Ya büyük ve hür Türkiye ya ölüm

Suriye meselesi tamam, bundan sonrası da hızla istediğim gibi olacak. ABD, İngiltere, İsrail ve diğer müttefikler karşılık vermek isteseler bile bu, cılız bir müdahale olur ve şiddetli şekilde aleyhlerine döner. Çok daha fazla zararla çıkarlar bu işten.

NATO bu defa daha da güçsüz, daha da çaresiz ve tesirsiz bir teşkilat. İçinde Türkiye’nin olmadığı bir NATO’ya hiç çekinmeden “çöp” denilebilir ve ben Türkiye’nin artık NATO üyesi olmadığını açıkça ilan ettim. NATO kapsamında alınacak ciddi kararların, yapılmak istenecek müdahalelerin içinde Türkiye’nin olmasına izin vermeyeceğim. NATO kapsamında şurada burada yapılan açıklamalara ve tatbikatlara ehemmiyet vermiyorum, ilgilenmiyorum.

AB içinde de taraflar/saflar iyice netleşiyor. NATO’nun artık çöp olduğunu açıkça konuşan etkili yetkili kişiler var aralarında. AB’nin de ona yakın halde olduğunu biliyorlar. Batı, bütün uzuvlarıyla birlikte battı. Gizlemeye çalışmanın kimseye faydası yok. Batıya da yok.

Ankebut Operasyonu kapsamında dünyanın ve hususiyle de bölgemizin şartlarını bu kadar lehimize çevirmişken, şimdi öncelikli hedefimiz Suriye’deki askeri varlığımızı açıkça geri çekmek, eş zamanlı olarak işgal altındaki adalarımızı ve şimdilerde Yunanistan denilen işgal altındaki topraklarımızı geri almak olacak. Aynı anlarda Kıbrıs’ın da tamamını alacağız.

Türk vatandaşları ve Türk sermayesi Baltık ülkelerinden tamamen çekilmeli. Ukrayna’nın, Polonya’nın, Litvanya’nın sonlarını düşünmek bile istemiyorum.

Hala İngiltere Kraliçesi ile iş tutanlara söyleyecek sözümüz kalmadı, kendileri bilirler. Sonları Kraliçenin ve İngiltere’nin sonundan bile hazin olabilir.

Bay Biden ve Bay Kamala ile vedalaşmayanlar kaldıysa, hemen vedalaşsınlar. Çok çok az zamanları kaldı. ABD meclisi dağılacak, hükumeti düşecek ve ABD’de kurulu düzen bozulacak, kaos hakim olacak. Türkiye olarak ABD’den devasa meblağda alacağımız var. 70 yıldan fazla süredir kanımıza, iliğimize kadar acımasızca sömürdüler ve zulümle, hırsızlıkla elde edilen haksız kazançların üzerine bir saadet tesis etmeyi denediler. Boşa kürek çektiler, boşa zulüm ettiler, boşa zaman ve emek tükettiler. ABD’nin parası olmazsa arazilerini/şehirlerini, toplayacağı vergileri, kamu kurumlarına ait menkul ve gayr-i menkulleri, enerji santrallerini, köprülerini, askeri araç ve mühimmatını alacağız. ABD kısa süre içinde parçalanırsa bilinsin ki Türkiye’nin devlet olarak alacakları bir yana, benim ayrıca hesabım var. Kendi namıma şehirlerinden ziyade çölleri ile ilgileniyorum. Bana ABD’nin batı tarafındaki devasa çöller lazım. Oradan insanlığa çok büyük hizmetler etmeyi planlıyorum. Çöl, enerji demek. Çöl, gıda demek. Çöl, hayat demek. Bu proje, hala ABD diye bir ülke kalmışsa ABD’ye ve halkına, kalmamışsa yeni kurulan devlete/devletlere, bütün Amerika kıtasına da hayat kaynağı olacak. Enerji çok ucuza temin edilebilecek, bol bol sebzeler, meyveler, et ve süt ürünleri bulunabilecek. Buralardan dünyanın dört bir yanına satışlar yapılacak. Binlerce sene sonra Amerika kıtasında yeniden Müslüman Türk medeniyeti, adaleti, nizamı olacak. O vahşi kıta nihayet uzaylı türlerin ve satanist unsurların tasallutundan kurtularak medeniyetle tanışacak.

Aynı şekilde Güney Azerbaycan’daki, Irak’taki, Suriye’deki kurak ya da yarı kurak devasa arazilerle de ilgileniyorum. Oralarda da aynı sistemi tesis etmeyi planlıyorum. Hemen devamında şaşırtıcı dev projeler orta Asya Türk diyarlarına da uzayacak.

Hain Aliyev öfkeli, sıkıntılı. Daha önce birkaç kez bahsetmiştim ki onun kontrolsüz ve ileri seviyede haince çıkışlar yapmasına ihtimal veriyorum.

Türkiye’de bir Selefi/Vehhabi hareketinden endişe duymuyorum. Onların ıslahı mümkün değil, ne kadar varsa onlardan bu topraklarda, hepsi birden istedikleri silahlarla ayaklanabilirler. Bu, Türkiye için çok ama çok sevindirici bir gelişme olur. Kısa sürede hepsinden topluca kurtuluruz. Kadınları da silahlanıp ayaklanabilirler. Eline silah alıp “harbi” olduktan sonra kadınları ayırt etmiyoruz, icap edenleri yapıyoruz biz…

İsrail, İngiltere ve ABD, Türkiye içinde ve çevresinde/bölgede nüfuz edebildiği toplulukları ve yerleri karıştırmayı deniyor. Bu türlü karışılıklar hem Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya hem de karışıklık olan yerlerden kara/kanlı para işleri yapmaya dönük… Karışıklıklar, gerilmeler de menfaatimize olacak gelişmeler. Türkiye’nin hızla ayağa kalkması için önce her yerin iyice bir karışması zaten şart. Kadim toprağımız Irak’ta yerleşmiş teröristler onlarca senedir Türkiye vatandaşlarının kanlarını dökerken Türkiye’nin haklı ve meşru karşılıklar vermesine izin verilmemişti. Şimdi bölge ve dünya dengeleri, Türkiye’nin Irakta devasa bir temizlik yapması için de son derece münasip. Musul, Kerkük, Süleymaniye, Erbil gibi kadim Türk şehirlerini alarak işe başlayıp kısa sürede Basra körfezine kadar inebiliriz, inmeliyiz. İngilere’yi, ABD’yi, İsrail’i ve müttefiklerini buralardan tamamen söküp atmalıyız.

Şundan bundan çekinen, endişelenen bir duruşumuz olmayacak. Biz bedel ödemeye de savaşmaya da yorulmaya da çoktan hazırız. Hürriyetimizin bedeli ne ise, elimizden hainlerin ihanetleriyle alınmış topraklarımızı geri almanın bedeli ne ise ödeyeceğiz, yine de alacağız ve hür olacağız. Güçlü ve huzurlu büyük bir Türkiye olacağız. Sahada benimle birlikte hareket eden bütün taraflar, bu hususlardaki duruşumu en net şekilde anlayabilsinler diye, en açık şekliyle yazdım, yazıyorum. Hak isteyenin hakkı verilecek, baş kaldıranın başı ezilecek. Türkiye’nin ve bölge halklarının düşmanlarının oyunlarına gelen topluluklar, hatalarının bedellerini ödeyecekler. Bunun vebali de kendilerinin ve oyunlarına alet oldukları tarafların üzerine olacak.

Bölgemizde olsun, dünyanın başka yerlerinde olsun, Türkiye ile iyi geçinmek, birlikte güçlenmek isteyen bütün devletlerle ya da devletlerin içindeki güçlü gruplarla iyi ilişkiler içinde olacağız. Kazanırken onlara da kazandıracağız. Türk adaleti ile hareket edeceğiz. Aksine tavırları olan, Türkiye ile çatışmak isteyen bütün taraflarla da çatışacağız. O kısımda da Türk’ün adaletini, cesaretini, hak edenleri nasıl ezip yıkıp yok ettiğini göstereceğiz.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi