O Kraliçe yok edilmeden Türkiye kurtulamaz

Türkiye’de son zamanlarda çok yüksek sayıda insanda yine sağlık sorunları görünüyor ve ABD/Çin ortak üretimi korona virüsünün yeniden yayıldığı iddia ediliyor. Gizli Yahudiler, gizli Ermeniler, gizli Masonlar oldukları çoktan ifşa olmuş olan sözde bilim adamları ve basın/medya mensupları da ufak ufak çıkışlar yapmaya başladılar. İstanbul’un öfkesinden korkmasalar ne korona tiyatrosunu sonlandıracaklardı ne de şimdi sessiz kalırlardı ya da çekinirlerdi. İnsanlıktan çoktan çıkmış olan bu insan şeytanları artık iyice milli güvenlik sorunu haline geldiler.

Yeni bir korona salgını mı var yoksa içme sularına kasten katılmış mikroplar mı var? Bunun derhal tespit edilmesi gerekiyor ama devletin en kritik kurum ve kuruluşlarının başında, basın ve medyada hatta sosyal medyada, ayrıca üniversite camiasında hep bu kriptolar, çift kimlikli omurgasız sürüngenler, gözlerini kan ve para bürümüş vahşiler var.

Birileri, hastahane zincirlerinin ve ilaç firmalarının “uydurma pandemi” sürecindeki gibi çok para kazanmasını mı istiyor? Birileri yine kara para işleri, insan ve organ kaçakçılığı yapmanın mı peşinde? Şu milletin devlete güvenerek su içmesi bile artık hayal mi oldu?

Lanet olasıca Kraliçe Elizabet ve onlarca ülkede onun emrini dinleyen resmi yetkili ya da yetkisiz insan şeytanları, çok mu sıkıştılar? Kara paraları kesildikçe sözde güçleri, yerle bir mi oldu? Acilen bir şekilde kara para mı lazım? Ankebut Ağının tamamen yok olmasına mani olmak mı lazım? Türkiyenin ordusu Suriye’ye daha fazla kara para işleri, insan kaçakçılığı işleri yapması için gönderilemedi, acilen geçici kara para çözümleri mi lazım? Yaşanan bu mudur?

Burası o ülkelerden değil artık. Burada Kraliçeye çalışanlarla hiç uğraşılmayacak artık. Bu gibi şeytanca işlerde emir veren, emre itaat eden, yardım ve yataklık eden her kim varsa, resmi yetkili olup olmadıkları da hiç mesele değil, birer kurşun hediyesi kampanyasına dahil edilecekler.

Artık bu milletin boğazına kadar geldi. İngiltere’yi de ABD’yi de Avrupa’yı da İsrail’i de beslemeyecek ve ayakta tutmayacağız. Vergilerimizi de insanlarımızı da organlarımızı da çocuklarımızı da topraklarımızı da emeklerimizi de ziraat mahsüllerimizi de madenlerimizi de tarihi eserlerimizi de çalmalarına izin vermeyeceğiz.

Kimselere bir şey anlatmaya çalışmayacağız. Kalemler, diller susuyor, artık kurşunlar konuşacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi