Jübile mi?


24 Eylül dünyanın sonu değil… Dünyanın mevcut düzeninin, bu güne kadar mevcut olan Londra merkezli Ankebut Ağı sisteminin sonu…

Yahudilerin “Jübile/Yubil” dedikleri şey aslında bu… Bitti, buraya kadardı ve kısa süre önceki yayınlarıma bakılsın “Bittiler, buraya kadardı” dedim. Her sahada bittiler.

Şimdi Ankebut Ağının tabanını “Sistemi kuranlar, kendi elleriyle dağıtacaklar ve sonra yeniden kuracaklar” gibi cümlelerle ahmak yerine koyuyorlar. Öyle bir şey olmuyor, olmayacak. Sistemi Ankebut Ağının üst isimleri değil İstanbul dağıttı. İstanbul karşısında yıllardır sistemi ayakta tutmaya çalışıyorlar ve bunu herkes görüyor. Yeni sistemi de Ankebut Ağının üst isimleri değil İstanbul kuruyor hatta kurdu denebilir. Bunu da herkes görüyor.

Evet, mfs ortaya çıkmadan önce Ankebut Ağının üst isimlerinin bir resetleme planı da vardı ama o şartlarda bile kendi kontrollerindeki dünya düzenini/sistemini yıkmak, sonra yeniden kurmak gibi bir plan değildi.

Hesaplarına göre 2030’dan sonra dünyanın kontrolünü tamamen ellerine alacaklar ve dünyayı tek bir devlet gibi yapacaklardı. Zaten onlarca yıldır bu niyetlerini de belli ettiler, bu yönde alt yapılar da hazırladılar. Gerçek yüzü gizlenmiş çok projeler duyurdular ve uygulama sahasına koydular. Kendi sistemlerini değil, karşıt sistemleri yıkıp yeniden kuracaklardı. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dedikleri şeyden tutalım da basit bir piyon olarak kullandıkları Tayyip’e ve çetesine kadar her şeyi buna göre tasarlamışlardı. Anlatması çok uzun gider, Elon Musk karakteri ve onun üzerinden kontrol edilen şirketler bile buna göre planlanmıştı. Hatta Metaverse bile bunun için planlanan bir sistem.

Yıllar öncesinden Metaverse’ün çıkartılacağını, ilan edileceğini biliyorduk ve oturup konuşuyorduk biz… “İblis’in ilahlık iddia etme sistemi” diyorduk. İblis’in, daha önceki teknoloji çağları zamanında da aynı bu çağdaki gibi oyunlar kurduğunu, geçmiş tecrübelerinden istifade de ettiğini konuşuyor, değerlendiriyorduk. Lakin, neler planlanıyordu, neler neler olacaktı, bakın ne oldu…

Yıkılan Ankebut Ağı oldu. İblis’in sistemi oldu. Deccalin sistemi oldu. Dünyalılar ve uzaylılar dahil olmak üzere insanlar alemi… Dünyalılar ve uzaylılar dahil olmak üzere cinler alemi ve bunca tecrübesiyle İblis ve deccal ittifakı… Cin, büyü, metafizik kartından sonra çok çok ileri teknoloji kartı da ellerinde olduğu halde bütün bu koca ittifak, İstanbul engelini yine de geçemedi. Bu konuyu sesli olarak saatlerce anlatmak lazım ama hem vakti değil hem de her seviyeden herkesin anlayabileceği bir mevzu değil. Vakti geldikçe, anlaşılabilecek oldukça ben peyderpey sesli, yazılı anlatırım.

Kabalacı, büyücü, İblis’e ruhunu satmış, iyilik ve doğruluk namına ne varsa ayaklarının altına almış insan şeytanlarının söylediklerine itibar etmeyin. Bu gün yeni bir dünya düzeninin somut şekilde kurulduğu gün… Eskisinin de somut ve kesin şekilde çöktüğü gün… İblis’in de “asıl/gerçek deccalin” de kahrettiği gün…

Onlarca yıldır metafizik teknikler kullanan Simpson ekibi, doğru şeyi görmüş ama doğru yorumlayamamış. Tıpkı Mayalar gibi.. Tıpkı şu andaki pek çok ülke liderinin veya büyük holdinglerin patronlarının çalıştırdığı medyumlar gibi… Görmek yetmez, görüleni doğru yorumlamaya yarayacak iyi niyet, dürüstlük, bilgi birikimi, tecrübe, muhakeme, feraset ve istişare gerekir.

| Mfs – Devir bozan – Akademi Dergisi

..

Son dönemeçteyiz


– Daha önceden de herkese açık bir yazımda ifade etmiştim. Şimdi de tekrar ediyorum. Aramızda karadan bir bağlantı olmasa bile Lübnan halkı, Türkiye’ye bağlanmayı, Türkiye’nin bir parçası olmayı kabul ederse, hile karıştırılmayan bir referandum yapılır ve kısacık süre içerisinde bu gerçekleştirilir. Şu an itibariyle dünyanın askeri, siyasi, mali dengeleri, bu birleşme için çok çok daha uygun. Böyle bir birleşme hem Türkiye halkına hem Lübnan halkına hem de çevre halklara faydalı olur. Muhtelif zenginliklerin/imkanların üzerinde, çok dar şartlarda yaşatılan Lübnan halkı da artık Ankebut Ağına bağlı devletlerin danışıklı dövüşlerinin bir kurbanı olmaktan kurtulur. Lübnan’a da adalet gelir, huzur gelir, maddi ve manevi ferahlık gelir.

– Gürcistan ve Bulgaristan ile de ayrı-gayrı olmanın manası, faydası yok. Karadeniz’i Hazar denizine geniş ve uzun bir kanalla bağlarken… Hazar denizini de Basra körfezine uzun ve geniş bir kanalla bağlarken… Dünyanın hayran kalacağı bir Trakya projesini uygulamaya koyarken… Daha pek çok sanayi, ticaret, ziraat, hayvancılık, eğitim, tıp, inşaat, şehirleşme projelerini uygularken… Toplamda yüzlerce trilyon dolarlık yeni iş/gelir sahaları oluşacak. Bir yandan da Asya ile, Türk dünyası ile birleşmelerimiz çok hızlı süreçlerle tamamlanacak.

Türkiye’nin maliyesi birden uçuşa geçecek. Bu gün Irak, Suriye ve İran denilen, zamanında Londra merkezli sistem tarafından kurulan ve sınırları belirlenen o suni devletler de söz konusu birliğin içinde kalacaklar. Bu topraklar da üzerinde yaşayan topluluklar başta olmak üzere bütün Türkiye vatandaşlarına çok geniş maddi imkanlar sağlayacaklar.

Türkiye, kazanırken kazandıracak. Neden böylesine büyük projelerden, geniş imkanlardan Bulgaristan ve Gürcistan gibi ülkeler/halklar da daha fazla oranda yararlanmasınlar. Türkiye’nin çevresindeki bütün devletler/halklar, bu hususları ciddiyetle ve açıkça konuşmaya, tartışmaya başlamalılar. Zira, önceden haber verdiğim gibi bu süreç devam ediyor ve sona geliniyor. Türkiye hakiki hürriyetine kavuşuyor.

– Güney Azerbaycan’ın yer altı ve yer üstü zenginliklerinin bir an önce, iyi kazandıran şartlarda ve yolsuzluk karışmadan pazarlanması hususunda da muhtelif taraflar açık/somut bir şekilde oturup konuşmalılar. Daha önce de yazmıştım ki kış iyice bastırmadan bölgenin enerji/yakıt satışı hızlanacak ve başta o bölge olmak üzere bütün Türkiye halkının maddeten ferahlaması sağlanacak.

Türkiye olarak son dönemeçteyiz. Daha önce haber verdiğim gibi, son zamanlarda her şey lehimize oldu ve şimdi de haber veriyorum ki bundan sonra da her şey lehimize gelişecek. Aksi ihtimal kalmadı, görünmüyor. Türkiye’nin başına şer gibi görünen şeyler gelse bile onlar da hayra dönecek. O kadar muazzam ve mükemmel bir temel hazırlandı. Bundan sonra Türkiye’yi, gerçek ve adaletli Türklerin elinden alamazlar.

Bütün halklar çok çok geniş fikir, vicdan, inanç, ibadet ifade hürriyetleriyle yaşayacaklar. Teröre ve sömürmeye asla meydan bırakılmayacak. Dini, dili, rengi, mezhebi ne olursa olsun adalet önünde herkes eşit olacak. Lakin insanlığı felakete sürükleyen dini, cinsi, fikri sapıklıklara asla meydan verilmeyecek. İnsanlığa hizmet etmeyi, adaletle idare etmeyi ibadet gören, hayatını bu maksada adayan kadrolar yeni Türkiye’yi idare edecekler.

Öyle ise bütün taraflar bundan sonrasında İstanbul merkezli yeni Türkiye’nin ve yeni dünya düzeninin içinde mi dışında mı olacağına karar vermeli ve bunu ilan etmeli.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Son seviyede tehlikeli bir mahluk

Rus halkı, Putin’e ve çetesine “millet darbesi” yapmadığına bin pişman olacak. Her gün kahredecek. Rus ordusu da darbe yapmadığına ve halkın yanında durmadığına çok pişman olacak. “Biz ne halt ettik, neyin içinde kaldık” diye diye dövünecekler.

Aslında en başından beri Kraliçe’nin sisteminin yani Londra merkezli deccaliyet sisteminin bir mensubu olan ve hayatı boyunca Rusya’ya ihanet eden o Putin’in, şimdi daha fazla iktidarda kalabilmek ve İstanbul karşısında ayakta durabilmek için neler neler yapacağını görecekler, gördükçe inanmak istemeyecekler.

Şu anlarda bile Putin, kontrolünü kaybetmiş vaziyette ve en yakın çevresinden tutalım da bütün Rusya vatandaşlarına ve Rusyanın komşularına kadar herkes için, ayrıca bütün insanlık için son seviyede tehlikeli bir mahluka dönüştü. Son süreçte kibirli, alaycı, şımarık, benlik dolu tavırlarla kurmak istediği bütün oyunlar aleyhine döndü. İstanbul’un rüzgarıyla ama İstanbul’a inat iş yapmaya kalkmanın sonunu gördü. İstanbul’un birkaç müdahalesiyle, sadece saatler içinde buz misali eridi, söndü. Çin’in başındaki Şi Cinping de aynı oldu. Türkiye’nin başındaki Tayyip de aynı oldu. Hepsi de eş zamanlı olarak sert kayaya çarptı. Şimdi hepsi de hükümsüzler. Yakın çevrelerinde tuttukları devlet yetkilileri bile bunlara acıyarak, inanmayarak, itimat etmeyerek bakıyorlardır.

Bu üçü de bitti… Bunun zincirleme reaksiyonu olarak dünyadaki pek çok benzeri idareciler de peş peşe bitecekler. Londra merkezli sistemin içinde duranlar üçer beşer dökülecekler, yıkılacaklar, dağılacaklar, batacaklar, yok olacaklar ya da parçalanacaklar. Lakin “açıkça” biterken, herkes tarafından görülür şekilde oyundan düşerken, milletlerine, komşu milletlere ve dünya insanlığına bakalım neler çektirecekler.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Vakit daha da geç olmadan


Vakit daha da geç olmadan, ŞİÖ mensubu Türk devletleri, ŞİÖ’den ayrıldıklarını açıklamalılar. Aynı şekilde KGAÖ’den de ayrılmalılar.

Batı ülkeleri arasından, AB ve NATO’dan çıktıklarını en kısa sürede ilan edenler de doğru olanı yapmış olacaklar. Son dakika hamlesi yapmış olacaklar. Dünya genelinde artık “açıkça” patlak vermek üzere olan büyük tufanda, zararlarını yine de epeyi düşürmüş olacaklar.

Doğu, batı fark etmez… Londra merkezli sistemin, dünyanın farklı bölgelerindeki bütün teşkilatlarından acilen çıkanlar, daha az sorunlarla boğuşacaklar. Zararın neresinden dönülürse dönülsün kârdır. Türkiye’ye hiç bakmayın, çift başlılık var. Biz resmiyete dökmesek de her şeyden çoktan çıktık.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Niye herkes için Türkler savaşmalı ve ölmeli?

Rusya için Ruslar ölmüyor, Türkler ölüyor. Yetmedi, bir de Ukrayna için Türkler mi ölmeli? Savaş ihtimalini gören Rusların dünyanın dört bir yanına ve bu arada Türkiye’ye de kaçışmakta olduğu şu sıralarda, Rusya’nın cepheye öncelikle Türkleri göndermesine tepkisiz değiliz ve her fırsatta bu işi bozacağız. Bu vaziyeti kısa süre sonra Rusya’nın aleyhine çevireceğiz. O diyarlardaki Türkler illa asker yapılacaklar, silahlandırılacaklar ve savaşacaklarsa, kendi hürriyetleri için, Rusya Federasyonu’nun işgalinden, asimilasyonundan, sömürmesinden kurtulmaları için savaşır olacaklar. Bunu sağlayacağız. 

Lakin Ukrayna da bizim hiçbir şeyimiz değildir ve yanında olmayacağız. Tamamen ihanet halindeki Ankara hükumetinin ve bunların başına sözde danışman, hakikatte işgal valisi gibi konulmuş kalın kafalı kişilerin açıklamaları da Türkiye’yi bağlamıyor. O türlü açıklamalar, Amerikan hükumetini ve istihbaratını temsilen yapılıyor. Türkiye bu savaşta Rusya’dan yana olmadığı gibi Ukrayna’dan yana da değildir. Ukrayna, Türkiye’nin ve Türk milletinin hiçbir şeyi değildir. Sapıklıkta Sodom ve Gomore halklarını bile çoktan geçmiş vaziyette olan Ukrayna için savaşılacaksa, onları o hale getiren İngiltere Kraliyet ailesi ve kraliyetin kontrolündeki ABD başta olmak üzere, bütün batı alemi gitsin, kendileri savaşsınlar. Biz kılımızı bile kıpırdatmayacağız. Türkiye’de yeniden Ukrayna’nın lehine suni bir kamu oyu oluşturulmasına da asla izin vermeyeceğiz. 

1950’lerde basit bir NATO piyonu haline getirildik ve gereksiz yere büyük acılar, sıkıntılar çektik. Bizim ne işimiz vardı Kore’de… Aslında İngiliz/Amerikan casusları olan Türkiye’deki sözde devlet adamlarıyla sözde din adamlarının ve bunlara yardım/yataklık suçu işleyen basın mensuplarının ihanetleri sayesinde gittik, öldük, ağır bedeller ödedik ve hiç şey elde etmedik. Bir süre sonra “Bizim ne işimiz vardı Ukrayna’da” denilmesine şimdiden set olacağız. 

Kalın kafalı İngiliz/Amerikan casuslarının bu savaşta Ukrayna’dan yana oldukları açıktır ama Türkiye bu savaşta kimseden yana değildir. Türkiye, kimsenin sömürgesi, beleş ordusu/askeri de olmayacaktır. Bir İngiliz/ABD projesi olan AKPKK’nin “Yeni Türkiye” söylemleri de bir aldatmacadan ibaret olabilir ama buna rağmen İstanbul merkezli yeni bir Türkiye hatta yeni bir bölge hatta yeni bir dünya tesis edildiği gözler önündedir. Türkiye sadece dini ve milli değerleri ve menfaatleri için mücadele edecek ve gerektiğinde harplere de girecektir. Çoktan oluşmuş hatta oturmuş İstanbul merkezli yeni Türkiye’ye hala ihanet etmek isteyen kalın kafalı Amerikan casusularına da elbet bir vatan evladı kefen biçecektir. 

İşte, hemen yanı başımızda, Güney Azerbaycan’da 45 milyon Türk, an itibariyle zulme, sömürmeye, işgale baş kaldırmış vaziyettedir. Londra merkezli insanlık düşmanı sistemin çizdiği suni sınırlara ve dayatmalara ve insan hakları ihlallerine rest çekmektedir. Hala buna kör, buna sağır, buna tepkisiz halde tutulan Türkiye’nin, bu şarlarda bile Ukrayna türküsü çığırması, Ankara hükumetinin ihanetlerinin artık hiç tahammül edilemez seviyeye geldiğinin ve alaşağı edilmeleri gerektiğinin göstergesidir. 

Ukraynalı gelsin, Rus gelsin, Türkiye’de en ileri sapkınlık seviyelerinde eğlensin, bir de devlet otoritesi tarafından baş tacı edilsin… Türk gitsin, onların olması gereken cephelerde, onlar için ölsün… Öyle mi? 

Hayır… Artık Türkiye’deki ve Türk dünyasındaki Amerikan, Rus, İngiliz, Alman ve bütünüyle Avrupa casusları ölsünler. En önden de bunların arasında danışman, büyükelçi, konsolos, basın ve medya mensubu gibi görünenleri ölsünler. 

Haydi, haydi, kalkılsın ayağa! Londra merkezli satanist sistemi yine savaşlar ve ölümler mi istiyor. Göndersinler vatandaşlarını ve hep ölsünler. Biz, Türk dünyası olarak yaşananlara müdahale etmeden izleyeceğiz ki şu dünya biraz temizlensin. 

Bir kez daha görüldü ki Türkler harp etmeyi bıraktıkları zaman, şu koca dünya İblis’in ve ona çalışan insan/cin şeytanlarının elinde oyuncak oluyor, cehenneme döndürülüyor. Bir kez daha gözler önündeki dünya, gerçek Türklerin Türk gibi harp etmesine, “nizam-ı alem” diyerek harp etmesine muhtaç, bekliyor. O günler de uzak görünmüyor. 

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

..