Altta kalanın canı çıkar
Bütün ikazlarıma rağmen bu güne kadar vazifesinden alınmayan Solomon Soysuz, baştan beri ifade ettiğim gibi, en büyük darbeleri Tayyip’e ve AKPKK’ye vurmaya devam ediyor.
Geri dönülemez eşiğe gelmiş olan bu sözde mülteciler meselesinde de çıkışlarının hiçbir fayda vermeyeceğini ve kendi hükumetiyle partisinden bile kendisine destek gelmeyeceğini çok iyi bildiği halde, ortamı geriyor. Öfkeyle, kinle, nefretle, intikam hisleriyle ve kontrolsüzce davranıyor.
Soysuz ne Türkiye’ye, ne AKPKK’ye, ne MHPKK’ye çalışıyor… Soysuz son yıllarda Çin’e ve Rusya’ya çalışıyor. Şu anda da Çin’in ve Rusya’nın kara para gelirlerinin kesilecek olmasına, bölgede hakimiyet/nüfuz kaybedecek olmasına çıldırdığı için, Türkiye’nin kısacık sürede devleşeceğini gördüğü için bu çılgınca tavırları sergiliyor. Bu defa kontrolünü iyice kaybetmiş gibi bir hali var ama aslında kaybetmiş değil, bilinçli olarak böyle davranıyor. Tehlike saçıyor ama söz konusu tehlikeyi Türkiye’ye, Türk milletine saçmıyor. Kendi yakın çevresine, paslaştığı mafya liderlerine ve siyasetçilere, hükumete ve AKPKK’ye saçıyor…

Soysuz ekranlara çıktıkça ve mahalle serserilerinden bile daha düşük seviyede konuştukça, davrandıkça, milletin bütün kesimlerinde “başkasının yerine utanma” hali yaşanıyor. “Bu nasıl bir bakan, bu nasıl bir insan, ne hale geldi bu Türkiye?” de deniyor.

Koca Türkiye’nin İçişleri Bakanlığında oturan kişinin her seferinde bu kadar kanun tanımaz, utanmaz, yalanda ve iftirada sınır tanımaz, hakarette ve küfür etmekte sınır tanımaz, tehdit etmekte sınır tanımaz hallerini izliyor bu millet…

Bu millet izliyor, Tayyip neden izliyor? Yarın Suçişleri Bakanlığının önünden patlak verecek hadiselerin domino etkisiyle bütün Türkiye’yi yangın yerine çevirmesini mi bekliyor?
Çakal, bir de kendince sinsi/taktik oynuyor. Beni bu gerilmenin içine çekmek istiyor. Başkalarının kaos çıkartacağını iddia ederken, aslında büyük bir kararlılıkla kendisi kaos çıkartmaya teşebbüs ediyor. Ben siyaseti çoktan öğrendim. Soysuz’un kalemini çoktan kırdım, sebeplerini ayarladım, bunu tekrarla ilan da ettim ve işte sonuna da geldik. Ben onun gibi suçlu muyum, yalancı mıyım, karaktersiz miyim, kara paracı mıyım, mafya mıyım, uyuşturucu baronu muyum, tetikçilikten gelme miyim, Rus ve Çin mafyalarının kankası mıyım, sözde mültecileri kaçıran insan kaçakçılarının baş tacı mıyım, müfteri miyim, binlerce insanın katili miyim ki onun gibi suçluluk psikolojisiyle davranayım ve sağa sola bağırayım… Herkesi tehdit edeyim, herkese hakaretler edeyim. Yalan olduğu birkaç dakikada ispat edilebilecek sözler söyleyeyim.
O da biliyor ki ben Kılıçdaroğlu’nun arkadaşı da dostu da değilim. Hiçbir zaman sahaya inme işlemine start da vermedim. İnmeye fiilen teşebbüs edip de geri çekilmedim. Hiçbir zaman çatışmadan, minderden kaçmadım. Birkaç tekrarla “Soysuz! Seni bekliyorum” dedim ve sabahlara kadar bekledim. O ise adli sistemde, savcılıklarda ve mahkemelerde, cezaevinde, hastahanede, her safhada her yerle oynayarak, her kanunsuzluğu ve şeytanlığı yaparak beni durdurmak teşebbüslerinin dışında ne yapabildi? Nerede ne zaman karşıma çıkabildi…
Havlayan köpek ısırmaz… Ben mekanımdayım, kimin bana atarı, gideri varsa beklerim gelsin. Ümit Özdağ’ın dediği gibi, öncelikli tercihim odur ki şerefli Türk polisinin arkasına sığınmadan gelsin. Devlet otoritesini terör örgütüne ve mafyaya çevirmeden, kendi suçlarına ve kanunsuz çatışmalarına alet etmeden gelsin. Dört yüz tane mafya adamını koruma diye etrafında gezdiriyor, yanına kırk bin tane daha eklesin, öyle gelsin. Gelmiyorsa, gelemiyorsa, çenesini kapatsın, bu basit oyunlarına da son versin. Bu soysuz itin tasmasını elinde tutanlar da artık bunu itlaf etsin.

Yarın veya başka bir gün herhangi bir yerde Ümit Özdağ’ın saçının bir teline biri zarar verirse, o telin kısası olarak baş alırım.
Yeter artık. “Devlet, millet, vatan” diyoruz. “Kadınlar, çocuklar, siviller, masumlar” diyoruz… Kaos, fitne çıkartacaklar diyoruz. “Tedbir alınsın, kanun tanınsın, sorunlar temelden düzeltilsin, huzur ve sükun tesis edilsin, hukuk üstün olsun” diyoruz ama kaos çıkartmak isteyenler yine de biz mi oluyoruz? Kaos çıkartmak isteyenler bunu Suçişleri Bakanlığını merkez üs yaparak deniyorlar. Üstelik herkesi kaos çıkartmakla suçlaya suçlaya deniyorlar. İblis bunların bu hallerini gördükçe, yüz bin yıllık şeytanlık tecrübelerini hiç sayar. Kendini şeytanlıkta çırak olarak görür.
Orada burada kimse kimseye atar yapmasın, kuru gürültü çıkartmasın. işte meydan… Çıkıyorsa çıkacaktır kaos, öncesinde üzerimize düşen hassasiyetleri, sabrı, iyi niyeti fazlasıyla gösterdik. Suçişleri bakanı vazifesini yapsın, ortalığı bir kademe daha karıştırsın ve sonra saha bize kalsın, altta kalanların da canı çıksın.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi