







Kadın peygamberlerin gönderildiği savunan, Müslüman rolü onayan gizli Ermeni…
Ezber bozan TV ekibinden olan vatan haini…

Zekayi Işın
İleri seviyede pisliğe bağlamış, tahammül edilemez derecede şeytanlaşmış bir gizli Ermeni…





Canan Efendigil Karatay da bir gizli Ermeni… Basında, medyada ve soysal mecralarda paslaştığı kişilerin büyük çoğunlu da gizli Ermeniler…


Yıllar önce ve panikle engellemişti. Aleni şekilde münafıklıklık yapıyor, Müslümanlara itikadi tuzaklar kuruyordu Nurculuk maskesi arkasında… Ve bu vahim suçu basın yoluyla işliyordu.
Müdahale etmiştim, tartışması gerekirdi ama tartışabileceği bir şey yoktu. Suç üstüydü ve engellemeye mecbur kalanlardan oldu.
Bu da gizli Hristiyan ve gizli Ermeni…
Tıpkı Said-i Nursi gibi, tıpkı Fethullan Gülen ve benzerleri gibi…


Onlarca senedir bu ülkede gerçek Müslümanların başına bela olmuş, istediği gibi saldırmış, saymış sövmüş olan şu azılı Türk ve İslam düşmanı Emin Çölaşan da gizli Ermeni…



in-ön-ü değil, in-an…
inal’ı da kullanıyorlar.
Hayati İnanç da bunun çok benzeri bir şifreleme… Hayai İnanç da az hain değil. Yayınlara çıkıp “Dedelerim kara kara Arap/zenci adamlardı” mealinde konuşuyor ama öyle değil… O kara kara adamlar Çingenelerdi. Hayati İnanç’ta hala, bunca nesil sonra Çingenelik damarı az değil.
Önce solcuymuş, İslam karşıtıymış da sonra hidayet bulmuş diye anlattıları da palavra… Bu herif hayatının her devrinde İslam düşmanı olarak yaşadı, yaşıyor.
Hal böyle olduğu için gerçek Müslümanların tamamı sansürleniyorken o TRT’den tutun da türlü kriptoların sözde Türk TV kanallarına kadar rahatça çıkabildi, çıkabiliyor. Youtube’da ve sosyal ağlarda da hiç sansürlenmedi ve sansürlenmiyor. Oysa bu adam ehl-i sünnet üzere İslam itikadını, doğru İslam tarihini, İslam dünyasında/tarihinde yaşamış değerli kişileri ve hikmetleri anlatmıyor mu? Böyle birinin de en baştan beri sistem tarafından sansürlenmesi gerekmiyor mu?

Peker değil, pektaş değil, pekkan değil, bu defa pek-in…

Buna da zamanında birkaç küçük darbe vurmuştum. İş büyümeden engellemeyi tercih etmişti.
Söz konusu darbelerim küfür, hakaret, iftira bulunan, saldırgan tarzda darbeler de değildi. Normalde bir insanın “Ne alakası var, nereden çıkıyor bunlar” diyerek söze başlayacağı tartışmaları başlatması beklenen tarzda darbelerdi.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi