Öncelikli istikamet doğu, batı değil…

ABD’nin Yunanistan’a yığdığı askeri araçların ve cihazların büyük kısmı çöp… Hiçkimse için tehdit unsuru değil onlar. Ayrıca ABD’nin ya da Yunanistan’ın nitelikli/savaşabilir askerleri de yok. Bundan öncesinde, savaşabilmek için ihtiyaç duydukları paraları da mühimmatları da yedek parçaları da yok. Yeterli benzinleri bile yok. En temel seviyede birlik ve beraberlikleri de yok.

Ayrıca bundan sonra milletlerin büyük çoğunluğu “manasız” savaşlara dahil olmayacaklar, direnecekler. Öncelikle de batı milletleri… Hiç kimse satanistlerin merkezi olan Londra savaş istiyor diye, Kraliyet savaş istiyor diye hatta 3. dünya savaşı istiyor diye birbirini öldürmeyecek. İnsanlığın epeyi bir kısmı çoktan uyandı, dünyada aslında neler döndüğünü gördü, anladı. Savaşa zorlanan tarafların çoğu, sevk edildikleri yerlerde ilerlemeyecekler. Gerçekten savaşmayacaklar. Herkes şahit ki on yıldan fazla süredir üçüncü dünya savaşını çok sık konu eden ve isteyen, bekleyen biriyim. Bu gün de kararım da aynı, 3. dünya savaşı da çıkmalı ama hala şartları tam olarak hazır değil. Çıkan şey, 3. dünya savaşı denemesi olabilir, 3. dünya savaşı olmaz. Dünyanın muhtelif bölgelerindeki çatışmaların, devam eden süreçte bir 3. dünya savaşına dönüşmesi yıllar sürer ve o süreç de hep bize yarar. Hep dünya insanlığının faydasına olur.

ABD başta olmak üzere, biz hariç bütün NATO bir araya gelse bile (ki batmış, bitmiş vaziyetteki NATO da aslında grup grup bir halde… AB ile parçalanmış halde ve resmen birlikten ayrılmak isteyenleri tehdit etmekle meşgul) Anadoluyu işgal edemezler. Teknik olarak bu mümkün değil. İstanbul’u ve Anadoluyu işgal etmek istemiyorlar mı… İstiyorlar ama bunu her zaman istiyorlardı. Rezil olmasalardı “Yeni dünya düzeni” ve “BOP” ve “Arap baharları” dedikleri mücadelenin/projenin son kısmında, süreç boyunca bu projede merkez olarak kullandıkları Türkiye’yi de işgal edeceklerdi, bitireceklerdi, ellerine geçireceklerdi.

Yine de bir ya da birkaç işgal denemesi yapmazlar mı… Yaparlar ve isterim ki yapsınlar. Bunu, batı aleminin Türkiye’yi işgale kalkışmasını bütün samimiyetimle çok istiyorum. Çünkü bir değil, defalarca işgal denemesi de yapsalar her seferinde rezil olacaklar, daha büyük zararlar edecekler ve batı dünyası olarak daha da hızlı dibi görecekler. Bu, şimdiden bile kesinleşmiş bir netice… Bu neticenin kesinleştiğini onlar da bizler gibi görüyorlar ama kendilerine itiraf edemiyorlar. “Zaten battık, bittik. Elimizde ne kaldı. Neden çekiniyoruz” dedikleri hale çoktan geldiler ama hala son zamanlarda bu çılgınlığı ya-pa-ma-dı-lar. Yapmanın yollarını arıyorlar ama yapamadılar. Biz yine de batı cephemizi de sıkı tutarak tedbirli olacağız ama öncelikle doğu yönünde ilerleyeceğiz.

Çok kısa süre içinde yapabilecekleri en ileri şeyler, nükleer bomba atmak ya da elektromanyetik silahlarla suni afetler yapmak olur. Nükleer bombalar kullanmak öyle kolay bir iş değil. Çünkü atana da atarlar. Ayrıca nükleer bombalar, yerin üstünü olduğu kadar, yerin altındaki uzaylı şehirlerini ve sistemlerini de mahvediyor. Ayrıca batı, Türkiye’nin büyük oranda çökmesini, batmasını göze alamıyor. Türkiye, batıya akan kara paraların ana güzergahı ve bazı büyük kara para kalemlerinin de menbaı… Batının bunlara her zaman ihtiyacı var.

Dahası, Türkiye’de Türk görünerek resmiyette ülkeyi elinde tutanlar hep kripto kişiler. Kendilerini batıdan gören, batının da bunları kendilerinden gördüğü kişiler. Bu hainlerin aileleri, sülaleleri hep Türkiye’de… Meselenin, açıkça anlatılmayan, konuşulmayan başka başka yönleri de var. Bunlardan biri de gerçekten bize kullanılmak istenecek nükleer bombaları daha batılıların topraklarında iken ya da hava sahalarında iken uzaktan patlatabiliriz. Bundan yana da şüpheleri yok. Buna bile gerek yok, istesek batının bütün ordularında toplu ölümlere de sebep olabiliriz. Yeni yeni sendromlar uydurmak zorunda kalırlar.

Bizim tarafımızdaki hiçbir grup, şimdilik odağını doğudan batıya çevirmeyecek. Oyunlara gelmeyecek. Yunanistan’ın ve son günlerde diğer batılı ülkelerin kışkırtmalarına gelmeyecek. Onlarla da çatışacaksak ki aslanlar gibi çatışırız, bunu öteleyeceğiz. Zira vakit hep onların aleyhine, bizim lehimize işliyor. Zaten batmış halde olup da bu hali hala açıkça ilan edilmeyen batının, tamamen/açıkça çökmek üzere olduğu şu günlerde, ilerlememiz gereken taraf, batı değil doğu… Bunu yaptıkça batı daha da hızlı şekilde her sahada zaten çöküyor. Çünkü bu günlere kadar batı, sömürgecilik ile, doğuyu sömürerek maddi refah içinde oldu. Batıda gerçekten bize anlatılanların çoğu yoktu, yok. Basın, medya, film ve çizgi film sektörü üzerinden “sanal bir batı alemi” oluşturdular dünya insanlığının zihninde… Batılılar, bize gösterildiği gibi milletler değiller. Zavallı, acınası hallerdeler. Maddi üstünlükleri ise bizlerden çaldıklarıydı… Şimdi bizden çalmaya devam ettikleri yolları çoktan kestik, iyice boğmaya oynuyoruz. İşte İngiltere’ye dair yapılan son haberlere bakılsın. Son ses kayıtlarımdan birinde bunu haber vermiş “İngiltere’nin yakında açıkça düşeceği o feci halini bile Kraliçenin ölümüne bağlamaya kalkarlar ya da başka bahaneler uydururlar.” demiştim.

Rusya, Ukrayna’da geri de çekilse, ileri de gitse, en başından açıkça yazdığım gibi savaşa savaşa çökecek, parçalanacak. Rusya, köprüden önceki son çıkışı çoktan geçti. Rusya ile batı alemi arasında bir savaş patlak verirse, aslında bu da bir danışıklı dövüş olacak. Kendimizi, zulüm altındaki soydaşlarımızı ve muhtelif bölgelerdeki hakiki müttefiklerimizi korumak maksadı dışında hiçbir şekilde silahlı güç kullanmayacağız. Hiçbir NATO görevinde kesinlikle yer almayacağız. Başlatılması muhtemel danışıklı savaşın içinde yer almayacağız. Bizim ayakta kalmak için acil savaşlara, acil sömürgelere, acil kara para akışlarına ihtiyacımız yok. Biz hakiki Müslüman Türkler gibi duracağız. Oyunlarını aleyhlerini çevireceğiz. Bu süreçte daha da hızlı şekilde büyümenin, güçlenmenin maddi ve manevi sebeplerine uyacağız ve hiç değilse önümüzdeki altı ay boyunca kazanan tarafın biz olacağımız şimdiden kesin…

Tayyip Yunanla savaşmak istiyorsa, kendisine iktidarda kalabilmek için ve batıya zaman ve para kazandırmak için yeni danışıklı savaşlar, şov yapacağı mevzular lazımsa, kendisi gitsin savaşsın. Ailesindeki hatta sülalesindeki bütün erkekleri de siyasi teşkilat denilen kara paracı çetesini de bütünüyle Türkiye’deki mason tarikatı mensuplarını da kripto kişileri de yanında götürsün. O azılı vatan haini ve kripto şahıs Cihat Yaycı’yı da başta göndersin. O ABD/İngiliz/İsrail casusu sözde danışmanlarını da en önden göndersin.

Biz batıya doğru gitmeyeceğiz. Batı tarafından hakiki bir askeri tehdit oluşursa, herkesten önce benim haberim olur, hatta tamamen oluşmadan önce bile haberim olur ve ona göre karar değişikliklerini hemen ilan eder, sahayı da ona göre hareketlendiririm.

Oyunlara aldanılmayacak. Güney Azerbaycan’da 45 milyon Türk hürriyet mücadelesi veriyor. İnsan hakları mücadelesi veriyor. Diktatörlerden kurtulma mücadelesi veriyor. Ordumuzu öncelikle oraya göndermemiz hukukun ve insanlığın gereği ve bu, çok yakında gerçekleşebilir.

İsrail’in AKPKK hükumetini ve kontrolündeki onlarca terör örgütünü kullanarak ülkemize zarar verme ihtimallerine karşı tedbirli olacağız. Ülkemizin en çok da güney hattı boyunca havadan, karadan, denizden, sınır içinden ve sınır dışından gelebilecek her türlü saldırıya/kasta karşı hazırlıklı olacağız. Hiçbir terör saldırısı da ülke gündemini uzun süre meşgul etmeyecek ve odağımızı Güney Azerbaycan’dan uzaklaştırmayacağız. Kraliyetin tasmalı itleri orada burada danışıklı hırlayıp dursunlar, biz aldanmayacağız ve fazlaca hırlayanlara Türk milleti adına birer kurşun hediye etmekten çekinmeyeceğiz.

Tekrar ediyorum, savaşma kabiliyeti olan bir AB, bir NATO, bir ABD, bir İngiltere şu anda yok. Gerçek hallerini gizliyorlar ve sadece iki hafta sonrasını bile göremiyorlar. O kadar berbat hallerdeler.

Yaklaşık olarak son altı aydır Doğu Akdeniz’i kapatan biziz. Oraları bütün düşman araçlarına, en çok da harp gemilerine ve denizaltılarına yasaklayan, oraya girmelerine mani olan, o araçları bozan biziz. Yorum bile yapamadıkları bu halin, son zamanlarda haber olmasına da mani olamadılar. “Bilinemeyen bir sinyal yayıcısı” ya da karıştırıcısı şeyin aslında ne olduğunu çok iyi bilen komutanları ve idarecileri de var. Güney Azerbaycan’daki insanlığın lehine gelişmeleri metafizikle durdurmayı deneyenlere set olan, iktiza eden her yerde sessizce ve şovunu yapmadan metafizik kısımları halleden biziz. İnsanlık düşmanlarına set olan biziz.

İktiza ederse çok çok daha fazlasını bile yapabileceğimizi, Çin ordusunun yarısını bile bir iki güne uzaktan öldürebileceğimizi iddia ediyoruz ve iddiamızın danışıklı “nükleer savaş ihtimali krizinden” çok çok daha ciddiyetle karşılandığını da biliyoruz.

İstanbul ne yaptığını, ne yapacağını, neyi öteleyeceğini, neyi başa alacağını çok iyi biliyor. Söz konusu danışıklı çatışmalarda, en çok da Türkiye ordusu içindeki hakiki vatanseverlerin yok edilmek istendiğini de biliyor.

Hiçbir kuvvet, hiçbir plan, hiçbir danışıklı dövüş, Ankara hükumetini daha fazla bu ülkenin başında tutamayacak. Hiçbir kuvvet Londra merkezli insanlık düşmanı sistemi ayakta tutamayacak. Sömürgeci batıyı ayakta tutamayacak. Hiçbir kuvvet Türk çağının, ikinci Zülkarneyn çağının “açıkça” da başlamasına mani olamayacak. Olmaz ya, yeniden demirden dağlarla etrafımız kuşatılsa bile bizi durduramazlar.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Neden?

Uzay madenciliği gündeme gelip gelip sonra her seferinde neden gündemden düşüyor?

Kaf dağı (Van Allen radyasyon kuşağı) geçilemediği ve aslında dünyadan uzaya tam manasıyla çıkılamadığı için mi?

Katrilyonlarca dolar değerindeki gök taşları sadece uzaktan gözlenebildiği için mi?

Ayın yüzeyinde bile çok değerli madenler var. Bunlardan biri bile bolca dünyaya getirilse dünyada çok büyük bir bolluk olur, maddi refah olur, geçim sıkıntısı kalkar. Ay, “medeni” şekilde yaşayan uzaylılar tarafından konduğu için mi oradan bile madenler getirilemiyor?

NASA, Roscosmos, ESA, JAXA başta olmak üzere bütün uzay kurumlarının birbirleriyle danışıklı şekilde dünya insanlığını kandırdıkları son zamanlarda iyice gözler önüne serildi. Artık bu konuda da herkesin çıkıp her şeyi konuşma vakti gelmedi mi?

Dünya insanlığının sayısız meselede vahim seviyede kandırılmış olması, bilim dünyasının vicdanında sıkıntıya sebep olmuyor mu?

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Yüz binlerce yılda bir yaşanan gök hadisesi | Rüya tabiri


Daha önce “Gece güneşi” başlığı ile paylaştığım rüyama benzer bir rüya gördüm.

Bu defa (27/28 Eylül 2022 gecesi) rüyamda yedi yıldız/güneş vardı. Yine gece vaktiydi. Yaz gecesiydi. Hava ne sıcak, ne soğuktu, çok iyi bir serinlik vardı. Güneşlerden ikisi büyüktü ve birbirleri ile eşit boydaydı. Bunlar üst sırada görünüyorlardı. Diğer beş güneş bunlardan daha küçüktü ama onların da boyları birbirleri ile aynıydı. Hepsinin rengi aynıydı. Turuncunun tonlarıyla alacalıydılar.

Ben dükkan gibi bir yerdeydim ama değişik bir hal vardı. Dışarıdan dükkan gibi görünen bu yerin içi genişmiş, karanlıkmış, ranzalar varmış ve çok sayıda mahkum uyuyormuş. Orasının aslında ceza evi olduğunu biliyorum. Zemin katta olan bu yerin kapısı da açıktı ve isteyen girip çıkabiliyordu. Baba demek istemediğim ve “Firavun” dediğim öz babamın, gerçek hayatta eskiden bir terzi dükkanı vardı. Rüyada gördüğüm dükkan, tam olarak orasıydı ama hali değişikti.

Ben kapının önünde iken birden gökte bu yıldızlar belirdi. Onlara bir bakınca içimden “Bu, on binlerce hatta yüz binlerce yılda bir görülebilecek bir gök hadisesi.” dedim. Bulunduğum caddenin epeyi ötesinde, gayr-i İslami hayat tarzları olduğu hemen fark edilebilen genç erkek ve kadın kişiler de bu yıldızları görmüşler, nasıl tepki vereceklerini şaşırmışlardı. Maçlarda şaşkınlık ve sevinçle karışık tezahürat yapanların hallerine benzer hallere girdiler. Sesleri bulunduğum yere kadar geliyordu.

Ben, sadece birkaç saniye sonra hemen hızla içeriye girdim. Uyumayan, ayakta olan insanları dışarı çağırdım. Hemen en önden de dışarı çıktım, içeride sadece birkaç saniye durdum. Dışarı çıktığım gibi yeniden bu yıldızlara bakıyordum ve birkaç saniye içinde hepsi birden solmaya, biraz gözden kaybolmaya başladılar. Arkamdan dışarı çıkanların hepsi bu yıldızların parlak ve net görülebilen halini göremediler. Ben o sırada “Bakın, bu yıldızlar belki de yüz binlerce senede bir görülebilecek şekilde bu sırayla/halle dizilmişler.” diyordum.

Ben bunu dediğim gibi, peşimden dışarıya gelen ve gökte ne yaşandığını anlayan, beni de duyan bir kişi dikkatimi çekti. Sol çapraz arkamda idi (saat sekiz yönü) bu kişi ama yine de fark ettim. Bu cümleyi kurduğum gibi o çok endişeli ve üzgün bir halde sola doğru iki adım attı. “Sen afet olacağına mı yordun bu hadiseyi?” dedim. Üzgün bir yüz ifadesiyle, kısık sesle ve başını da tasdik manasına yavaşça sallayarak “Evet” dedi. “Allah şahidimdir ki ben senin o anda bu düşünceye sahip olduğunu, bunu düşündüğünü biliyordum.” dedim.

İlk anından, gözden tamamen kayboldukları ana kadar, söz konusu yıldız grubu hep ufuk çizgisine yakın bir yerde görünüyordu. Çok yüksekte değillerdi.

Yıldızlar gözden kaybolunca tekrar dükkana girdim. Bu defa içerisi bir devlet dairesine benziyordu. Aydınlatması çok iyi idi. İçerisi gündüz gibi aydınlıktı. Herkes telaşlı, endişeliydi. Sanki bütün memleketin düzeni bir anda sarsılmış, bozulmuştu. Masa başı çalışan genç erkek bir memur, yine genç yaşlarda tesettürlü bir kadına yardımcı oluyordu. Kadının kocası bir cezaevinde mahkummuş ve memur orayı arayarak kadının kocasını telefona getirtmiş. Kadını hiç samimi bulmuyordum. Ağlayarak, göz yaşları durmadan akarak kocasıyla konuşuyordu. Ben bir fırsatını bulup kadına bir kaç kelam etmeyi ve “Ben ceza evlerinde kaldım. Çoğu evlerden dağa sağlam oralar. Mahkumlar kaçamasınlar, tünel kazamasınlar diye her yeri çok sağlam yapılan binalardır ceza evleri. Bu kadar endişe etme, kocana bir şey olmaz.” demeyi düşündüm içimden. Sonra kadını samimi bulmadığım için, sözüm faydasız olacağı için kadına nasihat etmedim. Etrafta telaş halinde başkaları da vardı, onlarla da ilgilenmedim. Rüyanın en başından sonuna kadar hiçbir kısmında endişe, panik, gerginlik, sıkıntı halleri yoktu üzerimde…

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi