarca
Erdem Arabacı
Gültekin Ertan
Mehmet Çapar
Erdoğan Hançerlioğlu
Egemen Darendelioğlu
Ercüment Yahnici
Yaşar Günaydın
Adem Taştan
Veli Can Oduncu
Turgut Demirkaya
Yaşar Yazıcı
Murat Aldemir
Ali Bülent Orkan
Halil Esendağ

ve benzerleri hep gizli Ermeniydiler.

İsveç’te, Türk kökenli milletvekili olarak bilinen Muharrem Demirok bir gizli Ermeni…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Çok güldüm

Çok güldüm…

Kızamadım bile… Kızsam çok farklı karşılıklar verirdim.

Sputnik Türkiye’nin yazarı ve programcısı, gizli Ermeni vatan haini ve terörist Erkin Öncan’ı ve onu arkalamak isteyen herkesi bekliyorum.

İsteyenler, çoktan hükümsüz kalmış ve kilitlenmiş mahkemelere de koşabilirler. İsteyenler istedikleri tarzda mekanıma da gelebilirler. Bana hepsi uyuyor.

Merak edenler vardır diye paylaşıyorum. Mesaj gönderene tıklanınca bu profil gösteriliyor.

Sputnik’in ve Rusların kimlerle, ne seviyede tiplerle çalıştığı da bir kez daha herkes tarafından görülmüş oldu.

Silahsız şekilde çarşıda sivil gezen Amerikan askerinin kafasına, onlarca terörist arkadaşıyla birlikte çuval geçirmeye ve Türk rolü oynayan sol terörist yayın organlarında ucuzdan kahramanlaştırılmaya benzemez mfs’ye ve çevresine tehditler, hakareketler savurmak.

Kim kimin parmaklarını kıracakmış, mekanını basacakmış, haydi herkes tavrının, oyunun, restinin, piyonunun arkasında dursun ve bütün cihan görsün…

FSB gelecekse bile hiç sorun değil. İsterse o Şoygu ya da Lavrov ya da Putin de gelebilir. Doğu Perinçek de gelebilir, emrindeki PKK ve DHKP-C teröristleri de gelebilir. Hiç fark etmez…

Erkin Öncan’ın evine gidip bakın. İntihar falan etmesin. Uyuşturucu komasından ölmesin. Sürekli etrafında olan terörist arkadaşlarından biri gelip kafasına sıkmasın.

Daha yargılanacak o…
Bütün rezilliği, karaktersizliği, teröristliği, hainliği, Türk ve İslam düşmanlığı, şeffaf yargılamalarla gözler önüne serilecek.

Mesele sadece emniyetin, istihbaratın ve adli sistemin meselesi değil… Tıbbıye de işin içine girmek zorunda…

Öyle böyle değil, çok ileri seviyede dağılmış, krizlere girmiş.

Daha önce yazmıştım, şu Harici projesi de gizli Ermenilerin bir projesi… Sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde pek çok dizi ve sinema, Akademi Dergisi ve mfs rüzgarıyla yön bulduğu gibi, pek çok yayın/haber kuruluşu ya da hesabı/kanalı da mfs rüzgarıyla yön buluyor.

Harici de dış siyasette mfs Türkiye’sine baştan hazır şekilde yayın hayatına başladı. Mfs rüzgarına mümkün olduğunca ters düşmeyecekti.

İşte sanki beni bilmiyormuş, tanımıyormuş gibi yazıp söven gizli Ermeni Erkin Öncan da bu Harici projesinin içinde olanlardan… Erkin Öncan da yıllardır dikkatle yayınlarımı takip ediyor, hatta mfs Türkçesine çoktan uymaya başlamış olanlardan…

Bunların damarlarındaki kan bile mfs diye akar olmuş ama işte bu kadar da hain ve karaktersizler.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Japonya’nın maliyesi de çöktü

Japonya’nın maliyesi de çöktü. Kriz çok büyük seviyede.

Son çare olarak, gerçek olmayan korona pandemisine sığınabilirler. Korona yalanlarını hükumet, basın/medya ve akademisyenler üzerinden yayarak halkı panikletebilirler.

Bu sayede hukuksuz kısıtlamaları da uygulayarak olağan hayat akışını mümkün olduğunca yavaşalatabilir, halkın harcamalarını da kısıtlayabilirler. Aynı zamanda sözde ilaçlar, sözde aşılar üzerinden ve bu karambolde öldürülerek organları çalınan insanlar ve hayatta bırakılarak kaçırılan kadınlarla çocuklar üzerinden nakit döngüsünü artırmak isteyebilirler. Çin, iflasını açıkça ilan etmemek için bunu son aylarda çok denedi ama Çin bile bu hususta geri adım atmak zorunda kaldı. Japonya’nın ise hiç şansı yok.

Neler denerlerse denesinler, İstanbul’un üst üste inen sert yumrukları karşısında devrildiler, yıkıldılar. Nakavt olmamak için ayağa kalkmaya çalışıyorlar ama kalkamayacaklar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Tertemiz yapılacak

Yerli ve milli olacak

Türkiye’de emniyet teşkilatı çok kısa sürede kara paracılardan temizlenecek ve teşkilata silbaştan ayar çekilecek.

Vazifeler, yetkiler, haklar, iç denetleme mekanizmaları yeniden belirlenecek. Değişme o kadar kapsamlı olacak ki emniyet taşkilatına ait araçlar kırmızı ile siyah arasında renk geçişli araçlar olacaklar. Bu iki rengin yanında gerektiğinde beyaz renk de üçüncü renk olarak karıştırılarak kullanılacak.

Hiçbir ağırlığı, tesiri olmayan ve son derece basit/hafif bir duruşu olan mevcut tasarım/tercihler terk edilecek. O basit Fransız taklitçiliği hem emniyet teşkilatından hem de jandarma teşkilatından en kısa sürede kazınıp atılacak.

Arabalar haricinde kıyafetlerde de kırmızı siyah renk tercihleri hakim olacak. Emniyet teşkilatının hangi birimine ait olduğunu belli edecek şekilde, teşkilata ait kıyafetler ve arabalar üzerindeki renk geçişlerinde ve desenlerde de farklılıklar olacak.

Teşkilatın logosu da tamamen değiştirilecek ve arabaların üzerinde büyükçe teşkilat logosu da olacak. Logoda hilal ve yıldız belirgin şekilde öne çekilecek ve arabalarda da çok güzel bir tasarımla hilal ve yıldız bulunmuş olacak.

“Polis” kelimesi de terk edilecek, kullanılmayacak. Arabaların üzerinde de Polis yazmayacak, “Emniyet Teşkilatı” yazacak. Teşkilat mensuplarına da polis denilmeyecek ve “Emniyet memuru” ya da “kolluk” denilecek.

Fransız ve İtalyan araba markalarının araba modelleri de tercih edilmeyecek. Gerçekten yerli ve milli arabalarımızı yaptığımız ana kadar, bu iki ülkenin arabaları emniyet teşkilatımız tarafından satın alınmayacak ve kullanılmayacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi