Türkiye’de bağımsız bir adalet sistemi artık yok ama Canan Kaftancıoğlu hakkındaki hükümler hukuka uygun. Uygun olmasına uygun da büyük sorunlar da var. Sorun şurada ki verilen cezalar son derece hafif ve yetersiz. Adalet sisteminin, verilmesi zaruri, hukukun gereği, milli güvenliğin de gereği olan seviyede cezaları, siyasi baskı altında kalarak, ayrıca organize bir basın ve medya baskısı altında kalarak vermediği görülüyor. Yine bu baskıların neticesinde soruşturmayı/yargılamayı yeterince derinleştirmediği görülüyor. Yoksa Canan’ın muhtelif suçlar işlediği, en açık şekilde terör örgütlerini bile övdüğü/savunduğu, vatana ve millete ihanetler ettiği, Türk düşmanlarıyla ittifak ettiği, tartışmaya mahal vermeyecek surette gözler önünde.

Buna rağmen Canan’ı müdafaa etmekte olan kişiler şu anlarda “suçu ve suçluyu övme” suçunu işliyorlar. Bu güne kadar da bu “organize terör ve ihanet” suçlarına yardım ve yataklık etmiş kişiler olduklarını açıkça ilan ediyorlar. Bu safhada da adalet sisteminin siyasi baskı altında, basın ve medya baskısı altında, bazı yabancı ülkelerin Türkiye’de yürüttüğü organize eylemlerinin baskısı altında kaldığı görülüyor ve yine karşımıza malum ülkelerin Türkiye’deki sözde büyükelçileri de çıkıyor.
Bu kişilerin tamamı hakkında da derhal yargılamalar başlatılması gerekiyor. Canan Kaftancıoğlu’nun en büyük suç ortaklarından birinin de Ekrem İmamoğlu olduğunu, İmamoğlu’nun hangi büyükelçiler ve Türk düşmanı yabancı STK’ler üzerinden yönlendirildiğini de Türk adalet sistemindeki ilgililer biliyorlar. Bunları bilerek gereğini yapmayan adli yetkililer de suç işliyorlar. Hem de vahim suçlar işlemiş oluyorlar. Türkiye’nin milli güvenliğini de tehlikeye atıyorlar.
Bu soruşturmalar ve yargılamalar derhal yapılmalı. İş CHPKK idarecilerine hatta Kemal Kılıçdaroğluna kadar bile uzanıyorsa, onlar hakkında da hukukun gereği yapılmalı.
Bu husustaki görüşüm biliniyor. Uzun zaman önce yazmıştım. HDPKK’nin bir an önce kapatılması, ilgililerin tamamının toplanıp alınması, bir daha böyle bir sözde siyasi partiye izin verilmemesi ne kadar hukukun gereği ise, CHPKK hakkında da aynının yapılması hukukun gereğidir. Hatta altılı koalisyonun tamamen bu hale gelmiş sözde siyasi partiler ve teşkilatlar olduğu açıkça gözler önündedir.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi