Tütün İblis’in icadı mı?


Tütün, binlerce senedir dünyada gizlice yaşayan uzaylılar tarafından, sonradan, genetik mühendisliği ile türetilmiş bir bitki mi?

Uzaylılar tütünü, İblis’in talimatı gereği mi türettiler?

Binlerce sene önce mumyalanmış olan Mısır Firavunlarından birinin karnında, reçineye batırılmış tütün bulunmuş. Bu tütün, organlardan boşalmış olan kısma dolgu maddesi olarak kullanılmış.

Tütün, ilk defa Amerika kıtasında bulunmuş ve kaynağı Amerika kıtası olan bir bitki değil miydi? Eğer öyle ise, binlerce sene önce Mısırlılar Amerika kıtasını biliyor ve hatta oraya gidip geliyorlar mıydı?

Siz beni dinleyin ve yine Amerika kıtasındaki yeraltı uzaylı şehirlerinde türetilerek dünyaya yayılan mısırı, nohutu, patlıcanı, domatesi, biberi yemeyin. Bunlar hep genetik mühendisliği ile ve art niyetlerle türetilmiş bitkiler.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Deccal’ın bir gözü metafizikle mi kör edildi?


Deccal’ın bir gözünü, hz. Zülkarneyn, uzaktan gönderdiği metafizik sinyallerle/darbelerle mi kör etti?

İkinci gözünü de uzaktan ve metafizik sinyallerle hz. Mehdi mi kör edecek?

Hz. İsa ile hz. Mehdi, Deccal’ı nefesleriyle yani metafizik kabiliyetleri ile çarpıp öldürmeden önce, hz. Mehdi Deccal’ı tamamen kör mü bırakacak?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Nuh peygamber ve uzaylı ümmetler


Yıllardır anlatıyorum, Nuh peygamberin gemisi, aslında bir uzay gemisiydi. Denizin üstünde, denizin içinde, gökyüzünde, uzayda, her yerde gidebiliyordu.

Yine yıllardır anlatıyorum, Nuh peygamberin gemisi, Nuh tufanı başladıktan bir süre sonra uzaya çıktı, başka gezegenlere gitti. O tufanın bitmesi, dünyanın tekrar yaşanacak hale gelmesi, çok kısa süre içinde olmadı. Göğe “Suyunu tut”, yere “Suyunu yut” denildi. Bu da epeyi zaman aldı.

Geçen bu süre boyunca Nuh peygamber başka gezegenlerde de tebliğ yaptı, başka başka uzaylı insan türlerini de İslam dinine davet etti.

Tufandan sonra çok kalabalık bir şekilde dünyaya döndü. Tufan zamanı dünyadan ayrılırken yanında bulunan bir avuç dünya insanı kişi, dünyaya döndüğünde de yanındaydı. Lakin döndüğünde yanında yüksek sayıda başka/uzaylı insanlar vardı. Bunlar, başka başka gezegenlerin, başka başka fiziki özelliklere/görünüşe sahip insan türlerinden oluşan kalabalık bir gruptu.

Kur’an-ı Kerim’de bu insan türlerine “ümmetler” denildi.

Hud suresi 48. ayet-i kerimesinde mealen şöyle buyruldu:

“Ey Nuh” denildi. “Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine, bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Uzaylı) Ümmetleri de (dünyada bir süre) yararlandıracağız, sonra onlara bizden acı bir azab dokunacaktır.”

Söz konusu uzaylı ümmetler yeryüzünde, dünya insanları ile birlikte yaşadılar. Şehirler kurdular, dünyanın yeniden ve hızla imar edilmesinde büyük payları oldu. Bir süre sonra nüfusları iyice arttı ama yine aynı son oldu. Zamanla dinden, ahlaktan uzaklaştılar, İblis’e uydular ve büyük çoğunluğu muhtelif vesilelerle helak oldular. Sonraki devirlerde bunların bazıları, ellerindeki çok yüksek teknoloji sayesinde yer altı şehirlerine yerleştiler.

Hz Nuh devrinden binlerce sene sonra, Hz. Zülkarneyn Kaf dağını yani Van Allen radyasyon kuşağı da denilen seti, gezegenimizin etrafına çektiğinde, dünyada yeraltında bulunan uzaylılar da bu gezegende kalmış oldular. O günden beri bu gezegenden çıkamadılar, gidemediler. Binlerce senedir kendilerini dünya insanlarından gizleyerek yeryüzünde kan döktüler. Zulüm ettiler, katliam yaptılar, sömürdüler ve hala buna devam ediyorlar. Şu günümüzde bir kez daha topluca helak ediliyorlar.

Hud suresi, 49. ayet-i kerime:

“İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları ne sen ne de halkın daha önce bilmiyordunuz. O halde sabret. Sonuç, takva sahiplerinindir.”

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Prophet Noah and extraterrestrial nations

I have been telling this for years that Noah’s ark was actually a spaceship. It could be driven in and on the sea, in the sky, in space and everywhere.

I also have been telling it for years that the prophet Noah’s spaceship went to space, to the other planets soon after the Noah’s flood. The world did not become habitable again in a very short time. It was said ”swallow your water” to the sky and earth and it took a long time.

Prophet Noah conveyed the religion in other planets during that time, he invited many other human species to islam.

He returned to the Earth with a large crowd after the flood. A handful of people who were with him when he was leaving were still with him when he returned to the Earth. But, there were many other/alien people with him when he returned. These were the crowded group of human species from other planets who have different physical characteristics/looks.

This human species are called as ” ummah” in the Qur’an.

Surah Hud 48: The word came: “O Noah! Come down (from the Ark) with peace from Us, and blessing on thee and on some of the peoples (who will spring) from those with thee: but (there will be other) peoples to whom We shall grant their pleasures (for a time), but in the end will a grievous penalty reach them from Us.”

The ummahs in question have lived together on Earth with the people of the world. They built cities, have played a great part in rebuilding of the world. The population growth but they had the same ending. Over time, they distanced from the religion and moralty. They followed the satan and most of them destroyed by various reasons. Some of them settled in the underground cities by using the high-technology they had, in later periods.

Thousands of years after the time of the prophet Noah, Hazrat Dhul-Qarnayn built the mount Qaf called Van Allen Radiation Belt around our planet, the aliens who live under the ground could not get off the planet, they couldn’t leave, since that day. They shed blood by hiding themselves from the world humanity. They persecuted, made massacres, exploited and they still continue to do this. They are being destroyed in these days one more time.

Surah Hud 49: Such are some of the stories of the unseen, which We have revealed unto thee: before this, neither thou nor thy people knew them. So persevere patiently: for the End is for those who are righteous.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Kalkın ayağa!


Siz kimsiniz, siyaseti, stratejiyi ne bilirsiniz? Kimi köşeye sıkıştırdığınızı, kimin kartlarını elinden aldığınızı, kiminle restleştiğinizi zan ediyorsunuz? Kendinizi kandırıyorsunuz.

Bir bakın, eşit şartlarda mı dövüşüyoruz? Hayır ama sıfırdan gelmişim, sadece bir kaç sene içinde sizi bu hallere getirmişim, buna rağmen sizin yorumlarınıza bir bakın…

San ki binlerce yıldır bu dünyaya kazık çakmış, sistem kurmuş olanlar sizler değilsiniz de benim ve benim teşkilatım… Hey, titreyin ve kendinize gelin! Gerçekte neler yaşandığını kabullenin. Neyi, nasıl yorumlayacağınızı şaşırdınız. Travma geçiriyorsunuz, yaşadığınız acı gerçeklerin bir hayal olmasını, bir rüya olmasını ve bundan uyanınca her şeyin eski halinde olmasını istiyorsunuz. Öyle bir dünya yok. Simülasyonda falan değilsiniz, İblis hepinizi kafaladı. Geç de olsa uyanın.

Binlerce yıllık emeğiniz ve sisteminiz, sadece birkaç yıl içinde çöktü. Üstelik hala açıkça sahaya bile inmedim.

O küçük ve işe yaramaz beyinlerinizle kendinizi kandırmayı bırakın, gerçekleri kabullenin.

Kimseye rest çekebildiğiniz, kimseye had bildirebildiğiniz, kimseyi oyundan düşürebildiğiniz yok. Acınası hallerdesiniz. Dünden beri yazdıklarıma bir bakın, hangisine itiraz edebilmektesiniz?

Yerin altıyla, üstüyle seferberlik haline geçiyorsunuz, yetmiyor kaf dağının dışına kadar sizin taraftan olan kalabalık uzaylılar geliyor ama siz yine yine yine çöküyorsunuz, ölüyorsunuz. Gün gün eridiniz ve şimdi perişan hallerdesiniz. İşte son 48 saattir kaç metafizik saldırı yaptınız, size inat nasıl yayınlar yaptığıma bir bakın. Size rezillik olarak sadece bu bile yeter.

Hızınızı, temponuzu bile ben ayarlıyorum. Kendi aranızdaki kararlara bile ben yön veriyorum. Her gününüz mfs ile, yazıları ile, yönlendirmeleri ile, sinyalleriyle, darbeleriyle, kararlarıyla, restleriyle geçiyor. Şu anda dünyanın askeri, siyasi, mali, manevi dengelerine ben yön veriyorum. Kendinizi kandırmayı bırakın.

Bir halt edebildiğiniz de yok, edebileceğiniz de yok. Dünyanın yüzden fazla ülkesi şu anda benden yana, elinizde kaç ülke, kaç bölge kaldı?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi