Tavizler vermeyeceğim

Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak isteyen taraflar Irak’ta Türkiyenin karşısında durmamalılar. Evet, Suriye’den çıkacağız ama birçok ülkeye/bölgeye haklı olarak müdahale edeceğiz. Bu müdahaleler Ankebut Ağının istediği, masonların, kara paracıların, satanistlerin istediği müdahaleler olmayacak. Gerçekten hukuka, vicdana, milli güvenlik kriterlerimize, milli menfaatlerimize uygun müdahaleler olacak. Irak diye bir ülke aslında yok. O topraklar üzerinde gerçekten bir devlet otoritesi yok. Terör örgütleri kurarak bunlar üzerinden bölücülük yapan, kara ve kanlı para işleri yapan, kaçakçılık yapan, katliamlar yapan çok sayıda devletin piyonları var Irak’ta… Muktaza es-Sadr’a kadar binlerce kişi İsrail casusu… Irak’ta Irak halkının bile can, mal, ırz emniyeti yok. Irak’ta en temel insan hak ve hürriyetleri de yok.

İsrail başta olmak üzere, söz konusu kara paracı ve terörist devletlerin Irak denilen topraklar üzerindeki faaliyetleri, Irak ve Türkiye halklarının telafi edilemez can, mal kayıpları yaşamasına sebep oldu, oluyor. Irak’ta bir milli bütünlük, bir sınır kontrolü ve güvenliği, meşru bir hükumet de yok. Kuzey Irak Kürt Mahalli/Bölgesel idaresi, İsrail’in ve ABD’nin talepleriyle Türkiye’ye kurdurulmuş bölücü, terörist ve gayr-i meşru bir teşkilattır. Bu teşkilatın bir araya getirilmesi ve güya devlet yapısına büründürülmesi sırasında da Türkiye’deki Türk görünen İsrail piyonları aktif vazife aldılar. Bu ihanet faaliyetleri de Büyük İsrail Devleti projesinin ayaklarından biriydi. Rejim ve Rusya, Suriye’de BOP’a gereken darbeleri vuruyorken, Türkiye de Irak’ta vurmalı. Irak’ın kuzeyindeki söz konusu bölgenin, söz konusu bölücü terör unsurunun yok edilmesi de Türkiye eliyle olmalı. Türkiye başta vatandaşlarını ve Irak halkını, sonra çevre halklarını bu vahşilerden kurtarmalı. Türkiye, elinden ihanetlerle alınmış Irak denilen topraklarında yeniden otorite sahibi olmalı, oraları idare etmeli, okyanus ötesinden bile gelerek oralarda at koşturan sömürgeci, işgalci, terörist, katliamcı devletlere, hükumetlere, liderlere, gizli servislere, mafyalara, terör örgütlerine gereken karşılıkları vermelidir.

Şırnak, Hakkari, Van civarlarında karışıklık çıkartmak, halkı sokağa dökmek isteyen soysuzlar var. Kimler çıkacaksa çıksınlar. Çıkana kadar müdahale etmeyeceğiz. Çıktıktan sonra, “vatandaş” gibi görünen, ne yazık ki bu ülkenin nüfus cüzdanına sahip olan teröristleri ya da terör destekçilerini en sert şekilde bastıracağız. O bölgenin vatandaş görünen teröristleri artık karşılarında gerçek bir devlet otoritesi, gerçek bir adalet sistemi, gerçek Türk polis ve askerini görmeliler. Bunları cezaevlerine doldurup, zaten çok zor haldeki milletimizin vergileri ile de beslemeyeceğiz. Bin sene ceza evinde yatacak olsalar bile ıslah olmayacaklarına dair istatistikler var. Yatıp çıkanın ıslah olduğu nerede ise hiç görülmemiş. Zaten insanlıktan çıkmayan birinin, mazereti ne olursa olsun teröristlik yapması mümkün değildir. İnsanlıktan çıkanın da bir daha insana dönüşmesi mümkün değildir. Askere, polise taş atan bile devlete isyan suçu işlemiştir. Devlete isyan fiilinin karşılığı/cezası kesindir, tartışmasızdır. O suçu işlemek üzereyken öldürülürler. Cesetleri de ailelerine, örgütlerine verilmez. Bir çukura topluca basılırlar, üzerleri kapatılır. Terörü sözlü ya da fiili olarak tasvip etmek ya da müdafaa etmek de terör suçudur ve teröriste yapılan muamelenin aynısı bu kişilere de yapılır. Bu sınıfa dahil olanlara da icap eden muameleler yapılmalı ve geride kalanlarına ibret olacak hadiseler yaşanmalı. Sürekli dış güçlere, terör örgütü kuran ve kullanan ülkelere piyon olmanın sonunu görmeliler. Bir musibet, bin nasihattan evladır. On binlerce can kaybedilmişken hala bu konularda merhamet budalalığı yapanlar, sağda solda o minvalde yazanlar ve konuşanlar hakkında soruşturmalar başlatılmalıdır. Akli ve ruhi sıkıntıları mı var, zeka gerilikleri mi var yoksa terörist ve hain unsurlarla bağlantıları mı var, meydana çıkartılmalı ve gerekli muameleler yapılmalıdır. Teröriste acımak, vatandaşa/mazluma zulüm etmektir. Ülkede can, mal, ırz emniyetini tehlikeye atmaktır. Milli birliği ve güvenliği tehlikeye atmaktır.

İran’ın devlet sistemi içinde de çok sayıda İngiltere/İsrail casusları var. En başta Hamaney de bunlardan biri. Sadr ile paslaşmaları sırasında asıl maksadı İran’ın, Irak’ın ya da bölge halklarının iyiliği, emniyeti, huzuru değil, İngiltere ve İsrail’in çıkarları… Türkiye, Irak’a gerekli müdahaleleri yaparken ne NATO/batı cephesinden ne de İran’dan ciddi seviyede bir karşılık görmeyecek. Ekranlara, köşe yazılarına, sosyal medyaya yansıtılanların haricinde, bunların gerçekte ne hallerde olduklarını bilenler, iyi biliyorlar. Sık sık üzerinde durduğum bu gerçeğe tekrar temas etmenin lüzumu yok.

Irak tarafında şartlar böyle olsa da Yunanistan, İngiltere, ABD, İsrail, Fransa ve birkaç müttefikinin, Türkiye’nin batı sahillerinden işgal denemesi yapma ihtimali var. Türkiye’de büyük bir ya da birkaç afetten sonra buna anca teşebbüs edebilirler ama o şartlarda bile ülkemizi işgal edemezler, gerekli karşılıkları görürler, görecekler. Daha zorda kaldıklarında batı illerimizde toplu ölümlere sebep olacak virüsler bulaştırmayı bile deneyeceklerdir. Bunların tarihlerinde şeytanlıktan, vahşetten, katliamdan, kibirden, cinsi sapıklıktan başka hiçbir şey yok.

İran’a nasıl baktığımız, İran’la tarihten beri dost olmadığımız ve olmayacağımız herkes tarafından biliniyor. Açıkça ifade etmekteyim ki bu şartlara rağmen İran’a batı/NATO çetesi tarafından herhangi bir askeri müdahale yapılmak istenirse, yapılacak askeri müdahalelerde Türkiye taraf olacak ve İran yanlısı duracak. Doğrudan harbin içine girecek. Türkiye, kendi savunmasını İran üzerinden başlatacak. Aynı şekilde, Türkiye, baş belası haline dönüşmüş, türlü türlü sorunların merkezi/yatağı haline dönüşmüş ve gerçek bir devlet otoritesi kalmamış olan sorunlu Irak’a, haklı ve meşru müdahalesini yaparken İran hatalı tavırlar sergilerse, İran’a da askeri müdahale yapacak. En başta hızlıca Güney Azerbaycan’ı hürriyetine kavuşturacak. Orada ya geçici bir hükumet kurulacak ya da o topraklar doğrudan Türkiye’ye bağlanacak.

Türkiye’nin elinde her türlü imkan var. En başta ise her sahada çok iyi yetişmiş vatandaşları var. Elektrik, elektronik, iletişim, yazılım, tıp, kimya diye saymaya başlansa, ihtiyaç duyulan her sahada her işi, her projeyi yapabilecek kadrolar var. Devletimizin şu anda elinde mevcut olan imkanları bile doğru kullanılmaya başlansa, anında çağ atlayacak şu Türkiye… Yeter ki vatansever, dürüst, ahlaklı idarecilerin elinde olsun. Mevcut teknik kadrolarla, şu an devletimizin elinde olmayan her ihtiyacın yapılması sadece kısa zaman alır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Türkiye bütün bu oyunları, ihanetleri hızla bozmaya, içine dahil edildiği Ankebut Ağından daha da hızla çıkmaya devam edecek. Türkiye güçlenmeye, büyümeye devam edecek. Kadim topraklarını da alacak. Devasa projelerle bütün bölgeyi dünyanın merkezi haline getirecek. Yeni bir dünya düzeninin başşehri şüphesiz ki İstanbul olacak. Bütün taraflar, doğru safta olup olmadıklarını yeniden gözden geçirmeliler. Safımızda olanlar da saflarını sıklaştırmalılar. Türkiye’de ve bölgede terör yok edilecek. Bunu yapmak için, terör örgütleri kurup kullanan malum devletlerin yok edilmesi gerekiyorsa, bu da yapılacak. Kırmızı çizgilerim, hassasiyetlerim herkesçe biliniyor. “Dünya yok edilecek, taviz ver” denilse bile bunlardan tavizler vermeyeceğim.

Cerrahlar kadar merhametli olacağız. Her yer iltihap, her yer cerahat, her yer kangren ve gereken her yere neşterimizi vuracağız.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Özel harekat operasyonu | Rüya tabiri

G. V. (Akademi Dergisi takipçisi)

Efendim, dün gece işte çalışırken, (…) Gündüz istirahatinde rüyamda, özel harekat polisi olduğumu gördüm.

Rüyada; Köyümde oluyorum. Operasyona gideceğiz. Özel harekat polisleri var. Onlar bir ekip olarak operasyona gidiyorlarmış. Bir anda ben de bu ekibe dahil edilmişim.

İlk önce dağlık gibi yerlerden geçiyoruz. Elimizde silah yok. Herkes polis kıyafetli. Ben, elbisem olmadığı için sivil gidiyorum. Herkes heybetli, uzun boylu. Ben orta boylu. Onlar, vücut yapıları da dikkate alınarak seçilmiş, ama benim cesaretim ve gayretim vesilesiyle, vücut yapım dikkate alınmadan o ekibe alınmışım.

Kimsede silah yok. Dağ başında bir mağara gibi girişi olan, gizli bir yerde silah ve mühimmat deposu varmış. Gerekli aletler oradan alınacak.

Giderken de her an pusu ve saldırı olabilir. Grup giderken, ben de bir anda şehadet arzusu ve ilk heyecan ile en öne geçiyorum.

Ekip başkanı en önde gidiyor. Ben de onun sağ yanında yürüyorum. Bana iltifat ediyor.

MaşaAllah, biz her an kurşun gelebilir diye çok dikkatli gidiyoruz, yeri geldikçe eğiliyoruz. Sen ise hiçbir şeyden korkmadan, dimdik durarak yürüyorsun, diyor.
Ben de gülüyorum. Hani bir zaman, söz dizisi vardı. Orada Keşanlı diye birisi vardı. Sürekli şehit olmak isterdi. Ben de onun gibiyim, diyorum.

O bir ara eğilerek yürüyor. Ben de eğiliyorum. Biz acemi olduğumuz için, nerede eğileceğimizi bilmiyoruz. Ama bizde şehadet arzusu da var. O yüzden ölümü de pek önemsemiyoruz, diyorum. O kişinin, evli olduğunu ve ölümden biraz endişe ettiğini anlıyorum. Ama ben evli ve çocuklu olduğum halde, hizmet ve şehadet arzusu galip geliyor. Ölümü takmıyorum.

Bu şekilde mağara gibi bir yere vardık. Gece gibi oluyor. O sırada biraz öteden ışık vuruyor. Hemen tedbirli olarak kapıya varıyoruz. Kapıyı birileri açıyor. Açan bir polis oluyor. Orayı bekliyormuş. Başka bir polis de anlatıyor. Dağda bizden biri yaralı kalmış. Sonra onu kurtarmış. Ama ağır yaralı ve hastahane de olduğunu söylüyor.

Ben de bu işlerin basit olmadığını, hayatın her an risk altında olduğunu daha iyi anlıyorum. Yine de önemsemiyorum ölümü.

İçeri giriyoruz. Herkes için mekan var. Yatak ve ekipman, silahlar var. Ben de girince bakıyorum, en kenarda bir ranza, güzel bir silah ve diğer ekipmanlar orada sahipsiz duruyor. Onların benim için durduğunu anlıyorum. Benim için orada kıyafet de oluyor. Bir de orayı bekleyen, benden daha kısa boylu bir polis de o ekipte oluyor. Onun da gayret ve cesareti vesilesiyle o ekibe alındığını anlıyorum.

Silahı alıp inceliyorum. Soruyorum, operasyon, sabaha kadar sürer mi, diyorum. Birisi, diğer ekip gelir, onlar gelince gideriz diyor. Bu defa gündüz öğle vakti gibi oluyor. Akşama henüz vakit var, rabıtamı daha yapmadım, onu da yapmam lazım diyorum. Bir de abdestim olmadığını hatırlıyorum. Operasyona abdestli giderim, ilk fırsatta namazlarımı da kılarım, her yerde abdest ve namaz için fırsat olmaz, diye düşünüyorum. Silah ve diğer aletleri inceleyip dururken uyandım…

Mehmet Fahri Sertkaya

— Resmi bir operasyon ya da polis operasyonu görmek resmi işlemlerde, devletin idaresinde oluşacak bir karışıklığa yorumlanır.

— Rüyada bir kişi polis olduğunu görürse bu rüya onun için hayırlı bir şekilde yorumlanabilir. Önemli bir sorumluluk üstleneceğine ve bu aşamada çeşitli makamlara yükseleceğine işaret eder. Genel olarak rüyada polis olduğunu görmek makam sahibi olmak anlamına gelmektedir.

  • Rüyada dağ görmek: çok hayırlı bir rüyadır. Rüyada dağ gören kişi ülke yönetiminde söz hakkı bulunan üstün yetkilerle donatılır, işinde bulunabilecek en üst mevkiye erişir, toplum içinde otorite, söz ve saygınlık sahibi olur. Rüyada bir dağın zirvesinde Allah’a el açıp ona şükreden kişi hayatı boyunca adaletli ve vicdanlı bir kişi olacak demektir.

Eğer bir kimse rüyasında bir dağın yamacında dini vecibesini yerine getiriyorsa devletin üst kademelerinde resmi bir görevde, geniş yetkilerle bir memurluk işine atanır. Bir kişi eğer rüyasında dağdan indiğini görürse maddi zarara ve kayıplara uğrar. Bir kişi dağda rampa bir yoldan çıktığını görürse bu onun yaşayacağı vicdan azabına delalet eder.

— Rüyada mağara kapısı görmek kurtuluşun/zaferin sadece bir adım uzak olduğuna tabir edilir.

— Silahlar, saygınlık, kudret, zafer, başarı, yükseliş, makam ve rütbe demek, düşmanları yenmek demek. Evlilik, iş ortaklığı demek. Çocuklar ise ortaklığın meyvesi olan kazançlar ve kazanç getiren her şey demek.

— Rüyada şehadet görmek: her durumda sakinliğini, iyi kalpliliğini koruyan rüya sahibinin hinlik düşünmediğini, kendisine kötülükte bulunan kimselere dahi merhamet edip, şefkat gösterdiğini işaret eder. Dünya malını önemsemeyen, her zaman ahiret hayatına göre yaşayan ve ailesini, sevdiklerini ihmal etmeyen kimselerin mutlu, huzurlu geçecek hayatlarını işaret eder. Beddua almadan, her zaman yapılan iyiliklerin karşılığını görerek yaşayacak olan rüya sahibinin dini bütün bir insan olarak Allah’ın sevdiği kullarından olacağını, el açıp dua ettiği, kalbinden istediği her dileğine kavuşacağını, kendisi ve sevdiklerinin hiçbir zaman kötülüklere maruz kalmadan, hastalıksız bir hayat süreceklerini bildirir.

Temiz kalbin, iyi niyetin ve yüce gönüllü oluşun kişiye getireceği iyiliklerin sonsuz olacağına, bereketli hayatında her zaman rızkı bol şekilde yaşayacağını tabir eder.

— Rüyada şehit görmek: kişinin toplum içindeki saygınlığının artacağına, insanlar tarafından da daha çok sevgi ve saygı göreceğine işaret eder. Rüyada şehit olduğunu gören kişi mesleğinde de en üst makama yükselecektir. Bir kimse rüyasında şehit olmuş birini, yaşıyor olarak görürse eğer bu, rüya sahibinin Allah katında muhterem biri olduğuna ve Allah’ın sevgili kullarından olduğuna yorulur. Ayrıca rüyada şehit görmek hayatın yolunda gideceğine, kişinin işlerinin de sağlığının da iyi olacağına işaret eder. Rüyasında ülkesi için şehit düştüğünü gören kişi rabbin huzurunda da muhterem biri olarak duracak demektir.

— Rüyada temiz yatak görmek: rüya sahibine görünen bir yoldur, istikamettir, süreçtir.

— Rüyada abdest almak: güzel ahlaklı olmaya, iyi niyetli ve hayır yapmayı seven kişilere, hidayete ermeye, hak yolunu bulmaya, kudretli ve yüce gönüllü olmaya delalet eder. Rüyada abdest almak her zaman hayırlı ve güzel olana işaret eder. Rüya sahibinin mutluluk verici haberler alması ya da böyle olaylar yaşaması, sorunlara çözüm, dertlere şifa bulması anlamına gelirken zor durumda olan kişiler olduğu şeklinde de yorumlanır. Bu rüya hak yolunu ve dini terk etmiş kimselerin hak yolunu yeniden bulacaklarına ve sonsuz bir gönül rahatlığına kavuşarak, tövbekâr olacaklarına yorulur. Rüyasında abdestini tam aldığını gören kişi her türlü sıkıntıdan kurtulacak demektir.
Bir kişi rüyasında abdest alıp bir de namaz kıldığını görürse bu kişi her türlü emeline kavuşur ve mutlulukların en büyüğünü yaşamaya nail olur.

— Polis: çoğunlukla devlet sistemini/otoritesini temsilen görülür. Herkes polis kıyafetli iken sivil kıyafetli olmak ise, herkes resmi/kayıtlı/görünür surette vazife alıyorken, arka planda kalarak gayr-i resmi şekilde idari işleri yürütmek demek.

Bir de rüyalarda bir şeyi düşünmek ya da görmek kafidir. İlla o fiili yaptığını görmek gerekmez. Yine de tabir edilir.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi