(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)
Süte proramlanmış, ete programlanmış, yüne programlanmış, bu maksatlarla genetik kodlarına müdahale edilmiş besi hayvanları cinsleri var. Hiçbiri sağlıklı değiller, eziyetler, ağrılar, sızılar, sorunlar içinde yaşıyorlar.
Bu müdahaleler yapılırken insani, vicdani, tıbbi, hukuki sınırlar da gözetilmemiş. Böyle hayvanların tamamından uzak durulmalı. Dediğim gibi, bunları İblis batı alemi üzerinden dünyanın geriye kalanına yaymış, yayıyor. Bu, bütün devletlerin resmi politikası olmalı. Genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) bitkilerden nasıl uzak duruluyorsa GDO kapsamına girmiş hayvan cinslerinden de uzak durulmalı.
Ülkemizde hem kanatlılarda hem küçükbaşlarda hem de büyükbaşlarda hala yerli ırktan olanlar, ayarı/genetiği bozulmamış olanlar var. Besiciler kandırılmış, kıymet verilmez, iyi görülmez, ikinci sınıf görülür olmuş bu yerli cinsler… Oysa en tabii olanları, en sağlıklı olanları bu cinsler… Söz konusu sağlıklı yerli cinslerin kıymeti gözler önüne serilmeli, besiciler bilgilendirilmeli. Üniveristeler, akademisyenler artık masonluk üzerinden İblis’e değil, şu vatandaşlarımıza ve dünya insanlığına hizmet etmeli.
Ayrıca, bir hayvanın daha fazla et, süt, yavru, yumurta vermesinin yolu, onun genetiğini değiştirmek, vücudunun işlerliğini dengesiz şekilde bozmak değil, o hayvanın konforunu sağlamaktır. Hareketli olmasını, hastalıklardan uzak olmasını, temiz ortamlarda bulunmasını, ilaçlardan uzak durmasını ve tertemiz/sağlıklı gıdalarla bolca beslenmesini sağlamaktır.
Besiciliği yapılan hayvanların hiçbiri kendi idrarı ve dışkısı üzerinde sağlıklı yaşayamaz. Bu, teknik olarak mümkün değil. Buna rağmen, hayvanları kendi idrarıyla, dışkısıyla, vücutları dışkı kaplamış hallerde yaşatmanın yasaklanması ve hayvan konforunun, sağlığının üzerinde durularak insan sağlığının düzeltilmesi gerekiyorken, bunun yerine ayrıca bir şeytanlık daha yapılıyor ve pislik içinde yaşatılıp da sürekli hasta olan hayvanlara toplamda onlarca sözde ilaç ve aşı müdahalesi yapılıyor.
Hayvancılıktaki sorunların en temeli hiç tartışmasızdır ki temizlik sorunu… Temizlik yoksa insan da hayvan da sağlıklı yaşayamaz. Türlü hastalıklara yakalanır. Temizlik sorunu düzeltilmeyince, ilaçlarla sorun aslında çözülemez. İlaçların yan ekileri de ayrıca zararlar vermeye devam eder.
Ayrıca bu yolu seçmek, besicilerin maliyetini artırır. Gereksiz ve büyük ilaç/veterinerlik masrafları yapmalarına da sebep olur. Hayvan kayıplarına da ayrıca sebep olur. Bu da besicilerin masraflarını, maliyetlerini iyice artırır. Neticesi olarak et, süt ve bunlardan mamül şeyler gereksiz şekilde pahalanır. Bu da hayat şartlarını çok zorlaştırır. Geçim zorlaştığı gibi sağlıklı beslenmek, vücut için gerekli olan protein ve vitaminleri alabilmek de çok zorlaşır. Zaten deccalin ve İblis’in bir maksadı da bu… Dünya insanlığının sağlıklı ve güçlü olmasını istemiyor. Oysa sağlam kafa (akıl, mantık, muhakeme, hafıza) bile sağlam, iyi beslenmiş, sağlıklı vücutta bulunuyor.
Ben çok kısa süre sonra ülkenin idaresini resmen de elime alınca, ilk olarak temizliğin ve sağlığının temelden tavana sistemiyle sağlanması yönünde “sarsıcı” kararlar alacağım.
Çoktan ilan etmiştim ki sağlığa zararlı her türlü sabun, şampuan, detarjan ve benzeri kimyevi maddeleri yasaklayacağım gibi, kapalı/bağlı sistemle hayvan yetiştirenlere seçenekler sunacağım.
“Ya mera imkanı bul, gerekiyorsa ortaklık yaparak imkanlarını genişlet, gerekiyorsa ve sana da düşüyorsa devletten kredi al ve açık merada yetiştir hayvanlarını… Ya da bir şekilde kapalı mekanda hayvanlarını tertemiz, sağlıklı ve hareketli tutmanın yolunu bul… Ya da sen bu işi yapamayacaksın ve bırak.” diyeceğim. Bırakmazsa ağır para cezaları keseceğim ve hayvanlarını değil, mekanını da satsa anca o cezaları ödeyebilecek. Netice yine değişmemiş olacak ve bırakmış olacak. “Ne hayvanlara eziyet etme, zarar verme hakkın var, ne de hayvanlar üzerinden insanlara eziyet edip zarar verme ve sağlık bozma hakkın var.” diyeceğim.
Temizlik şartlarını yerine getirmeyen, hayvan konforunu sağlayamayan hiç kimseye hayvancılık ruhsatı vermeyeceğim. Bu sahada denetlemeler çok sık ve ağır olacak, asla tavizler de verilmeyecek ve rüşvet alan bir devlet memurunun hayatı kararacak.

O piliçler ilaç deposu gibiler. O tarzda tavukçuluk yapılmasına asla izin vermeyeceğim.
Türkiye’nin her yeri boş arazi. Ucuza alsınlar, biraz paralara kıysınlar, çiftliklere masraf etsinler, rekabetin tadını da kaçırmasınlar ve doğru düzgün iş yapsınlar.
Hem temiz ve bol para kazansınlar hem de hayvanlara da insanlara da zarar vermesinler.
Hep dediğim gibi, işini dürüst yapan her kimse yanında devleti bulacak. İşini yanlış, art niyetle yapan her kimse karşısında devleti bulacak. Bu ülkenin ve milletin sorunları en temelden düzeltilecek.

İlaçlara gelince… Hiç kimse ilaçlara, aşılara, tıbba, teknolojiye karşı değil ama öncelikle hastalıkların önüne geçilmesi yönünde irade sergilenecek, bu kapsamda kararlar alınacak, yönlendirmeler yapılacak ve devletin bu kararlarının uygulanması sağlanacak. Yine de az sayıda da olsa hastalı vakaları görülüyorsa onlar için “güvenilirliği doğrulanmış” ilaçlar ve aşılar “zaruret kadar” kullanılacak. Görülecek ki bunun neticesi olarak insanlık da ilaçlardan kısacık sürede ve büyük oranda kurtulacak.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi