Yalanım yok, hilem yok


Şu hizmete başlayalı 13 yıl oldu, geçiyor, ben her hususta son derece rahat ve şeffafım. Hazırlıksız olduğum zamanlarda, hazırlıksız olduğum konularda, hiç tanımadığım insanlar karşısında bile, her soruya hiç takılmadan, zorlanmadan, ağırdan almadan cevaplar veriyorum. Bunu sesli görüşmelerde de sayısız kere yaptım, yapıyorum ve bunları kayıt edip paylaşıyorum. Çünkü yalanım yok, hilem yok.

Şu herifin adı Ömer Boztaş… Öz teyzemin kocasıydı. Çok kısa süre önce, dün denecek kadar kısa süre önce öldü.

Bu herifi, aklım başıma geldiği ilk anlarda bile tutmadım. Hep değişik gördüm. Ne döndüğünü anlamam için yirmi yıldan fazla zaman geçecekmiş.

Gizli Ermeni imiş, Boztaş şifreleme imiş. Çevresinde de çok sayıda gizli Ermeniler varmış. Onlar birbirlerini hep biliyormuş ve kolluyormuş, biz öyle garip kalmışız.

Bu herif Afyon’da, emniyet teşkilatında vazifeli bekçiydi. Ben çocukça yaşlardayken, bu kişi alkolik olduğu için her yerde sorunlar çıkartıyordu. İşini yapamaz hale gelmişti ama Afyon’da teşkilat onu tutuyordu. Çok sonra öğrendim ki Afyon’daki her kritik yeri gizli Ermenilerle doldurmuşlar. Hepsi birbirlerini biliyorlarmış. O gayr-i meşru cumhurbaşkanı Necdet Sezer de Afyondan, bunların arasından çıktı.

Ömer ismi de seçilmiş bir isim. Bizim anladığımız manayı vermiyorlar o isme…

Şu Ömer Boztaş, hayatı boyunca aşırı içki, aşırı sigara, pavyon, zina, çal oyna ile yaşadı. Üstelik, bildiğim kadarıyla da öyle bir hayatı yaşayabileceği maddi imkanlara da sahip değildi. Onlarca sene boyunca, nereden geldi, aktı o para?

İrtibatımız yoktu ama haberini alıyordum ki son zamanlarda, Ermenilere dair sert yayınlara başlamamdan sonra, çok kızıyordu bana… Haddi de aşıyordu. Sinyale girdi ve hesabı ödemeye gitti. Zaten üflense yıkılacak kadar hasta ve bitik bir bedeni vardı.

Bu gibi halleri yaşayan çok sayıda gerçek Türk aile/sülale var. Böyleleri Türk görünerek sülaleye dahil oluyorlar, Müslüman Türk ya da Kürt kızlarını alıyorlar, ölene kadar renk vermiyorlar. Arka plandan da teşkilatlı şekilde suçlarına, ihanetlerine, nefsani pisliklerine devam ediyorlar.

Evlatları gerçeği, babalarının gerçek kimliğini biliyor mu, bilmiyorum, çünkü onlarla da aram yok. Çocukluktan beri de pek denk gelemedik zaten. Lakin oğullarının düzgün işler yapmadığını ve yakında operasyonlara takılacaklarını biliyorum. Ve neyim oldukları mühim değil, hiç kimseyi kayırmayacağımı biliyorum. Babamın oğlu bile olsa, asılmasını gerekenleri asarım, içeri tıkılması gerekenleri tıkarım. Çarpılması gerekenleri çarparım. İfşa edilmesi gerekenleri ederim. Baba demek bile istemediğim o firavunu, ellerimle meydan yerde asamadığım için, bunu yapamadan çarpılıp öldüğü için kederliyim.

Benimle, hizmetimle, mücadelemle, çevremle alakalı kafasında soru işaretleri bulunan her kim varsa, seviyeli şekilde mesaj atarak sorabilir.

Her mesaja yetişemiyorum ama mühim mesajlara, bu gibi mesajlara gecikmeli de olsa, hatta bir hafta sonra bile olsa mutlaka geri dönüş yapıyorum.

Bu güne kadar hakkımda atılan iftiraların sınırı yok, sayısı belirsiz. Hangi insan şeytanını ya da insan şeytanları grubunu köşeye sıkıştırdıysam, pis işlerini ve ihanetlerini bozduysam, sadece iftira atabildiler. Başka da hiçbir şey yapamadılar. On binlerce yayınım var, aralarından yalan, hile ya da akıl/mantık sorunu bulamadılar.

Lakin, aklıma, dinime, namusuma kadar her şeyime iftira attılar. Hiç biri tutmadı, tutmuyor, tutmayacak. Tebdil olmazlarsa eğer, hakkımdaki en ağır iftira sürecinin şimdilerde yaşanacağı ve onların da tutmayacağı salih rüyalardan anlaşılıyor. Onlardan da çekincem, korkum yok.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bir Yorum Yazın