(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)



Akademi Dergisi takipçisi: – Hocam safiye soyman kimdir babasının müezzin oldgu nu söylüyor üstelik bir çok akrabasını tanıyorum
Mehmet Fahri Sertkaya: Şimdi, Safiye Soyman kripto hainlerden biri. Bu gibilerin babaları, anaları, dedeleri hakkında söylediklerinin çoğu doğru. Çünkü bunların anneleri, babaları, dedeleri, büyük dedeleri de gerçek kimliklerini, inançlarını, maksatlarını gizleyerek organize şekilde ihanet eden vatan hainleriydi. İngiltere’ye çalışan, Türklere ihanet eden, Türkleri sömüren, Türkleri asimile eden pisliklerdi.
Daha o zamanlardan her yere sızmışlardı. Osmanlı’nın son üç asrı içinde devlet sistemi içinde tıka basa kriptolar doluydu. Aralarından şeyhülislamlık makamına getirilenler bile çoktu.
Elmalılı Hamdi Yazır da kriptoydu. Okan Kaan Bayülgen isimli ahlak ve namus tanımaz vatan haini, ifşa olunca “Benim dedem İslam alimiydi” dedi. Görünürde öyleydi, hakikatte öyle değildi. Dedesi de kendisi gibiydi. Yoksa ona o devirde hocalık, alimlik yapmak şöyle dursun, iki satır risale bile yazdırmazlardı. İçeri atmakla da uğraşmazlardı. Öldürür, bir kenara atarlardı. Öldürene kimse de hesap soramazdı. Mecliste bile sorun çıkartan vekillere açıkça sıkıp öldürüyorlardı. Yine o Afyon Ermenisi Ali Çetinka’ya da tetikçiydi. Uzun mevzu… Böyle idiler çünkü Osmanlının son zamanında ve Cumhuriyet denilen İngiliz dayatması rejimin kurulduğu zamanlarda, bu kriptolar en güçlü oldukları zamanı yaşıyorlardı.
Türkleri her cephede düşmanın önüne çoktan sürmüşlerdi, erkeklerinin sayısını kasten azaltmışlardı. Büyük oyunlar, ihanetler, hileler sonrasında meydanı boş bulmuşlardı.

Ateşe Koşanlar isimli şu kitabı, ceza evinde elime geçince okumuştum. Hiç yorumlara girmemiş ve yaşananları sırasıyla anlatmış.
Askerlerimizin nasıl da olmayacak şartlarda düşman ateşine koşturulduğunu, kasten kırıldığını anlamak için şu kitapçık bile yeterli
Orada geçen tarihi bilgilerde, söz konusu cephelerde yaşananlar da aktarılıyor
Emre itaat etmeyen ve askerlerini o şartlarda düşman ateşine karşı koşturmayan, hücuma kaldırmayan gerçek Türk subaylarının istifa ettikleri, yoruma girilmeden aktarılıyor.
Mesela, Adıtürk deyip baş tacı ettikleri hainin, sonradan komutan yapıldığı Anafartalar da anlatılıyor. Oranın komutanı, emirlere direnmiş, asker zaten yorgun ve maddi imkansızlıklar var, o şartlarda hücuma kaldırmamış. Sonu felaket olur diye… Doğru olanı yapmış. Onu oradan istifa ettirip yerine de Kamal Adıtürk’lerini getirmişler. Yine ateşe koşturmuşlar ve kırdırmışlar. Sonra yazmış “Az sonra öleceklerini bildikleri halde korkmadan koşuyorlardı” mealinde… Düşman toplarının menziline, askerlerimizi sevk edip durmuşlar. Öyle kahramanca savaşmış ki atalarımız, emir demiri kesmiş, yanlarında top isabetiyle yüzlerce parçaya ayrılan asker arkadaşlarını gördükleri halde bile, vatan demişler, o cepheleri terk etmemişler. Komutanlarının tamamına yakınının gizli Ermeniler ve gizli Yahudiler olduğunu hiç bilememişler.
En tepedeki komutan da Alman Limon Von Sanders. Özeti şu ki “Hala nerede Türk kaldı, şunların soyunu kurutamadık mı” diye milletler arası bir sistem, onlarca sene işlemiş, içimizdeki gizli Ermeniler ve Yahudiler de bu ihanetlerin ve katliamların hepsinde aktif ve gönüllü olarak faaliyet göstermişler.
O sıralarda, erkeksiz kalmış Türk/Müslüman köylerinde her şeytanlığı yapmaktan, her türlü tecavüzü yapmaktan, her türlü işkenceyi ve katliamı yapmaktan da geri durmamışlar. Türkler, bir kuvvet bulup da gerekli karşılığı verdiğinde, eşkıyayı ve haini imha etmeye kalktığında da güya adı Ermeni soykırımı olmuş.
Safiye Soyman ve benzerleri, işte bunların soylarının devamı olan kişiler. Babaları, dedeleri gibi İngiltere’ye çalışan hainler.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi