Ters kelepçelenerek gözaltına alınmalılar ve şeffafça yargılanmalılar
Asker, polis, sivil katili teröristlerin destekçileri terörist siyasi partiler ve terörist siyasetçiler…
Şehitler toprak altında, gaziler adamdan sayılmıyorlar, hukuk ise ayaklar altında… Ülkede teröristler rest çekiyorlar, devlet gücü karşılık vermiyor. Adalet sistemi işini en temel seviyede bile yapmıyor.
Derince Belediyesi, PKK elebaşı, gizli Ermeni ve MİT piyonu Abdullah Öcalan’ın posteri önünde sözde konser verdiği, aslında teröre yardım ve yataklık ettiği belirlenen terörist Aynur Doğan’ın konserini haklı olarak iptal etti.
Ne gariptir ki sadece konserin iptal edilmesiyle sınırlı kalındı ve açıkça terörü müdafaa eden, teröre yardım ve yataklık eden Aynur Doğan gözaltına alınmadı, yargılanmadı, cezalandırılmadı.
Buna rağmen bile gizli Ermeni, sülalece terörist Kemal Kılıçdaroğlu, konserin iptaline küstahça ve haince tepki gösterdi. Cerbeze yapmaya çabalayan Kemal, teröristlerin son yıllarda hep yaptığı gibi “özgürlük” kelimesinin arkasına saklanarak, adice davranarak, suçu ve suçluyu övme suçu işledi. Kemal şunları yazarak paylaşabildi ve hala hakkında bir soruşturma başlatılmadı:
“AKP belediyesinde Kürtçe müzik yasak. Özgür doğduk, özgür öleceğiz bu vatanda. Bunu kafana sok AKP. Geceye Dar Hejiroke iyi gider…”
Günlük arşivler: 16 Mayıs 2022 - 09:57
Hala aynı film, aynı fırıldak…
Uzaya ne gönderiliyor, kimin başına ne düşecek, belli değil
Sene 2022 oldu ama hala Ay ve nükleer kelimeleri bir arada haber yapılıyor. Arka planda aslında ne dönüyor, bunu kaç kişi biliyor… Sadece ABD değil, dünyadaki bütün devletler ittifak ederek güçlerini, teknolojilerini birleştirseler bile Ay’a ve Ay’dakilere hiçbir şey yapamazlar.
ABD, Ay’a gitmeyi denediği ilk zamanlarda duvara çarmış gibi oldu. Sonra da Ay’a peş peşe nükleer bombalar atmanın yollarını araştırdı. Bu, daha sonra basına, medyaya da sızdı. Sovyet Rusya’nın hali de ABD’den farksızdı. Onlar da duvara çarptılar. Sonra ABD ve Rusya Ay projelerinde ortak hareket etmek istediler. Bazı gizli ortak projeler gerçekleştirdiler. Uzay araçları ve astronotlar göndermek yerine Ay’ın çevresinde dolaşacak uydular ve Ay yüzeyine inecek robotlar gönderebildiler. O günden bu güne kadar da hep tuhaf tavırlar, kararlar sergilediler ve Ay hakkındaki sarsıcı gerçekleri gizlemek istediler. Ay’dan neden bu kadar uzak durduklarına dair sarsıcı yayınlar da yapıldı, hatta bazı meşhur filmler de çekildi. Son birkaç yıl içinde hazırlanan bazı belgesel çalışmalarda Ay’daki devasa askeri tesisler, kilometrelerce yükseklikteki kuleler, kilometrelerce çapındaki çanak antenler somut delillere dayanılarak anlatıldılar. Böylelikle, yıllardır anlattığım hususlar, somut ispatları ve ABD ordusundan yüksek rütbeli emekli subayların anlatımları ile de doğrulandı.
ABD’deki ve Rusya’daki etkili ve yetkili kişiler ise, Ay’ın suni bir gezegen olduğunu, Ay’da müslümanların hakim olduğunu, orada bilim ve teknolojinin çok çok ileri seviyede olduğunu, çok zaruri olmadıkça dünyamızın hiçbir şeyine müdahale etmediklerini ta o zamanlarda öğrendiler.
Yıllardır yazdığım gibi, bu dünyanın insanlığının imtihan sürecini bozacak müdahaleler yapılmasına dinen izin yok. Ay’daki Müslüman unsurların da bu müdahaleleri yapmasına müsaade yok. O müsaade olsaydı, şu dünyada ne yeşiller, ne griler, ne ABD, ne Rusya, ne Çin, ne Satanistler, ne kara paracılar, ne organ kaçakçıları, ne zorla fuhuş yaptıranlar, ne NASA, ne NATO kalırdı. Sadece iki gün içinde hepsini tarihe gömerlerdi. Bunu yaparken belki de hiç zayiatları olmazdı.
Yıllar öncesinden beri yazıyorum ki Ay suni bir gezegen ve içinde kat kat sistemler var. Orada dünyadan gitmiş çok sayıda dünya insanı da var. Hatta alim, fazıl kişiler de var. Orada başka dünyaların insan türleri arasından müslüman olanları da var. Orada ırkçılık yok, orada cehalet yok, orada kin ve nefret hakim değil. Orada haksız yere kan dökülmüyor. Orada sömürgecilik yok. Orada İblis’in sözü geçmiyor. Orada gerçek manada insanlık var, mutluluk var, huzur var. Bilim ve teknolojinin insanlığın faydasına olacak şekilde kullanılması var. Ortak bir insanlık, ortak bir medeniyet var.
Ankebut Ağının mensupları bu güne kadar milyonla yalan haber ve açıklama yaptılar, yaptırdılar. Yarım asırdan fazladır dünyaya anlatamadıkları, anlatmak istemedikleri hakikat bu… Hala kıvranıp duruyorlar. O zamanlar bir çılgınlıkla Ay’a nükleer bombalar gönderip patlamayı ciddi ciddi tartıştılar ama kısa süre sonrasında, bu düşünceleri ile ne kadar komik hallere düştüklerini anlayıp kabullendiler. Bir filin karşısındaki bir karınca kadar bile olmadıklarını kabullendiler. Aralarından bazıları zaman zaman çıkıp “Bize düşman olsalardı mahvolmuştuk” diyerek basına, medyaya konuştular ama bildiklerinin devamını anlatmadılar.
Yine de sık sık Ay ve nükleer kelimelerinin bir arada geçtiği haberleri duyuyoruz. “Nedir, neler dönüyor” diyerek haberlere baktığımızda, Ay’a nükleer santral tesis edilmesine dair fikirleri, Ay’a gidecek roketlerin nükleer sistemle çalışan roketler olmasını sağlamaya dönük projeleri ve sık sık da ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Dairesi (DARPA)’ni görüyoruz. Sanki her şey çok barışçılmış, her şey tertemiz hatta melek gibi niyetlerle yapılıyormuş, sanki her şey insanlığın faydası için yapılmaktaymış ya da yapılacakmış gibi masallar, yalanlar okuyoruz ya da dinliyor, izliyoruz.
Elli yıldan fazla süredir Ay’a, Mars’a, güneş sistemimize, bütünüyle uzaya dair masallar/yalanlar anlatan ve bunu devletler arası bir organize faaliyetle hala devam ettirmeye çabalayan satanist unsurlara nasıl güvenebiliriz.
Ay’a nükleer bombalarla ya da roketlerle saldırılar yapamadılar, yapamıyorlar. Ay’a yerleşme alanı da tesis edemiyorlar. Hatta öyle bir korkuyorlar ki onlarca yıldır Ay’a bir daha astronot bile gönderemiyorlar. Ay karşısında, Ay’dakiler karşısında hala bu kadar korkak ve çekingen kalıyorlar. O halde bunca nükleer projelerle aslında neler çeviriyorlar? Nükleer roket dedikleri şeylerden birinin, istediklerinde, hedef aldıkları bir ülkenin/şehrin tepesine düşmeyeceğinin, yüz binlerce hatta milyonlarca masum sivili öldürmeyeceğinin garantisini kim verebilir? 1945’de, masonlar/yahudiler tarafından bir süper güç olması istenen ABD, dünyanın gözleri önünde bunu yapmıştı, şimdi neden yapmasın?
NASA’nın batak olduğunu, kendi roket motorunu bile yapamayacak kadar krizde olduğunu, bu nedenle malum şirketlerin NASA’nın önüne geçirilmek istendiğini yıllar önce yazmıştım. O malum şirketlerin de iyi hallerde olmadıklarını, çünkü bir bütün olarak ABD’nin batak halde olduğunu, Elon Musk’ın ve şirketlerinin de aşırı şekilde abartıldığını yıllardır yazmıştım. Şimdilerde ise ABD’deki şirketler de amiyane tabirle nalları dikmek üzere… Bu güne kadar basın, medya faaliyetleri ile dünyaya bir süper güç olarak tanıtılmış, yutturulmuş olan ve bu günlerde nalları dikmemek için son çırpınışlarını sergileyen ABD’nin, sözde süper güç olmaya çalıştığı zamanlarda çekinmeden yaptığı şeyi, sahneden inmeden önce bir daha ve hatta daha şiddetli şekilde yapmayacağına kim garanti verebilir. Ankebut Ağının dünyayı sömürmekte, katletmekte, cehenneme çevirmekte kullandığı malum devletler tam manasıyla yok olana kadar çok dikkatli olmak gerekiyor. Söz konusu devletler, bunca zamandır ittifak halinde Milletler arası uzay istasyonunu bile insanlığın zararına olacak şekilde kullandılar. Dünyadaki suni kuraklık, kıtlık projelerinde, uzaydan dünyaya kuraklaştırıcı sinyaller gönderme projelerinde kullandılar. Suni depremler, seller, fırtınalar, tayfunlar, hortumlar yapmak için kullandıkları sistemin bir parçası olarak da kullandılar. Bir ülkenin ya da bölgenin insanlarına topluca zihin kontrolü uygulamak için kullandıkları sistemin bir parçası olarak da kullandılar. En göz önündeki uzay istasyonu üzerinden bile bunu yapmış o devletler, yıkılmamak için çırpınmakta oldukları şu süreçte neler yaparlar….
Birleşmiş Milletler ve NATO dahil olmak üzere, Ankebut Ağı tarafından tesis edilmiş, kontrol edilmiş ve edilmekte olan ittifaklar çoktan çöp oldular. Milletler arası yeni bir ittifak tesis edilmeli. Bu ittifaka bağlı yeni bir denetleme kurumu da derhal tesis edilmeli. ABD, Çin, Rusya başta olmak üzere dünyanın herhangi bir devletinin, kendi kafasına göre uzaya istediğini gönderebilmesinin önüne geçilmeli. Bağımsız denetleyiciler, insanlık namına hareket ederek, uzaya gönderilmek istenen şeylerin insanlığın zararına olacak şeyler olup olmadığını denetleyebilmeli. Uzaya silah ve de stratejik silah gönderilmesi, insanlığın ortak ve kesin kararı olarak yasaklanmalı. Bu milletler arası teşkilata dahil olmayan, bağımsız ve şeffaf denetlemelere izin vermeyen ülkeler, ABD, Çin ya da Rusya bile olsa bütün dünya ülkelerinden gerekli tavırları, baskıları, ambargoları görmeli. İnsanlığın korunması için gerekiyorsa bu ülkelere ittifakla harp ilan edilmeli. Söz konusu ittifak, uzaya dair anlatılan masalları da yayından kaldırmalı ve bir an önce uzayı gerçeklerini dünya insanlığına anlatmalı. Bu, insanlığın en temel haklarından biri…
Dünyanın önde gelen devletlerinin organize şekilde hareket ederek dünya insanlığını kandırmalarına, yanlış bilgilendirmelerine karşı, artık bu dünyanın namuslu, dürüst bilim, fikir, eğitim, din ve siyaset adamları ittifak etmeli. Bu insanlık düşmanlığı, bu oyunlar, bu yalanlar, bu filim fırıldaklar artık sıktı…
Ben, söz konusu milletler arası teşkilatın ve denetleme kurumunun bir an evvel tesis edilebilmesi ve ayrıca çalışanları arasına masonların, satanistlerin ve muhtelif insanlık düşmanı akımlara kapılmış kişilerin sızmaması için üzerime düşenleri yapmaya her zaman hazırım.
Artık, insanlık düşmanlığının ve düşmanlarının hakim olmadığı yeni bir dünya düzeni tesis edilmeli…
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
Kaçmasın, mindere gelsin
İngiltere’yi mindere davet ediyorum. Maşaları ile vakit kaybetmesin. İtleriyle, enikleriyle bizi oyalamasın. Doğrudan İngiltere karşımıza geçsin. Uğraşamayız Irak’ta, Suriye’de, Güney Azerbaycan’da, Türkmenistan’da veya başka başka yerlerde İngiltere’nin maşalarıyla…
Haydi, hemen şimdi, bütün dünyanın gözleri önünde İngiltere Türk kaplanı ile karşı karşıya gelsin ve neticesi olarak İngiltere de tarihin karanlık sayfaları arasına kayıt edilsin.

Dünyanın “İngiltere” denilen şer merkezinden, satanist yuvasından, fitne ve terör yuvasından, sömürgecilik merkezinden, tefecilik merkezinden, hırsızlık merkezinden artık kurtulmasının vakit geldi. El yakmayan adi ve basit maşalar, İngiltere’ye çok fazla vakit kazandıramazlar. İngiltere sahadan, çatışmadan kaçmamalı, korkakça davranmamalı ve derhal mindere gelmeli.
Verdiğim süreler tam olarak dolsun, maşalarından biri olan Yunanistan’ın leşini de İngiltere’nin kapısına atacağım. Çok büyük gürültüyle ve restle atacağım. O andan sonra da mı kaçak güreşecek ve basit maşalarıyla vakit kaybedecek. Biden ve Kamala’nın leşlerini de İngiltere’nin kapısına atacağım. Daha onlarcasını atacağım.
Korkunun ecele faydası yok, bundan sonra İngiltere’ye bu dünyada meydan yok.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
Halt etmiş
Fahrettin Altun, tiril tiril titreme nöbetlerinden biraz olsun kurtulup kendisinden beklenilen ihanet çıkışını nihayet sergileyerek, “Katar ve Türkiye bir elin parmakları gibi, biz kardeşiz.” demiş. Halt etmiş. Onların yani biyonik robotların ve içlerindeki yeşillerin kardeşliği doğru olabilir ama biz İngiltere’nin elinde el yakmayan basit ve değersiz maşalar olan Katarla da BAE ile de Suudi Amerika ile de benzerleri ile de kardeş değiliz.

Kardeş kardeşe bunu mu yapar… Bize yaptıkları şeyler kalleşlikten öte şeyler. Peşkeş onlarda… Üçkağıtçılık, dolandırıcılık onlarda… Sömürücülük onlarda… Terör örgütleri kurup yönetmek onlarda… Söz konusu sözde İslami terör örgütleri üzerinden bunca yıldır toplamda milyonlarca masum sivili katletmek onlarda… Kara paracılık onlarda, tefecilik onlarda… Ziraatı ve hayvancılığı kasten çökertmek onlarda… Türkiye’yi Büyük İsrail projesi kapsamında onursuz harp kaçkını on milyonla kişiyle doldurmak ve son günlerde bunlar gönderilmesin diye çırpınıp durmak onlarda… Bu sözde mülteciler başta olmak üzere Türkiye’den kaçırılan bebek, çocuk, yetişkin insanları dünyaya tek parça halinde ya da parçalayıp organlar halinde satmak ve onlar üzerinden kara ve kanlı paralar elde etmek de onlarda… Uyuşturucu kaçakçılığı onlarda… Türkiye dahil pek çok ülkenin her türlü içişlerine müdahale etmek onlarda… Darbecileri desteklemek onlarda… Bilmem kaç tane ülkede saymakla bitmez vatan hainlerini finanse etmek onlarda… Müslüman görünüyorken arka plandan her türlü İslam ve insanlık düşmanlığını icra etmek onlarda… Dünyada ne kadar gerçek müslüman varsa hepsine her gün topluca büyüler yapmak onlarda… Para karşılığı dünyanın dört bir yanından çok çok yüksek sayıda kişiye büyücülük hizmeti vermek onlarda… Büyüler yaparken bebek, çocuk dahil her yaştan insanı ama özellikle müslüman çocuklarını katletmek onlarda… Daha saymakla bitmez suç, günah, rezillik, sadistlik, şeytanlık, terör, vahşet, her türlü pislik onlarda…

Gerçek Fahrettin Altun’un da büyücülüğü, satanistliği, rüşvetçiliği, içi/ruhu kadar dışının/bedeninin de pislik halde olduğu… Para için anasını, karısını, vatanını bile satacak kadar ileri seviyede bir insan şeytanı hain olduğu herkesin malumu…

Fahrettin Altun da dahil, her kim de hala onlardan, Katar’dan ve benzerlerinden yanaysa, alsın topunu sektirip gitsin, ayaklar altında çiğnenmesin, bu milleti daha fazla germesin.
Bütün dünya bilsin ki Türkiye’ye, Türk milletine bu kadar kötülüğü yapmış ve hala yapmak yönünde irade sergileyen söz konusu maşa ülkelerle dostuğumuz yok. Söz konusu ülkelerin vatandaşlarının ya da o ülkelerle işbirliği halinde çalışan Türkiye vatandaşlarının ya da başka ülke vatandaşlarının de Türkiye’de yeri yok. Türkiye sınırları içinde bu kişilerin, şirketlerinin, araçlarının, cihazlarının başına gelebilecek herhangi bir şeyden biz mesul değiliz.
Onlara, bağımsızlık/hürriyet ve temiz temiz yaşama mücadelesi veren Türkiye’yi en ama en kısa sürede terk etmelerini tavsiye ederiz. Giderler ya da gitmezler, kendileri bilrler. Bizim tarzımız belli, herkesi önden ikaz ederiz.
Türkiye vatandaşı olsun ya da herhangi bir ülkenin vatandaşı olsun, hiç fark etmez. Söz konusu ülkelerin Türkiye’deki şirketlerine ve adamlarına zaten kara para, peşkeş, yolsuzluk, rüşvet, ihanet dahil türlü maddeler kapsamında operasyonlar ve sonrasında yargılamalar yapılacak. Benim endişem, millette birikmiş enerjiyi görmezden gelerek damara basa basa karşılıklar vermeyi deneyenlerin, ne ile oynadıklarını bilmemeleri. Başlarına bir iş gelince, bizim de kontrol edemeyeceğimiz bir şeyler yaşanınca, sonra bizden bilmesinler.
Bu arada, o Temim nerede?
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
Vahim seviyede ihanettir
Bütün metalciler satanist olmasa da metalcilerin ezici çoğunluğu satanisttir. Metal müzik akımı, insanları satanistliğe çeken bir yoldur. Kpop da meşru/masum bir müzik akımı değildir. Türkiye’de hiçkimseye ibnelik hürriyeti verilemez, verilmeyecektir. Türkiye’yi devlet gücüyle, AKPKK, CHPKK ve benzerlerinin gizli ittifakıyla ibneleştirmeye dönük ihanetler ve zulümler, son zamanlardaki müdahalelerimizle çökmüştür.
Terör örgütlerine ve teröristliğe yönlendiren müzikler de masum ve meşru değildir. Gençler, hayatın sarsıcı gerçeklerini bilemeyebilirler. insanların gerçek yüzlerini, numara yapabilme kabiliyetlerini, sinsiliklerini ve dünyadaki insanlık/ahlak düşmanı muhtelif gizli örgütlerin kullandığı teknikleri bilemeyebilirler. Büyükleri ve hükumetleri, onların yerine tercihler ve yasaklamalar yapmak hakkına ve mesuliyetine sahiptirler. Arabesk müzik bile hatta boks bile dünyanın bütün hükumetlerince yasaklanmalıdır. Sadece müzik akımları değil, televizyon, radyo, kitap, dergi hatta sosyal mecralar üzerinden yapılan sinsi yönlendirmeler de yasaklanır, yasaklanmalıdır. Bu tarz yasaklamalar insanların ruh ve beden sağlığını korumaya dönüktür, hukuka uygundur, zaruridir, devletin temel vazifelerinden biridir.
Dünyanın bilmem kaç tane dininde en temel ve ortak inanç esaslarından biri de cinlerdir. Cinler hakkında, televizyon kanallarında açıkça “cin, cinler” denilerek konuşulmasının yasaklanmasını bile meşru gören Türk ve Müslüman gibi görünüşlü hainlerin asıl hedeflerinin, gençlerin hayatını güzelleştirmek ya da hürriyetleri genişletmek olmadığı gözler önündedir. Maksatları, İslam’ı, müslümanları, ahlakı, namusu, edebi, iyi niyeti yani bütünüyle alemin nizamını ve dolayısıyla insanlığı yok etmek ve dünya insanlığını felaketten felakete sürüklemektir. Devamında da sonsuz cehenneme sürüklemektir ki satanistlerin yani İblis’e kulluk edenlerin en temel gayesi/hedefi de budur. Henüz tamamen satanistleşmemiş olsalar da misyoner tarikatlarının hedefi de budur. Misyoner tarikatları Türklerin Hristiyanlaşması hususunda ümitsizdir ve “öyleyse dinsiz, ahlaksız, namussuz olsunlar, her manada çöksünler, kendi dertleriyle boğuşsunlar” temel görüşüyle hareket etmektedir. Şurada burada “Türk gençlerinin çoğu deist oldu” propagandası yapanların dahi çoğu gizli Hristiyan kişilerdir.
Bu gerçekler meydanda olduğu halde hala satanistliğe, ibneliğe, teröristliğe, kötülüğe, ahlaksızlığa sevk eden akımların hoş, masum gösterilmeye çalışılması, sadece bu millete değil, gelecek nesillerle birlikte bütün insanlığa ihanettir.
Bu derece vahim ihanetler içinde olan kişilerin, partilerin genel başkanı ya da hükumet mensubu olarak ihanet faaliyetlerine devam etmelerine izin vermek ihtimali bile düşünülemez. Böyle kişiler meydan yerde sallandırılmalı ya da hiç değilse şimdilik bir daha çıkamamak üzere zindanlara doldurulmalıdır. Bunu derhal yapmayan devlet yetkilileri de vahim suçlar işlemektedir ve zamanı gelince cezalandırılırlar.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve çetesinin hatta tamamıyla altılı çetenin, terör, misyonerlik, kara paracılık, din ve namus düşmanlığı bağlantıları/ittifakı somut delillerle kolayca ispat edilebilmektedir. Bunların bu kadar yüksek seviyede suçları, ihanetleri işlemek için yurt dışından fonlandıkları da somut şekilde ispat edilebilmektedir. Öyle ise adli yetkililer vazifelerini yapmalıdır. Yapmayanlar da bunlarla aynı sınıfta görülüp bunlara yapılan aynı müdahaleler yapılmalıdır.
Gençlik başta olmak üzere Türk milletinin üzerine binbir türlü sinsi ve insanlık dışı tuzaklar kurulmasına daha fazla müsaade edilmemelidir.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi