Ele geçirilmiş devlet, Türkiye…


Önceki gün, İstanbul’da bir polis memuru, 25 yıl kesinleşmiş cezası olan bir mahkumu, tek başına olduğu halde bırakmadı, elinden kaçırmak istemedi…

Korkmadan, çekinmeden ve boş vermeden vazifesini icra etmek istedi. Bütün polis memurlarına örnek olacak bir davranış sergiledi. Mahkum kaçmak istedikçe, o da direndi. Haklı olarak silahını çekti ama mahkum silahı gördüğü halde kaçma teşebbüslerine yine de devam etti. Sonra da polis memuru, elinde tutamadığı, koşarak kaçmaya teşebbüs eden şahsı, profesyonel şekilde bacağından vurdu, kaçmasına izin vermedi.

Sonraki safhada da vazifesini en düzgün şekilde yaptı ve yaralı mahkumun kan kaybından ölmesine izin vermedi. Bacağındaki kan akışını kısıtlayarak, kan kaybını önledi.

Milletimizin vicdanında büyük takdir toplayan bu polis memuru, dün gözaltına alındı. Herkes şaşırdı…

Mahkum, kaçabilseydi, belki de daha fazla kişinin canına ya da malına zarar verecekti. Gündemdeki Sinan Ateş cinayetinin katil zanlılarından birinin, zaten dört senedir aranan ve hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan bir kişi olduğu meydana çıkmışken, üstüne bu hadise yaşandı.

Bu polis memuru neden, hangi hukuka dayanarak kusurlu görüldü? Neden gözaltına alındı? Ne yaşadığını bilemeden, Suçişleri Bakanı Solomon Soysuz’un sahadaki torbacılarına mı denk geldi? Ya da baş hain Devlet Bohçalı’nın eli silahlı katillerinden ya da sahadaki çocuk/organ kaçakçılarından birine mi denk geldi? Ya da MİT’e çalışan kara paracılardan, organcılardan, fuhuşçu pezevenklerden birine mi sıkmış oldu? Bu kurşun, neden devleti elinde resmen tutanlara sıkılmış gibi görüldü, bu takdir edilesi polis kimin ya da kimlerin emriyle gözaltına alındı?

MHPKK isimli organize suç, terör ve ihanet örgütünün merkez binasındaki kara paracı çetesine mi sıkmış oldu, bu vazifeli polis, bu milletin bu kurşununu? Bu polisin suçu ne, biri çıkıp anlatsın bu millete?

Devlet gücünü onlarca sene önce eline geçirmiş olan ve onlarca senedir devlet içinde devlet sistemi, paralel devlet sistemi işleten hainler, kara paracılar, gizli Ermeniler, gizli Yahudiler, masonlar, suçluları kollamaya dönük uygulamalar yaptıkları, yaptırdıkları için bu memleket bu gün bu halde değil mi? Bu ülke, bu millet bu hale çok zor getirildi, çok zaman aldı ve şimdi bu kurşun iyi insanların içlerine su serpti diye mi bu polis memuru kusurlu bulundu?

Mevzuat “Polis, hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla silah kullanmaya yetkilidir.” demiyor mu? Bir görünen mevzuatı, bir de görünmeyen, herkesin bilmediği bir mevzuatı mı var bu devletin?

Milletler arası suç, terör ve ihanet teşkilatı olan CIA adına, Türkiye’nin idaresine el koymuş olan… İstediği katili, caniyi hukuksuz şekilde ceza evinden çıkartıp makamında ağırlayan… İstediği kişiye mahkemeler üzerinden hukuksuzca istediği cezayı aldıran… İstediğine ceza evlerinde, istediğinde sokaklarda, istediğine hastahanelerde sıktıran o Devlet Bohçalı’nın kafasına sıkılması gerekmiyor muydu bu polis kurşununun? Polisimizin hatası bu mu?

Bu polis memuru işini yapmayıp mahkumu serbest bıraksa vatandaşların canı yanmaya, malı zarar görmeye devam edecek… İşini yapsa, yetkisini ve silahını kullansa, kendi hayatı kararacak, öyle mi? Sonra bu ülkede suç, terör, ihanet bitecek, öyle mi? Türkiye’nin geçerli/yürürlükte olan ve gayr-i resmi mevzuatı bu mu? Londra ve onun piyonu ABD ve onun piyonu Bohçalı ve onun piyonu Soysuz, böyle mi istiyor?

O Bohçalı’nın, o Soysuz’un, o MHPKK genel merkezindeki insan şeytanlarının kafalarına bu milletin kurşunları sıkılmadıkça… Bu ülkede ne ihanet biter, ne terör biter, ne suçlar ve suçlular biter. Ne de acılar ve göz yaşları, soygunlar ve peşkeşler biter.

Kana kan, göze göz, dişe diş, hamleye hamle… Bundan böyle bu ülkenin MHPKK’den/Bohçalı’dan ve emrindeki çetelerden kurtulmasının vaktidir.

Madem devletimiz yok elde… Öyle ise bu vatanın yiğitleri ve bu milletin kurşunları her yerde…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bir Yorum Yazın