Gerçek sahibi Londra olan, sahipleri hep kripto Yahudi olan Baykar firması tarafından imal edilen insansız hava araçlarında hainlik mi var? Türkiye içinde ya da dışında kullanılan bütün Baykar İHA’larında veri çalmak için konulmuş devreler, çipler mi var?
Bunlar, İHA’ların aldığı görüntüyü, sesi, koordinat verilerini hep Baykar firmasına ve Londra’ya mı gönderiyor?
Baykar firması ya da Londra’ya bağlı başka bir merkez, söz konusu İHA’lara uzaktan talimat da gönderebiliyor mu?
O kadar ikaz ettim, benimle irtibat kurulması ya da iyi geçinilmesi için araya Tayyip’in konulmaması gerektiğini açıkça yazdım. Yine de bu hususta hata edenler, Tayyip tarafından aldatılanlar oldu. İyi bilisin ki hayatımın hiçbir kısmında Tayyip’le ya da çetesinden biriyle maddi ya da manevi işlerde alış verişim olmadı. Hiç olmadı.
Tayyip tamamen yıkılıyor artık… Kimin ne alacağı varsa, o müflis sefil şeytandan hemen alsın alabildiği kadarını…
Rusya’nın, batı alemiyle ile her türlü bağlantı/danışıklık halinde olan Ankara Büyükelçisi Aleksi Yerhov, “NATO ülkeleri Rusya’yı Nükleer silahlardan arındırma planı yapıyor.” demiş.
Bu açıklamayı Türkiye’deki sözde büyükelçi olarak yapması elbetteki maksatsız değil, Türkiye’den birilerinin de dikkatini çekmek istiyor ama bize ne… Biz zaten söyleyeceğimizi söyledik. Birbirinden farklı taraflar gibi görünseler de çok büyük oranda birbirleriyle aynı taraf olan ülkeler, daha doğrusu hükumetler, güya birbirleriyle savaşıyorlar. Bu arada dünya insanlığının kanına, organlarına kadar, namusuna, canına kadar sömürmeye devam ediyorlar. Ortaklaşa kara para işleri yapıyorlar, eş zamanlı olarak dünya insanlığının kurulu bütün düzenini bozmaya ve Londra merkezli cehennemi bir dünya düzenini ayakta tutmaya oynuyorlar.
Daha önce dikkat çektiğim gibi, bu danışıklı dövüşü de büyütecekler. Asıl hedef de biz hakiki Müslüman Türkleriz… Biz endişe etmiyoruz. Söz konusu çatışmanın dikkat çekilen seviyeye çıkmasını da can-ı gönülden istiyoruz. Çıksın, planlarını icra etmeye çalışsınlar, biz sözümüzle değil icraatlarımızla konuşacağız. Aynı anda hem Rusya, Çin, İran ve Hindistan’ı paramparça yapacağız hem de Amerika Birleşik Devletçikleri ile Avrupa Birleşik Devletçiklerini paramparça yapacağız. Londra’nın çizdiği suni sınırları ve kurduğu suni devletler ile teşkilatları dağıtacağız, değiştireceğiz. O zaman görülecek yine, oyunun aslında nasıl oynandığı, nasıl oynanması gerektiği…
Aksi olursa, korkup geri dururlarsa ve bu danışıklı savaşı büyütmezlerse ne olacak, netice yine değişmeyecek. Dünyanın lideri biziz, biz Müslüman Türkleriz… Merkezimiz Türkiye, Türkiye’de İstanbul… Kimin ne oyunu varsa, oynar ya da oynamaya çalışır ama hep son sözü İstanbul söyler.
Şu danışıklı taraflar ara kademeleri, danışıklı suçlamaları, dikkat çekici açıklamaları, abartılı şekilde nükleer silah açıklamalarını/tehditlerini, usulden toplantıları ve tartışmaları atlasınlar bence… Zira dünya üzerinde, hem doğuda hem batıda her yerde herkes oyunları gördü. Dünyada nasıl bir sistemin işlediğini gördü.
Bundan sonra danışıklı dövüşler, sadece danışıklı dövüşenlerin sonu olacak. Dünyaya adalet, huzur, mutluluk, sağlık getirmeye çalışan Müslüman Türkleri ve hakiki müttefiklerini bitirmeyecek, geri de atamayacak. Londra merkezli sistemin bir piyonu olan Putin’in rollerine hala kanan bir Rusyalı kaldıysa, ahmaklığına doymasın. Söz konusu savaşta en çok onlar ölecek ama onların ölmesi de Putin’i ve Rusya’yı kurtaramayacak. Büyük insan topluluklarının silah altına alınması, nizami seviyede cephelere sevk edilmesi de hep bize yarayacak.
O kadar acizler ki ben böyle çıkışlar, yayınlar, yorumlar yapmayayım diye sadece metafizik saldırılar yapıyorlar. Bunlar dünya savaşı çıkartmaya çalışsalar ne olur, kendileri çalar, kendileri oynarlar. Bütün halklar isyan edecek, çatışmayacaklar. Daha önce kesin şekilde açıkladığım gibi, biz Türkiye olarak, çıkacak savaşın tarafı değiliz, olmayacağız. Kendimizi ve hakiki müttefiklerimizi korumak maksadı haricinde hiçbir şartta silahlı çatışmaların içine girmeyeceğiz.
Bu gün Zelensky “Fiilen NATO üyesi olduk” demiş. Zaten öylelerdi… Bunu dünyada bilmeyen, anlamayan mı var. Biz ise çoktan fiilen NATO’dan çıktık. Bunu da dünyadaki bütün taraflar anladılar, biliyorlar.
Zelenski’nin hangi konuda ne dediği de net değil. Bir gün bir şey söyler, hemen ertesi gün kıvırır. Geçenlerde peşimden hemen hamle yaparak “Putin’in nükleer silah tehditleri blöf… Nükleer silah kullanamaz” dedi. Zelenski’nin tasmasını tutan batılı siyasi liderlerden ve Yahudi/Satanist kara paracılardan birkaçı “Putin blöf yapmıyor” dedi ve Zelenski de hemen çark etti. Bütün dünya biliyor ki Putin blöf yapıyor. Çünkü sözde düşmanı olan liderlerle arka plandan görüşerek, anlaşarak bunu yapıyor. O batılı liderler Putin’in blöf yaptığını bu kadar kesin seviyede biliyorlar. Lakin biz buralara da takılmayacağız.
Şimdi böyle yazıyorum diye, tutup bir yerlerde düşük seviyede nükleer saldırı da yapabilirler. Bu da neticeyi değiştirmez. Gerçek bir nükleer savaş bu dünyadaki bütün tarafları mahvediyor ve istenmiyor. Biz Türkiye ve Türk/İslam dünyası olarak aslanlar gibi meydandayız. Danışıklı dövüşlerin içinde yaşatıldıklarını son süreçte iyice anlamış ve İstanbul’un duruşunun dünya insanlığı için ne kadar ehemmiyetli, kıymetli olduğunu da anlamış çok taraf var. Birbirlerine hakikaten düşman olan bunca tarafın tek ortak muhatabı İstanbul… İstanbul, onlarla da birlikte hareket edecek, dünyaya yine her hususta yön verecek ve danışıklı savaşlar büyüyüp yayılsa da yayılmasa da Ankebut Ağı’nın kalan son gücünü ve teşkilatını da yok edecek.
Daha önce de yaptıkları ve sonuçları kendilerine yarayan suni petrol krizini yine yapmak istiyorlar. Bu da mesele değil. Bunu yapsalar ya da yapamasalar da netice değişmeyecek. Her şartta şu dünyanın enerji kaynaklarını/piyasasını da İstanbul yönetecek. Onların bu konudaki planları da gerçekleşmeyecek. Suni kuraklık ve kıtlık projelerini bile şimdilerde güçlükle ayakta tutmaya çalışıyorlar ama gün gün bu konuda da kaybeden taraf olacaklar. Netice değişmeyecek.
Daha anlatılabilecek çok şey var da anlatmanın vakti değil. Şu süreç iyice yaşanmaya başlasın, ben yeri ve zamanı geldikçe anlatırım. Önce bozar, planlarını başlarına yıkar ve o vakit anlatırım.
Bizde kumar yasak. Lakin sık sık iddiaya girenler, Putin’in kısa sürede öleceği, Rusya’nın kısa sürede dağılacağı… Avrupa’nın, ABD’nin, NATO’nun kısa sürede resmen dağılacağı… Çin’in daha da büyük mali ve siyasi krizlere girerek kısa ya da orta vadede parçalanacağı… Biden’ın kısa sürede öleceği ya da başka sebeplerle iktidardan düşeceği… Çok kısa süre içinde İstanbul’un somut, bilinir, görülür, kabul edilir şekilde dünyanın merkezi olacağı… Ve ayrıca kısa sürede dünyanın bambaşka bir dünya olacağına dair iddialara girseler, kısa sürede büyük paralar kazanırlar.
Şunların, neticesi baştan beri olan saçma sapan danışıklı dövüşleri ile vakit kaybetmek istemeyen taraflar bilsinler ki İstanbul hakiki dostluklara, ittifaklara kıymet veriyor. Düne kadar bize çok sıkıntılar çıkartanlar bile bu günlerde samimiyetle duruşlarını değiştirir ve bizlerle müttefik olmak isterlerse, bilsinler ki Muktedirler İttifakı (Mİ) büyük bir hızla genişliyor, büyüyor.
(Bu paylaşım, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medyada takipçileri ile olan yazışmalarının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir.)
Sen sormadın ama şimdi sana başka fikirler vereceğim.
Şu anda dünyanın farklı farklı yerlerinde satanist ayinleriyle büyüler yapıyorlar. Öncelikle beni ve ekibimi, sonra da benimle birlikte hareket eden bütün tarafları metafizikle engellemek istiyorlar. Zira ellerinden başka da bir şey gelmiyor. Öyle bir siyaset icra edildi ki en üst yönetici adamları bile hala tam olarak başlarına ne geldiğini anlayamadılar. Hatta ben, olmayacak şekilde pek çok kısmı son derece açık yazdığım halde, şimdi onlar ayinler yapadursunlar, ekibim zaten onlara karşılıklar veriyor.
Ben böyle ayinlerin üzerime kötü enerjiler yığdığı anlarda farklı işlerle meşgul ediyorum kendimi. Hoşuma giden, güzel vakit geçiren işler bunlar.
Sana dünyada yine epeyi tartışılacak ve epeyi sektörü değiştirebilecek şeyler anlatmak istiyorum ama çok ileri de götürmeyeceğim. Yine her seviyeden herkesin anlayabileceği tarzda anlatacağım.
Son seferinde ziraat kabinlerini anlatmıştım. Elektrik, su, bitki, bal, et, süt, yumurta, balık, her şey bir arada yapılabilecek bir proje idi o ama onun biraz farklı yönlerini konuşalım şimdi.
Öncelikle temelden başlayalım…
Bu kabinleri yerleştirirken aslında hepsininin toprakla temasını keseceksin. Bunun türlü faydaları var ama en başta gelen faydası, çalıştığın kurak ya da yarı kurak arazinin tamamının geri kazanılması yani kabinlerin altında kalan kısım da az bir kısım değil, toprağın o kısmı da neden kısa sürede geri kazanılmasın.
Zaten ara yollarda hep hayvanlar dolaşacak, onlar sulanacak, onlar gübreleyecekler.
Toprak, ihtiyaç duyduğu canlılığı en çok gübreler sayesinde kazanmaya başlayacak.
Zaten kabinlerin üzerinde GEP’ler var ve onlara günde birkaç kez kabin kendisi otomatik olarak su tutarak tozlarını temizleyecek. O su da yola ve biraz da kabinlerin altına gidecek.
Kabinlerin altında kalan kısım hiç güneş ışığı da görmeyecek ve nispeten serin de olacak, hayvanların gübreleri de kabin altı kısımlara yayılacak.
Bu nedenle de kurak ya da yarı kurak yerlerde çalışırken mutlaka kabinleri yerden yukarıda yapacaksın.
Ayrıca tavşan, tavuk gibi hayvanlar besleyeceksen kabinlerin altındaki kısım onlara çok faydalı olacak.
Onlar istedikleri kadar yayılırlar, kendileri için en doğru yerleri bulurlar.
Daima kabinler arası yollarda durmaları da doğru değil.
Şimdi, kabinler yerden yukarıda olacaksa, onları yukarıda tutacak ayaklara ihtiyacın var.
Üstelik bu ayakların şiddetli rüzgar ve su baskınlarına da dayanlık olması, kabinleri sağlamca tutması gerekecek.
Üstelik bu ayaklardan sana çok ama çok fazla miktarda lazım olacak.
Üstelik senin, hem çok işe yararken de ucuza mal edilebilen, az zaman alan tekniklere ihtiyacın var.
Hiç toprağı kazmayacaksın, kum, kireç, çimento, su, nakliye, işçilik, kalıp v.s. kullanmayacaksın, çok çok hızlı bir şekilde ayakları takıp üzerine ziraat kabinlerini yerleştireceksin. Bunun bir yolu şu:
Tek boyutlu çizen bir uygulamada çizdim.
Sağlam boru kullanacaksın. Borunun haricinde siyah renkte çizdiğim gibi parçalar kullanacaksın.
Siyah parçalar birbirinin peşi sıra borunun en üst kısmına takılacak, geçmeli sistem olacak ve boru ile birlikte toprağa çakılacak.
Üstelik, çizimde olmasa da aslında borunun uç kısmında da o siyah parçaların daha dar olanı kullanılacak.
Boru ucu kısmı zaten öncesinden kesilmiş, kaynatılmış, vidalama dişleri açılmış olacak.
O parça, boru, üstteki iki parça, hepsi ayrı ayrı taşınabilir olacak, uygulama sahasında uç kısım boruya vidalanacak.
Borunun son kısmına da büyük parçalar geçirilip çakıldıktan sonra…
Üstüne şunun benzeri bir parça konacak. Bu resim tepe bakışı çizilmiş bir resim. Ortadaki siyah çizgiler, üst resimde gördüğün borunun üst kısmına takılan siyah parçalar. Bu plaka, toprağın üzerine tamamen oturacak ama o iki geniş siyah parça ile tamamen sabitlenerek/bağlanarak oturacak. Çizimde gördüğün gibi ortası boş olmayacak. Bu plakanın tamamı kapalı olacak ki toprağa batmasın. Bu plaka, hem boru sisteminin istenmeyen şekilde daha derine batmasına mani olacak hem de bu plakanın üzerine taşıyıcı ayak konulacak. Bu resimde gördüğün kare şekilli ama bunu daire/çember şeklinde yapmak da mantıklı. Hep dediğim gibi, görsellere bağlı kalma. Sadece sistemin anlaşılması için onlar.
Kabinlerin üzerine konacağı ayakları toprağa sabirlerken bu tekniği kullanırsan, uygulama sahasında küçük boyda ve güçte iş makineleri kullansan bile bunları çakıp çakıp yoluna devam edersin. Öyle ki sonradan vinç eklenen, hem nakliye işinde kullanılırken hem de kendi yükünü kendisi indirip yükleyen kamyonları düşün. Onlardan birine forklift görüntüsüne yakın görünen bir iş makinesi yükleyeceksin, kamyon kasasının kalan kısmına da zaten parçalar halinde olan bu direk sisteminden yeteri kadar yükleyeceksin. Uygulama sahasına gideceksin ve onlarca kabinin ayaklarını hem uygulama sahasına nakletmiş hem de orada bir iki saat içinde sağlamca çakmış olacaksın. Toprağı derince kazmak, kalıp yapmak ve onları türlü uğraşlarla birleştirmek, harç yapmak, inşaat demirlerini kesmek ve şekillendirmek, betonun kurumasını beklemek, sonra kalıpları sökmek, arından toprağı/zemini yine şekillendirmek gibi işlerin hepsi ortadan kalkıyor.
Direk çakmakta kullandığın malzemeleri paslanmaz ve sağlam malzemelerden yapacaksın ve bir gün kabinleri alıp başka yere götüreceksen bunları da yine küçükçe iş makineleri ile saniyeler içinde çaktığın gibi saniyeler içinde de söküp götürebileceksin.
Paranı/sermayeni inşaat malzemelerine (kum, çimento, demir, kireç, su) ayrıca işçilik ve nakliyeye gömüp heba etmemiş olacaksın.
Üstelik, ziraata kazandırmak istediğin arazileri de betonlarla doldurmamış olacaksın.
İstediğin zaman gönül rahatlığı ile bölgeyi terk edebileceksin, gözün arkada kalmayacak, temel/direk için kullanın her parçayı da yanında kolayca götürebileceksin.
Zaten ilk defa sistemi kurarken, bu direklerin parçalar halinde (demonte) halde nakil edilebilmesi bile sana toplamda çok çok büyük bir iktisat sağlayacak.
Yukarıda çok çok genel hatlarıyla izah ettiğim direk sistemine, senin mühendislerin anında teknik gözden hemen bakacaklar. Hızlı geçtiğim kısımlarda neler değişirse neler olabiliceğini hemen görebilecekler. Bu basit görünen sistemin nelere sebep olabileceğini anlayacaklar.
Anlatmadığım kısımları da anlayacaklar.
O tarz direklerin batması, yere çökmesi, kolayca yerinden çıkması, sağa sola yatması imkansıza yakın bir ihtimal.
Arazi aşırı yumuşak değilse, bu temel senin ihtiyacın olandan çok çok daha fazlasını verecek bir temel/direk sistemi sadece bunu yaparak bile koca projede devasa bir iktisat daha sağlanmış oldu.
Asla batmayacak olan o direkler, o halleriyle yere bitişikler, onları daha da yükseltmek için de türlü türlü aparatlar geliştirilebilir.
Ama sana dakikalar içinde kabinin her yanının yüksekliğini ayrı ayrı ayarlayabileceğin, yani her direğe ayrı ayrı yükseklik ayara yapabileceğin mantıklı bir usul/teknik lazım.
Onun için de onlarca farklı usul kullanılabilir ama temel mantık olarak mekanik krikoları esas alacaksın. Mühendislerin bu kısmı da hemen anlayacaklar.
Çeşitli mekanik krikolardan sana uyan bir çeşidi kullanacak ya da ihtiyan olan bir türünü yaptıracaksın ve bunları kendi firmanın bünyesinde, çok adetle, seri imalatla ve ucuza mal edeceksin.
Mekanik krikoları ya da benzeri sistemleri imal edecek teknoloji artık ayağa düşmüş vaziyette.
Bunları da insan eli değmeden otomatik ve çok süratli şekilde makinelere yaptırabilirsin.
Bu da maliyetini çok çok büyük nispette düşürür.
Şu ana kadar, hem kabinlerin altında kalan toprakları da rahatça hava alır, su alır, gübre alır, hayvanlar tarafından da kullanılır hale getirdik.
Üstelik, tesviyesi olmayan arazilerde hiç hafriyat yapmadan, iş makineleri kullanmadan, toprak nakliyesi ile uğraşmadan, insan işçiliği de olmadan, zaman da kaybedilmeden kabinlerin nasıl düz konulacağının yolunu da gördük.
Bu yaptığımız şey aynı zamanda kabinlerin daha iyi ısı yalıtması yapmasını da sağlayacak. Yere temas etmeyen ve yerin soğuğunuı bünyesine çekmeyen bir kabin sistemi oluştu şu anda.
Bu kısmı da çok mühim ve bütün bunlar, bu direklere masraf yapmayı, kaliteli parçalardan direklerin yapılmasını mantıklı kılıyor.
Dediğim gibi, zaten hiçbir şeyi toprağa gömmüyorsun ve istediğinde alıp götürebiliyorsun.
Bu kriko kısmına mühendislerin biraz kafa yorarlarsa, hem seri imalatla ucuza mal ederler, hem yine de çok sağlam olurlar, hem kolayca taşınabilir olurlar ve nakliye kısmı uygun şarlarda olur. Hem de depremlerde belli oranda sallanan, deprem sarsıntısını soğuran, absorbe eden bir sisteme çevirirler.
Ziraat kabinleri için buna ihtiyaç duymayabilirsin ama şu anlattıklarım zaten evler, belli büyüklükteki atelyeler, çiftlikler, seralar, depolar, ambalar v.b. inşaa ederken de kullanılabilecek teknikler.
Temele çakılacak borunun genişliği ve uzunluğu, ayrıca malzemesinin kalınlığı artırılırsa…
Borunun ucuna ve üstüne takılan parçaların büyüklükleri, kalınlıkları da doğru ayarlanırsa bu usul kullanılarak normal evler de yapılabilir ve sadece bir iki saatte, iki üç kat halinde yapılacak koca bir evin temeli hazır olur. Sadece bu kısımda da onlarca farklı ihtimal daha var. İsteyenler, bu direkleri hem sık çakarlar hem de zemine paralel şekilde de direkler arası birleştirici parçalar kullanırlar.
Şimdi gelelim ilk bakışta yine çok basit görünen ama mühendislerinin beyinlerinde şimşekler çaktıracak diğer kısma…
Yine temsili bir görüntü olarak şu videoyu atıyorum
Çelik tellerden örülmüş bir çay süzgeci görüyoruz.
Şimdi bakmam gereken işler var, ilk fırsatta sana tekrar dönüp devamını yazacağım inşallah…
Şimdi bak, devam ediyorum.
Bana çok kızacaklar biliyorum ama zaten ben de onlara çok kızdığım için bunu yapıyorum.
Ne kadar basit bir aletten, mevzu nerelere gidecek.
Gördüğün gibi günümüzde paslanmaz çelik, türlü türlü şekillendirilerek kullanılıyor.
Videoda gördüğün peynirin yerine, orada bol miktarda seramik ya da porselen çamuru olduğunu düşün.
O çamuru, çelik kısım içeride kalacak ve görünmeyecek şekilde şekillendireceksin. Sonra o çamuru fırınlayarak kurutacaksın.
Youtube’da bile kolayca bulabileceğin, görebileceğin bir kimyevi madde var.
Onu, inşaat malzemelerine, en çok da tuğla, kremit gibi malzemelere döküyorlar ya da spreyleme yapıyorlar.
Kuruduktan sonra balta ile tuğlaya vuruyorlar ve hiç değilse ilk denemelerde kırılmıyor.
Dikkat et, tuğlanın içinde çelik desteği yok, çelik örgü desteği de yok ve buna rağmen o basit malzemeden yapılmış tuğla balyozun ilk birkaç seferlik darbelerine dayanıyor. Çatlama bile olmuyor, vurulmaya devam edilince kırılıyor.
İşte o harika kimyevi maddenin daha iyileri de var ya da sen de çok zorlanmadan yaptırabilirsin. Ben arada dağlar kadar detaylı kısım olduğu halde atlıyorum. Ben az anlatıyorum, sen çok anla…
Bu sistemle ve bilinen, var olan malzmeleri bile kullanarak dünya genelinde bir devrim yapabilirsin.
Neler olur, kısaca anlatayım.
Muazzam bir enerji tasarrufu sağlanır.
Çünkü porselen iyi seviyede ısı yalıtır.
Sen bir süzgeç değil, iç içe geçen iki süzgeç kullanırsan ve ikisinin de porselenle kaplanmasını sağlarsan iç içe geçtikleri vaziyette aralarında hava boşluğunun hapsolmasını da sağlarsan orada bir devrim olur.
İnsanlar elektrik enerjisi kullanarak yemek pişirirken, su ısıtırken harcadığı elektriğin onda birini hatta daha azını kullanmaya/sarf etmeye başlarlar.
Çünkü porselen içindeki bir şeyi ısıtmak ya da pişirmek çok daha hızlı olur. Porselen, içindeki ısıyı dışarıya çok çok daha az verir, ısı yalıtması üst seviyede olur.
Bu kısmı atlıyorum, saatlerce anlatılacak yerleri var ama bu kadarı bile teknik kişilerin anlamasını sağlar, son olarak şu görseli atıyorum:
Air fryer, hava ile pişirici denilen cihazlar bunlar, bunların malzemeleri hep plastik, dışarıya çok fazla ısı atıyorlar.
Bu halleriyle bile dünya genelinde kabul gördüler ve kullanıcıların neredeyse tamamı memnun, üstelik yağsız yemek pişirerek hem sağlığı hem parayı koruyorlar.
Sadece bunların sistemi geliştirilse, çelik çubuk destekli ve çelik örgü destekli porselen kullanılsa, kırılma kısmına anlattığım gibi ayrıca spreyleme ile destek verilse çok daha zor kırılacak hale getirilse bile dünyada harcanan elektrik enerjisi bir anda düşmeye başlıyor.
Şimdi bak, aynı tekniği evlerde kullanılan fırınlarda uygularsan, pastahane, pizzacı gibi yerlerde uygularsan, üstelik bir de buzdolaplarında uygularsan neler neler değişir.
Hemen dünya genelinde her yerde elektrik ihtiyacı azalır, daha az elektrikle daha çok iş yapılır, üstelik bu dolaplar, fırınlar daha sağlıklı gıda saklarlar ya da pişirirler ya da ısıtırlar.
Bizde olduğu gibi dünyanın muhtelif yerlerinde yaygın olan tandır dediğimiz sistem var.
Tandırları bilirsin ya da internetten bakarsın, tandırda pişen her şey daha lezzetli olur.
Tandır ısıyı dışarıya çok az kaçırır.
Isının hapsolduğu bir hazne içinde pişen etler ya da sebzeler besin değerlerini kaybetmeden, her yeri eşit seviyede pişerek, lezzetini koruyarak pişerler.
Öyle ise sadece bu teknikle, birbirine benzer çok sayıda mutfak eşyası üretirken insanlar evlerinde çok daha sağlıklı, lezzetli şekilde yemekler pişirebilirler.
Bu sırada enerjiyi onda biri ya da daha da az miktarsa kullanabilirler.
Üstelik pişirme süresi de büyük oranda kısalır. Unlu mamüllerde de etlerde de böyle olur. Ancak bahçeye tandır yapılarak ve kömür/odun ateşi kullanılarak elde edilebilen sağlık ve lezzet her eve girmiş olur.
Üstelik elektrikli cihazlar bu neticeyi verir olur, bir de tersinden bakınca buzdolaplarındaki o basit mantık ve malzemeler terk edilirse yerine çelik örgü destekli, hava boşluklu çift kat porselen sistemi kullanılırsa buzdolapları ve derin dondurucularda da devrim olur.
Hem çok çok daha az enerji ile soğuturlar, hem de çok daha sağlıklı olurlar ve dış görünürleri de harika olur. Sınırsız renk, desen, doku seçenecekleri olur.
Birkaç resim bulayım bak:
porselen yaprak yeşil
Yine fikir vermesi için temsili video atıyorum:
Bir anda şu dünyamız değişmeye başlar. Hem az enerji sarfiyatı, hem sağlılık malzemeler, hem uzun ömürlü malzmeler, hem de her biri ayrı bir sanat eseri gibi duran fırınlar, dolaplar, türlü eşya…
Dikkat et, bu teknikle sadece mutfak eşyaları yapılmaz. Mutfak dolapları da başka odalar için dolaplar da yapılır. Yani erzak ve elbise dolapları bile bu teknikle yapılır, içine konan her şeyi korur.
Mutfak tezgahlarının altına bu teknikle dolaplar yapılsa içine konan sebze, meyveyi uzun süre korur.
Haftalık alış veriş yapan kişilerin meyve ve sebzeleri buzdolabına koymalarına gerek kalmaz.
Çünkü bu sistemle hem ısı hem ışık hem de haşere geçmez olur.
Dikkatle, özenle kullanılınca, içindeki meyve sebzelerin bozulma süresi çok uzar.
Bu da enerji tasarrufudur, ayrıca sağlıktır ayrıca gıda ürünlerinin israfının önlenmesidir.
Şimdi asıl kısma gelelim:
Ziraat kabinlerinden buralara neden gelip dolaştığımız da anlaşılsın. Geçen sefer silisli çöl kumu demiştim. Porselene, seramiğe, koruyucu spreye gerek yok.
Mevzu anlaşılsın diye oradan başladım özetle anlattım.
Çelik çubuklar ve teller lazım ama porselen, seramik gibi malzemeler sana lazım değil.
O mutfak cihazlarını, dolaplarını ya da soğutmasız ısıtmasız erzak dolaplarını yapacaklara da lazım değil, herkesin anlayacağı şekilde şöyle anlatabilirim:
Tencere ve tavalarda kullanılan, yanmayan, gayet sert de olan, yüksek ısıda şekli de bozulmayan, erimeyen, büzüşmeyen malzemeler zaten var.
Silisli toprak ya da kum kulllanılarak bu malzeme bir kademe daha iyi hale getirilebilir ve zaten aslında bahsettiğim malzeme de birilerin ellerinde var.
Bu malzemeler yapılırken içinde taşıyıcı çelik çubukların ve çelik örgülerin kalması sağlanacak. İşte mesele bu…
Bahsettiğim malzeme silisli kumdan yapılacağı, yapılırken içine petrol ürünleri katılmayacağı için çok sağlıklı da olacak, porselen ya da seramik gibi kırılgan da olmayacak.
Ama en az onlar kadar hatta onlardan ileri seviyede ısı yalıtır halde olacak.
Şuradan sonrasını aslında anlatmaya bile gerek yok, anlaşılmıştır.
Ziraat kabinlerini yaparken çelik direkler kullanacaksın:
Söz konusu direkler önden bakınca böyle görünecekler, yine tek boyutlu bir çizim bu. Hesaplamalar yapılacak, belirlenen aralıklarla bu direklerden kullanılacak.
Direkler yatay duran çelik çubuklarla da birbirine bağlanacak ama bunların sayısı da az ve kalınlığı da düşük olacak, çünkü senin kullanacağın ve silisten yapacağın o malzeme zaten sert olacak, taşıyıcı olacak yani onun da bir taşıyıcı yönü olacak.
Üstelik her iki direk arasında çelik çubuklardan hariç olarak çelik tel örgü olacak.
Direkler de çift çubuklu direkler olduğu için, aralarında boşluk da bulunduğu için direklerin hem iç yüzü hem de dış yüzü baştan ayağa çelik tel örgü ile kaplanmış gibi olacak.
Anlaşılsın diye şunu atıyorum.
Bu ön kısımdaki tel örgü olacak, bu tel örgünün arkasında on cm kadar boşluk olacak, sonra tam orada iç yüzeyin tel örgüsü olacak.
Aynı baştan beri anlattığım iç içe çelik tel örgü sistemi bu…
Taşıyıcı direkler de çizdiğim gibi sonrasında bunun içinde strafor mu koyarsın, daha gelişmişlerini mi koyarsın, taş ya da cam yünü mü koyarsın, tamamen hava boşluklu halde mi bırakırsın, orası sana kalmış, herkes bu kısımlarda farklı kararlar alabilir.
Ama sen bu tel örgülerin içte kalacağı şekilde iki duvar dolgusu yapacaksın.
Tencere kulpu yapar gibi duvar yapacaksın.
Aynı anda hem iç telin hem dış telin üzerine bu malzemeyi kaplayacaksın ve içindeki on cm lik boşluğu da koruyacaksın.
Bu silisli malzeme zaten ısıyı çok yalıtıyor ve zaten iki kat oluyor.
Arada da hava ayrıca yalıtır ya da yalıtıcı ek malzeme ayrıca yalıtır. Sen bundan yan duvarlar, zemin ve tavan yaparsın.
Kapıyı bile bu teknikle yaparsın, bunun içine ısı nasıl girsin, içindeki ısı dışarı nasıl kaçsın, hem silisli malzeme çok ucuza elde edilecek. Hem bunu robot kollu makineler, kayan imalat bantlarında el değmeden ve süratle peş peşe üretecek.
Çeliklerin kesilmesi birleştirilmesi, çelik örgünün sabitlenmesi kısımlarına bile insan elinin değmesine gerek yok, öyle bir imalathanen olacak ki duvar üretecek, zemin üretecek, tavan üretecek, kapı üretecek, taşıyıcı kolon üretecek.
Bütün bunları yaparken, insan, hayvan ve bitki sağlığına çok zararlı olan betonu da hiç kullanmayacak.
Bu sistemi kur, istesen seri seri kabinler üret, istersen bina üret bina çizimleri yaptır, parçaları belirler, her parçayı ayrı ayrı dök, yap ve uygulama sahasında şipşak montajla, nealevde yanar ne şeklini kaybeder ve çöker, ne depremde çatlar patlar yıkılır, ne korozyon, aşınma olur, ne boya ister, ne ek masraflar ister, ne dış cephe kaplaması ister, yüzlerce sene sorunsuz iş görür.
Sonra da geri dönüştürülebilir, yine de çöp olmaz.
İşte bu da olunca dünyada hayat pahalılığı denen şey olmaz, bir kere alınan eşya, kısa sürede bir daha alınsın diye programlanmış bu dünyanın ticareti ve imalatı dünyanın en büyük sorunlarından biri, londra merkezli sistemin, insanlık düşmanı olması ne kadar mahvedebilirim, ne kadar daha sömürebilirim demesi.
Bak, ister fırın, ister buzdolabı, ister derin dondurucu, ister mutfak tandırı, ister elbise ya da erzak dolabı yapacak ol, bu sistemle ve malzeme ile yapabilirsin.
Bir kere yaparsın, satın alınır ve asırlarca sorunsuz kullanılır, adeta eskimek nedir bilmez.
Ormanların katledilmesine gerek kalmaz.
Ahşap/odun artık masa, sandalye yapılırken bile kullanılmaz.
Çünkü bu teknikle en ala masa ve sandalye de yapılır, ahşap su alır, nem çeker.
Ahşap haşerattan dolayı da çürür gider, ama bu malzeme hem çürümez, hem rutubete de dayanır, hem de içindeki çelik destekler sayesinde kırılmaz, hem de hep hafif olur, hafif kalır.
Senin yapacağın duvarlar iki üç kişi tarafından çok zorlanılmadan taşınabilir.
Bu sistemle, konteyner şeklinde hazır kabinler yaparak nakliye etmene de gerek yok.
Onun her kısmını ayrıca imal et, paketle ve demonte haliyle sahaya gönder.
Bir tır’da bir kabin taşıyacağına, demonte haliyle beş kabin taşı, bu da nakliyeden büyük tasarruf demek, ayrıca depolama kısmındaki maliyetleri de hep düşürür.
Şayet duvarların dış yönüne ek kaplama yaparsan, sanki alüminyum folyo ile kaplanmış gibi, güneşin her türlü ışınını durduran, geri yönlendiren bir kaplama yaparsan, bu kabinlerin ya da evlerin ömrü de çok daha uzar.
İçlerinde yazın klima, kışın soba yakılmaz, kendi tabii ısıları olur.
Dünyanın dört bir yanından pas, kir, koku, rutubet kalkmaya başlar.
Dünyanın her yanında her yer güzelleşmeye başlar.
Evler bile fantastik çizgi fimlerde ya da filmlerde göründüğü gibi olabilir.
Her yer rengarenk ve tertemiz olur.
Meselenin metafizik yönü var, cinler ve bazı karanlık enerjiler, betondan geçerler, metalden geçerler, ama porselenden ya da onun daha iyisi olan anlattığım o malzemeden çok kaçarlar, geçemezler.
İnsanlar metafizik olarak bile rahatlarlar.
Bu da tek boyutlu bir çizim. Ben çizmiştim bir gün metafizik çatışmalar sırasında… İnsan hem çatışıp hem de yanında başka işler yapabiliyor.
Yukarıda rengarenk, desen desen örnekler atmıştım, bahsettiğim malzeme seramik ya da porselen olmadığı gibi, onlar gibi kırılan çatlayan malzeme de olmayacak.
Ama onlar kadar güzel görünecek, ve o resimlerdeki gibi hatta daha yüzlerce farklı şekilde görünecek. Yine çift kat tel örgü, yine hava boşluğu ya da ek yalıtma malzemesi kullanılarak dolaplar yapılırken, bu çizimdeki gibi ürünler yapılabilir.
Çizimdeki her kısım ayrı ayrı parçalar ayrı ayrı taşınarak evlerde, iş yerlerinde bir araya getiriliyorlar.
Üst üste konulup geçen tırnakları, oyukları var. Sol süt kısım derin dondurucu hiç denecek kadar az enerji harcıyor ve kendi başına çalışıyor, diğerlerine hiç bağlı değil.
Soldan aşağı doğru üç göz de ayrı ayrı parçalar ve üçü de buzdolabı olarak kullanılıyor.
Üstelik üçü de birbirinden bağımsız olarak çalışıyor, yine de şu andaki buzdolaplarıın onda ya da yirmide biri kadar enerji harcıyorlar.
Bu üç göz bu ayrı olduklaır için, her biri ayrı soğutma derecelerine ayarlanabiliyor.
Kahvaltılıklar, süt yoğurt gibi şeyler ve meyveler aynı soğutma derecesinde durmamış oluyorlar, üstelik kokuları da birbirlerine karışmıyor. Sağ üstte ev tandırı var, çok az enerji ile yüksek ısı oluşuyor içinde ve mesela bir piliç yukarıdan aşağı doğru asılı duruyor, her yeri eşit pişiyor.
Lezzet farkı ilk lokmada bile fark edilebiliyor. Ayrıca o nispette sağlıklı pişirmiş oluyor. Sağ altta ise elektriğe bağlı olmayan erzak dolabı var.
Hiçbiri enerjiye ihtiyaç duymadan sebzeleri ya da meyveleri on günden daha uzun süre taze tutuyor.
Buzdolabı gibi nem içinde, kokular karışmış halde de tutmuyor.
Bunlara kuru gıda, kuru bakliyat koyarsan da senelerce nemden, bozulmaktan, haşerattan koruyabiliyor.
Hatta onlarca sene koruyabiliyor.
Bu sistemin küçük bir kaç noktası metal ve oraları da paslanmaz çelik, paslanma sıkıntısı da yok ve baştan dediğim gibi, dokularda, renklerde, desenlerde, kabartmalarda sınır yok, milyon türlü model çıkartılabilir.
Çiftçilere, erzak dolaplarının büyük büyük olanlarından da satılır, bu malzemeden büyük ambalar da yapılır.
Ne sıcaktan, ne soğuktan, ne fareden, ne domuzdan, ne kuşlardan, ne haşerattan, ne havadaki nem oranından endişe ederler. Bütün endişeleri bir anda ortadan kalkar, mahsülleri onlarca sene sorunsuz şekilde depolayabilirler.
Sadece bu bile insanlık tarihinde bir kırılma noktası oluşturur.
Ayrıca evler ya da apartmanlar ya da besiciler için lazım olan büyük su depoları da bu malzemeden bu teknikle yapılabilir ve depolanan sular da sağlıklı şekilde muhafaza edilebilir.
Isı, ışık, haşerat, virüs geçemediği için sular çok daha uzun süre bu depolarda tazeliğini korurlar.
Şu anda dünyada abartıldığı kadar ileri seviyede bir kuraklık ve kıtlık yok, tıpkı korona gibi, bu da abartılıyor.
Bunu da Londra merkezli satanist sistem yönetiyor ve böyle olmasını istiyor.
Fırsat bulsalar bütün dünya genelinde ve en ileri seviyede kuraklığın ve kıtlığın hakim olmasını sağlayacaklar.
Öyle ise hemen şimdiden insanlığa bu teknikler de lazım, bu malzemeler radyasyonu de büyük oranda kıracaklar, geçirmeyecekler.
Saldırgan tarafın planlarını alt üst edecekler.
Çok büyük miktarda ziraat mahsülü çok düşük masraflarla saklanabilecek.
Yıllarca değil, on yıllarca saklanabilecek.
Bu tekniğin sadece inşaat sektöründe kullanılması bile bir anda dünya genelinde maddi bir ferahlamaya daha sebep olacak.
Çünkü evler çok çok ucuza, çok kısa sürede mal olacaklar, bakım, tadilat masrafları da asgariye inecek.
Bir kişi ev yaptırınca, torununun torunu bile o evde ikamet ederek yaşayabilecek.
Anlatmadığım çok tarafları kaldı, zaten hazırlıksız da anlattım. Şimdi yine meşguliyetim var, ilk fırsatta başka şeyler de anlatacağım.
Silisli topraktan ya da silisli kumdan elde ettiğin, kırılmayan, ideal seviyede esneyen, petrol katkıları ihtiva etmeyen, sağlıklı, çok uzun ömürlü, ağır yüklere gelen, muazzam bir ısı yalıtması yapan o malzemeye bundan sonra “yeni nesil porselen” diyeceğim. Yeni nesil porselen maddesini kalıplamak, belli kalıplarda, belli şekillerde dökmek, kullanmak çok kolay iş. Bunu yaparken gerekli yerlerini çelik parçalarla, çelik çubuklarla ve çelik tel örgülerle desteklediğin için, artık bu tekniği çok çok farklı sahalarda kullanabileceksin. Biri de araba imalatı sahası…
Günümüzde en büyük araba firmalarının bile hala ısrarla tekerlekli tenekeler imal ettiğini biliyorsun.
Bu konuya akademi dergisinde sık sık temas ediyor ve tepkimi daimi surette sergiliyorum ve bunu yapmaya devam da edeceğim.
İnsanlığın o tekerlekli tenekelerden kurtulmasının bir yolu da bu teknik, çünkü yeni nesil porselen, aynı zamanda çok hafif.
Kapıları da bu teknikle yapmak mümün olduğu gibi, şu gördüğün resimdeki ana karkası da bu teknikle kısa sürede dökmek mümkün.
Önce gerekli çelik parçalar, çelik çubuklar ve çelik örgüler robot kollarla birleştirilecek ve sonra kalıphaneye gönderilecek.
Sonra içinde o çelik örgünün oldğu kalıba yeni nesil porselen dökülecek.
Sonra da bu karkasın üzerine 15 metreden içi dolu bir varil bırakacaksın.
Ya da bu karkası çok şddetli şekilde sert duvara çarptıracaksın ya da araba imalatı tamamen bittikten sorna bu kaza testini yapacaksın ve farkı göreceksin.
Aynı malzemeyi torpido kısımlarından tut da koltuklarda kullanılan metal kısımlara kadar her yerde kullanacaksın.
Arabaların kabin ve kabin içi kısımlarında paslanma, oksitlenme devri bitecek.
İmalat süreci kısalacak. Arabaların ömürleri çok çok uzayacak, tamir bakım masrafları dibe vuracak.
Kişi dedesinin aracını bile sorunsuz şekilde kullanmaya devam edebilecek.
Daha önce mevzu etmiştim ki camları olmayan, tamamen kapalı olan, içi ekran kaplanmış ama ekranları çok yüksek kalitede ve aynı zamanda çok ince ve esnek olan arabalar yapılacak.
Kişi içeri oturunca karşısında cam gibi duran ekran olduğu gibi, üstünde ekran, sağında ekran, solunda ekran, arkasında ekran olacak.
Bu da yapılacağı için, cam kullanılmayıp o kısımları da bu yeni teknikle duvar gibi sağlam yapılacağı için bütünüyle kapılar da aynı teknikle yapılacağı için, bu araçta kaza yapınca ölene çok çok şaşırılacaktır.
Çünkü kapılar dahi bu teknikle yapılınca, kapılar da bu sistemde çatıyı daha da destekleyecekler, ezilme ihtimali neredeyse yok olacak.
Takla atıp yerde yuvarlanma, uçuruma düşme gibi ihtimallerde bile bu araba kabini formunu/şeklini koruyacak.
Cam kırıkları gibi bir sorun da olmayacak.
Yandan çarmalardan tutalım kafadan şiddetli çarpmalara kadar bütün ihtimallerde bu kabin şeklini büyük oranda koruyacak ve hayatta kalmayı sağlayacak.
Şu gördüğün plastik paletlerde beş ya da yedi parça çelik kullanıyorlar ve o çelik parçalar, paletin bütününe kıyasla çok çok küçükler. Buna rağmen bu “plastik” paletler bile bir buçuk tondan beş tona kadar ağırlıkları sorunsuz taşıyabiliyorlar. Üzerlerinde o ağırlık varken forklift gelip bunu kaldırıyor ve hiç sorun yaşanmıyor.
Her ne kadar porselen desem de “yeni nesil porselen” dediğim malzeme, kafanda oturmuş porselen mantığında bir malzeme değil.
Bunu kimya mühendisleri daha iyi anlayacaklardır.
Ana ham maddesi ve prensibi açısından porselenle çok benzeşiyor ama porselenle hatta şu plastik paletlerle kıyas bile götürmeyecek kadar sağlam, mukavemeti, ezilmez, alev almaz, alevde şekli değişmez/büzüşmez, korozyon olmaz bir malzeme bu.
Yukarıda anlatıtğım gibi araba kabinin çelik çubuk ve parçalarını ve ayrıca çelik örgü kısımlarını doğru yapar da örgülü yerlerin etrafını yeni nesil porselenle kaplarsan o kabinin şeklini bozmak için pres içine atıp ezmen gerekir.
Aslında buna çok yakın malzemeler farklı sahalarda/sektörlerde kullanılıyor. sadece plastik paletlerde değil.
Mobilya sektöründe kullanılan, içi çelikle destelenmediği halde bile çekiçleye çekiçleye kıramayacağın ayaklar var.
Yeni nesil porselen tekniğini sandallarda, teknelerde hatta büyükçe teknelerde kullanabilirsin.
Ahşap gibi sürekli bakım, temizlik, tamir, kimyevi madde ile güçlendirme istemez.
Üstelik bu yeni nesil porselenden, yine az miktarda çelik desteğiyle çok kuvvetli bir tekne yapınca, teknenin suya temas eden dış yüzeyine, ek olarak özel bir silikon kaplama da yapabilirsin.
Sürtünmeyi çok daha fazla azaltan bu kaplama hem günümüzde mevcut.
Hem de söz konusu yeni nesil porselen malzemenin dış yüzeyine çok iyi tutunur.
Metale tutunması ile yeni nesil porselene tutunması kıyaslanamaz bile.
Bu da sürtünmeyi azaltan kaplamanın çok daha uzun ömürlü olması demek ki bu da ayrıca maliyetleri düşürür.
Yine bu teknikle tek kişilik ya da iki kişilik tasarruflu elektrikli arabalar yapabilir, bunları da kaza emniyeti çok yüksek bir hale, ayrıca kullanma ömrü çok uzun bir hale getirebilirsin.
Böyle şeyler yapıldıkça hayat pahalılığı kalkacak, çünkü masraflar bir şeyi alırken de kullanırken de düşecek.
Bizden sonraki nesillere evler, arabalar, tekneler kalacak ve onlar da çocuklarına bırakacaklar. Her nesil yeniden yeniden ev, araba, tekne v.s. almak zorunda kalmayacak.
Tekrar oluyor diye ifade etmemiştim ama galiba bunu bir kez daha burada tekrar etmek gerekiyor.
Yeni nesil porselen dediğim malzeme tek kat halinde kullanılsa bile muazzam bir ısı ve ses yalıtması sağlıyor.
Bu teknikle yapılan hava, kara deniz araçlarını kullanan kişilerde o kronik stres ve huzursuzluktan tut da saç dökülmesine kadar her şey azalacak. Bu malzeme zaten elektromanyetik kirliliği de geçirmeyecek.
Bundan yapılan aracı kullanan, bundan yapılan evde oturan kişi, kısa süre sonra türlü rahatsızlıklarından ve şikayetlerinden kurtulmaya başlayacak.
Bu teknikle yapılan araç bir gün öğle sıcağının altında çölde giderken içindeki kullanıcı çok serin bir ortamda olacak.
Aynı araç uçağa yüklenip öğleden sonra soğuk ve karlı bir ülkeye götürülse, içindeki kullanıcı yine serin güzel bir ortamda aracını kullanmaya devam edecek.
Ayrıca ben detayları anlatmadan geçiyorum, mühendisler anlıyorlar diye ama bu usulle yapılan araçların suya batması diye bir şey de olmaz. Bu kısma da dikkat edilerek araba projeleri yapılırsa, suya batmaz bu araçlar. Hem karada hem denizde giden, buna rağman hafif olup az yakan ve buna rağmen korozyon olmayan, sürekli masraf çıkartmayan araçlar bu teknikle yapılabilir. Bu da ulaşımı hızlandırır, trafik sorununu epeyi hafifletir.
Her şeyin başında şunu bil, unutma Medyumların saldırılarından, cinlerin musallatından, büyülerin ağırlığından ve zihin kontrolünde kullanılan elektronik cihazların saldırılarından korunmanın yollarını bulamadıkça… Bu projelerin hiçbirini yapamaz, sonuç alamazsınız. Çünkü Ankebut Ağı durmadan bunları kullanıyor. İnsanlığı bunlarla geri bırakıyor. Bunlarla yönlendiriyor. Çok basit bir şekilde yapıp geçeceğiniz bir günlük işi, haftalarca yapamaz ve sonra sinir krizlerine girer bırakırsınız işleri. Ne olduğunu, neden öyle yaptığınızı bile anlayamazsınız.
Bir koca gün boyunca proje çalışırsınız. Gece uyursunuz, sabah kalkarsınız, o çalıştıklarınızın yüzde doksanı yok. Silinmiş gitmiş hafızanızdan… Üstelik aranızdan çoğunuz, hafızasının cinler tarafından oynandığını, kısmen silindiğini fark edemez bile…
Metafizik tehlikeleri hafife almayın. Önce bunlardan korunmayı iyice öğrenin, meşru sebeplerine uyun.
Yine temsili bir resim atıyorum. Şayet ziraat kabinlerini ya da başka başka maksatla kullanacağın kabinleri bu resimdeki gibi yaparsan…
Geniş yan duvarlardan birinde ya da ikisinde birden büyük kapı yapabilirsin.
Söz konusu kapı ya da kapılar, hem geniş hem de yüksek olurlar. Kabinlerin yüklenmesi ya da boşaltılması kısmını çok kolaylaştırırlar. Çok da vakit kazandırırlar.
Söz konusu kapılar bir iki cm kadar dışarı doğru hareket ettikten sonra hemen yukarıya/çatıya doğru kalkacaklar. Kızakları üzerinde kayarak ortadan kaybolacaklar.
Şayet geniş ve yüksek bir kapıyı içeri doğru açmaya kalkarsan, kullanma alanını, çalışma alanını daraltırsın.
Dışarı doğru açmaya kalkarsan, yan taraftaki yolu/geçişi kapatırsın.
Her iki ihtimalde de ayrıca kapı sık arıza yapar, menteşelerde sorun olur.
Çünkü büyük bir kapıyı taşıyan menteşeler hep zorlanırlar.
Kapıyı bir yana doğru yere paralel şekilde kaydırarak açabilirsin ama çoğunlukla o da sorunlu çalışır.
Ya sıkışır kapı, ya raylar üzerinde kapı gevşek kalır ya da raylar üzerine yabancı maddeler dolar v.s…
Kullanışlı ve sorunsuz bir büyük kapı olması isteniyorsa, en mantıklısı üste doğru açılan kapıyı baştan sağlam tasarlayarak yapmak olur.
İş bitince aşağı iner, son hamlede ise yerine oturur ve iyi bir yalıtma da sağlar.
Bu bir lamba… Temsili bir resim olarak attım.
Aynı kapı tekniğini, yarım küre tekniği ile yapacağın lüks evlerde de kullanabilirsin.
Bu evlerde baştan beri anlattığım teknikler ve yeni nesil porselen de kullanılırsa, dağ başında, çöl ortasında, kutupların üzerinde, en ağır hava/iklim şartlarında çok ferah şekilde yaşanabilir.
Dış cephesinde bu evin yerden yukarı doğru yaklaşık 2 metrelik kısmına kadar her yeri cam olur. Lakin istendiğinde camların üzerini kapatacak, istendiğinde ise yukarıdaki kapı tekniği gibi çatıya doğru yükselecek kapaklar olur.
Havalar iyi iken kişi bu kapakların isterse tamamını, isterse evin bir yöne bakan tarafındakileri açar.
Sert havalarda ise tamamen indirir, üstelik bu evin dış yüzeyi tamamen GEP ile kaplanabilir. Hatta tam üst merkez noktasına epeyi yüksek ve sağlam bir direk konularak rüzgar türbini de eklenebilir.
Daha az verimle de olsa GEP’ler kışın da enerji üretirler ve bu evin toplam GEP’leri, evin toplam enerji ihtiyacını rahatlıkla sağlar.
Yine havadaki nemden su toplayan cihazlar da kullanılır.
Tuvalet atığı dahil olmak üzere bütün atık suları kurutup toza/gübreye çeviren teknoloji de zaten var.
Üstelik, bu evi parça parça (demonte) şekilde bir fabrikada yapmak da çok kolay olur.
Bir TIR 12-13 metreye kadar bir parçayı sorunsuz taşıyabilir.
Şöyle anlatabilirim belki, portakal dilimleri gibi dilim dilim fabrikada yapıp, uygulama sahasında parçaları birleştirerek kısa sürede bu evin dış hattını montajlayabilirsin.
Üstelik bu dilimlerin birleşme noktalarının iç kısımlarına iç duvarların bir yanını da birleştirerek, kolayca iç bölmeleri de takabilirsin.
Zaten iç duvarları da fabrikada üreteceksin. Bir de aklıma gelmişken, çoğu zaman TIR’larla nakliye mantıklı değil.
Mümkün oluyorsa gemilerle nakliye yapılmalı, mümkün olunca da nakliye helikopterleri kullanılmalı.
Şu tür nakliye helikopteleri ile, tedbiren şehirlerin üzerinden de uçmadan, alçak uçuşlarla bu demonte evler hep taşınabilir.
Çok sayıda ziraat kabini de demonte halde bir araya paketlendikten sonra tek seferde nakliye helikopterleri ile taşınabilir.
Yarım küre evler şehirlerin içinde de yapılabilir.
Daha önce attığım porselenlerdeki çok güzel renkler, desenler, dokular bu evlerin dış yüzeylerinde kullanılabilir.
Hatta bu tür evlerin bazılarında bodrum katlar olabilir.
İstenirse önce hafriyat yapılır, temel kazılır. Sonra oraya da hazır/demonte kısımlar getirilip birleştirilir.
Onun zemin katına da bu yarım küre ev montajlanır. Yeni nesil porselen asla rutubet geçirmez, hiç sorun çıkarmaz. Ayrıca bodrum katlar da yaz kış çok serin olur. Ne üşütür ne fazla sıcak olur.
İki ya da üç bodrum kat, üstüne bir yarım küre zemin kat olursa kalabalık aileler şehirlerde bu evlerde çok rahat yaşarlar, üstelik deprem korkusu da kalmaz.
Şiddetli depremler bile, şayet kurallara uygun yapılmışlarsa bu evleri yıkamazlar. Şiddetli yangınlar bile bu evleri yakamazlar.
Şiddetli fırtınalar bile bu evlere zarar veremezler, şiddetli elektromanyetik saldırılar bile bu evlere işlemezler.
Bu sistemi biraz daha ileri götürürsen, bazı ek teknikler de kullanırsan, yazın deniz üzerinde duran, kışın karaya çıkartılan geniş, güzel, lüks ve çok sağlıklı evler yapabilirsin.
Yine kendi elektriğini suyunu üretir yiine kendi atıklarını buhara ve kalanını da ardından toza çevirir, çevreyi de kirletmez. Yine aynı tekniklerle ve malzemelerle hem denizde yüzebilen ve bu sırada elektriğini suyunu üreten, hem de karada yollarda gidebilen ve yüksek seviyede ses ve ısı yalıtması olan karavanlar da yapabilirsin.
Bir de şurası var; yaptığın ziraat panellerinin iç zeminlerinde, zaten kullanılmakta olan bir teknik kullanacaksın.
Saksıları kısa sürede yerleştirmek, hasadı kısa sürede ve kolayca yapmak için bu teknik de sana lazım