Bu yoldan dönüş yok


Çok ikazlar yaptım, dinlemediler ve bu yolu kendileri seçtiler.

Kızılacak, çıldırılacak ve şaşırılacak bir şey yok. Hala başlangıç seviyesindeyiz, henüz buna gerilme ve restleşme bile denilemez. Nereye kadar gidilmesi icap ediyorsa, oraya kadar gideceğiz. Ne vatan davamıza ihanet edeceğiz, ne milletimize ihanet edeceğiz, ne o bebekleri, çocukları, kadınları daha fazla kaçırmalarına müsaade edeceğiz. Türkiye hür bir devlet, gerekirse buradaki bütün ABD, İngiliz, Alman ve diğer sömürgeci ülkelerin unsurlarını hatta sözde diplomatik unsurlarını bile tek tek ipe dizeceğiz. Var mı itirazı olan? Evet, hepsi hukuka uygun olacak. Dünya insanlığı bizi üç dakika değil, senelerce ayakta alkışlayacak. Benim devletimin gücüyle benim üzerime gelmek isteyen de var mı? O da bana uyuyor, gelsinler ve hem Türkiye’nin hem de bütün dünyanın aynı anda nasıl karıştığını görsünler. Türkün şamarını yesinler. O şamarı tarihten beri çok iyi bilirler.

Çoktan bitmiş, tükenmiş vaziyetteki ABD’yi de NATO’yu da Türkiye’nin askeri gücü, savaşma kabiliyeti, jeopolitik fırsatları güçlü gösteriyordu. Türkiye’yi, başına geçirdikleri hainler üzerinden ellerinde oynatarak, o hainler üzerinden her haltı ederek ve o hainler sayesinde her türlü kara para işlerini çevirerek hala ABD ve NATO dünyaya kendilerini güçlü gibi gösterebiliyorlardı.

Şimdi ise Türkiye ABD’ye de AB’ye de NATO’ya da kara paracılığa da sırtını döndü. Türkiye’yi artık onların kuklaları yani vatan haini kara paracılar idare etmiyorlar. Dolayısıyla, gözlerden kaçırılan “gerçek ABD ve NATO” artık açıkça gözler önüne serilir oluyor. Batı dünyasının ne kadar bitik, ne kadar rezil bir halde olduğu görülür oluyor.

Kısacık süre sonra işgal altındaki güney Azerbaycan’ı da hürriyetine kavuşturmuş olacağız ve Ege’deki adalarımızı da almış olacağız, ABD ya da NATO tanımıyoruz, kimler karşımıza çıkacaksa, hepsini yıkacağız. Yunanistan ana karasındaki NATO ile ABD üslerini de imha edeceğiz. Türk’ün gücünü dünya bir daha görecek. ABD’nin ve NATO’nun Türkün karşısından nasıl kaçtığı görülecek. Şaşırmayın, şimdiden hazır olun diye yazdım. Bunlarla da sınırlı kalınmayacak, birileri hala benim ülkemde beni ezebileceğini düşündükçe ve küstahlaşmak istedikçe, çok ama çok daha büyük bedeller ödeyecekler.

Haydi, ne kadar NATO’cu ve Amerikan/Satanist piyonu devlet liderleri ve ordu komutanları varsa karşımızda ittifak etsinler. Bakalım dünyanın siyasi ve askeri dengeleri basında, medyada, sosyal medyada anlatılıp durduğu gibi mi, yoksa benim anlattığım gibi mi, uygulamalı görelim. Bütün dünya insanlığı da görsün.

Kimin de benimle, sistemimle, milletimle derdi varsa, lüzumsuz gerginlikler peşinde dolaşmasın. Ne hüneri varsa, sergilesin de görelim ve karşılığını anında verelim.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

O da bana uyar


Yine devletin hukuk sistemini, kurumlarını, kolluğunu hukuksuz şekilde kullanmak isteyenler var. Yine denize düşen yılana sarılır misali, önünü sonunu hesap etmeden çılgınca işler yapmak isteyenler var. Herkes istediğini yapsın, inceldiği yerden kopsun. O da bana uyar.

Tayyip’in, Tayyip’in tasmasını elinde tutan Biden’ın, Biden’ın tasmasını elinde tutan Kraliçenin iplerini çekmek sadece 15 dk mı alır. 15 dk içinde dünyanın dört bir yanından somut yüzlerce sarsıcı delilin herkese gönderilmesini sağlarım. Yarın mesai gününde dünyanın onlarca ülkesinin önde gelen pek çok adliyesinde bu delillerin somut olarak da teslim edilmesini sağlarım. Netice değişmez, istediklerim olur ama hedef giden yol sapar, başka yoldan gidilmiş olur. Bence yarına kalmaz bu sözde liderler ve hükumetler, zaten birkaç saate devrilirler. Evet, hiç kimsenin şüphesi olmasın ki sadece 15 dk içinde dünyayı sarsarım.

Beni adliyelere çağıranlar oldu da gelmedim mi?

Ne yazdıysam, fazlasıyla yazmaya devam edeceğim. Neler yaptıysam, fazlasıyla yapmaya da devam edeceğim. Ben çilemi doldurdum, imtihanlarımı geçtim ve bu defa önceki gibi olmayacak. Nereye gideceksem çok ama çok kalabalık gideceğim. Varsa itirazı olan, çağırsın geleyim. Nükleer bomba misali geleyim.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

ABD’yi özgürleştirmenin vakti gelmedi mi?


Sürekli tekrarlanan “demokrasi” ve “özgürlük” tabirlerinin arkasında aslında ihanet, terör, sömürü, yozlaştırma, hukuksuzluk ve haksızlıklar bulunuyor.

ABD’nin idaresi çok uzun süre önce bir satanist terör unsuru tarafından ele geçirilmiş bulunuyor. Mason tarikatı üzerinden organize şekilde hareket eden bu terör unsuru, bu güne kadar Amerikan halkını fiziki ve ruhi hastalıklara ve felaketlere kasten sürüklediği gibi, dünyanın dört bir yanındaki onlarca milleti de ABD üzerinden aynı felaketlere sürükledi, sürüklüyor.

Dünyanın dört bir yanında terör, kan, göz yaşı, zulüm, acı, sömürü, gıda terörü, ilaç terörü bitmek bilmiyor. Bunca sorunun ve acının temeline inilmek istendikçe karşımıza hep ABD çıkıyor. Ayrıca ABD halkının çoğunun da böyle bir hayatı tercih etmediği, demokrasi ve özgürlük söylemleri ile iktidarı elinde tutan ve seçimleri bir danışıklı dövüşe çeviren terör unsurundan kurtulamadığı görülüyor. Bir Bush gidiyor, başka bir Bush geliyor… İnsanlık düşmanı bir satanist mason gidiyor, başka bir satanist mason başa geçiyor.

ABD’de gerçekten demokrasi ve insan hakları bulunmuyor. Seçimlerin meşruiyeti de bulunmuyor. ABD nedeniyle dünyanın hiçbir yerinde gerçekten demokrasi, insan hakları, huzur ve barış bulunmuyor. ABD nedeniyle dünyada terör de bitmek bilmiyor. Çünkü ABD’nin idaresini elinde tutan sananist terör unsuru, ABD’yi kara paralarla ayakta tutuyor. Dünyanın dört bir yanındaki ABD ve NATO üsleri, organ ve insan kaçakçılığı da dahil olmak üzere türlü kara para işlerinde yoğun olarak kullanıldı, kullanılıyor. Nerede ABD’nin sözde büyükelçiliği, nerede ABD ya da NATO üssü varsa, orada insanlık dışı işler var. İhanet var, terör var, kan var, göz yaşı var, katliam var, satanistlik var, her türlü maddi ve manevi kötülükler var.



ABD halkının özgürleştirilmesi, bu terör unsurunun elinden kurtarılması, bu vesileyle dünyanın sorunlarına da en temelden bir neşter vurulması gerekiyor. Dünya insanlığının sorunlarının bir an önce çözülmesi için bunun bir an evvel yapılması gerekiyor.

Milletler arası bir teşkilat tesis edilerek ABD’ye bir “özel askeri operasyon” yapılabilir. ABD halkının ve ABD’nin derhal değişip hukukun üstün olduğu bir devlet olmasını isteyen devlet yetkililerinin hedef alınmayacağı bu operasyona “Amerikan halkını ve bütün insanlığı kötülüklerden koruma ve özgürleştirme maksatlı özel askeri operasyon” tanımlaması yapılabilir ve Türkiye bu operasyonun başını çekebilir.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Baş döndüren, beyin yakan ve göz alıcı sinyaller


Pilotlarının büyük çoğunluğu görme sorunları, işitme sorunları, beyin sorunları yaşayan ordular var. Havacıları, karacıları, denizcileri ayrı ayrı ciddi sağlık sorunları yaşayan ordular/devletler var. Pilotları eskiden olduğu kadar havada duramayan, kısa sürede iniş yapmak zorunda kalan ordular var. Denizcileri gemilerinde duramayan, sürekli istifra eden, bayılan hatta ölen ordular var. Sürekli halsizlik, bulantı, ishal, keyifsizlik, öfke hali yaşanlar var. Emekliliğini isteyenler, istifa etmeyi deneyenler var. Yakında bu konularda da yeni yeni sendromlar uydurulursa kimse inanmasın. Resmi makamlardan açıklamalar yapılıyor diye yalanlara hiç kimse itibar etmesin. Yaşananların ve şimdiden sonra çok çok daha sık ve şiddetli olarak yaşanacakların hepsinin sebebi, yoğun metafizik sinyaller… Şu ana kadar yaşananlar, sadece ikaz etme maksadıyla gönderilen sinyaller sebebiyle yaşandı. Şimdiden sonra imha etme maksadıyla sinyaller gönderilecek.

Bunlar öyle yoğun ve güçlü sinyaller ki harplerin neticelerini belirleyebiliyorlar. Uçakların uçmasına, gemilerin ve denizaltıların yüzmesine, karada araçların gitmesine, uzayda uyduların çalışmasına, ofislerde bilgisayarların çalışmasına mani olabiliyorlar. Yanyana park edilmiş haldeki yüzlerce aracın aynı anlarda yanmasına sebep olabiliyorlar. Kendi halinde çalışmakta iken bir rafinerinin yanmasına sebep olabiliyorlar. Herhangi bir askeri üssün bir anda yanmasına ya da bir donanmanın amiral gemisinin bile bir anda yanmasına ve patlamasına sebep olabiliyorlar. Hatta mühimmat depolarının, rampalarında bekleyen büyük füzelerin yanmalarına ve patlamalarına da sebep olabiliyorlar.

Böylelikle dünyanın dengelerini alt üst ederek dünya siyasetine yön verebiliyorlar. Evet, hep söylediğim gibi, Ankebut Ağı henüz metafizik çatışma kısmında bile kazanamadı ve bundan sonra da hiç kazanamayacağı herkes tarafından iyice anlaşıldı. Karşımda benimle restleşebilen herhangi bir ordu/devlet görmüyorum. Kaçamak kaçamak yol almayı deneyenler var ve onları bir kez daha ikaz etmiş bulunuyorum. Herkes aklını başına alsın. Herkes ne söylediysem sadece onu yapsın. Türkiye’nin içinde ve etrafında ABD, NATO ve Rusya üssü de askerleri de askeri araç ve mühimmatı da görmek istemiyorum. İşgal altındaki adalarımızda da görmek istemiyorum. Yunanistan ana karasını da alacağız, bunun böyle olmasını Yunanistan tercih etti ve 400 yıl idaremiz altında kalmış topraklarımızı geri alacağız. Herkes son adımlarını atsın. Geri çekilecek varsa çekilsin, ordularını getirecek varsa getirsin, biz her şartta hücuma kalkıyoruz. Öncelikle metafizik taarruzlarla ve çok kısa sürede iyice ezdikten hemen sonra, gerçek sahada da askeri müdahaleleri hemen yapacağız. Hep söylemiştim, çok kısa sürede çok ani ve büyük gelişmeler yaşanacağını. Yine söylemiştim, kısa süre içinde “Bu çılgınlık” denilecek, düşmanlarımız tarafından böyle yorumlanacak kararlar alabileceğimi… Tayyip’in şuraya, buraya operasyon yapmaya kalkmasına da kimse itibar etmesin. Hiçbir yere hiçbir şey yapamaz. Türkiye’yi o idare etmiyor. TSK de artık İngiltere kraliçesinin emirleriyle hareket etmiyor.

Sahi kara mantar diyorlardı, ne oldu? Sebebi ve tedavisi bulundu mu? Yine çok sık olarak sözde kara mantar vakaları yaşanıyor da basın ve medyada gösterilmiyor mu? Neden gündemden düştü? Yoksa birileri ani karar değişikliğine giderek kara mantar denilen rahatsızlıkların oluşmasını istemedi mi? Yeniden dünya genelinde sözde kara mantar vakalarının görülmesini hatta öncekinden daha çok sayıda görülmesini sağlayalım mı? Var mı isteyen?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi