(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)
Kaç gündür fırsat bulup da bir türlü yazamadım. Bu gidişle daha da gecikecek diye, şimdi çok hızlı şekilde anlatacağım.
Bu sistemin her kısmında türlü türlü alternartif teknikler uygulanabilir ama ben o kısımlara girmeden, temel mantığın anlaşılmasını sağlayacağım.
Gördüğün video yine sadece konunun anlaşılması için seçtiğim videolardan biri…
Bir mutfak tezgahının lavabosu görülüyor.
Ondan yola çıkarak hayvanları kapalı mekanlarda temiz tutacak sistemi anlatacağım ama önce şunu da atayım.

Büyükbaş hayvanların kapalı mekanlarda tutuldukları bu kısma durak deniyor. Türkiye’de hayvancılık sahasında da her bölgede farklı isimlendirmeler mevcut ama hayvan durağı denince herkes bunun kastediliğini anlayabiliyor.

Besiciliğin belini büken, çıkmaza sokan kısımlarından biri de bu kısım. Kapalı mekanda duraklara alınan büyükbaş hayvanlar, her türlü hastalığı buralardan kapıyorlar.
Çünkü kendi idrarlarının ve dışkılarının üzerine yatmak zorunda kalıyorlar. Her canlıda olduğu gibi ineklerde de bu hal, onlarca farklı hastalığa sebep oluyor.
Öncelikle hayvanların duraklarının beton olması sağlıklı olmuyor. Beton (çimento, kum, kireç karışımı) insanlar için olduğu kadar hayvanlar için de sağlıklı değil.
Bunun haricinde beton soğuk, beton sert, beton kaygan…
Zaten bu hayvanlar bulundukları yerleri ıslatıyorlar, betonun kayganlığının üzerine bir de bu ıslaklık gelince daha da kayganlaşıyor. Bunun devamında çok sayıda hayvanın ayakları kayıyor, bu da ciddi yaralanmalara sebep oluyor. Bu nedenle hayvanların iki arka ayağının iki ayrı yana doğru açıldığı dahi oluyor. Bacak açmak için uzun zamana yayarak, alıştıra alıştıra kendini yetiştirmiş bir sporcu misali, arka ayakları yere paralel hale gelerek açılıyor. Fark şu ki bir anda geliyor ve vücutları yüzlerce kg ağırlığında iken geliyor. Dayanılmaz acılar çektikleri, çoğunlukla düzeltilemeyip kesildikleri oluyor.
Bunu önlemek için betonların üzerine çizikler çekiliyor, daha pütürlü bir yapısı olması sağlanıyor ama onun tesiri de kısa oluyor, sorunu çözmüyor. Neresinden bakılırsa bakılsın beton kullanılarak hayvan durakları yapılamıyor.
Bazı besiciler, durak sorunu çözmek beton zeminin üzerine sürekli olarak saman seriyorlar, bunu sık sık değiştiriyorlar ama yine de hayvanlar kendi idrarları, dışkıları üzerinde uyumak zorunda kalıyorlar. Yine ıslak, kirli, mikrop yuvası ve kaygan bir zemin üzerine kalıyorlar.
Bu hayvanların ahırlarında o kadar çok kara sinek ve sivri sinek toplanmasının baş sebeplerinden biri de bu… Bulundukları yerlerin hep gübre dolu olması.
Kendi atıkları kendi vücutlarının her yerine (en çok da arka kısımlarına) bulaşıyor, oralarda kalıp kuruyor, sonra sürekli olarak aynı kısımlar idrarla, dışkıyla kaplanmaya devam ediyor. Öyle ki bir süre sonra vücutlarının o kısımları, demir taraklarla taransalar bile çıkmayacak şekilde gübre bağlıyor.
Bu sırada hem ciltleri üzerinden vücutlarına mikroplar bulaşıyor, hem o pis ortamdaki sinekler üzerinden vücutlarına mikroplar bulaşıyor. Hem de ağız yoluyla vücutlarına mikroplar bulaşıyor. Devamındaki süreçte de bu hayvanlar hayatları boyunca hastalıklarla yaşıyorlar. Çok sık olarak da ishal oluyorlar.
Sürekli yaşanan hastalıkları önlemek için de onlarca farklı çeşit aşılar ve ilaçlar hep bu hayvanlara kullanılıyor. Deyim yerindeyse, bataklık kimseyi rahatsız etmiyor, bataklık kurutulmuyor ama sinekler ilaçlanıyor. Yani bir yandan pis ortam hala oluyor, sürekli olarak mikroplarla temas hala oluyor, yetmeyip üzerine bir de yoğun şekilde kullanılan aşılar ve ilaçlar da hayvanlara ayrıca zarar veriyor, sağlıklarını düşürüyor. Etlerini ve sütlerini bozuyor, lezzetleri de olmuyor.
Zaten günün büyük kısmında durakta hareketsiz beklemeleri de ayrıca bu hayvanları hasta ediyor. Hareketsizlik bile başlı başına bir sağlık sorunu.

Bazı besiciler son zamanlarda duraklarda kauçuk malzemeler kullanıyorlar. Kauçuk sistem, betonun kayganlığını ortadan kaldırsa ve biraz daha yumuşaklık sağlasa da temizliğe ciddi bir katkısı olmuyor ve sorunları çözmüyor.

Kauçuklu sistemlerde de yoğun insan ve makine gücüne ihtiyaç duyuluyor. Hayvanların duraklarının insan ve araç/makine gücüyle temizlenmesi gerekiyor
Öyle ise, yüzbinlerce büyükbaş bir çiftlikte toplanacaksa, sağlıklı, hastalıkların yok denecek kadar az olduğu, hayvan kaybının asgariye indirildiği, masrafların düşürülebildiği, hayvanlara kötü muamelenin yapılmadığı, etin ve sütün veriminin yüksek olduğu, riskin asgariye indirildiği bir sistem yapılacaksa, bu sorunların çözülmesi lazım.
Her gün çalışanların ve de araçların durakları dolaşarak temizlemek zorunda kalmadığı… Çalışan, araç, yakıt, tamir ve bakım gibi masrafların asgariye çekildiği bir sistem lazım.

Izgara sistemi denilen bu sistem de sorunu çözemedi. Öncelikle hayvanlar bunun üzerinde rahat değiller. Kendilerini emniyette hissetmiyorlar. Uzanacakları zaman ızgaraların üzerine değil, kenar kısımlardaki tamamen kapalı zeminlere uzanıyorlar. Sonra, ızgaralı sistem de hayvanların atıklarının/gübrelerinin hemen uzaklaştırılmasını sağlamıyor. Üstelik ızgaralı sistem de ek olarak insan ve araç müdahalesi gerektiriyor. Yüzbinlerce büyük baş olacaksa bu, son derece istenmeyen bir şey…

Bazı besiciler ise durakların zeminine kum seriyorlar. Lakin kum ağır… Kumu sermek de toplamak da zor ve masraflı bir iş. Bu nedenle bu tekniği tercih edenler az.

Tercih edenlerin arasında da kumu gerekli sıklıkta değiştirenlerin sayısı çok az.
Aslında kum serilse ve gerekli sıklıkla değiştirilse, temizlik sorunu çok büyük oranda çözülüyor. Kum, hayvanlar için betondan, kauçuktan ve diğer malzemelerden daha uygun bir rahatlık da sağlıyor.

Bu nedenle sen, büyükçe bir çiftlik yapınca, duraklarda silisli kum kullanmalısın. Gerekli sıklıkta değiştirirken çok fazla işçilik, zahmet, masraf oluşmaması için de otomatik bir sistem kurmalısın.
Silisli kum, nemi/idrarı hemen aşağı/dibe çeker. Dışkının ise daha hızlı kurumasını sağlar. Üstelik silisli kum ile dışkı/gübre birbirinden kolayca ayrılabilir.
Şimdi ilk attığım lavaboya geri dönelim. Ondan fikir alarak hayvan durakları yapacaksın. Ortalama 20 cm derinliği olacak. Orta kısmında yine kapaklı bir deliği olacak. Hayvanlar sabah duraklarından çıkıp sağıma götürüldüğünde ya da bahçeye/meraya çıkartıldığında… Senin sistemin otomatik olarak çalışacak, silisli kumları her sabah duraklardan aşağı çekecek ve duraktaki hazneyi boşaltacak. Tıpkı suyunu dibe çeken lavabo gibi… Silisli kum, duraklardan dibe çekilince, aşağı kısımdaki boru hatlarının içinde akacak ve binanın dışında, aynı zamanda yer altında bulunan büyük tanka götürecek. İdrarla, dışkıyla karışmış olan silisli kum orada ısıtılacak, ısıya maruz kalınca kuruyacak, kururken biogaz da yayacak ve bunlar depolanacak. Sonra başka bir tanka aktarılacak ve o kısımda ise kum ile kurutulmuş gübre birbirinden ayrıştırılacak. Bu sırada silisli kumda azami yüzde beşlik bir kayıp olacak. Kuru gübrenin içinde çok az miktarda silisli kum kalması, gübreyi satarken sorun olmayacak. Çünkü araziye gübre atılınca arasındaki az silisli kum, toprağın daha iyi havalanmasını sağlayacak.
Yine, silisli kumun içinde çok az miktarda kurutulmuş gübre kalması da hayvanlar için sorun olmayacak. Çünkü kurutulmuş gübre hayvanlarda öyle kolay kolay hastalıklara sebep olmaz. Gübreden ayrıştırdığın kum, ertesi sabah duraklara dökülmek üzere depoya otomatik sistemle nakil edilecek. Bir önceki günün kurutulmuş ve arıtılmış silisli kumu ise, sistem sabah kumu çektiği gibi boş duraklara dökülecek. Bu kısımları da tesis otomatik olarak yapacak. Neredeyse hiç insan eli değmeyecek.
Paslanmaz çelikten ya da biraz bol çelikle kuvvetlendirilmiş YNP’den yapacağın o duraklarda, kumu tahliye borularına çekmenin de ayrıca dağıtıcı borulardaki kumu duraklara düzgün şekilde dökmenin/sermenin de türlü türlü yolları var. Bunları anlatmaya bile gerek yok, mühendisler, şu anda dünyamızda zaten kullanılmakta olan tekniklerle bile sorunsuz işleyen bir sistemi hemen yapabilirler.
Sonra, mühendislerin, içindeki kumla birlikte bu durakların titremesini kolayca sağlayabilirler. Hayvanın dışkıladığını anlayabilen sensörler kullanmak mümkün ve böyle bir sistem yapmak öyle uçuk bir maliyete de denk gelmez. Zaten bir kere yapılır, onlarca sene sorunsuz kullanılır. Hayvanın ihtiyaç giderdiğini anlayan sensörler, motoru harekete geçirecekler ve titretme motoru durağı titretecek. Bu, idrarın ve dışkının kumun iç hatta dip kısmına doğru düşmesini ve temiz kumun üste kalmasını sağlayacak. Birkaç dakika hafifçe titreyerek bunu sağlayacak.
Daha önce bahsettiğim kayan bant sisteminin daha dar olanı, hayvanların duraklarının ön kısmından kayıp gidecek. Bu hayvanlara insan ya da araç ile yem dağıtılmayacak. Bu defa 40×18 cm boylarında saksılar dip dibe kayan bantla ve yavaşça geçecekler. Üzerlerinde yonca ve diğer malum bitkiler olacak. Doyana kadar yiyecekler. Çünkü sağlıklı hayvanlar, doyduklarında kesinlikle yemeyi keserler. Doydukları halde yiyorlarsa, rahatsızlıkları var demektir.
Daha toprağında olan bitkileri taze taze yiyecekler. Kurutulmuş yemlerden mümkün olduğunca kaçınılacak. Çünkü, açıkça itiraf edilmese de bu hayvanların sık rahatsızlanmasının ve doydukları halde yemeye devam ederek ayrıca rahatsızlanmalarının bir sebebi de çok yoğun olarak kurutulmuş yemle beslenmeleri. Oysa bu hayvanların taze yemlere/bitkilere, harekete, temiz havaya, güneşe ihtiyacı var. Bu nedenle, durakların ön kısmında sürekli olarak su akan bir de dar kanal olacak. İnekler durgun su içmeyecekler. Boru hatlarında beklemiş su da içmeyecekler.
Bilmiyorum anlatabildim mi bu şekilde… Hayvanları temiz tutabilmenin basit bir yolu bu… Bu, aslında en basit yolu. Diğer teknikleri anlatır mıyım herkese açık olarak bilmiyorum ama şu anlatılan aslında öyle çok uçuk, zor, ileri seviye teknik değil. Beşer, onar hayvan besleyenler için bile bunların hazır sistemleri imal edilip satılabilir. Kamyon kasalarında taşınır, basit vinçlerle indirip yerlerine konulur. Ahırlarda öncesinde pek bir şey yapmaya da gerek olmaz. Köylerde kasabalarda bile imkanları düşük besiciler de bu sayede temizce hayvan bakabilirler. O kutu gibi sistemler kumu yine borulardan dışarı tahliye ederler de köylüler kumu güneşin altında da kurutabilirler. Kurumuş gübre ile silisli kumu ayrıştırmasalar ve yeniden yeniden hayvanların duraklarına serilse bile sorun çıkmaz. Ayrıca silisli kum yerine normal toprak da kullanbilir köylü besiciler. Kendi topraklarını tabii şekilde gübrelemiş olurlar. Bu vesile ile de saksıda ve çok katlı ziraat sistemine geçiş yaparlar.
Mühim bir husus da şu… Maliyeti düşürmek için duraklarda kullanılan galvaniz kaplamalı metaller de hiç sağlıklı değiller.
Şu videoya bir bakalım.
Türkiyenin her yeri kara yolu. Yolların gidiş geliş şeritleri arasında kalan o kısımlar, ziraat kabinleri için bulunmaz fırsat. Direkleri hatta bariyetleri sökmeye de gerek yok. Kamyonlarla getir ve hemen oraya bırak. Aynı anda hem güneş panelleriyle elektrik üretmeye başlasın. Hem küçük küçük rüzgar türbinleri ile eletrik üretmeye başlasın. Hem havadan temiz su üretmeye başlasın. Hem içinde türlü türlü bitkiler yetişmeye başlasın.
______________________________________________________________________________________
7/10/2022 yazının devamı…
_________________________________________
Ne var ki bunda… Çok basit bir iş.
Bak misal olması için bir video atayım:
Şu gördüğün dünyanın her yerinde onlarca senedir kullanılan yürüyen bant.. Konveyör de diyorlar bu tekniğe ve türlü türlü değişik modelleri var.
Bu gördüğün model çok yüksek sayıda insanı ve dolayısıyla yüksek ağırlıkları çekebiliyor.
Bir ineğin boyuna ve enine rahat edeceği kadar geniş ve aynı zamanda sağlam bir saksı yapacaksın. Buna bir kere masraf edip onlarca sene kırılmadan, bozulmadan kullanacaksın.
Saksılar tek sıra halinde bir yürüyen bantta ilerleyecek, tepelerinden toprak dolduran sistemin olacak. Hiç insan eli bile değmeden saksılara otomatik robot kollar sayesinde toprak doldurulacak. İnsan dikkatiyle yapılamayacak şekilde, hepsi de istenen miktarda doldurulacak. Her şey serice, hızlıca da olacak.
Sonra bant ilerleyecek, birkaç kenar köşe de dönecek ve o kocaman saksılar son kısımda bu videoda gördüğün gibi daha sağlam, daha güçlü bir yürüyen banta konacak. Lakin yan döndürülek, yan duvarları birbirine temas ederek konacak.
Hayvanların zaten ya sağıma götürülmüş olacak ya da sabah vakti bahçeye/meraya çıkartılmış olacak. O sırada bu bantın üzerinden yeni ve temiz toprak doldurulmuş saksılar yan yan ve birbirlerine bitişik şekilde gelecekler.
Zaten sen hayvan duraklarını da buna göre yapacaksın. Her iki hayvanın arasını ayıran o borulu sistemi kaldırıp da her iki saksının birleşme noktasının tam üzerinde havada asılı duruyor gibi olan duvarlar yapacaksın. Yani hayvanlar duraklarına geldiklerinde yerde sadece yeni ve temiz ve kuru toprak görecekler. Saksı diye bir şey görmeyecekler. Saksıların birbirine sıfır noktada olduğu yan kısımlarının tam üstünde bu duvar olacak. Böylelikle hiçbir hayvan saksıların yan duvarlarına basmayacak, yaralanma, sakatlanma olmayacak.

Zaten, dün de yazmıştım. Hayvanların baş/ön kısımlarında, yerden yaklaşık seksen cm yükseklikte ayrı ve küçük bir yürüyen bant olacak. O bantın üzerinden şu resimdekilere benzeyen saksılar kayarak gidecek. Saksılarda toprak ve yetişmiş bitkiler olacak. Saksılar çok hafif ama sağlam ve sağlığa zarar vermeyen malzemelerden yapılacak. Dolayısıyla hayvanlar sürekli taze ve sağlığına faydalı bitkiler yiyebilecekler.
Bu şu demek oldu… Yüz binle değil, maddi imkanın yetiyorsa eğer, milyonla büyük baş hayvanı tertemiz yaşatırken, bir yandan da işçiliği, hastalığı, zamanı, arızayı, maliyetleri dibe çekebileceğin bir sistem kurmak demek.
Bitkileri hayvanlar tarafından yenilmiş olan saksılar ilerleyip çeşitli safhalardan geçecekler. Robot kollar onları boşaltacaklar, yeniden ve gübrelenmiş toprak dolduracaklar. Sonra da filizlenme kısmı daha önceden küçük saksılarda yapılmış olan bitkilerin filizlerini bu saksılara yerleştirerek, saksıları hasat zamanına kadar duracakları yerlere götürecekler. Burada bile belki de hiç insan eli değmeyecek.
Hayvanların altına koyduğun büyük ve derin saksıları ise her sabah değiştireceksin. Tamamen otomatik bir şekilde değişecek.
Bir yürüyen bant hattında hiç değilse 100, ihtimal ki 250 tane büyük baş hayvan durağı olacak. Bu da 250 adet büyük saksı demek.
Bunlar her sabah, üzerlerinde hayvanlar yokken, kendi kendilerine değişecekler.
Yürüyen bant, aynı istikamette yürümeye devam edecek, az ileriden aşağı kata doğru inen bir yürüyen merdivene bağlanacak. O kısımda saksılar hafif eğimle ama biraz uzun yolla aşağı kata inen merdivenden kolayca ve sorunsuz şekilde aşağıya inecekler.
Üzerlerinde zaten taze ve tamamen tabii büyükbaş hayvan gübresi var.
Bu saksılardan on ya da yirmi tanesi bir grup halinde yan yana iken, yukarıdan bir sistem aşağı inerek bunların üstünü kapatacak.
Sonra çırpıcı aparatları, saksıların içindeki toprakları dışarı hiç kaçırmadan ve saniyeler içinde çırpacaklar.
Böylelikle gübre toprağa eşit şekilde dağıtılmış olacak.
Sonra o sistem yukarı tekrar kalkacak, çırpılmış, karıştırılmış saksılar bantta ilerlemeye devam edecek.
Az ileride başka bir sistem bu saksı grubunun üzerine inecek ve daha önce tohumdan filize kadar olan kısmı gerçekleşmiş olan hazır filizleri bu büyük saksılara bir ya da birkaç hamlede ekecek, dikecek
Mesela 24’lü bir kol, 24 tane filizi bir saksıya saniyeler içinde dikebilmiş olacak.
Ya da şartlara bakılır, sayılar değiştirilir.
Bu geniş ve derin, aynı zamanda kaliteli/verimli toprak ile tabii gübreye sahip olan saksılar, sana para basacaklar.
Bu bir zahmet, bir zorluk ya da mantıksızlık değil. Senin işletmenin bunlara zaten ihtiyacı var.
Yumru köklü bitkiler yetiştirmek için senin geniş ve derin saksılarla zaten çalışman şart.
Başta yer fıstığı yetiştirecek, ondan yemeklik yağ, bebek maması, kahvaltılık sos tarzı şeyler, hayvanlar için çok faydalı yem yapacaksın. Her şeyinden faydalanacaksın. Bunun için de bu saksılara ihtiyacın var.
Ayrıca manyok yetiştirecek ve manyok unundan ekmek, kek, börek gibi şeylerin yapılmasını sağlayacaksın. Havuç, patates, turp, şeker pancarı ve benzeri yumru köklü bitkileri bu saksılarda normalinden çok kısa sürede yetiştireceksin. Üstelik hormon kullanmadan bunu yapabileceksin. Hem de hep dediğim gibi, az yağış, çok yağış, dolu, fırtına, çok güneş, az güneş, susuzluk, haşerat, ziraat ilaçlarının zehirleri gibi türlü sorunlar olmadan, dünyanın en kaliteli ve sağlıklı ziraat mahsüllerini yetiştireceksin. Bir de şu kısmı var ki yüzlerce büyük traktör ya da başka başka ziraat araçları kullanmadan bunu yapacaksın. Dünya kadar mazotu kullanmadan, yüzlerce araç kullanıcısına maaşlar vermeden ve yüzlerce aracın satın alma, tamir ve bakım, yedek parça, sigorta gibi masraflarına hiç bulaşmadan bunları yapabileceksin. Bu nedenle, böyle bir çiftlik tesis etmek birilerine başta çok uçuk bir masraf gibi görünebilir ama işten anlayan, muhakemesi sağlıklı kişiler, böyle bir çiftliğin aslında ne demek olduğunu hemen kavrarlar.
Dahası var. Biraz daha sermayen müsaitse, hiç düşünmeden bu saksılara bir de yaklaşık 50 cm yüksekliğinde kapaklar yapacaksın.
Kapakların iç yüzeleri tamamen ışık yansıtmaya uygun malzeme ile kaplanacak. Kapak kapatılarak içinde az enerji harcayan bir led ışık grubu yanınca, saksı içinde yeterli aydınlatma sağlanmış olacak.
Ayrıca kapağın iyice hesap edilmiş noktlarında birkaç küçük havalandırma deliği olacak.
Kapakların üst kısımlarında bir de ince su damlatma boruları olacak.
Bu saksıları üst üste, yan yana, yerden çokça istifade edilebilecek şekilde koyabileceksin.
Ona göre elektrik ve ince su borusu bağlantılarını sağlayacaksın. Bu bile aslında meseleden sayılmaz.
Sonra bir ay, iki ay ya da en fazla üç ay sonra bu saksıları hasat edeceksin. O kısımların da tamamına yakını insan eli değmeden yapılabilecek. Hasattan sonra bu saksıların toprakları büyükçe bir tekneye/tankere dökülecek. Orada biraz karıştırılacak. Sonra tekrar saksılara dökülecek ve yürüyen bantlar üzerinde yine büyükbaş hayvanların altına gönderilecek. Zaten bahçe zemindeki büyük saksı sistemi de çok yaklaşık olarak böyle işleyecek. Hayvanlar bahçede de her sabah yeni ve taze bitkiler bulup beslenecekler. Bahçenin de zaten belirli yerlerinde durgun olmayan, sürekli akan su kanalları olacak ve oralardan sularını da içecekler.
Şuraya kadar anlattığm da aslında en temel mantığı.. Araya daha başka teknikler girerek, saksıları her gün değil, üç beş günde bir değiştirmek mümkün. O sırada toprağın iyice gübrelenmesini sağlarken hayvanın hastalanmasına ve rahatının bozulmasına izin vermemek de mümkün.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi