Akdeniz’de dev gibi bir alanda ziraat yapacağım. Çok yaklaşık olarak 350 kilometre karelik alanda, bilinen dünya tarihinde görülmemiş bir ziraat projesi gerçekleştireceğim.
Güneş bol, oksijen bol, ihtiyaç duyulan su denizden, tarım zararlıları yok, kimyevi ilaçlama yok, zehir yok. Yağmur yağmış, yağmamış ya da havalar fazla sıcak olmuş, olmamış hiç fark etmeyecek. Bu sistemde ekinlerin zarar görme ihtimali olmayacak. Sigorta firmaları burayı sigortalamak için birbirleriyle yarışacaklar ama sigortalamaya gerek duyulmayacak.
Öyle sulu tarımdaki gibi besin değeri düşük, kimyası bozuk, sağlığa zararlı, şişirilmiş biktiler değil, dünyanın en kaliteli, en lezzetli, en besleyici meyveleri ve sebzeleri yetişecek. İlaç niyetine yiyenler olacak, yendikçe şifa bulunacak.
Dev gibi alanda sadece bir avuç insan çalışacak ve sistemin işlerliğini sağlayabilecekler. Her şey otomatik olacak. Fırtınalar değil, kasırgalar bile sisteme zarar vermeyecek. Elektromanyetik saldırılar, uydulardan yapılacak atışlar bile sisteme zarar veremeyecek. Bu sistemin kendini koruyan manyetik kalkanı olacağı gibi, ayarı kaçıran art niyetli tarafların gemilerini, denizaltılarını, uçaklarını hatta uydularıyla UFO’larını bile vurup imha edebilecek.
Tesis etmesi biraz maliyetli olacak ama getirisine kıyasla uçuk bir maliyeti de olmayacak. Tesis etmesi çok çok uzun bir zaman almayacak. Çalışmaya başlaması için tamamının tesis edilmesi de gerekmeyecek. Tesis edilirken de otomatik sistemler, robotlar ve teknolojinin son imkanları kulllanılacak.
Kendine ait limanları ve bir de hava limanı olacak. Kendi elektriğini de üretecek. İstenirse aynı anda balık çiftliği olarak da kullanılabilecek. Adeta Türkiye Merkez Bankası misali para basacak ama elbette ki orası gibi karşılıksız, değersiz, sahte para basmayacak. Dürüst şekilde ve temiz iş yapanların, hiç sıkıntıya girmeden ve sürekli olarak ne kadar büyük paralar kazanabileceğinin sembolü olacak. Çok çok uzun ömürlü olacak. Kısım kısım yenilenebilecek. Temiz kullanılır ve kısım kısım yenilenirse, binlerce sene bile sorunsuz kullanılabilir olacak.
Alan 350 kilometre kare olsa da öyle bir alandan elde edilebilecek mahsülün yaklaşık 10 ila 40 katı arasında mahsül elde edilebilecek. Her şey o kadar otomatik olacak ki bu sistemde traktörler, biçerdöverler ve karada ziraat yaparken kullanılan muhtelif araç ve gereçler neredeyse hiç kullanılmayacak.
Çok yüksek kalitede ballardan binlerce ton yetişecek orada…
İstendiğinde yeri değiştirilebilecek. İstenirse birkaç parçaya ayrılarak da çalışabilecek. Önce küçük yapılıp sonra büyütülebilecek, önce büyük yapılıp sonra küçültülebilecek. istenirse toprakları ziraata elverişli olmayan ama deniz kıyısında olan başka ülkelere satılabilecek. Zaten birini yapmakla durmayacağım ve onlarca kopyasını yapacağım.
Kim bu dünyada kuraklık ve kıtlığın hep hakim olmasını istiyormuş, buna izin vermeyeceğim.
Tayyip’in çok sayıda kirli bağlantısı hızla kopuyor, kopacak. Türkiye’nin gerçek manada hürriyetine kavuşması ve sonrasında her sahada güçlü ve huzurlu bir ülke olması için ödenmesi gereken bedeller varsa, ödenecek. Türkiye resetlenmesi gerekiyorsa resetlenecek.
Türkiye’de temiz temiz iş yapmak isteyen taraflara kapımız her zaman açık. Dinlerine, kültürlerine, dillerine bakmadan onlara fırsat vereceğiz. Lakin, bu güne kadar AKPKK’nin yaptığı yanlış işlerin devam etmesine, Türkiye’nin imkanlarının/varlıklarının başka ülkelere daha fazla peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz. Ülkeden bile sayılamayacak el yakmayan maşaların Türkiye’nin her şeyine yön vermesine daha fazla asla izin vermeyeceğiz. Türkiye’de paradan para kazanılmasına, devlet gücüyle acımasızca kara para işleri yapılmasına izin vermeyeceğiz. Devletimizin, ordumuzun gücüyle başka başka ülkelerde bile kara para işleri yapılıp kanlar akıtılmasına asla izin vermeyeceğiz.
Söz konusu ülkelerden BAE de Katar da Suudi Amerika da ABD de Rusya da İsrail de İngiltere de Çin de ve diğerleri de Türkiye’den kovulacaklar. Bunların gerçek yüzleri somut delillerle dünya insanlığı ile de paylaşılacak. Türkiye’nin siyasi ve mali kararlarının arka planı herkese izah edilecek. İşte bu de devlet gücüyle, devletin kurumlarıyla yapılacak.
Evet, Türkiye büyük krize girecek ama peşinden onlar çok daha büyük krizlere girecekler. Milletimizin bu nesli, zaten krizler içinde dünyaya gözlerini açmış, zor şartlarda ayakta durmayı ve çalışmayı öğrenmiş bir nesil. Lakin diğer milletler bunu yapamayacaklar. Onlar sömüre sömüre, kan ve göz yaşı döke döke lüks ve şatafat içinde yaşamaya, bir yandan da ahlaki ve ruhi hastalıklarla yaşamaya alıştırıldılar.
Türkiye o darlığın ardından kısa sürede ayağa kalkacak, ben de bunun böyle olması için çok şeyler yapacağım hatta dünyayı yine şaşkına çevireceğim ama söz konusu ülkeler tarumar olacaklar. Yeni bir dünya düzeni böylelikle de kolaylıkla kurulmuş olacak. Bu ülkelerin şirketlerinden olup da bu güne kadar dürüstçe işini yapmış ve bundan sonra dürüstçe işini yapacak olan şirketler ise hariç tutulacaklar. Çok kısa sürecek bir çöküş sürecinin hemen ardından Türkiye’nin hemen girişeceği devasa projelerde, söz konusu “temiz işini temiz yapan” şirketlerle ortaklıklar da kurulabilir.
Bundan sonra Tayyip köşeye sıkıştıkça, bu güne kadar beraberce kara para işleri yaptıkları ülkelerden Türkiye’ye kayıt dışı nakit paraları, biraz zor getirirler. Zaten o ülkeler de o kara paralara muhtaçlar ve kendi dertlerini, krizlerini bile çözemez hale geldiler. Danışıklı dövüşlerle Ukrayna’da insan kasaplığı yapmakla, insan ve organ kaçırmakla meşguller. Biz “Olur mu öyle şey” demeseydik, çaresizlikten Taliban’ı bile resmen hükumet olarak tanıyacaklardı. Her şeyleri kara paraya bağlı ve kara paraları kesilince işte bu kadar güçsüz, çaresiz ve hiçler…
Zaten Tayyip aylardır söz konusu kara paraları dileniyor. Dilenci gibi geziyor, dolaşıyor, arıyor, soruyor ve bu türlü paralar istiyor. İstediği kadarı gelmedikçe de iyice sıkıntıya giriyor. Ankebut Operasyonunun en temel hedeflerinden biri buydu: kara paraları kesmek…
Şimdi ise o Tayyip, bunca yıldır milleti kandırmanın… Sahte projelerle, oyuncak gibi İHA’larla, sözde hızlı trenlerle, bir türlü imalata geçilmeyen arabalarla ve uçaklarla kandırmanın… Başka bir ülkenin çoktan yapıp da hala satmakta olduğu bir askeri aracı “Türkiye yaptı” diyerek fuarlarda sergilemenin… Almanların meşhur tüfeğini yine “Türkiye yaptı” diyerek duyurmanın ve sergilemenin… Ayakları bile çatlak çakma köprülerle, su sızdıran ve her an tüp kısmı patlayabilecek Marmaray’la, bir liraya yapmak yerine 25 liraya yapılan beş para etmez projelerle milleti kandırmanın… Senelerdir kara ve kanlı paralarla maliyeyi/ekonomiyi ayakta tutmaya çalışmanın… Türkiye’yi dünyanın bütün mafyalarına kucak açan bir ülke yapmanın… İçişleri Bakanlığını bile “Uyuşturucu, insan ve organ kaçakçılığı işleri bakanlığı”na çevirmenin…
Soysuz gibi pislik kere pislik bir herifi ısrarla o bakanlıkta tutmanın… Bu maksatla on milyondan fazla vatansız ve onursuz yığınları Türkiye’ye almanın… BOP projesine adi bir piyon olarak Türkiye’yi ve Suriye dahil pek çok ülkeyi ateşlere atmanın… Eğitimi/öğretimi, en çok da ahlaki eğitimi kasten yozlaştırmanın… İbneliği, zinayı, evlilerin zinasını meşrulaştırmanın… TBMM’yi teröristlerle, hainlerle doldurmanın… Mafya babalarını cezaevlerinden göstere göstere çıkartmanın… FETÖ diye diye zulmü arşa vardırmanın… Darbe tiyatrolarının… Hayvancılığı ve ziraati kasten çökertmenin… Saymakla bitmez fabrikayı Türk düşmanlarına peşkeş çekmenin ve imalatı yok etmenin… Adalet sistemini rayından çıkartmanın ve emir eri yapmanın…Her gün başka başka yalanlar konuşmanın… Tedavi etmek yerine cerahatin üzerine dikiş atıp durmanın çok çok ağır bedelini çetesiyle beraber ödeyecek. Dinimizi bile hiç çekinmeden alet ederek bu sahtekarlara, bu hainlere, bu insan şeytanlarına oylar veren münafık yığınlara da kendiyle beraber ödetecek. Adalet-i ilahi tecelli edecek. Evet, arada iyiler de biraz sıkıntılar çekecek ama kötüler helak olacaklar. Mühletleri bitti.
“Korkmayın, yatırım yapın. Şu ana kadar iki kere devalüasyon olacaktı ama ABD izin vermedi” demişti ATO Başkanı Sinan Aygün ta kaç sene önce… O günden sonra da başına gelmeyen kalmamıştı. O zamanlarda bile Türkiye’nin maliyesini/ekonomisini kara paralarla ayakta tutmaya çalışıyorlardı, bir yandan da Türkiye’yi iyice kara para merkezi haline getiriyorlardı. Artık bu sistem de çöktü. Dolayısıyla kara paralarla hala ayakta tutmaya çalıştıkları Türkiye maliyesini daha fazla suni ve hukuk dışı müdahalelerle ayakta tutamayacaklar.
Bu kısımdan sonrasını izaha gerek yok, aylardır anlatıyorum. Ne bankada para tutun, ne bir kuruş yatırım yapın. Kazanmayı bir yana bırakıp sermayenizi/varlıklarınızı bu krizde koruyabilirseniz bile büyük iş çıkartmış olursunuz. Dolara da sakın ha yatırım yapmayın. Dolar, Türk lirasından çok daha beter patlayacak. ABD, Türkiye’den bin beter olacak. Bakalım Türkiye’de önce bu kriz mi patlak veriyor ve her şey tam manasıyla berbat mı oluyor… Ya da bakalım bu kriz patlak vermeden önce biz mi ülkenin idaresini resmen ele alıyoruz. Senelerdir samimiyetle yazıyorum. Her milletin olduğu gibi bu milletin de arasında iyisi ve kötüsü var. Kötüler belalarını bulmadan önce bu ülkenin idaresini ele almamak için çok çırpındım. Hala daha da şartları zorluyorum ama karşımdaki taraflar ve şartlar da beni buna zorluyor.
Çok zor ama yine dışarıdan kara paralar gelirse ve maliyeye hukuk dışı suni müdahaleler yapılırsa… Hala Türkiye’de kara para işleri yapılmak ve Türkiye üzerinden batı dünyası ayakta tutulmak istenirse… O sözde mülteciler hala Türkiye’de tutulmak istenirse, bir gün bile kaybetmeden hemen Türkiye’yi resmen de elimize alacağız. Bu en son ikaz, tuşa basmak üzereyim. Hala meramımı anlatamamışsam, hala karşımda direniş görürsem, bundan sonrası karanlık… Türkiye’yi de dünyayı da yakacak yangını ben çıkartacağım demektir.
Dışarıdan kara paralar gelmezse, malum kara paracı ülkeler suni destekler vermezse Türkiye bir anda “korkunç” denilecek bir devalüasyon yaşayacak ve zaten yine ve kolayca Tayyip ve çetesi devrilecek. Bu ihtimalde de danışıklı muhalefetin iktidar olmasına izin vermeyecek ve ülkenin idaresini resmen elimize alacağız.
Bizde her şey bu kadar açık ve net. Şimdi herkes kararını alsın, oyun mu kurmak isteyecekler, sözümüzü mü dinleyecekler, herkes kararında hür ve yapmak istediğini yapsın. Gerçekten ama gerçekten çok uzadı bu iş… Biz gücümüzü biliyoruz, duruşumuzdan taviz vermeyeceğimizi biliyoruz, gerisini de herkes kendi biliyor. Bakalım Türkiye ve dünya tarihi nasıl akacak.
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine mani olmanın ya da olmamanın Türkiye için bir ehemmiyeti yok. Beyin ölümü çoktan gerçekleşmiş olan NATO’nun, Finlandiya ve İsveç’i de koruyabilecek gücü, imkanları yok. Zaten biz de NATO’dan fiilen çıktık sayılır. Bu gün yarın resmen de çıkacağız. Biz resmen de çıkınca NATO iyice çöp olacak.
Herkes safını seçiyor ve seçmekte hür olmalı. İsteyen NATO’ya gitsin, isteyen siyasetini “İstanbul merkezli yeni dünya düzeni”nden yana icra etsin.
NATO üyesi olmaları yönünde başka devletler ya da liderler tarafından tehdit edilen ülkeler ve liderler varsa, o ülkeler ve liderler de bize gelsinler. Bizim yanımızda olanları tehdit edebilecek bir güç unsuru bu dünyada kalmadı.
Ülkeleri, milletleri, önümüzdeki süreçte ABD, Çin, Rusya tehlikesinden, tehditlerinden, sömürmesinden koruyabilecek tek ülke Türkiye, tek merkez İstanbul…
İstanbul merkezli bir “muktedirler ittifakı”nın çok çok yakın tarihte somut şekilde de tesis edileceğinden dünyadaki hiçbir tarafın şüphesi zaten kalmadı.