Çöp

Şu memleketin, şu milletin dev gibi olmuş sorunları en kısa sürede çözülsün diye…

Her şey hukuki sınırlar dahilinde yapılsın, Türk ve İslam düşmanları ortalığı karıştıramasın, kaos çıkmasın diye…

Çatışmalar hatta iç savaş yaşanmasın, devlet otoritesi iyice ortadan kalkmasın, vatan toprakları bölünmesin, vatan elden gitmesin diye…

Ciğeri beş para etmez vatan hainlerine, memleket kurtaran adamlar hatta memleket feth eden adamlar olma şansı verdim.

Bunu yaparken içim acıdı ama yine de sözler verdim ve onlara bile sözler vermişsem, ölsem de sözlerimden dönmezdim.

Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker…

Bu cinsi bozukların, bu hainlerin, hiç değilse kendi siyasi ve maddi menfaatlerini, akıbetlerini göz önünde bulundurarak bile olsa memleketin hayrına, dünya insanlığının hayrına olacak bu fırsatları değerlendirmesine, kuvvetli görmesem de ihtimal veriyordum.

Yine bu millete ihanet etmeyi, bu milleti kandırmayı, bu millete zulümler etmeyi, ülke batmak üzereyken bile bu milletten çalıp onursuz harp kaçkınlarına ve onların burada kalmasını isteyen Rusya’ya, Çin’e, ABD’ye, AB’ne, İngiltere’ye yedirmeyi tercih ettiler…

Yine Türk ve İslam düşmanları olan devletlere hizmet etmeyi, insan ve organ kaçakçılığı dahil her türlü insanlık dışı kara para işleri yapan devletlere, gizli servislere ve mafyalara hizmet etmeyi, onlara sadık kalmayı tercih ettiler… Yine İngiltere Kraliçesinin sadık köpekleri olmayı tercih ettiler.

Bu sefer de bu yönde irade kullanarak kendilerini topluca “çöp” ettiler.

Şu andan itibaren Türkiye’de ne Tayyip ne AKPKK ne MHPKK kalmıştır. Hepsi de “çöp” olmuştur.

Zaten bunlarla her zaman danışıklı dövüşen ve İngiltere Kraliçesinin diğer sadık köpekleri olmayı tercih eden sözde muhalefetin de hali gözler önünde… Onların “çöp” olmalarını çoktan sağladık.

AKPKK-MHPKK organize suç, terör ve ihanet örgütü zaten meşru bir hükumet değildi, şu andan sonra hiç değiller ve hep hileli yapılan seçimler de manasız ve gereksiz kalmıştır. Şu andan sonra, şu kadar açık kasıt ve ihanetten sonra bile “Sen mültecileri göndermiyorsan biz de seçimlerde seni göndeririz” demek ya da “Seçimlerde görüşeceğiz” demek bile gaflet değil, ihanet eylemidir. Söz konusu olan vatan ve millet iken kimse bu ihanet tarzını sergileyemez.

Şu andan itibaren çok çok hızlı bir şekilde Tayyip’siz ve AKPKK’siz bir Türkiye’yi tesis etme iradesiyle hep beraber hareket edeceğiz. Herkes, neler yaşanacağını ve hangi şartlarda nasıl durması gerektiğini zaten biliyor.

Ben zaten uygulamada sahaya kuvvetli bir şekilde inmiş vaziyetteyim. Bedenen de hemen sahaya ineceğim.

Sözü uzatacak da değilim, daha önce kaç kere izah ettim, şimdi inceldiği yerden kopsun, altta kalanların da canı çıksın.

Şu andan itibaren Türkiye topraklarındaki sözde büyük elçilerin, sözde konsolosların, herhangi bir ülke askerlerinin, basın ve medya mensuplarının, iş adamlarının can ve mal emniyetlerine yapılabilecek müdahalelerden de ben sorumlu değilim.

Şu saatten sonra şu ülkede kaos çıkmasına, millete şu şartlarda bile ihanet ve zulüm etme iradesi sergileyenlerin milletin ayakları altında ezilmesine ben bile mani olamam. Zaten öyle bir şey yapmam, mani de olmam. Herkes müstahakını bulsun…

Bakalım bu hainleri ve ısrarla Türkiye’de tutmak istedikleri sözde mültecileri, çoktan kendi derdine düşmüş ordulardan olan Çin ordusu mu, Rusya ordusu mu, ABD ordusu mu, AB’nin olmayan ordusu mu, çoktan çöp olmuş NATO mu gelip Türk milletinin elinden alacak.

Bakalım Türk milleti çöp olmuş, hükümsüz kalmış bu hainleri devirdikten sonra milyonlarca sözde mülteciyi İran ve Suriye tarafına mı sürecek yoksa batı tarafına mı topluca sürecek…

Her ihtimalde de çok büyük, çok vahim hadiseler yaşanacak ve hiçbir kısmından sorumlu olmayacağız. Biz, gösterilmesi gereken hassasiyetleri şu ana kadar fazlasıyla gösterdik. Onlar tercihlerini bu yönde yaptılar…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Suriye, İstanbul’un desteği ile hızlıca ayağa kalkabilecek

Ben, her şeyin başına ahlaki kaideleri koyan biriyim. İnandığım değerler uğruna mücadele vermekteyim. Dünyadaki taraflardan hepsi böyle bir duruşa sahip olduğuma ve bu duruşumu para, makam, şöhret veya başka bir şey için bozmayacağıma çoktan emin oldular.

Esed ya da bir başkası, hiç fark etmez… Bana ve benimle birlikte dürüstçe hareket eden taraflara yanlış yapmadığı sürece dünyadaki hiç kimse benden yanlış bir tavır görmez. Hiç kimseyi yolda bırakmadığım gibi Esed’i de yolda bırakmam.

Buradan tarihe not düşüyorum. Suriye’yi işgal etmek, zorla Türkiye topraklarına dahil etmek gibi bir maksadım yok. Esed ve Suriye halkı isterse Türkiye’ye dahil olurlar, özerk bir sistemleri olur, çok büyük ve çok hızlı kalkınma projelerinin tam içinde olurlar ve Esed yine Suriye’nin idarecisi olur. İstemezlerse de hiç sorun değil, dost ve kardeş iki ülke olarak yolumuza devam ederiz. Her iki ihtimalde de çok iyi anlaşıp beraberce kazanabiliriz. Her iki ihtimalde de bölgelerin nüfus yapısını, mali ve siyasi yapısını bir anda değiştiren büyük göçlere ve yanlış uygulamalara meydan vermeyiz. İki ülkenin ve diğer bölge ülkelerinin sorunlarını çözmesini sağlayabiliriz.

Kısa süre sonra Suriye’nin Avrupa’dan, ABD’den, Asya ülkelerinden yoğun şekilde “nitelikli göç” alan, göç başvurularını sıkı sıkı inceleyip beyin takımı kadrolar toplayan müreffeh bir ülke olmasını sağlayabiliriz. Yazmıştım, bölgenin kuraklık sorunuyla mücadele ederken Suriye’yi de yemyeşil bir ülke haline getireceğiz. Suriyenin kuraklık, gıda, ulaşım sorunlarının daha hızlı ve mantıklı şekilde çözülebilmesi için Suriye’de de denize bağlı kanallar açacağız. Bu kanallar Suriye’de inşaat, emlak, turizm ve enerji sahalarında da çok büyük gelirler elde edilmesini sağlayacak. Suriye’nin her bölgesinde kolayca ziraat yapılabilecek. Hayat pahalılığı, geçim zorluğu ortadan kalkacak. Kanal açma sırasında başlanan madencilik çalışmaları, çevreye ve insana zarar vermeyecek en profesyonel tekniklerle ve geliştirilerek devam ettirilecek. Suriye halkı, trilyonlarca dolarlık bir servetin artık sadece üzerinde yaşamayacak. Uranyum da dahil olmak üzere bütün madenler çıkartılacak, işlenecek, kullanılacak ve satılacak.

Türkiye’de peş peşe teknolojik yatırımlar yaparken, peş peşe dünya markaları oluştururken, bunların bir kısmının fabrikalarını Suriye’de de tesis edebiliriz. Hem karada ve hem de denizde gidecek ve imalatı başlayıp satılınca dünyada şok dalgasına sebep olacak arabalar için, Suriye’de parça tedarikçisi fabrikalar da tesis edebiliriz. Suriye’yi hayvancılıkta da dünyanın önde gelen ülkelerinden biri haline getirebiliriz. Anlaşabilirsek zaten bazı Afrika ülkelerini de hayvancılığın merkez üslerinden/ülkelerinden yapacağız.

Esed doğru kararlar verdikçe, tesis etmekte olduğum yeni dünya düzenine uygun bir mücadele verdikçe onun dünyanın en etkili siyasi liderlerinden biri olmasını sağlayacağım. Benimle iyi ilişkiler kurmak isteyenler, Esed’le/Suriye’yle de iyi ilişkiler kurmalılar. Dar gününde bir insanın yanında olmayanlar, bolluk gününde de yanında olamazlar, olmamalılar.

Bütün bunların yapılabilmesi için Tayyip’in de aynı istikamette mücadele vermeyi tercih etmesi şart değil. İstediğim istikamete dönerse, ona da verdiğim sözleri tutarım ve herkesle birlikte o da kazanmış olur. İstediğim istikamete dönmezse de sadece süreçte kısa bir uzama olur. O kısa süre biraz gürültülü partırtılı geçer. Tayyip ve AKPKK diye bir mani de kalmaz ve yolumuza yine devam ederiz.

Artık İstanbul hükumetinin Ankara hükumeti karşısında, daha doğrusu Ankara hükumetinin arkasındaki güç unsurlarının karşısında mağlup olma ve yok olma ihtimali kalmadı. Dünyadaki bütün taraflar da bunun farkında olmalılar ve yanlış kartları oynamamalılar.

Tekrar ediyorum, hala Rusya, ABD, Çin ve Avrupa Birliğine güvenerek siyaset yapanlar, gelecek planları ve yatırım planları yapanlar çok büyük aldanıyorlar.

Ve açıkça yazıyorum ki benimle ortak menfaatlerde buluşarak yol alan herhangi bir kişinin ya da hükumetin ya da grubun ya da ülkenin karşısına dikilen herkes, her lider, her ülke, karşısında beni ve benimle birlkte hareket eden herkesi bulur.

Sakinliğimin, sabrımın, uzlaşmacı ve af edici yanımın büyüklüğü kadar öfkemin de çok büyük ve şiddetli olduğunu dünyadaki bütün taraflar zaten biliyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi