Biz gidecektik

İngiltere’nin “el yakmayan maşalar”ından biri olan Katar isimli kara para devletçiğinin başındaki diktatör Tamim bin Hamad Al Sani, Türkiyeye gelmeyi düşünüyormuş.

Türkiye’deki dosyası çok kabarık olan sözde büyükelçisi, Al Sani’nin Türkiye’ye gelişinin zamanlamasına dikkati çekmiş.

Haber metinlerinde şöyle cümleler geçmiş: “Büyükelçi, düzenlenecek ziyaretin, dünyanın her düzeyde büyük zorluklardan ve zor zamanlardan geçtiği, bu zorluklarla yüzleşmek ve bunlara karşı koymak için yapıcı iş birliği ile bölgesel ve uluslararası gelişmeler hakkında görüş alışverişi gerektiren bir döneme denk geldiğini söyledi.”

Bu kadar laf uzatmanın ve lafı yumuşatmanın gereği yoktu. Ben böyle mi yazıyor, konuşuyorum… İnsanın iki satır yazısı, üç cümle kurup konuşması, iki dakika içinde sergileyeceği beden dili ve yüz mimikleri, zaten onun korkak mı, cesur mu, ahmak mı, zeki mi, kaçıyor mu, çatışıyor mu olduğunu gösterir.

Bunlar ne anlarlar ahlaktan, davadan, dinden, imandan, siyasetten, idareden, hikmetten, lisandan…

Bunlar, kendi milletlerini de başka milletleri de sömürmeyi bilirler. Herkesi soymayı, her türlü hırsızlığı ve peşkeşi… Herkese türlü zararlar vermeyi, terör örgütleri tesis edip onları sözde İslami gibi göstermeyi… Terör örgütlerine para, silah ve mühimmat vermeyi… Onlar üzerinden kara para kazanmayı… Bu maksatla çeşitli coğrafyaları cehenneme çevirmeyi bilirler.

El kadar çocukları bile kaçırarak fuhuş mafyalarına satıp sübyancılara teslim etmeyi… Bebekleri bile kaçırıp satanist ayincilere satmayı… Kız çocuklarını ve genç kadınları kaçırıp dünyanın dört bir yanındaki sapıklara pazarlamayı bilirler.

Haramzadeler, insan şeytanları, lafa, söze gelmezler. Ne anlatsanız havaya gider. “Nizam-ı alemin tesis edilmesi için katledilmesi vaciptir” denilenler işte bunlardır.

Biz gidecektik Katar’a ama işte kader… Meğer kendisi tıpış tıpış ayağımıza gelecekmiş.

Tek o değil, onun gibi “el yakmayan maşa” olarak kullanılan diğerleri de bir arada gelseler şu ülkeye, ne Soysuzla Bohçalıyı iktidarda daha fazla tutabilirler, ne de onlar üzerinden yapmakta oldukları insan ve organ kaçakçılığı dahil türlü kara para işlerini ayakta tutabilirler. Şu on milyondan fazla sözde mültecinin Türkiye’den gönderilmesine de mani olamazlar.

Gelsin… Her kim benimle yüzleşebilecek ve bana karşı koyabilecekse, ben buradayım. Gelsin ve mühletini kendi tercihleriyle bitirsin.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bir Yorum Yazın