Kurak ya da yarı kurak arazilerde ziraat yapabilmeniz için şu şekilde saksılar yapmanızı ve kullanmanızı tavsiye ederim.
Saksının içi tamamen toprak dolu olacak. Kırmızı ile işaretlediğim noktalarda saksı yüzeyi delik delik olacak. O delikler sayesinde saksı içindeki verimli ve gübreli toprağa fideler dikilecek.
Sonra bu saksılar, boş ama ziraata el verişli olmayan kurak ya da yarı kurak arazilere, dip dibe gelecek şekilde konularak dağıtılacaklar.
Bu tür saksılar kullanılarak, verimsiz açık arazilerde çok düşük masrafla ve riskle ziraat yapılabilecek.

Sistem anlaşılsın diye basitçe bir çizim yaptım. Çizimle sınırlı kalınmasın.
Saksının üstünde, yağmur sularını ya da sulama yapılırken atılan suları toplamak için huni benzeri bir üst kısım olacak.
Bu huni benzeri su toplama başlığı, sağlam, dayanıklı şekilde yapılacak ve dört yöne doğru çelik çıta takmaya yarayacak yuvaları olacak. Beyaz çizgiler çelik çıtaları gösteriyor.

Bu da temsili bir resim.
Bunun, paslanmaz çelikten yapılmış olanı zaten ziraatta sık kullanılıyor.
Bir insan parmağından daha ince olup esneyebilen, gerilebilen çelik çıtalar… Saksıların üzerindeki su toplama haznelerinin kenarlarında bulunan yuvalarına sokularak takılacaklar, gerilecekler.
Yani yan yana duran iki saksı arasında kısa, ince ve esnek çelik çubuk gerilecek.
Resimdeki kadar çok eğimli olmayacak ve U şekilli olmayacak. Hafif bir esneklik olacak.

Sonra o çelik çıtaların üzerine şu resimde görülen sineklik malzemesinden çekilecek.
Pencerelere takılan sinekliklerin malzemesi bu ve bu malzeme küçük sinekleri bile geçirmediği halde hava ve ışık geçiriyor.
Saksılar arasında gerilen çıtaların üzerine, geniş ve uzun bir rulo halindeki sineklik malzemesi/örgüsü çekileceği için, bu kısımda işçilik çok kolay olacak.
Üste çekilen bu sineklik malzemesi hem güneş ışığını epeyi kıracak ve bu yönüyle bitkilere faydalı olacak. Hem sinekleri ve havadan gelen diğer haşeratı engelleyecek. Hem zararlı kuşları ve bazı zararlı hayvan türlerini engelleyecek. Hem de gece ile gündüz sıcaklıkları arasındaki fark sayesinde sık sık çiğ düşmesini artıracak. Bu sineklik malzemesinin üzerinde sık sık çiğ/kırağı oluşacak ve oluşan bu su da bitkilerin ve saksıların üzerine damlayacak ya da su toplama haznesine damlayacak.
İçi toprak dolu olduğu için bu saksı ağırdır. Ağır olduğundan ve zirve noktaya doğru şekli inceldiğinden dolayı bu saksıda devrilme olmaz. Sert rüzgarlara da dayanır.
Her yöndeki bitkiler güneş görürler. Bitkiler sıkışmazlar, birbirlerinin üzerine baskı yapmazlar.
Bir araziye normalde ekilebilecek bitkiden çok daha fazlası bu saksılar sayesinde ekilebilir. Bir araziden bir birim mahsül alınıyorsa, bu teknikle aynı araziden en az dört birim mahsül alınır. Saksıların genişliği ve yüksekliği orantılı şekilde artırıldıkça, araziden alınan mahsül katlanarak artar. Saksılar yüksek olursa, devrilme ihtimali çok daha azalır ve insan işçiliği kısmı kolaylaşır.
Saksıların dip kısmı altıgen ya da sekizgen olduğu için, istenirse bunlar arazide dip dibe konularak da yerleştirilebilirler. Böyle yapılsa, aralarında hiç boşluk bırakılmasa dahi en alttaki bitkiler de güneş görürler ve su alırlar.

Yağmur suyu saksının üzerine düşünce, dıştan, bitkiler üzerinden, saksı içindeki toprağa da geçer.
Yine yağmur saksı gövdesinin dış yüzeyine düştükçe, saksının yan yüzeyindeki bazı bölgelerde yapılmış olan küçük delikli kısımlar sayesinde de saksı içindeki toprağa geçer. Anlaşılabilsin diye temsili olarak bir rende resmi kullandım.

Saksılar araziye konmadan önce, toprağın üstü şu poşetlerle kaplanırsa… Üzerine saksılar konursa… Saksıların üzerine kısa sürede, az zahmetle çıtalar gerilirse… Çıtaların üzerine ve yan kısımlarına sineklik malzemesi/örgüsü çekilirse… Bu bitkilere, havadan ya da karadan gelen haşere gelemez olur, zarar veremez olur. Böylelikle o zehirli tarım ilaçlarına para da verilmez, bitkileri yiyen insanlar da hayvanlar da zehirlenmez, hastalanmaz. Her yönden kâr edilir.
Saksıların tabanı ile yan duvarları, birbirinden ayrı ayrı parçalar halinde imal edilirse… Uygulama sahasında kolayca birbirlerine geçecek, bağlanacak sisteme sahip şekilde imal edilirse…
O halde bu saksıları, imal edildikleri yerden uygulama sahasına götürmek çok kolaylaşır. Montajlanmamış (demonte) halde iken çok çok daha az yer kaplarlar ve daha az TIR ya da gemi seferi gerektirir. Bu da tasarrufu artırır, maliyetleri düşürür, saksılar daha kullanışlı olur.
Yağmurun, kırağının yetmediği zamanlarda bu saksıların üzerine doğru, kenarlardaki yollardan fıskiyeli hortumlarla su atılacak. Bu sistem, çok yüksek sayıda traktöre, pulluğa, başka aparatlara, her yere damlatma su borusu çekilmesine v.s. ihtiyaç bırakmayacak. Çalışan sayısını ve insan emeğini de çok çok azaltacak.
Yan yana 15-25 saksı konulduktan sonra, bir traktörün geçebileceği kadar yol boşluğu bırakılacak. O yolların tam orta kısmında sulama hortumları sabit olarak döşenecek ve oradan saksıların üzerine doğru fıskiye ile su atılacak.
Saksıların zirve noktasından birbirlerine çelik çıta bağlantısı yapıldığı gibi, yine saksıların zirve noktalarından birbirlerine ince sulama/damlatma borusu da çekilebilir.
Bu saksıların bir değişik modeli yapılarak, su üstünde durmaları sağlanabilir.
Bunun için, saksıların dip kısmında hava ve su geçirmeyen, tamamen kapalı olan sağlam bir hazne oluşturulacak. Bu hazne sayesinde saksı suya batmayacak. Toprakla dolu kısım, bu kapalı haznenin üzerindeki kısımda olacak.
Yani su üzerinde duracak saksıların iki kısmı olacak. En dipteki kısmı tamamen kapalı bir hazne olacak. Bu haznenin en dış yüzeyine, can simidine benzer bir teknikle yapılan ek bir kapalı, su ve hava geçirmez parça konursa… Bu saksı bu sayede suda yan yatmayacak, ters dönmeyecek.

Temsili resim.
Su saksıları için böyle bir kısım eklenince, saksıların yan yatması ve ters dönmesi ihtimali ortadan kaldırılacak. Aynı zamanda saksıların suda sık sık birbirlerine çarpmaları da sorun olmaktan çıkacak.
Bu saksılar, bir kere yapılınca, onlarca sene boyunca hiç sorun çıkartmadan kullanılabilecekler. Suda da karada da kullanılabilecekler.
Dalga kıran ile korumaya alınmış bir sahil kısmında ya da zaten sakin olan bir büyük gölün büyük bir kısmında, bu teknikle ziraat yapılabilecek.
Hatta tatlı su gölü üzerinde bu teknik kullanılacaksa, yağmura, sulamaya da ihtiyaç kalmayacak. Elektrikli ve motorlu sulama sistemleri de kullanılmayacak. Zaten gölün tuzsuz suyunu bir bez parçası ile bile yukarı çekebilmek, saksıya ve bitkiye aktarabilmek kolayca mümkün olabiliyor.

Suda ya da karada kullanılacak olan saksıların içini toprakla doldurmak da şart değil. Yine aynı saksı şekli kullanılır ama dar delikler açmak ve oralardan toprağa fide yerleştirmek yerine, saksıların soket gibi sokulacağı/takılacağı geniş delikler/yuvalar açılır. Bu temsili resimle, anlatmak istediğim şey daha iyi anlaşılacaktır. Bu saksılıkların içine torba saksıda fideler de konabilir.
Lakin bu sistem karada yapılacaksa saksıları bir şekilde toprağa sabitlemek gerekir. Çünkü içinde tamamen toprak dolu olmayan saksılar çok hafif olacaklar ve sabitlenmezler ise rüzgarda devrilecekler.
Buraya kadar anlattıklarım, mantığın/sistemin anlaşılması içindi. En basit, en temel şekilde anlatmış oldum ve herkes anlamıştır.
Mühendisler için gerekli fikirleri vermiştir. Onlar, daha isabetli malzemeleri kullanarak, daha teknik bir bakış açısı ve mühendislik hesaplamalarla, gerektiğinde bazı kısımlar ekleyerek bu ziraat/saksı işini yaparlar. Netice olarak dünya insanlığı, denizde de gölde de çölde de ziraat yapabilir. Anlaşıldığı üzere, bunun için devasa kapalı binalar, raflar, otomatik kayan bantlar, dişliler, robot kollar v.b. de şart/ihtiyaç değil. Düşük sermaye ve az teknik bilgi ve az sayıda insanla da bunlar yapılabilir.
Mühendisler bu sisteme eklemeler yaparak, aynı anda elektrik ve su üretebilecek hale de getirebilirler. Denizin dalgasında sallanan ve batmaz özellikte olan sağlam saksılar varsa… Üzerinde bitkiler yetişiyorken, o sallanma, o hareket enerjisi nasıl olur da elektriğe çevirelemez? Bunun türlü türlü yolu var, keşfedilmesi gerekmiyor ve zaten bilinen teknikler.
Çoktan çöp olmuş olan ve tamamlanamayacak olan Akkuyu Nükller Santrali projesi bile şimdiden sonra bu projeye uygun şekilde dönüştürülebilir. Birbirine zincirlerle bağlanmış ve aralarına kablolar çekilmiş deniz saksıları, limandan denize doğru eşit aralıklarla serilir. Beş para etmeyen güneş enerjisi panelleri ile uğraşmaktan kurtulur herkes…
Denizdeki saksılarda bir yandan bitkiler yetişir, bir yandan saksılar dalgada sallandıkça elektrik üretir, bir yandan da kendi ihtiyaç duyduğu suyu deniz suyundan ve havadaki nemden üretir. Saksılar bir kere denize doğru gönderilir ve sonra sadece hasat zamanı gelince geri çekilir. Bu deniz saksılarının da üzerine istenirse cam gibi duran mikadan fanus gibi kapak yapılır. İstenirse tamamen sineklik malzemesi ile kapatılır. Şuraya kadar anlattığım her kısımda türlü türlü ihtimaller var. Yeter ki niyet düzgün olsun, insan azimli ve çalışkan olsun… Aşılmayacak sorun yok. Böyle olunca kimse de bu dünyayı susuz, kurak, aç bırakamaz.
Dünya üzerinde ziraata kullanılan tarlaların büyük çoğunluğunda da bu altıgen piramit ya da sekizgen piramit saksı sistemine geçilmelidir.

Bu saksı tekniği ile rakımı yüksek ve rüzgarı bol arazilerde ve engebeli arazilerde de ziraat yapılabilir. Rüzgarı bol olan yerlerde bir değişik saksı çeşidi kullanılır.
Yine altıgen piramit ya da sekizgen piramit şeklinde saksılar tercih edilir. Boyları en azından 2 metre olarak yapılır. Farkı şu ki bu saksıların en dibine su saksılarında olduğu gibi ayrı bir hazne/kısım eklenir.
Saksının dibindeki temel kısım ayrı, üzerindeki dikine uzun piramit kısım ayrı parçalar halinde bir araya getirilir, montajlanır. Piramit şekilli saksının üzerine dikine duran bir sağlam direk montajlanır. Yükseklik 3-4 metreye gelince direğin üzerine çember şeklinde, içi dolu ve geniş bir levha konulur.
Bu levha, o arazideki sürekli rüzgarlar uzun saksıya çarpsın, rüzgara sürtünme alanı artsın ve saksı rüzgarda daha sık ve daha güçlü sallansın diye konur.
Bu sayede, o iklime uygun olan bitkiler saksıklarda emniyet içinde yetişiyorken, bir yandan da rüzgarın saksıları sallaması neticesinde toplamda çok büyük güçte elektrik enerjisi elde edilmiş olur. İnşa maliyeti biraz yüksek olabilir ama bu sistem de kısa sürede kendini amorti edip kâra geçer
Daha önce, çoğu kişinin anlamadığını değerlendirdiğim bir kazık çakma tekniği anlatmıştım. Hiç beton atmadan, toprağı hiç kazmadan, yerinden oynamayan, yere doğru batmayan temelleri bir iki dakika içinde toprağa çakmak o teknikle mümkün. O kazık çakma tekniği ile bu sallanan ve elektrik üreten saksı tekniği birleştirilirse… Şantiyeler kurmadan, araziler tıraşlanmadan/düzeltilmeden, yüzlerce ya da binlerce kamyon ve iş makinesi çalıştırmadan, yüksek yakıt masrafları çıkmadan böyle bir bitki/elektrik ortak tarlası yapılabilir.
Şu saksı tekniğine dair söylenecek, anlatılacak çok şeyler var ama şimdilik şu kısmı da anlatmam gerektiğine karar verdim…
Deniz kenarında ya da okyanus kenarında olan kurak/çöl ya da yarı kurak arazileri kurtarmak, dönüştürmek, aslında imkansız da değil, çok uçuk seviyede masraflar da gerekmiyor.
Güneş enerjisi ile deniz ya da okyanus suyunu ısıtarak, buharlaştırarak içilebilir su elde edileceğini, nihayet, birkaç yıl gecikmeli de olsa kabullendiler. Sözde üniversiteleri üzerinden bunu duyurmak zorunda kaldılar.
Yakında “Aynı anda o buhar sayesinde sadece su değil, yüksek güçte elektrik de üretilebilir” demek zorundalar.
Yıllardır anlattığım bu teknikle, bedavaya yakın bir maliyetle, sürekli olarak, içilebilir/temiz ve ziraatta kullanılabilir bol su elde edilecek. Bir yandan da bol elektrik üretilir, satılır.
Üretilen temiz su, sahilden içeriye, kurak ya da yarı kurak araziye doğru borularla pompalanacak.
İçeride, kurak ya da yarı kurak arazide ise altıgen piramit ya da sekizgen piramit saksılar kullanılacak. Bu defa bu saksılar yaklaşık bir buçuk metre çapında olacak. Yüksekliği ise en az iki metre olacak, daha fazla da olabilir.
Yine bu saksılar, demonte vaziyette, taşınabilir şekilde imal edilerek uygulama sahasına götürülecekler. Uygulama sahasında her biri ortalama bir iki dakika içinde kurulacaklar. Bunlar, gemiler dolusu şekilde ve çok düşük nakliye maliyeti ile götürülecekler. Öyle on binlerce, yüz binlerce TIR seferi yapılmayacak.
Sonra, arazinin düzgün olduğu yerlerde ortalama üçer metre aralıkla bu piramit saksılar enine ve uzunluğa doğru yerleştirilerek yayılacaklar.
Arazi tamamen çöl ise çöl kumu bu piramit saksılara doldurulacak. Arazi tamamen çöl değilse ve kurak topraksa, o toprak bu saksılara doldurulacak. Doldurma için basit özel araçlar yapılacak da hazır ve ucuz araçlara aparatlar yapılacak. Sanki bir dalgıç motoru, kuyudan su çekip de piramit saksının içine doldururmuş gibi, bu aparat yerden kum ya da toprağı alıp piramit saksının içine dolduracak. Bu teknoloji işten bile değil ve hazırda zaten var.
İçleri doldurulmuş olan piramit saksılar, fırtına kopsa bile yerlerinden oynamayacak kadar ağır olacaklar. Üstelik, bunların dış yüzerlerinde, torba saksıları getirip hemen yerleştirebileceğimiz saksı gözleri olacak. Yani biz kurak ya da yarı kurak arazide hemen ziraata başlayacağız, mahsül alacağız.
Fideleri, torba saksılarıyla birlikte bu piramit saksıların dış yüzeylerindeki saksılıklara yerleştireceğiz.
Çok uçuk sermayeler bulmadan, çok özel araçlar kullanmadan, zemin düzeltmesi yapmadan, toprağı kazmadan, beton dökmeden, demir ve çelik kullanmadan, bölgeyi şantiyeye çevirmeden ve daha gereksiz türlü masrafları yapmadan…
Ve çok kısa süre içinde araziyi yüz binlerce piramit saksı ile dolduracağız. Her piramit saksının gözlerinde en az kırk adet torba saksı ve dolayıyla her piramit saksıda en az kırk adet bitki olacak. Bunu, yüzbinlerle çarpın… Sadece aylar içinde, o çöllük araziden işte bu kadar mahsül alınacak. Yıllarca, on yıllarca beklemek ve o süre içinde akıl almaz seviyede harcamalar/masraflar yapmak yok.
O sıcak güneş, bu bitkileri hemen yakmasın, kurutmasın diye, baştan gölgelik yapacağız.
Bunun için direk dikmeye, kazık çakmaya, daha türlü zahmetlere, masraflara girmeye gerek kalmayacak. Çünkü piramit saksılarımız hem direk vazifesi görecek, hem de her biri en az kırk torba saksıyı bünyesinde tutacak. Biz piramit saksıların zirve noktaları arasında ince çelik örgülü halat çekeceğiz. Bu da çok kolay bir işçilikle, kısa sürede yapılacak bir iş olacak. Kaynak atmak ve daha ek işler olmayacak. Halatlar kolayca ve kısa sürede çekilince, halatlar arasına özel malzemeden bir perde çekeceğiz.
Bu perde ince delikli olacak, hava geçirecek, rüzgarlarda zorlanmayacak ama güneşin tesirini en az yarı yarıya düşürecek. Bu perde sayesinde hem piramit saksıların gövdeleri, hem gövdelerindeki bitkiler, hem de piramit saksılar arasında kalan topraklar/yollar gölgelenecek. Bölgede toprağın ısısı büyük bir hızla düşecek.
Üstelik, şayet istenirse, bu özel kumaştan olan perde/tente, bir yandan da güneş ışığından elektrik üretecek şekilde yapılabilir.
Bitmedi… Piramit saksıların arasında kalacak olan kısımlara “ara yol” diyeceğim. O ara yollara da daha küçük boyda ve aşırı yüksek sayıda piramit saksılar konacak. Bunlar da en ortalama 18-22 adet torba saksı taşıyacaklar bünyelerinde… Yollar saksı dolacak. Direk yerine kullandığımız büyük piramit saksılar bile yüz binlerce adet olacak. Ara yollara dolduracağımız daha küçük bu piramit saksıların sayısı on milyonla olacak. Bunların da üzerinde hemen bitkiler yetiştirilmeye başlanacak. Bir sene dolmadan, bölgede bir hasat mevsimi içinde yetişen mahsül sayısı, beş yüz milyon adete yaklaşacak.
İhtiyaç duyulan su, borular üzerinden bölgeye getirilince, daha dar borular üzerinden yoluna devam edecek. Taşıyıcı piramit saksıların tepesinden o dar borular bölgeyi dolaşacak. Sonra bu borular sayesinde, perdenin/tentenin altında kalmış olan on milyonlarca piramit saksı da düzenli olarak sulanacak.
Sulama için bölgede çalışanların olması gerekmeyecek. Sistem, çok uzaktan bir tuşa basılarak bir bölgeyi sulayabilecek. Zaten sık sık sensörler, kameralar da kullanılacak. Günümüzde sensörler de çok ucuz, kameralar da çok ucuz. Bu işe girerken, gerekirse ihtiyaç duycağımız sensörleri, elektronik devreleri ve kameraları yapacak bir yan şirket bile kurulur. Maliyetler çok daha büyük oranda düşürülür.
Hasat zamanları geldikçe, piramit saksıların gözlerindeki torba saksıları hemen tutup çekeceğiz, yerinden çıkartıp araca koyacağız. Arkamızdan gelen ekip de hemen aynı gözlere, yeni torba saksılarda fideleri bırakacaklar. Hepsi bu… Araçlar da çalışanlar da bu hasatı yaparken zaten perdenin gölgesi altında çalışacaklar. Toplanan ekinler/bitkiler, sıcakta çok beklemeden ama toplu toplu halde liman bölgesine getirilecekler. Liman bölgesinde de bekletilmeyecekler, özel gemilere konularak satış bölgelerine götürülecekler. Bu kısımda da TIR’lar kullanılmayacak. Akıl almaz masraflara girilmeyecek. Liman bölgesindeki devasa depolar yeni nesi porselen (YNP) ile yapılmış ve ısı yalıtması çok yüksek olan binalar olacak. Gerekirse içinde serinletici cihazlar da çalıştırılır. Zaten elektrik enerjisi çok bol olacak. Yine nakliye gemilerinde de bu gibi ısı yalıtması olacak ve gerekiyorsa serinletici cihazlar gemilerde de çalıştırılacak.
Kısa bir süre sonra bölgede toprağın ısısı düştüğü gibi, nemi de artacak. Çünkü bölgenin toprağı, doğrudan güneş ışığı görmez olduğu gibi, ayrıca saksılar sulanırken her seferinde toprak da sulanmış olacak. Daha baştan o bölgeye, mümkün olduğu kadar çok sayıda, sıcağa dayanıklı ağaçların fidanları da dikilecek. Bu fidanlar da yeterli suyu alarak, gölgede kalarak büyüyecekler. Bir yandan da bunu yapacağız, yani araziyi dönüştüreceğiz, çünkü biz bir süre sonra o bölgeyi terk edeceğiz.
Bölgedeki saksılarda yeterince bitki yetişince, hasat mevsimi yaklaşınca, oraya çok yüksek sayıda besi hayvanları getireceğiz. Artık hayvanların ihtiyaç duyduğu geniş alan, temiz hava, gölge, temiz su ve taze taze bitkiler elimizde olacak. Hayvanlara, bölgedeki biyolojik çeşitlilik artsın diye de ihtiyacımız olacak. Hayvanların hem gübrelerini kullanacağız, hem etinden, sütünden, derisinden istifade ile büyük paralar kazanacağız. Hem de dünyadaki gıda krizine acil çareler bulmuş olacağız. Gerekiyorsa bazı alanlarda bu hayvanların altına, yanmamış, normal toprak sereceğiz. Oralar da bol gübre alacak, yeterli su düşecek ve kısa sürede yeşillenecek.
Böyle böyle bu iş giderken, bir yandan kurak ya da yarı kurak arazileri dönüştürüp yeşillendireceğiz, bir yandan elektrik ve su üretip satacağız, bir yandan hayvanlar yetiştirip canlı ya da karkas et halinde satacağız. Bir yandan sütlerini, derilerini de satacağız.
Sonra eldeki verilere bakacağız “Burası artık dönüştü. Tekrar kurumaz. Toprak düzeldi. Toprakta yeterli nem, yeterli biyolojik çeşitlilik var. Toprak üstünde yeteri kadar ağaçlar da var. Burada hayvan çeşitliliği de arttı. Buradan uzaklaşıyoruz” diyeceğiz.
Böyle böyle, devasa çalışma alanını, her kadedeme daha iç bölgeye doğru taşıyacağız. Bunu birden taşımayacağız. Sahile yakın ve dönüşmüş arazideki malzemeleri, iç kısma doğru götürüp çalışma alanımıza ekleyeceğiz.
İşte mühim bir yer de burası… Ne çatı sökeceğiz, ne beton kıracağız, ne zemin betonu kaldıracağız… Sadece tepedeki perdeleri söküp indireceğiz ve sonra içi kum ya da toprak dolu saksıları yerlerinden kaldıracak ve çalışma alanının ters köşesine nakil edeceğiz. Bunu yaparken önce saksıların içini boşaltabiliriz ya da dolu halde de nakil edebiliriz. Çünkü çok hızlı olmak zorunda değiliz. Sistem zarar etmiyor, yavaş taşınsak kimse zarara uğramıyor.
Zaten bu proje elektrik ve su satarak, ziraat mahsülleri satarak, birkaç sene içinde milyarlarca ağaç fidanları satarak, hayvanlar ya da işlenmiş etler satarak çok büyük kazanacak. Kazandıkça da kısmen taşınmayı beklemeden, daha da büyük çöl alana yayılmaya devam edecek.
İşte bu kadar basit…
Bunu yapmak için ne bulunmaz mühendislere ihtiyaç var, ne trilyonlarca dolara ihtiyaç var ne de bunu denemekte bir risk var. Hem gezegene ve insanlığa büyük iyilik yapılacak hem de bu işe bir katan, bin kazanacak.
İnsanlar bahçelerine, tarlalarına çardak/kameriye yapacakları zaman bile böyle altıgen piramit saksıları kolon/direk yerine kullanacaklar. Demonte halde sipariş edecekler. Siparişi teslim alınca istedikleri alana kuracaklar. Sonra içlerine kum ya da toprak dolduracaklar. Sonra da gözlerine torba saksılarda bitkiler koyacaklar ya da içteki toprağa bu bitkileri ekecekler.
Hatta insanlar, bahçe duvarları yaparken bile bunlardan kullanacaklar. Kendi başlarına, çok düşük masrafla ve çok az işçilikle/emekle duvarlar yapabilecekler. Büyük piramit saksıların arasına orta boyda piramit saksılar da koyabilirler, ahşap keresteler de kullanabilirler, dikenli çelik tel de kullanabilirler ya da başka başka malzemeler de tercih edebilirler.
Bu piramit saksı usulü/tekniği ile, aşırı yağışlar da sorun olmaktan çıkacak. Zeminde bir karış, iki karış su birikse hatta akıntı olsa bile, saksılardaki bitkilere hiç zarar gelmeyecek.
Yine bu saksığı usulü ile, asma/üzüm yetiştirmek de çok kolaylaşacak. Saksıların zirve noktaları arasında çekilen ince çelik halatlarda üzüm saksıları dolaşacak.

Yine bu saksı usulü ile çok soğuk bölgelerde kolayca seralar yapılabilir. Hem de çok büyük seralar bile çok düşük maliyetle, az işçilikle ve kısa sürede yapılabilir. Bu seralar çok uzun ömürlü olur. Fırtınalara, hortumlara ve dolu yağışına karşı da dayanıklı olur. İstendiğinde yine az işçilikle ve kısa sürede sökülebilir. Yaparken de sökerken de malzemenin nakliyesi kolay ve düşük masraflı olur. Yaparken de sökerken de iş makinelerine, çok özel ve pahalı teknik araçlara, kalabalık bir teknik ekibe ihtiyaç olmaz. Bunları çifçiler de kolayca yapabilir ve sökebilirler. Söküldüğünde hiç malzeme israfı olmaz, sökülen her şey yeniden başka bir yerde kullanılabilir.
Kolon yerine kullanılan büyük piramit saksıların ara yollarına da orta boyda piramit saksılar doldurulur ve bu sayede seracılık çok kolaylaşır. Ekmesi, hasatı kolaylaşır.
İstenirse seranın altına kalın branda çekilir. Bu branda korozyona, çürümeye karşı dayanıklı olur. Topraktan gelecek haşereyi hatta malzemesine göre değişir ama köstebekleri bile durdurur.
Şu saksı tekniğine dair söylenecek, anlatılacak çok şeyler var ama şimdilik şu kısmı da anlatmam gerektiğine karar verdim…
Deniz kenarında ya da okyanus kenarında olan kurak/çöl ya da yarı kurak arazileri kurtarmak, dönüştürmek, aslında imkansız da değil, çok uçuk seviyede masraflar da gerekmiyor.
Güneş enerjisi ile deniz ya da okyanus suyunu ısıtarak, buharlaştırarak içilebilir su elde edileceğini, nihayet, birkaç yıl gecikmeli de olsa kabullendiler. Sözde üniversiteleri üzerinden bunu duyurmak zorunda kaldılar.
Yakında “Aynı anda o buhar sayesinde sadece su değil, yüksek güçte elektrik de üretilebilir” demek zorundalar.
Yıllardır anlattığım bu teknikle, bedavaya yakın bir maliyetle, sürekli olarak, içilebilir/temiz ve ziraatta kullanılabilir bol su elde edilecek. Bir yandan da bol elektrik üretilir, satılır.
Üretilen temiz su, sahilden içeriye, kurak ya da yarı kurak araziye doğru borularla pompalanacak.
İçeride, kurak ya da yarı kurak arazide ise altıgen piramit ya da sekizgen piramit saksılar kullanılacak. Bu defa bu saksılar yaklaşık bir buçuk metre çapında olacak. Yüksekliği ise en az iki metre olacak, daha fazla da olabilir.
Yine bu saksılar, demonte vaziyette, taşınabilir şekilde imal edilerek uygulama sahasına götürülecekler. Uygulama sahasında her biri ortalama bir iki dakika içinde kurulacaklar. Bunlar, gemiler dolusu şekilde ve çok düşük nakliye maliyeti ile götürülecekler. Öyle on binlerce, yüz binlerce TIR seferi yapılmayacak.
Sonra, arazinin düzgün olduğu yerlerde ortalama üçer metre aralıkla bu piramit saksılar enine ve uzunluğa doğru yerleştirilerek yayılacaklar.
Arazi tamamen çöl ise çöl kumu bu piramit saksılara doldurulacak. Arazi tamamen çöl değilse ve kurak topraksa, o toprak bu saksılara doldurulacak. Doldurma için basit özel araçlar yapılacak da hazır ve ucuz araçlara aparatlar yapılacak. Sanki bir dalgıç motoru, kuyudan su çekip de piramit saksının içine doldururmuş gibi, bu aparat yerden kum ya da toprağı alıp piramit saksının içine dolduracak. Bu teknoloji işten bile değil ve hazırda zaten var.
İçleri doldurulmuş olan piramit saksılar, fırtına kopsa bile yerlerinden oynamayacak kadar ağır olacaklar. Üstelik, bunların dış yüzerlerinde, torba saksıları getirip hemen yerleştirebileceğimiz saksı gözleri olacak. Yani biz kurak ya da yarı kurak arazide hemen ziraata başlayacağız, mahsül alacağız.
Fideleri, torba saksılarıyla birlikte bu piramit saksıların dış yüzeylerindeki saksılıklara yerleştireceğiz.
Çok uçuk sermayeler bulmadan, çok özel araçlar kullanmadan, zemin düzeltmesi yapmadan, toprağı kazmadan, beton dökmeden, demir ve çelik kullanmadan, bölgeyi şantiyeye çevirmeden ve daha gereksiz türlü masrafları yapmadan…
Ve çok kısa süre içinde araziyi yüz binlerce piramit saksı ile dolduracağız. Her piramit saksının gözlerinde en az kırk adet torba saksı ve dolayıyla her piramit saksıda en az kırk adet bitki olacak. Bunu, yüzbinlerle çarpın… Sadece aylar içinde, o çöllük araziden işte bu kadar mahsül alınacak. Yıllarca, on yıllarca beklemek ve o süre içinde akıl almaz seviyede harcamalar/masraflar yapmak yok.
O sıcak güneş, bu bitkileri hemen yakmasın, kurutmasın diye, baştan gölgelik yapacağız.
Bunun için direk dikmeye, kazık çakmaya, daha türlü zahmetlere, masraflara girmeye gerek kalmayacak. Çünkü piramit saksılarımız hem direk vazifesi görecek, hem de her biri en az kırk torba saksıyı bünyesinde tutacak. Biz piramit saksıların zirve noktaları arasında ince çelik örgülü halat çekeceğiz. Bu da çok kolay bir işçilikle, kısa sürede yapılacak bir iş olacak. Kaynak atmak ve daha ek işler olmayacak. Halatlar kolayca ve kısa sürede çekilince, halatlar arasına özel malzemeden bir perde çekeceğiz.
Bu perde ince delikli olacak, hava geçirecek, rüzgarlarda zorlanmayacak ama güneşin tesirini en az yarı yarıya düşürecek. Bu perde sayesinde hem piramit saksıların gövdeleri, hem gövdelerindeki bitkiler, hem de piramit saksılar arasında kalan topraklar/yollar gölgelenecek. Bölgede toprağın ısısı büyük bir hızla düşecek.
Üstelik, şayet istenirse, bu özel kumaştan olan perde/tente, bir yandan da güneş ışığından elektrik üretecek şekilde yapılabilir.
Bitmedi… Piramit saksıların arasında kalacak olan kısımlara “ara yol” diyeceğim. O ara yollara da daha küçük boyda ve aşırı yüksek sayıda piramit saksılar konacak. Bunlar da en ortalama 18-22 adet torba saksı taşıyacaklar bünyelerinde… Yollar saksı dolacak. Direk yerine kullandığımız büyük piramit saksılar bile yüz binlerce adet olacak. Ara yollara dolduracağımız daha küçük bu piramit saksıların sayısı on milyonla olacak. Bunların da üzerinde hemen bitkiler yetiştirilmeye başlanacak. Bir sene dolmadan, bölgede bir hasat mevsimi içinde yetişen mahsül sayısı, beş yüz milyon adete yaklaşacak.
İhtiyaç duyulan su, borular üzerinden bölgeye getirilince, daha dar borular üzerinden yoluna devam edecek. Taşıyıcı piramit saksıların tepesinden o dar borular bölgeyi dolaşacak. Sonra bu borular sayesinde, perdenin/tentenin altında kalmış olan on milyonlarca piramit saksı da düzenli olarak sulanacak.
Sulama için bölgede çalışanların olması gerekmeyecek. Sistem, çok uzaktan bir tuşa basılarak bir bölgeyi sulayabilecek. Zaten sık sık sensörler, kameralar da kullanılacak. Günümüzde sensörler de çok ucuz, kameralar da çok ucuz. Bu işe girerken, gerekirse ihtiyaç duycağımız sensörleri, elektronik devreleri ve kameraları yapacak bir yan şirket bile kurulur. Maliyetler çok daha büyük oranda düşürülür.
Hasat zamanları geldikçe, piramit saksıların gözlerindeki torba saksıları hemen tutup çekeceğiz, yerinden çıkartıp araca koyacağız. Arkamızdan gelen ekip de hemen aynı gözlere, yeni torba saksılarda fideleri bırakacaklar. Hepsi bu… Araçlar da çalışanlar da bu hasatı yaparken zaten perdenin gölgesi altında çalışacaklar. Toplanan ekinler/bitkiler, sıcakta çok beklemeden ama toplu toplu halde liman bölgesine getirilecekler. Liman bölgesinde de bekletilmeyecekler, özel gemilere konularak satış bölgelerine götürülecekler. Bu kısımda da TIR’lar kullanılmayacak. Akıl almaz masraflara girilmeyecek. Liman bölgesindeki devasa depolar yeni nesi porselen (YNP) ile yapılmış ve ısı yalıtması çok yüksek olan binalar olacak. Gerekirse içinde serinletici cihazlar da çalıştırılır. Zaten elektrik enerjisi çok bol olacak. Yine nakliye gemilerinde de bu gibi ısı yalıtması olacak ve gerekiyorsa serinletici cihazlar gemilerde de çalıştırılacak.
Kısa bir süre sonra bölgede toprağın ısısı düştüğü gibi, nemi de artacak. Çünkü bölgenin toprağı, doğrudan güneş ışığı görmez olduğu gibi, ayrıca saksılar sulanırken her seferinde toprak da sulanmış olacak. Daha baştan o bölgeye, mümkün olduğu kadar çok sayıda, sıcağa dayanıklı ağaçların fidanları da dikilecek. Bu fidanlar da yeterli suyu alarak, gölgede kalarak büyüyecekler. Bir yandan da bunu yapacağız, yani araziyi dönüştüreceğiz, çünkü biz bir süre sonra o bölgeyi terk edeceğiz.
Bölgedeki saksılarda yeterince bitki yetişince, hasat mevsimi yaklaşınca, oraya çok yüksek sayıda besi hayvanları getireceğiz. Artık hayvanların ihtiyaç duyduğu geniş alan, temiz hava, gölge, temiz su ve taze taze bitkiler elimizde olacak. Hayvanlara, bölgedeki biyolojik çeşitlilik artsın diye de ihtiyacımız olacak. Hayvanların hem gübrelerini kullanacağız, hem etinden, sütünden, derisinden istifade ile büyük paralar kazanacağız. Hem de dünyadaki gıda krizine acil çareler bulmuş olacağız. Gerekiyorsa bazı alanlarda bu hayvanların altına, yanmamış, normal toprak sereceğiz. Oralar da bol gübre alacak, yeterli su düşecek ve kısa sürede yeşillenecek.
Böyle böyle bu iş giderken, bir yandan kurak ya da yarı kurak arazileri dönüştürüp yeşillendireceğiz, bir yandan elektrik ve su üretip satacağız, bir yandan hayvanlar yetiştirip canlı ya da karkas et halinde satacağız. Bir yandan sütlerini, derilerini de satacağız.
Sonra eldeki verilere bakacağız “Burası artık dönüştü. Tekrar kurumaz. Toprak düzeldi. Toprakta yeterli nem, yeterli biyolojik çeşitlilik var. Toprak üstünde yeteri kadar ağaçlar da var. Burada hayvan çeşitliliği de arttı. Buradan uzaklaşıyoruz” diyeceğiz.
Böyle böyle, devasa çalışma alanını, her kadedeme daha iç bölgeye doğru taşıyacağız. Bunu birden taşımayacağız. Sahile yakın ve dönüşmüş arazideki malzemeleri, iç kısma doğru götürüp çalışma alanımıza ekleyeceğiz.
İşte mühim bir yer de burası… Ne çatı sökeceğiz, ne beton kıracağız, ne zemin betonu kaldıracağız… Sadece tepedeki perdeleri söküp indireceğiz ve sonra içi kum ya da toprak dolu saksıları yerlerinden kaldıracak ve çalışma alanının ters köşesine nakil edeceğiz. Bunu yaparken önce saksıların içini boşaltabiliriz ya da dolu halde de nakil edebiliriz. Çünkü çok hızlı olmak zorunda değiliz. Sistem zarar etmiyor, yavaş taşınsak kimse zarara uğramıyor.
Zaten bu proje elektrik ve su satarak, ziraat mahsülleri satarak, birkaç sene içinde milyarlarca ağaç fidanları satarak, hayvanlar ya da işlenmiş etler satarak çok büyük kazanacak. Kazandıkça da kısmen taşınmayı beklemeden, daha da büyük çöl alana yayılmaya devam edecek.
İşte bu kadar basit…
Bunu yapmak için ne bulunmaz mühendislere ihtiyaç var, ne trilyonlarca dolara ihtiyaç var ne de bunu denemekte bir risk var. Hem gezegene ve insanlığa büyük iyilik yapılacak hem de bu işe bir katan, bin kazanacak.
İnsanlar bahçelerine, tarlalarına çardak/kameriye yapacakları zaman bile böyle altıgen piramit saksıları kolon/direk yerine kullanacaklar. Demonte halde sipariş edecekler. Siparişi teslim alınca istedikleri alana kuracaklar. Sonra içlerine kum ya da toprak dolduracaklar. Sonra da gözlerine torba saksılarda bitkiler koyacaklar ya da içteki toprağa bu bitkileri ekecekler.
Hatta insanlar, bahçe duvarları yaparken bile bunlardan kullanacaklar. Kendi başlarına, çok düşük masrafla ve çok az işçilikle/emekle duvarlar yapabilecekler. Büyük piramit saksıların arasına orta boyda piramit saksılar da koyabilirler, ahşap keresteler de kullanabilirler, dikenli çelik tel de kullanabilirler ya da başka başka malzemeler de tercih edebilirler.
Bu piramit saksı usulü/tekniği ile, aşırı yağışlar da sorun olmaktan çıkacak. Zeminde bir karış, iki karış su birikse hatta akıntı olsa bile, saksılardaki bitkilere hiç zarar gelmeyecek.
Yine bu saksığı usulü ile, asma/üzüm yetiştirmek de çok kolaylaşacak. Saksıların zirve noktaları arasında çekilen ince çelik halatlarda üzüm saksıları dolaşacak.

Yine bu saksı usulü ile çok soğuk bölgelerde kolayca seralar yapılabilir. Hem de çok büyük seralar bile çok düşük maliyetle, az işçilikle ve kısa sürede yapılabilir. Bu seralar çok uzun ömürlü olur. Fırtınalara, hortumlara ve dolu yağışına karşı da dayanıklı olur. İstendiğinde yine az işçilikle ve kısa sürede sökülebilir. Yaparken de sökerken de malzemenin nakliyesi kolay ve düşük masraflı olur. Yaparken de sökerken de iş makinelerine, çok özel ve pahalı teknik araçlara, kalabalık bir teknik ekibe ihtiyaç olmaz. Bunları çifçiler de kolayca yapabilir ve sökebilirler. Söküldüğünde hiç malzeme israfı olmaz, sökülen her şey yeniden başka bir yerde kullanılabilir.
Kolon yerine kullanılan büyük piramit saksıların ara yollarına da orta boyda piramit saksılar doldurulur ve bu sayede seracılık çok kolaylaşır. Ekmesi, hasatı kolaylaşır.
İstenirse seranın altına kalın branda çekilir. Bu branda korozyona, çürümeye karşı dayanıklı olur. Topraktan gelecek haşereyi hatta malzemesine göre değişir ama köstebekleri bile durdurur.


Yarım küre içine yarım küre konulan sistemler üzerine çalışın.
Bir sağlam/dayanıklı/mukavemetli yarım kürenin içinde, başka bir sağlam yarım küreyi, serbest hareket ettirmek üzerine çalışın.
Alttaki yarım kürenin iç yüzeyine, dönebilecek şekilde çelik bilyeler sabitleyin. Araya bol miktarda yağ da kullanın. Sonra o sistemin üzerine ikinci çelik küreyi koyun. Birinci/dış çelik kürenin ağız kısmı ile, ikinci/iç çelik kürenin ağız kısmı arasında çok sayısa sağlam çelik yay gerin.
Resim temsili diye artık her seferinde yazmıyorum. Vakit bulabilseydim birilerine çizdirecektim ya da ben çizmeyi iyice öğrenecektim ama nasip değilmiş şimdilik…
Bahsettiğim bilye sistemi kargo uçaklarının zemininde kullanılıyor. O sistemi, alt yarım kürenin iç yüzeyine uygulayacak ve çok bol miktarda dönebilir bilye koyacaksınız.

Kürelerin ağız kısmı dediğim yerleri majenta rengi ile işaretledim. Sarı ok olan yer de sağlam çelik yay olacak kısım…
Resim temsili ve kimseyi yanıtlmasın. İç yarım küre hiçbir zaman şu resimdeki gibi içeriye tehlikeli şekilde girmeyecek. Dış yarım kürenin yüksekliği yani ağız kısmı, iç yarım kürenin ağız kısmından epeyi aşağıda olacak. Yaylar dış hatta kalacak ve iç yarım kürenin üzerinde ya da içinde bulunan kişiler için bir tehlike oluşturmayacak.
Eğer malzemeleri doğru seçerseniz, işçiliği doğru yaparsanız, hesapları doğru yapar ve yeterli sayıda bilye, yay v.s. kullanırsanız…
Bu sistem üzerinde çalışa çalışa neler neler bulursunuz…

Kargo uçaklarının zemininde kullanılan sistem…
Bilyeler haricinde çok özel ve sağlam tekerlekler de kullanılabiliyor.
Bu yönde ilerlerseniz, deniz saksılarını daha büyük (geniş çaplı) ve yüksek yaparsınız… Daha ağır da yaparsınız. İçine ağır bakır sargılar da koyarsınız ve yine de batmaz, ayrıca dalgalarda sallandıkça bitki olan kısım yani iç yarım küre, neredeyse sabit kalır. Sürekli sağa sola yatmaz. İki yarım küre arasındaki hareketten istifade ile de elektrik üretirsiniz.
Eğer alt/dış yarım küreyi tek katlı bir yüzeyle değil de iç ve dış olmak üzere iki yüzeyle yapar ve arasında hava boşluğu bırakırsanız… Havanın ve suyun araya girmesine izin vermeyecek kadar kapalı yaparsanız, dış yarım kürenin de batmazlık özelliği olur.
Zaten dış yarım kürenin ağız kısmının dış tarafına da can simidi benzeri bir parça koyacak ve batmayı ve yan yatmayı onunla da önleyeceksiniz.
Böyle ilerleye ilerleye, sonraki safhalarda çok özel tekneler yapacaksınız.
Belli bir büyüklüğe kadar olan tekneleri dalgalarda çok sallanmayacak halde yapabileceksiniz. Goprolar kadar başarılı şekilde dengeleme yapamasa da çok işe yarar seviyede dengeleme yapacak ve o sayede elektrik de üretecek.
Söz konusu teknelerin çember/küre şeklinde olması da şart değil. Biraz kafa yormak lazım bu işlere, nasıl olacağı bulmak da zor değil…

Söz konusu bilye sistemi…

İki yarım küre arasına bilye koymak yerine sıvı koyabilir misiniz?
Sıvı kullanarak sarsıntıyı ve sürtünmeyi iyice düşürebilir misiniz?
Daha az bakım ve yedek parça lazım olacak hale getirebilir misiniz?
Sıvının taşmasını ve dışarı dökülmesini ne ile önleyeceksiniz?
Çocukken okulda divitle hokka kullandırdılar mı size? Hokka öyle bir şey ki en sakar çocuklar bile mürekkebini sıraya ya da üzerlerine dökemezlerdi.
Hokkadan yola çıkarak işe yarar şeyler geliştirebilir misiniz?

Balıkçılık da yapabilirsiniz
Altıgen ya da sekizgen piramit saksıları kullanarak, çok düşük masraflarla kocaman havuzlar yapabilir ve bol miktarda balık yetiştirebilirsiniz.
Yine denize ya da okyanusa sınırı olan bir kurak ya da yarı kurak arazide çalışacaksınız. Arazide iki metre derinliğinde, yirmi metre genişliğinde, elli metre uzunluğunda alanlar/havuzlar kazacaksınız.
Kazdığınız havuzların içine de dörder-beşer metre arayla piramit saksılar koyacaksınız. Bu saksılar en az dört metre boyunda olacak. Saksıların yaklaşık yarısı su içinde kalacak ve diğer yarısı suyun üzerinde kalacak.
Su içinde kalacak kısımlarına deniz bitkileri ekeceksiniz, su üstünde kalacak kısımlarına da normal bitkiler ekeceksiniz.
Deniz içinde kalan yüzeyleri, deniz kabuklularının tutunmasına, yaşamasına uygun malzemeden yapacaksınız. Çok iyi para kazandıran deniz kabuklularını da yetiştireceksiniz. Ayrıca bunlar, suyun sürekli temizlenmesini de sağlayacak, balıkların beslenmesini de sağlayacak.

Sonra da içi toprak dolu olan bu piramit saksıların üst/zirve kısımlarını birbirlerine çelik halatlarla bağlayacak ve sonra bu halatlardan istifade ile havuzların üzerini ince çelik tel örgü ile ya da sineklik malzemesi ile tamamen kapatacaksınız. Öyle kapatacaksınız ki havuzların kenarlarından dışarıya doğru da bu tel örgüyü götüreceksiniz.
Bu çelik tel örgü sayesinde balıkçıl kuşlar havuzlara dadanamayacaklar. Ya da balık yiyen kara hayvanları sorun çıkartamayacaklar.
Biraz daha ince ve sık dokunmuş tel örgü kullanırsanız, havuzun üzerine düşen ışığı bir miktar kırmış olacaksınız ve bu da suyun daha serin kalmasını, balıkların daha rahat etmesini ve sağlıklı olmasını sağlayacak.
Denize zaten yakın olacaksınız. Zaten elektrik enerjisi diye bir sorununuz olmayacak.
O halde 7-24 çalışan büyük pompa motorlarınız olacak. Böyle kocaman havuzlardan yüzlercerini besleyecek bu pompalar. Hiçbir havuzda hiçbir zaman sabit su olmayacak. Her zaman su tazelenecek.
Günümüzde balık çiftliklerinin en vahim hatalarından biri de bu zaten.
Zaten bir yandan çok yüksek miktarda bitki yetiştireceksiniz. Proteini yüksek olan bitkileri toz/un haline getireceksiniz. Manyok unu ile karıştıracaksınız ve otomatik makinelerde kalıp haline getirip/sıkıştırıp küçük yem parçaları halinde havuzlara atacaksınız.
Bir süre sonra balıklar yetişince, zaten işlenmiş, temizlenmiş balık satacaksınız. O sırada balıkların kafaları ve iç organlarını atmayıp bu bitki tozları ile beraber karıştacak ve yemleri daha proteinli hale getireceksiniz.
Şayet bu sistemde, söz konusu havuzları temiz/içilebilir su ile sürekli olarak besleyebilirseniz… Çok sağlıklı ve lezzetli kazları, ördekleri çok yüksek adette yetiştireceksiniz.
Günümüzde çiftliklerde yetiştirilen ördekler ve kazlar, tercih edilmiyorlar. Sağlıklı ve lezzetli değiller ve etleri de kokuyor. Bazı yetiştiriciler, kesimden iki ay önce ördekleri ya da kazları sudan kesiyorlar. Göletlere ya da küçük havuzlarına salmıyorlar. Böylelikle etlerindeki kötü kokuyu bir miktar azaltıyorlar. Kötü kokunun sebebi de suda biriken bakteriler.
Balık çiftliklerinin sorunu da suda biriken bakteriler. Bu sistemde içilebilir su da tuzlu su da kullanılsa bakteri birikmeyecek.
İstenirse şayet, bu sistemde uçabilen ve yenebilen kanatlılar da kolayca beslenebilecek. Tel örgünün dışına çıkamayacaklar. Uçabilecekleri bir alanları da olacak, yüzebilecekleri havuzları da olacak.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
Niye hiç mesajları yazamıyorum açılmıyor